A
âb:
su.
âbâ:
babalar, atalar.
aba:
yünden yapılmış kaba kumaş.
âbâd:
ebedler, sonsuz gelecek zamanlar.
Abâdile:
Abdullah isimli sahabeler.
abd:
kul, köle.
abdal:
dünya ile ilgisini kesen mânevî makam sahibi kişi.
abdest:
su ile temizlik ibadeti.
abdiyet:
kulluk.
abes:
saçma, gayesiz, hikmetsiz, gereksiz.
abesiyet:
abeslik, saçmalık.
âbıhayat:
hayat suyu.
âbıkevser:
Kevser adlı cennet havuzunun suyu.
âbid:
ibadet eden.
âbidane:
ibadet eden gibi.
abide:
anıt.
abluka:
kuşatma, etrafını çevirme.
abus:
somurtan, surat asan.
acaib:
şaşırtıcı, acayip.
Acam:
Acemler, iranlılar, Arap olmayanlar.
acb:
kuyruk sokumundaki küçük kemik.
acbüzzeneb:
ölümden sonra dirilişin tohumu sayılan madde.
aceb:
acaba, hayret.
Acem:
Arap olmayan, iranlı.
acemi:
işin yabancısı, tecrübesiz.
aceze:
âcizler, güçsüzler.
acîb:
benzeri görülmeyen, şaşırtıcı.
âcil:
acele eden.
âcilen:
acele olarak.
aciniyyet:
mâcun halinde olma, yoğurulmuşluk.
âciz:
güçsüz.
âcizane:
güçsüzce.
âcize:
güçsüz.
âcizem:
güçsüzüm.
acûbe:
şaşılacak şey.
acul:
aceleci.
aculiyet:
acelecilik.
acûze:
güçsüz kocakarı.
acz:
güçsüzlük.
aczâlûd:
güçsüzlükle karışık.
Ad:
Hud aleyhisselâmın kavmi.
âda:
düşmanlar.
âdâb:
edepler, ahlâk kuralları.
adale:
kas.
adalet:
hak sahibine hakkını vermek, doğruluk.
adaletname:
mahkemeye davet yazısı.
adaletperver:
adaletsever.
adaletullah:
Allahın adaleti.
adall:
iyice sapıtmış.
âdât:
âdetler, alışkanlıklar.
adavet:
düşmanlık.
adavetkârane:
düşmancasına.
add:
sayma.
addetmek:
saymak.
aded:
sayı, tane.
Adem:
ilk insan ve ilk peygamber.
adem:
yokluk, olmama, bulunmama.
ademabâd:
ebediyyen yok olma.
ademâlûd:
yoklukla karışık.
ademî:
yoklukla ilgili, olmama.
ademistân:
yokluk ülkesi.
ademiye:
yoklukla ilgili.
ademiyet:
yokluk.
âdemiyet:
insanlık.
ademnüma:
yokluk gösteren.
adese:
mercek.
âdet:
görenek, alışkanlık.
âdeta:
sanki.
âdetullah:
Allahın yaratıklardaki kanunları.
âdi:
bayağı, aşağı, sıradan.
Adil:
adalet eden, hakkı haklı olana veren.
âdilane:
âdilce.
âdiliyet:
âdillik.
âdiyât:
her zaman olagelen alışılmış şeyler.
adl:
hak gözetme, tarafsız hüküm, doğruluk.
adlî:
adaletle ilgili.
adliye:
adalet yeri, mahkeme binası.
Adn:
cennette bir bölüm.
adüvv:
düşman.
âfâk:
ufuklar, taraflar, yönler.
âfâkî:
dışımızda olanlar.
âfât:
afetler, belâlar.
âferin:
beğenme sözü.
âfet:
başa gelen üzücü hâl.
afif:
iffetli, namuslu, temiz.
âfil:
gurub eden, batan.
âfitâb:
güneş.
