Gönderen Konu: Büyük Günahlar  (Okunma sayısı 7867 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Büyük Günahlar
« : 28 Mart 2005, 02:44:03 »

Büyük günahlardan(YALAN)Söylemek


İnsanların büyük bir çoğunluğu kendilerinin iyi insanlar olduklarını, kötü bir ahlâk yapısına sahip olmadıklarını iddia ederler. Kimseye zararlarının dokunmadığını ve kötü yönlerinin olmadığını söylerler. Oysa, bu insanların çok büyük bir çoğunluğu, Allah'ın hoşnut olmadığı, insanlara yasakladığı birçok kötü ahlâk özelliğine sahiptir. Ancak bu kötü ahlâk özellikleri, toplum içinde yaygınlaştığı ve olağan karşılanarak kabul gördüğü için, kötü ve çirkin karşılanmamaktadır. Örneğin; dedikodu, Allah'ın yasakladığı, hatta bir insanın dedikodu yaptığında ölü kardeşinin etini yemek kadar tiksineceği bir davranışta bulunduğunu bildirdiği bir davranıştır (Hucurat Sûresi, 12). Buna rağmen, birçok insan bir araya geldiğinde, bir başka kişinin dedikodusunu yapabilmektedir. Hatta, dedikodu için televizyon programları ve dergilerde köşeler yer almaktadır.
Dedikodu gibi, yalancılık da Allah'ın insanları uyardığı ve karşılığının cehennem olduğunu belirttiği bir davranıştır. Ancak dünyanın her yerinde, her kesimden insanın önemli bir kısmı, küçük yaşlarından itibaren sık sık yalana başvurur. Kimi insanlara gösteriş yapmak için, kimi kibirinden, kimi insanları güldürmek için, kimi bir çıkar sağlamak için, kimi birilerinden kendini korumak için, kimi ise bir başkasına kötülük yaparak iftira atmak için yalan söyler. Büyük bir kısmı ise çok basit nedenlerden dolayı veya sırf ağzı alışık olduğu için yalan söyler, fakat yalanın gerçekte ne kadar kötü bir ahlâk bozukluğu olduğunu, Allah'ın yalan söylenmesini yasakladığını ve yalancıların ahirette cehennemle karşılık göreceklerini hiç düşünmez.
İnsanların en büyük hatalarından biri, Allah'ın Kur'an'da belirttiği mantık ile değil de kendi mantıkları veya toplumda yaygın olan değer yargıları ile hareket etmeleridir. Bunun için kolaylıkla, hiç düşünmeden, Allah'ın hiç sevmediği ve ahirette cezalandıracağı davranışları onaylayabilmekte, görmezlikten gelebilmekte veya pervasızca uygulayabilmektedirler. Yalan söylemek de bu tür davranışların başında gelir. Her ne kadar toplumda yalancılık kötü bir ahlâk özelliği olarak bilinse de, bu kimi zaman sözde kalır. Çünkü insanların önemli bir bölümü, ciddi bir kişilik bozukluğu olan yalancılığı alışkanlık haline getirmiştir.
