B
bââsâm:
günahlarla.
bâb:
kapı, bölüm.
bâd:
rüzgâr, nefes.
bâde:
şarap, içki.
bâdehû:
bundan sonra.
bâdelmemât:
ölümünden sonra.
bâdelmevt:
ölümden sonra.
bâdemâ:
bundan sonra.
bâdıhevâ:
boşu boşuna, bedava.
bâdî:
sebep, geçici.
bâdire:
anî felâket, zor geçit.
bâdiye:
çöl, kır.
bâğî:
azgın, yoldan çıkmış.
bağistân:
bağlık bahçelik yerler.
bâğiyâne:
azgınca.
bağy:
azgınlık.
bahâ:
paha.
bahâdar:
pahalı.
bahâdır:
kahraman, yiğit.
bahâne:
vesile, sebep, özür.
bâhem:
birlikte, beraber.
bahîl:
cimri, eli sıkı.
bâhir:
belli, açık.
bahir:
deniz, derya.
Bahîra:
Peygamberimizi çocukken tanıyan mübarek bir rahip.
bâhire:
belli ve açık olan.
bahis:
konu.
bahr:
deniz.
bahrî:
denizle ilgili.
bahrimuhît:
okyanus.
bahriumman:
okyanus.
bahriye:
denizci.
bahs:
bahis, konu
bahş:
bağış, verme.
baht:
talih, kısmet.
bahtiyâr:
talihli, kutlu, mutlu.
bahusus:
özellikle.
baîd:
uzak, ırak.
Bâis:
ölüleri diriltecek olan ve peygamber gönderen.
bais:
sebep.
bakar:
sığır, inek.
bakarperest:
ineğe tapan.
bakayâ:
kalıntılar.
bâkî:
sonsuz, kalıcı.
bâkir:
kullanılmamış, bozulmamış.
bâkire:
el değmemiş, kız.
bâkiyâne:
bakice, sonsuzca.
bâkiyât:
baki olanlar, kalıcılar.
bâkiye:
kalıcı olan, kalan.
bakteri:
tek hücreli bir canlı.
bâlâ:
yüksek, yüce.
bâlâpervazâne:
yüksekten uçarcasına.
bâliğ:
ulaşan, olgunlaşmış, yetişmiş, erişmiş.
bânî:
bina eden, kuran, yapan.
banknot:
lira mânâsında para birimi.
bâr:
yük, pas.
bârân:
yağmur.
bârekallah:
Allah hayırlı ve mübarek etsin.
bârekte:
sen mübarek eyledin.
bârgâh:
izinle girilebilecek yüce makam.
bârık:
yıldırım, parıltı.
Bârî:
düzgün ve güzel yaratan Allah.
bâri:
hiç olmazsa, hele.
bârid:
soğuk.
bâridâne:
soğukça.
bârigâh:
izinle girilebilecek yüce makam.
bârika:
şimşek.
bârikaâsâ:
şimşek gibi.
bâriz:
meydanda, açık.
Barla:
Nur Risalelerinin yazıldığı belde.
bâs:
gönderme. yeniden dirilme.
basar:
göz, görme hissi.
bâsır:
gören.
bâsıra:
görme duyusu.
bâsıt:
açan, yayan, genişleten.
Basîr:
her şeyi gören Allah.
basîrâne:
görerek.
bâsire:
görme duyusu.
basîret:
ileri görüş, kuvvetli seziş.
basit:
sade, düz, bölünmez.
basitâne:
basitçe.
bast:
yayma, açma.
bastızaman:
zamanın genişlemesi, az zamanda normalden fazla yaşama.
basübadelmevt:
ölemden sonra diriliş.
Bâşid:
Van ilinde bir dağ.
başkitâbet:
başyazıcılık.
başmurahhas:
baştemsilci.
başvekâlet:
başbakanlık.
başvekil:
başbakan.
batâlet:
işsizlik, durgunluk.
batarya:
enerji kaynağı.
