I
ırak:
uzak.
ırâka:
akıtma.
ırk:
kök, soy.
ırz:
namus, iffet.
ırza:
razı etme.
ıskat:
düşürme.
ıslâh:
iyileştirme.
ıslâhât:
iyileştirmeler.
ıslâhhâne:
ıslahevi.
ısrar:
ayak direme.
ıstıfâ:
ayıklanma, saflaşma.
ıstılâh:
bir kelimenin belli bir ilim dalında kazandığı anlam, terim.
ıstılâhât:
ıstılahlar, terimler.
ıtlâk:
sınırlandırmama, salıverme.
ıtnab:
sözü uzatma.
ıtr:
ıtır, güzel koku.
ıtriyyat:
güzel kokular.
ıttılâ:
bilgi, bilme.
ıttırad:
düzenli gidiş.
ıyâdet:
hastayı ziyaret edip hatırını sormak.
ıyâl:
bir kimsenin geçindirmek zorunda olduğu kişiler.
ıyaz:
sığınma.
ızdırabat:
ızdıraplar, acılar, darlıklar, sıkıntılar.
ızrar:
zarar verme.
ıztırâb:
acı, darlık, sıkıntı.
ıztırâr:
zorda kalma.
ıztırâren:
zorda kalarak.
ıztırârî:
mecburi.