İlginç olan ise; yalan söyleyen insanın çevresindekiler tarafından genellikle anlaşılması, ancak buna rağmen deşifre edilmemesi ve o kişinin de bunu bile bile yalanlarını sürdürmesidir. Yalancılık, insanlar arasında yaşatılan gizli bir lisan gibidir. Herkes birbirine bu konuda göz yumar, anlamazlıktan gelir. Örneğin; yalan söyleyerek çevresindekilere gösteriş yapan bir insanı, o ortamda bulunanlar çoğu zaman deşifre etmezler. Hatta kendileri de gösteriş yapmak için yalanlar uydurarak, ilk yalan söyleyene yetişmeye çalışırlar.
Ya da iki kişinin bulunduğu bir yerde bir şey kırıldığında, "Bunu kim kırdı?" sorusuna dahi gerek yoktur. Çünkü soran kişi kırmadığına göre, diğeri kırmıştır. Ancak, buna rağmen kıran kişi "Ben kırmadım" diyerek yalan söyleyebilir ve kendi aklına göre "o anını kurtarır". Oysa, kendini çok kötü bir duruma sokmuştur ve bunun farkında değildir. Çünkü hem yalancı olduğu görülmüştür ve bu nedenle kurtarmaya çalıştığı gururu aslında çok daha fazla zedelenmiştir, hem de -daha önemlisi- Allah'ın hoşnut olmadığı bir davranış göstermiştir. Çünkü yalan söylemek haramdır. Nasıl ki, bir Müslüman haram olduğu için domuz eti yemez ve buna büyük bir titizlik gösterirse ya da 5 vakit namazını kılarsa, yalan söylemek de aynı şekilde titizlik gösterilmesi gereken haram bir fiildir.
Ancak yalanın haram olduğunu düşünmeyen insanlar, zorda kaldıkları her durumda, kendilerini kurtarmak için hemen yalana başvururlar. Belki o an gerçekten zor bir durumdan kendilerini kurtarırlar ya da kurtardıklarını sanırlar, ancak tevbe etmedikçe ve dürüst bir insan olmadıkça, yalancılıklarından dolayı, ahirette sorumlu olabilirler.
İnsanların bir kısmı ahireti düşünmedikleri için, bir kısmı da söyledikleri yalanların zararsız olduğunu zannettikleri için kolaylıkla yalan söyleyebilmektedirler. Toplumda son derece yaygın olan "beyaz yalanlar" ifadesi de bunun bir örneğidir. Sözde beyaz yalanlar, kimseye zarar vermeyen, masumane, insanı o an bir sıkıntıdan kurtaran, küçük yalanlardır. Bu tür yalanların hiçbir sakıncası olmadığına inanılır. Ancak, yalan her durumda samimiyetsizlik, ikiyüzlülük ve sahtekârlıktır. Yalan söyleyen kişi, karşısındaki insanı kandırmakta, ona karşı samimiyetsiz davranmakta, ona saygı ve sevgi duymadığını göstermektedir. Bu nedenle yalanı, siyah veya beyaz gibi sıfatlarla sınıflandırıp, "Bu yalandan bir şey olmaz", "Bu zararsızdır" gibi çıkarımlar yapmak doğru değildir.
Yalan, Allah'ın hoşnut olmadığı ve insanlara yasakladığı bir tavırdır. Peygamber Efendimiz de, bunu sık sık dile getirmiştir. Peygamberimiz Efendimizin bu konuyla ilgili sözlerinden bazıları şöyledir:
"Yalanın her çeşidi günahtır..."
"Ey insanlar, pervanenin ateşe atılması gibi, sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir?"
"Yalan söz, büyük günahlardandır."
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı racül