Bathâ:
Mekkenin eski bir adı.
bâtıl:
boş, yalan, çürük.
Bâtın:
bütün varlıkların içini yaratan ve dahiline hükmeden Allah.
batın:
iç, iç yüz, gizli, sır.
bâtınen:
içten, iç bakımından.
bâtınî:
içe ait, içle ilgili.
Bâtıniyye:
Kurânın apaçık mânâlarına itibar etmeyip gizli mânalar bulduklarına inanan sapık bir anlayış.
Bâtıniyyûn:
Kurânın açık mânâlarını bir yana bırakıp gizli mânalar bulduklarına inanarak sapıtan kimseler.
batman:
iki ile sekiz kilo arasında değişen ağırlık ölçüsü.
batn:
karın, nesil.
battal:
işsiz, çürük, kullanılmaz.
baûda:
sivrisinek.
bâvehim:
vehimle, kuruntuyla.
bay:
zengin.
bâyi:
satıcı.
bâyin:
aralayıcı, ayırıcı.
bayrakdâr:
bayrak taşıyan, lider.
baytar:
veteriner.
bâz:
oynayan, yapan.
bâzîçe:
oyuncak, eğlence.
bâziyet:
bazenlik, bazılık.
be:
"de, den" mânâsında ön ek.
becâyiş:
birini verip ötekini alma, değişme.
becû:
iste.
bed:
kötü, çirkin.
bedâat:
güzellik, yenilik, özgünlük.
bedâhet:
apaçıklık.
bedâheten:
apaçık biçimde.
bedâva:
beleş, parasız.
bedâvet:
bedevilik, göçerlik.
bedâyî:
görülmedik güzellikte şeyler.
bedbaht:
bahtı kara, talihsiz.
bedbîn:
kötümser, karamsar, ümitsiz.
bedduâ:
birinin kötü olması için edilen dua.
bedel:
karşılık.
beden:
gövde.
bedestân:
çarşı.
bedevî:
göçebe, çölde yaşayan.
bedeviyâne:
göçebe gibi.
bedeviyet:
bedevilik, medeniyetten uzaklık.
bedhah:
kötülük isteyen.
bedhal:
kötü huylu.
bedî:
benzersiz güzel, üstün, özgün.
bedîa:
benzersiz güzel olan.
bedîhî:
delilsiz bilinen şey, apaçık.
bedîhiyyât:
delil ile ispatı gerekmeyen apaçık şeyler.
bedîî:
eşsiz güzellikte olan.
bedir:
dolunay.
bedîülbeyân:
görülmedik derecedeki güzel söz.
Bedîüzzaman:
"zamanın harikası ve en mükemmeli" mânâsında Said Nursî Hazretlerinin ünvanı.
bedmâye:
mayası kötü, soysuz.
bedr:
bedir, dolunay.
bedraka:
yol gösterici, kılavuz.
begün:
et!
behâim:
hayvanlar.
behcet:
güleryüzlülük, şenlik, güzellik.
behemehâl:
her halde, ister istemez.
beher:
her bir.
behîc:
güleryüzlü, şen, güzel.
behimât:
hayvanlar.
behimî:
hayvanca.
behimiyât:
hayvansı varlıklar.
behişt:
cennet.
behiye:
güzel.
behre:
pay, kısmet, nasip.
behreyâb:
nasibi olan, payı bulunan.
beht:
şaşkınlık, hayranlık.
beis:
zarar, fenalık.
bekâ:
devamlılık, kalıcılık, sonsuzluk.
bekââlûd:
kalıcılıkla karışık.
bekâya:
geriye kalanlar.
bektâş:
arkadaş.
Bektâşî:
Bektâşîlik tarikatından olan kimse.