âfiyet:
esenlik, sıhhat ve selâmet.
afüvkâr:
affedici.
afüvv:
affeden.
afv:
bağışlama.
afvcûyem:
af diliyorum.
afyon:
ilaç.
âgâh:
haberli, uyanık.
agel:
sarık.
ağaz:
başlama.
ağdiye:
tekelcilik.
ağleb:
daha galib, ekseriyet, çok defa.
ağleben:
ekseriyetle, genellikle.
ağlebî:
ekseriyetle ilgili.
ağmaz:
kolay anlaşılmayan, pek derin.
ağniya:
ganiler, zenginler.
ağrâz:
garazlar, kötü niyetler.
ağrube:
en garip.
ağsan:
dallar.
ağuş:
kucak.
ağyâr:
başkalar, yabancılar.
ahad:
birler.
ahadî:
bir iki koldan nakledilen hadîs türü.
ahâlî:
halk.
âhar:
başkaları, diğerleri.
ahbâb:
sevilenler, dostlar.
ahbâr:
haberler.
ahcâr:
taşlar.
ahd:
söz verme, sözleşme, ahit.
âhenk:
uyum, düzen.
âher:
başka, diğer.
âheste:
yavaş.
ahfâ:
çok gizli.
ahfâd:
torunlar.
ahî:
kardeşim
ahid:
verilen söz, andlaşma.
Ahir:
herşeyden sonra da var olan, varlıkların sonrasına da hâkim.
âhir:
sonraki.
âhiren:
sonradan.
âhiret:
öbür dünya.
âhirîn:
sonrakiler.
âhirzaman:
dünyanın son zamanları.
âhize:
alan, alıcı.
ahkâm:
hükümler, kanunlar.
ahkem:
en çok hükmeden.
ahlâf:
halefler, öncekilerin yerine geçenler.
ahlâk:
insanın iyi veya kötü hâlleri, bunlarla ilgili ilim.
ahlâkî:
ahlâkla ilgili, ahlâka uygun.
ahlâkiyat:
ahlâk ilmi.
ahlâkiyyun:
ahlâk âlimleri.
ahmak:
akılsız, budala.
ahmakane:
ahmakça, budalaca.
Ahmed:
çok hamdeden, övülmeye en lâyık olan.
ahmer:
kırmızı.
ahrâr:
hürriyetçiler.
ahsen:
en güzel.
ahseniyet:
en güzel olma.
âhû:
ceylân.
âhufizâr:
yanıp yakınma.
ahvâl:
haller, durumlar.
ahvâlât:
ahvaller, durumlar.
ahvel:
şaşı.
ahyâ:
diriler, canlılar.
ahyâr:
hayırlılar, iyiler.
Ahyed:
Peygamberimizin Tevrattaki ismi.
ahz:
alma, tutma.
ahzâb:
hizipler, bölümler, partiler.
ahzân:
hüzünler, üzüntüler.
âid:
geri gelen, dönen, dair, ilgili.
ailevî:
aileyle ilgili.
âkab:
hemen sonrası.
âkabinde:
hemen sonrasında.
akaid:
akideler, inanılan hakikatlar.
akaidî:
îmanla ilgili.
akâmet:
kısırlık, verimsizlik.
akar:
gelir getiren mal.
akarib:
akrabalar, yakınlar.
akçe:
eskiden para.
akd:
anlaşma, sözleşme.
akdam:
kademler, ayaklar.
akdem:
en önceki.
akdes:
en mukaddes.
âkıbet:
son, netice.
âkıbetbîn:
işin sonunu görebilen.
âkıbetendişane:
sonu için kaygılanırcasına.
âkıl:
akıllı.
akıl:
zihnin anlama ve düşünme sıfatı.
âkılane:
akıllıca.
akılfüruş:
akıllılık taslayan.
akılsûz:
akla aykırı gelen.
âkib:
hemen sonra gelen, izleyen.
akid:
söz, sözleşme.