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1267
Büyük Günahlar
« Yanıtla #1 : 29 Mart 2005, 03:36:19 »
kimyayi saadette,
yalan söyleyenin kalp aynasi yamulur, kalp aynasi yamuk kimsenin kalbine hazreti Állahìn nuru da rahatca yansimaz...
O kimse ahirette cemal ni´metinden de yamuk kalb aynasi yüzünden güzelce yararlanamayacaktir mealinde bir söz var...

Katkinin/rivayetin  :oops:  böylesi...
Es ist keine Schande hinzufallen, aber es ist eine Schande einfach liegen zu bleiben.
                                                Theodor Heuss
                             ehemaliger Bundespräsident

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
yalan
« Yanıtla #2 : 19 Mayıs 2005, 02:32:56 »
Yalancının kendini kandırma yöntemleri

Her insan, yalan söylemenin ahlaksızlık olduğunu çok iyi bilir. Bu nedenle yalan söylediğinde, vicdanını rahatlatmaya, yalancılığına mazeretler bulmaya çalışır. Oysa, doğru olan insanın yalancılığını itiraf ederek, doğruları söylemesidir.
İnsanın yalancılığa uydurulan kılıfları da bilip tanıması gerekmektedir. Çünkü bu şekilde kişi kendisi bir yalana başvurduğunda da düşünecek ve kendini kandıramayacaktır.
İyi niyetle yalan söylediklerini iddia edenler
İnsanların yaptıkları ahlaksızlıklarda kendilerini kandırma yöntemlerinden en bilineni, iyi niyetli olduklarını öne sürmeleridir. Örneğin bir insan dedikodu yapan insanları eleştirir, kınar. Ancak kendisi dedikodu yaptığında, kendisinin iyi niyetli olduğunu ve bu nedenle bunun bir zararı olmayacağını iddia eder. Yalancıların büyük bir kısmı da aynı savunmayı yaparlar; iyi niyetle yalan söylediklerini, amaçlarının kötülük değil, kendilerini savunmak veya başkasının içini rahatlatmak olduğunu söylerler. Örneğin, okula gitmeyen bir çocuk, annesini kızdırmamak için yalan söylediğini ve okula gitmediğini gizlediğini öne sürer.
Kimi insanlar ise, gerçeği söylediklerinde yakınlarının sevgisini ve güvenini kaybetmekten korktuklarını ve bu nedenle yalan söylediklerini iddia ederler. Örneğin yaptığı bir işte başarısız olan kişi bunu patronundan gizlemek için çeşitli yalanlara başvurabilir. Ve bunu "güven kaybetmeme" adı altında rahatlıkla sürdürebilir. Bu insanlar kendilerini ve çevrelerindeki insanları, iyi niyetli oldukları için, söyledikleri yalanın bir zararı olmayacağı konusunda ikna etmeye çalışırlar. Oysa iyi niyetli olduğunu öne sürerek kötü ahlak gösterenlere Allah Kur'an'da şöyle dikkat çekmektedir:
Öyleyse, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Allah'a yemin ederler?
İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle. (Nisa Sûresi, 62-63)
Bu tür insanlar, canları alınırken de aynı iddiada olurlar ve cehennemlik olmalarına rağmen kendilerinin iyi insanlar olduklarını savunurlar.
Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir. (Nahl Sûresi, 28)
Söylediği yalanların masumane küçük yalanlar olduğunu öne sürenler
Birçok insanın kendini kandırma yöntemlerinden biri, kendisini başkalarıyla kıyaslayarak temize çıkarmaya çalışmalarıdır.
Kendilerini büyük dolandırıcılarla veya yalancılarla kıyaslayanlar, söyledikleri yalanların küçük ve zararsız olduğunu düşünerek kendilerini kandırmaya çalışırlar. Ya da söyledikleri yalanların masumane yalanlar olduğunu, kimseye bir zararı dokunmadığını düşünerek, işledikleri suçu hafifletmeye çalışırlar. Örneğin, yaptığı alışverişten sonra artan parayı alan bir çocuk, annesine geriye hiç para artmadığını söyler ve bunun kimseye bir zararı olmadığını düşünür. Oysa yalanın küçüğü ve büyüğü yoktur. Allah Hac Sûresi'nin 30. ayetinde insanlara "... yalan söz söylemekten de kaçının" diye emretmiştir.
Yemin etmediği sürece söylediği yalandan sorumlu olmayacağını sanmak
Cahiliye ahlakını yaşayan insanlar arasında çok yaygın olan bir hata da yemin etmedikleri sürece söyledikleri yalanlardan sorumlu olmayacaklarını sanmalarıdır. Ayrıca bazı insanların yalan söylerken yaptıkları (ayak kaldırmak-parmak düğümlemek gibi) garip ve cahilce hareketler de bu anlayıştaki kişilerin neden "cahiliye" başlığı altında toplandığının bir göstergesidir. Bu ve bunun gibi yapılan basit oyunlar ile haram davranışlardan kurtulduğunu zannetmek ve bundan ahirette sorumlu olmayacağını hesaplamak sadece cahil ve Allah'ı gerektiği gibi takdir edemeyen insanların uygulayacağı hareketlerdir. Birçok yanlış inanış gibi bu düşüncenin de akli veya dini bir dayanağı bulunmamaktadır. Allah, Kur'an'da bunu şu şekilde açıklamıştır:
Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var? İçinde, neyi seçip beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye. Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye. (Kalem Sûresi 36-39)
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Büyük Günahlar
« Yanıtla #3 : 22 Mart 2006, 01:01:06 »
HASEDLE İLGİLİ BÖLÜM

1634 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıbta etmek caiz değildir: Biri, Allah in kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolda sarfeden zengin kimse."