Bektâşîlik:
Hacı Bektaşı velînin kurduğu tarikat.
bel':
yutma, ortadan kaldırma.
belâ:
gam, tasa. musibet, afet.
belâbil:
belâlar, tasalar, musibetler.
belâgat:
sözün güzel ve yerinde söylenmesi, bunu öğreten ilim.
belâğbaşı:
kaynak, pınar.
belâhet:
ahmaklık, budalalık, düşüncesizlik.
belâyâ:
belâlar.
belde:
memleket, büyük köy.
belî:
evet.
belîğ:
düzgün ve adamına göre söylenmiş söz.
belîğâne:
beliğ biçimde.
beliyyât:
belâlar.
beliyye:
belâ.
Belkıs:
bir kadın hükümdar.
belki:
şüphesiz, kesinlikle.
benâm:
namlı, ünlü, seçkin.
benât:
kızlar.
bend:
bent, bağlanmış.
bende:
bağlı, esir, köle, hizmetçi, kul.
benî:
oğullar.
benîâdem:
ademoğulları, insanlar.
Benîisrâil:
israiloğulları, Yakub aleyhisselâmın neslinden gelenler.
ber:
"alan, dinleyen, yeden, götüren" mânâsında son ek.
ber:
"üzeri, üzerine, yukarı" mânâsında ön ek.
berâ:
için, dolayı.
berâat:
güzellik, parlaklık, üstünlük.
berâatülistihlâl:
güzel bir başlangıç.
berâet:
arınma, kurtulma.
Berâhime:
berehmenler, bazı batıl dinlerin önderleri.
berâhin:
bürhanlar, kuvvetli deliller.
berât:
nişan, ayrıcalık fermanı.
berâyımâlûmât:
bilgi için.
berbâd:
harap, pis, fena, kirli.
berceste:
seçme, iyi mısra.
berd:
soğuk.
berdevam:
devam eden, sürüp giden.
berekât:
bereketler.
bereket:
bolluk, çokluk, feyiz.
berendâz:
kaldırıp atan.
bergüzâr:
hatırlanmak için hediye verme.
bergüzîde:
seçkin, seçilmiş.
Berham:
Yahudi ismi.
berhava:
boşa gitme.
berhayat:
yaşayan.
berhudâr:
saadete erişen.
berî:
temiz, arınmış, kurtulmuş.
berk:
şimşek.
berkarar:
kararlı.
berkâsâ:
şimşek gibi.
berr:
yer, toprak, kara.
berrak:
duru, safi, arı.
berrî:
karacı, karada olan.
berrîye:
karalara ait olan.
bertaraf:
çıkarılıp bir yana atılan.
bervech:
şeklinde, biçiminde.
berzah:
dünya ile âhiret arasındaki âlem.
berzahî:
kabirle ilgili.
bes:
yeter, kâfi.
besâit:
basit şeyler.
besâtet:
basitlik, sadelik, yalınlık.
besâtin:
bostanlar.
besmele:
Bismillahirrahmanirrahim.
besmelekeş:
besmele çeken.
beste:
bağlanmış, şarkı ahengi.
beşârât:
beşaretler, müjdeler.
beşâret:
müjde.
beşâretkâr:
müjdeci.
beşâretkârâne:
müjdelercesine.
beşâşet:
güleryüzlülük.
beşer:
insan.
beşerî:
insanî, insanla ilgili.
beşeriyet:
insanlık.
beşîr:
müjdeci.
beşûş:
güleryüzlü.
betâlet:
işsizlik, durgunluk.
betül:
erkekten sakınan namuslu kadın.
bevl:
sidik.
bevvâb:
kapıcı, men edici.
bey':
satma, satış.
beyâbân:
çöl, kır.
beyân:
açıklayıp bildirme.
beyânât:
açıklayıp bildirmeler.
beyânî:
açıklanıp bildirilen.
beyannâme:
açıklama yazısı, bildiri.
beyder:
harman.
beyhûde:
boşuna, faydasız.
beyn:
ara, arasında.
beynelenbiya:
peygamberler arasında.
beynelevliya:
evliyalar arasında.
beynelislâm:
müslümanlar arasında.
beynelmilel:
milletlerarası.
beynelulema:
âlimler arasında.
beynennâs:
insanlar arasında.
beyt:
beyit, şiirde iki mısra.
beyt:
ev, bina.