âkid:
aralarında sözleşme yapanların herbirisi.
akide:
îman, inanma.
âkif:
devamlı ibadet eden.
akîk:
değerli bir taş cinsi.
akîka:
yeni doğan çocuk için şükür niyetiyle kesilen kurban.
âkil:
yiyen, yiyici.
âkilüllâhm:
et yiyen.
âkilünnebat:
ot yiyen.
âkilüssemek:
balık yiyen.
akîm:
kısır, verimsiz, neticesiz.
akis:
yansıma, yankı.
akl:
akıl, anlama melekesi.
aklen:
akılca.
aklî:
akılla ilgili, akıl alanına giren.
akliyât:
akıl alanına giren şeyler.
akliyyûn:
aklı tek ölçü kabul eden felsefeciler.
akrabâ:
yakınlar, hısımlar.
akrân:
eş ve benzer olanlar, yaşıtlar.
akreb:
daha yakın, pek yakın.
akrebiyet:
yakınlık.
aks:
yankı, yansıma, tersi.
aksâ:
en son.
aksâm:
kısımlar, bölümler.
aksisadâ:
ses yankısı.
aksülamel:
işin tersi, tepki.
aktâb:
kutublar, büyük evliyalar.
aktâr:
her yer.
aktrist:
kadın oyuncu.
akvâ:
en kuvvetli.
akvâl:
sözler, konuşmalar.
akvâm:
kavimler, ırklar.
âl:
aile, sülale, soy.
âlâ:
en yüce, daha iyi, pek iyi.
alâ:
üst, üzere.
alafranga:
Batı tarzında.
alâik:
alâkalar.
alâim:
alâmetler, belirtiler.
alâka:
ilgi.
alaka:
kan pıhtısı.
alâkadar:
ilgili.
alâkadarane:
ilgi gösterircesine.
alâküllihâl:
her durumda, eninde sonunda.
âlâm:
elemler, acılar.
alâmet:
bellik, belirti.
âlât:
âletler, gereçler.
alaturka:
Türk usûlü.
alay:
beş bölük erden oluşan askerî topluluk.
âlâyıîlliyyîn:
yücelerin yücesi.
âlâyiş:
gösteri, gösteriş.
aleddevam:
devamla, devamlı olarak.
alelâde:
sıradan.
alelamya:
körükörüne.
alelekser:
çoğunlukla, ekseriyetle.
alelinfirad:
teklikle, bir olarak.
alelumum:
genellikle, bütünüyle.
alelusûl:
usûlen, öylesine, özen göstermeden.
alem:
bayrak, sancak, nişan.
âlem:
dünya, cihan, evren.
a'lem:
en iyi bilen.
alemdar:
bayrak tutan.
âlempesend:
dünyaca ünlü.
âlemşümûl:
âlemi kaplayan, dünya çapında.
alenen:
açıkça, saklanmadan.
alenî:
açık, gizli olmayan.
alerresivelayn:
baş ve göz üstüne.
âlet:
bir iş veya sanatta kullanılan vasıta.
âletiyet:
aletlik.
alettahkik:
araştırmayla.
Alevî:
Hazreti Ali sevgisini meslek kabul eden.
aleyh:
onun üzerine.
aleyhdar:
onun tersi yönünde, karşı.
aleyhimüsselâm:
Allahın selâmı onlara olsun.
aleyhissalâtüvesselâm:
salât ve selâm onun üzerine olsun.
âlî:
yüksek, yüce.
Aliaba:
Peygamberimizin abası altına aldığı beş kişi.
Alibeyt:
Peygamberimizin neslinden olan.
âlicenab:
yüksek ahlâklı.
âlîcenabâne:
yüksek ahlâklı birine yakışır biçimde.
âlihe:
ilâhlar, tanrılar.
âlîhimmet:
himmeti yüce ve gayreti çok kimse.
âlîkadr:
kıymeti yüksek.
alîl:
hasta, sakat.
alîlem:
hastayım.