Beytülharam:
Kâbenin etrafı.
Beytülmakdis:
Kudüsteki büyük mabet.
beytülmal:
devletin hazinesi.
beyyin:
apaçık, kesin delil.
beyyinât:
apaçık olanlar.
beyyine:
apaçık, kesin delil.
beyzâ:
beyaz, parlak.
bezirgân:
tüccar.
bezletme:
esirgemeden bol bol verme.
bezm:
sohbet meclisi.
Bezmielest:
Allahın, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğu, ruhların da "Evet," diye cevap verdikleri hâdise.
bî:
"siz, sız" mânâsında ön ek.
bi:
"ile" mânâsında ön ek.
bîaman:
amansız.
biat:
kabul etme, seçme.
biaynelyakîn:
gözle görürcesine kesin bilerek.
bîbahâ:
pahasız.
bîbehre:
nasipsiz.
bibliyografya:
kitaplar hakkında bilgi.
bîçâre:
çaresiz.
bidâ:
bidatlar, sonradan çıkan şeyler.
bidâkârâne:
dinde olmayanı dine sokarcasına.
bidât:
dinde olmayıp da dine sonradan giren âdetler.
bidâtkâr:
bidatçı, dinde olmayanı dine sokan bozguncu.
bidâtüzzaman:
zamanın görülmemiş ve harika olanı.
bidâyet:
başlangıç.
bidâyeten:
başlangıçta.
bidîyât:
bidatlar, dine sonradan sokulanlar.
bîfütûr:
fütursuz, gevşemeyen, çekinmeyen.
bîgâne:
ilgisiz.
bîgünah:
günahsız.
bîhaber:
habersiz.
bihakkalyakîn:
yaşayıp bizzat tecrübe edercesine bir kesinlikle.
bihakkın:
hakkıyle, tam olarak.
bihâr:
denizler.
bîhemta:
benzersiz.
bîhicap:
perdesiz, gizlemeksizin.
bîhûş:
şaşkın, sersem.
biilmelyakîn:
şüphesiz ve kesin bir ilimle.
bîiştibah:
şüphesiz.
biiznillah:
Allahın izniyle.
bîkarar:
kararsız, rahatsız.
bîkes:
kimsesiz.
bikr:
bozulmamış, temiz.
bil:
"ile" mânâsına ön ek.
bilâ:
"sız, siz" mânâsında ön ek.
bilâbedel:
bedelsiz.
bilâd:
beldeler, memleketler.
bilâfasıla:
aralıksız.
bilâhare:
sonra, sonradan.
bilâihtiyar:
elinde olmayarak.
bilâistisna:
istisnasız.
bilâkaydüşart:
kayıtsız şartsız.
bilakis:
aksine, tersine.
bilâmübalâğa:
mübalağasız, abartmasız.
bilâmüreccih:
tercih edici biri olmaksızın.
bilânço:
toplam, özet.
bilâperva:
korkusuz.
bilasâle:
aracısız, vasıtasız.
bilâsebeb:
sebepsiz.
bilâşek:
şeksiz.
bilâşüphe:
şüphesiz.
bilâtefrik:
ayırmaksızın.
bilâtereddüt:
tereddütsüz.
bilâteşbih:
benzetmesiz.
bilâtevakkuf:
duraksamadan.
bilbedâhe:
açık seçik.
bilcümle:
bütün, toptan.
bilfarz:
varsaymakla.
bilfiil:
fiilen, çalışarak.
bilhads:
hızlı bir kavrayışla.
bilhadsissâdık:
doğru bir sezgi ile.
bilhassa:
özellikle.
bilicma:
üstünde birleşmekle, topluca.
bilihtiyar:
istemekle.
bililtizam:
taraftar olmakla.
bilîman:
îman ile.
bilintikal:
intikal etmekle, naklederek.
bilirâde:
iradeyle, istemekle.
bilistidad:
yetenekle.
bilistihkak:
hak etmekle.