Alîm:
sonsuz bilgi sahibi Allah.
âlim:
bilen, bilgili.
âlimâne:
âlimce.
âlîşân:
şânı yüce.
âlîyat:
yüce şeyler.
âliye:
âletle ilgili
âlîye:
yüce, yüksek.
alîz:
cılız.
Allah:
bütün varlıkları yaratan Halıkımızın has ismi.
Allahüalem:
Allah bilir.
Allahümme:
Allahım!
Allâm:
herşeyi en iyi bilen, Allah.
allâme:
pek büyük âlim.
Allâmülguyûb:
dış duyular yoluyla bilinemeyenleri en iyi bilen Allah.
âlûd:
bulaşık, karışık.
âlûde:
bulaşmış, karışmış.
âlüfte:
alışık, iffetsiz kadın.
âmâ:
kör.
âmâde:
hazır.
âmâk:
derinlikler.
âmal:
ameller, işler.
âmâl:
emeller, beklentiler, istekler.
amame:
sarık.
aman:
yardım dileme sözü.
amazon:
eski zamanlarda yaşamış savaşçı kadın.
amd:
niyet, arzu, istek.
amden:
niyet ederek ve isteyerek.
amed:
gerekir, gelir.
amedî:
gelme, geliş.
amel:
iş, çalışma, uygulama.
amele:
işçi, ırgat.
amelen:
amelce, işçe.
amelî:
iş olarak, uygulamalı.
amelisâlih:
dine uygun iyi amel, güzel iş.
ameliyât:
ameller, işler, bir tedavi biçimi.
amelmânde:
iş yapamaz durumda.
âmennâ:
inandık.
âmentü:
îman esasları.
âmî:
âlim olmayan sıradan kimse.
amîk:
derin.
âmil:
işleyen, etkileyen.
âmin:
Allahım kabul eyle!
âmir:
emreden, iş buyuran.
âmirâne:
emreden âmir gibi.
âmiriyet:
âmirlik, emredicilik.
âmiyâne:
bilgisizce, körü körüne.
âmm:
umumi, genel.
âmme:
herkes, kamu.
ammilgarâib:
garipliklerin amcası.
ammizâde:
amca çocuğu.
amûd:
direk, sütun.
amûdî:
dikine, direk gibi.
amyâ:
tam kör.
ân:
en kısa zaman.
ananât:
gelenekler.
anâne:
gelenek.
anânevî:
gelenekle ilgili.
anarşi:
karışıklık, kargaşalık, düzensizlik.
anarşilik:
karışıklık, kanunsuzluk.
anarşist:
düzen tanımaz, yıkıcı, isyancı, bozguncu.
anâsır:
unsurlar, elemanlar, kavimler.
anbean:
gitgide, gittikçe.
anber:
güzel kokulu bir madde.
andelîb:
bülbül.
anfeanen:
gitgide, zamanla.
angarya:
ücret vermeden gördürülen iş.
Anglikan:
ingiliz kilisesi.
ânî:
bir anda, hemen.
ankâ:
hayâlî bir kuş.
ankebût:
örümcek.
antika:
eskiden kalma kıymetli eser.
Antranik:
Ermeni örgütünün liderlerinden biri.
anûd:
çok inatçı.
anûdane:
inat ederek.
âr:
utanma.
ârâ:
fikirler, reyler.
Arabî:
Arap, Arapça.
Arabîye:
Arapça.
Arabîyyülibare:
Arapça söz, ibare, metin.
ârâf:
cennet ile cehennem arasındaki yer.
Arafat:
hacda arefe günü vakfeye durulan dağın ismi.
arasât:
ölümden sonraki dirilme yeri.
ârâz:
arazlar.
araz:
belirti, sonradan meydana gelen özellik.
arâzî:
yerler, topraklar, tarlalar.
arbede:
gürültülü patırtılı kavga.
Arefe:
Mekkede hacıların arefe günü toplandıkları tepe.
arefe:
bayramdan bir önceki gün.
ârız:
gelip çatan, bulaşan, yapışan.
ârıza:
aksama, aksaklık, engebe.
ârızî:
sonradan olan, dıştan gelen.
ârî:
arı, temiz, saf.
ârif:
anlayışlı, sezgili, kavrayışlı.
ârifane:
ârifçe.
ârifibillah:
Allahı tanıyan.
ârifîn:
ârifler, irfan sahipleri.
Aristo:
eski bir filozof.
âriyeten:
emaneten.
ark:
su yolu, kanal.
arrâf:
falcı, kâhin.
arş:
ilâhî kudret ve saltanatın tecelli yeri.
arşın:
68 santimetrelik uzunluk ölçüsü.
arşî:
arşa dair, mantıkta bir delil.
arşiv:
kıymetli belgelerin saklandığı yer.
arûz:
şiirde bir vezin türü.
arz:
sunma, verme, gösterme.
arz:
yer, yeryüzü.
arzî:
dünyaya ait.
arzu:
istek.
arzuhal:
dilekçe.
arzukeş:
arzulu.
asâ:
baston, sopa, değnek.
âsâ:
"benzer, gibi" mânâsında son ek.
asab:
sinir, damar.
m;margin-bottom:
0cm; margin-left:1.0cm;margin-bottom:.0001pt;mso-pagination:none'>âsâb: sinirler, damarlar.
asabî:
sinirli.
asabiyet:
sinirlilik. gayret.
asabiyeten:
asabilik bakımından.
asâkir:
askerler.
asâlet:
asillik, soyluluk.
asâleten:
kendi adına.
âsâm:
günahlar.
asamm:
sağır, işitmez, katı.
asammane:
sağırcasına.
âsân:
kolay.
âsar:
asırlar, çağlar.
âsâr:
eserler, yapılanlar.
âsâyiş:
barış, huzur ve güvenlik.
asdika:
samimi dostlar, sadıklar.
asfiyâ:
günahlardan arınmış büyük zatlar.
asgar:
en küçük.
ashâb:
sahipler, sahabeler.
asıl:
kendisi, temel, kök.
asır:
yüzyıl, çağ.
asırdîde:
asır görmüş, çağ yaşamış.
âsî:
isyan eden, başkaldıran.
asîl:
soylu, terbiyeli.
asîlzâde:
asîl kimsenin evladı.
âsîyâne:
isyancı gibi.
asla:
olması imkânsız.
aslâh:
daha iyi, en üstün.
aslî:
asılla ilgili, öze dair.
asliyet:
asıllık, köklülük, soyluluk, gerçeklik.
aslüfasl:
işin aslı ve ayrıntıları.
asm:
"aleyhissalâtüvesselâm" duasının kısa yazılışı.
asr:
asır, yüzyıl.
asr:
ikindi vakti.
Asrısaadet:
Peygamberimizin yaşadığı saadetli zaman.
asrî:
çağa uygun.
astronomi:
gökteki cisimleri inceleyen ilim.
âsûde:
sessiz, dingin, huzurlu.
âsuman:
gökyüzü, sema.
asvât:
savtlar, sesler.
aşâir:
aşiretler, oymaklar.
âşâr:
öşürler, toprak ürünlerinin vergileri.
aşere:
on'lar, on sayıları.
Aşereimübeşşere:
cennetle müjdelenmiş on sahabe.
âşık:
aşırı seven, vurgun, tutkun.
âşikâr:
açık, belli, meydanda.
âşikâre:
belli ederek, açıkça.
âşikâren:
açıkça.
âşina:
bildik, tanıdık, bilen, tanıyan.
aşîrât:
aşireler, onda birler.
âşire:
onda bir.
âşiren:
onuncusu.
aşîret:
kabile, oymak.