biliştiyak:
iştiyakla, arzu etmekle.
bilittifak:
ittifakla, hep birlikte.
bilkabul:
kabul etmekle.
bilkasd:
kasıt ile, gaye edinerek.
bilkuvve:
düşünce halinde.
bilkülliye:
büsbütün.
billah:
billahi, Allah için.
billur:
pırıl pırıl cam.
bilmecburiye:
mecburen.
bilmukabele:
karşılık vermekle.
bilmüşâhede:
şahit olmakla.
bilumum:
genel olarak, bütün, hep.
bilvasıta:
vasıta ile.
bilyakîn:
kesin bir bilişle.
bimüdânî:
eşsiz, benzersiz.
bin:
"e, de, ile" mânâsında ön ek.
bîn:
"gören" mânâsında son ek.
bin:
oğul, oğlu.
binâ:
ev, yapı.
binâen:
dayanarak, bu sebeple.
binâenalâhâzâ:
bunun üzerine, bundan dolayı.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bunun üzerine.
binâimechûl:
öznesi belirsiz fiil.
bînamaz:
namazsız.
bînaz:
nazsız.
bînazîr:
benzersiz.
binefsihi:
kendisiyle.
bînisyan:
unutmazlık.
binnefs:
nefsiyle.
binnetice:
neticeyle.
binnisbe:
oranla.
binniyet:
niyetle.
binniyye:
niyetle.
bint:
kız.
bîpâyan:
tükenmez.
bîperva:
korkusuz.
bîr:
kuyu.
birâder:
kardeş.
birâderzâde:
kardeş oğlu.
birr:
temizlik, iyilik.
biryân:
kebap.
bîset:
gönderme, peygamberliğin başlangıcı.
Bismark:
ünlü bir devlet adamı.
Bismillah:
Allahın adıyla.
bissavab:
doğru olarak.
bittâb:
tabiatıyla.
bitamâm:
büsbütün.
bitamâmiha:
tamamıyle.
bîtaraf:
tarafsız.
bîtarafâne:
tarafsızca.
bittabî:
tabiatıyle.
bittakdir:
takdirle.
bittecrübe:
tecrübeyle.
bîvefa:
vefasız.
biyedî:
elimi.
biyografi:
bir kimsenin hayatını anlatan eser.
bîzâr:
bıkmış.
bizâtihi:
kendiliğinden.
bîzeval:
sona ermez.
bizzarure:
zaruri olarak.
bizzât:
kendisi.
bolşevik:
Rus komünisti, dinsiz.
bolşevizm:
Rus komünizmi, dinsizlik.
bostân:
sebze bahçesi.
boşboğaz:
yerli yersiz konuşan.
boykotaj:
boykot.
bûd:
uzaklık.
Buda:
Budizmin kurucusu.
Budeî:
Buda dininden olan.
bûdiyet:
uzaklık.
buğz:
sevmeme, nefret.
buhâr:
buğu.
Buharî:
en önemli hadîs kitabının yazarı.
buhl:
cimrilik.
buhrân:
bunalım.
buhûr:
bahirler, denizler.
bukalemun:
bulunduğu yerin rengine giren bir hayvan.
Burak:
Peygamberimizin miraçta bindiği binek.
burc:
güneşle dünya arasındaki hayâlî dilimlerin her biri.
burjuva:
hayatını emek vererek kazanmayan zengin kimse.
bûse:
öpücük.
butlân:
batıllık, temelsizlik, çürüklük.
bûy:
koku.
bühtân:
iftira.
bükâ:
ağlama.
bülegâ:
adamına göre güzel söz söyleyenler.
bülend:
yüksek, yüce.
bülûğ:
erginlik.
bünyân:
yapı.
bünye:
yapı.
bürde:
hırka.
bürhan:
kuvvetli delil.
bürhanî:
delil cinsinden.
bürûc:
burçlar.
bürûdet:
soğukluk.
büşrâ:
müjde.
büzr:
tohum.
büzûr:
tohumlar.