âşiyân:
kuş yuvası, sevimli ev.
aşk:
şiddetli sevgi, candan sevme.
aşknâme:
aşkı anlatan yazı.
aşr:
on sayısı.
atâ:
verme, lütuf, ihsan.
atâlet:
işsizlik, tembellik, durgunluk.
atâyâ:
armağanlar, ihsanlar.
ateh:
bunama, bunaklık.
âteşgede:
ateşe tapanların mabedi.
âteşî:
ateşle ilgili.
âteşîn:
ateşli, canlı.
âteşpâre:
ateş parçası.
âteşperest:
ateşe tapan.
atf:
atıf, bağlama, verme, yükleme.
atfen:
birinin adına, birine yükleyerek.
atıf:
verme, yükleme, bağlama.
âtıfet:
karşılıksız sevgi, acıyıp esirgeme.
âtıl:
tembel, durgun, işlemez.
âtî:
gelecek zaman, ilerisi.
atiyye:
hediye, ihsan.
atlas:
üstü ipek altı pamuk kumaş.
attar:
ıtriyat dükkanı, güzel koku satan adam.
Atûf:
karşılıksız seven ve acıyıp esirgeyen Allah.
avâik:
maniler, engeller.
avâlim:
âlemler, dünyalar.
avam:
ilimsiz, sıradan kimse.
âvân:
zamanlar, anlar.
avâre:
işsiz, şaşkın, başıboş.
avârız:
arızalar, aksaklıklar, noksanlıklar.
âvaz:
ses, seda.
avcıhattı:
savaş cephesi.
avdet:
geri gelme, dönme.
avene:
yardımcılar.
âvize:
içinde ampul bulunan ve tavana asılan süs.
avn:
yardım.
avret:
gizlenmesi gereken şey.
Avrupaperest:
Avrupayı taparcasına seven.
avzen:
havuz, göl.
âyâ:
acaba, hayret!
ayân:
belli, açık seçik.
âyan:
seçkinler, ileri gelenler.
ayânen:
açıkça, besbelli.
ayânısâbite:
varlıkların ilâhî ilimde ezelden beri bulunan hakikatları.
Ayasofya:
şimdi müze olan önemli bir cami.
âyât:
âyetler.
ayb:
ayıp, utanılacak kusur.
âyet:
Kurândaki her bir cümle, delil, bellik.
âyetülkübra:
en büyük âyet.
âyin:
dinî tören.
âyine:
ayna.
âyinedar:
ayna olan.
ayn:
göz, aslı, kendisi.
aynelhayât:
hayatın kendisi.
aynelyakîn:
göz ile görmüşçesine kesin biliş.
aynen:
tıpkı, tıpkısı.
ayniyet:
aynı olma.
ayyâş:
haram içkileri çok içen.
ayyuk:
gökyüzünün pek yüksek yeri.
âzâ:
uzuvlar, organlar, üyeler.
azâb:
eziyet, işkence.
âzâd:
salıverme, hür etme.
âzâde:
hür, serbest, kendi başına.
âzam:
en büyük.
azamet:
büyüklük.
âzamî:
en büyük, maksimum.
âzamîyet:
en büyük oluş.
âzamüşşer:
büyük kötülük.
âzâr:
kötü sözle incitme.
azâzil:
şeytan.
azhar:
pek zahir, en açık.
âzim:
azimli, kesin kararlı.
azîm:
büyük.
azîme:
büyük.
azîmet:
dinî emirlere tam uyma.
azimkâr:
azimli, kesin kararlı.
azimkârâne:
azmederek, kararlı bir şekilde.
azîmüşşân:
şanı pek büyük.
Azîz:
pek izzetli, hep galip olan ve asla galebe edilemeyen.
aziz:
Hıristiyanların mübarek bildikleri büyükleri.
azl:
azil, atma, dökme, çıkarma.
azm:
azim, kesin karar, kuvvetli niyet.
azm:
kemik.
Azrâil:
can almakla görevli melek.
azze:
aziz oldu, şanı yüce oldu!