Buhârî, İlm 15, Zekât 5 Ahkâm 3, İ'tisam 13; Müslim, Salâtu'l-Müsâ irin 268, (816).

1635 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "İki kişiye karşı hased caizdir: Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur'ân-ı Kerim'i nasib etmiştir, o da onu, gece ve gündüz boyu ikame eder. İkincisi de o kimsedir ki, Allah Teâla ona mal vermiştir de o da gece ve gündüz (hak yolda) infak eder."

Buhârî, Fedâilu'l-Kur'ân 20, Tevlıid 45; Müslim, Mûsâfrin 266 (815); Tirmizî, Bir 24, (1937).

1636 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlulah (aleyhîssalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu -râvi dedi ki: Veya kuru otu- yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir."

Ebu Dâvud, Edeb 52, (4903).

1637 - Hz. Zübeyr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Size ümem-i kadime hastalığı sirayet etti: Bu, hased ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yaygınlaştırın."

Tiırmizî, Sıfatu'1-Kıyâme 57, (2512).

HASED

7253 - Hz. Enes radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Hased (çekememezlik) hayırları yer bitirir, tıpkı ateşin odunu yeyip tükettiği gibi. Sadaka hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi. Namaz, mü'minin nürudur. Oruç ateşe karşı perdedir."
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
SİHİR
« Yanıtla #4 : 22 Mart 2006, 01:03:20 »
SİHİR

2212 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim (sihir maksadıyla) bir düğüm vurur sonra da onu üflerse sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirke düşer. Kim birşey asarsa, o astığı şeye havale edilir."

Nesâî, Tahrim 19, (7,112).

2213 - Safiyye Bintu Ebî Ubeyd, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevce-i pâklerinden naklen anlatıyor: "Resülulah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir arrâfa (kâhine) gelir, birşeyler sorar ve söylediklerine de (inanıp) onu tasdik ederse, kırk gün namazı kabul edilmez."

Müslim, Selâm 125, (2230).

2214 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissâlâtu vesselâm)'e (yahudîler tarafından) sihir yapıldı. Öyle ki, Resülullah (âleyhissalâtu vesselâm) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu. Bir gün benim yanımda iken Allah'a dua etti, sonra tekrar dua etti. Ve dedi ki:

"Ey Aişe, hissettin mi, sorduğum husustâ Allah bânâ fetvâ verdi?"

"Hangi hususta Ey Allah'ın Resülü?" dedim.

"İki kişi bana gelip, biri başucumda, diğeri de ayak tarafımda oturdu. Biri diğerine:

"Bu zâtın rahâtsızlığı nedir?" dedi. Öbürü:

"Büyüdür!" dedi. Önceki tekrar sordu:

"Kim büyüledi?" Diğeri:

"Lebîd İbnu'l-Asâm adındaki Benî Züreykli bir yahudî" diye cevap verdi. Öbürü:

"Büyüyü neye yaptı?" dedi. Arkadâşı:

"Bir târâkla saç döküntüsüne ve bir de erkek hurmâ tomurcuğunun içine!" cevabını verdi. Diğeri:

"Pekalâ, şimdi nerede?" diye sordu. Arkâdaşı:

"Zervân kuyusunda!" cevâbını verdi."

Bunun üzerine Resülullah (âleyhissalâtu vesselâm) Ashâbından bir grupla birlikte (radıyallâhu anhüm) kuyuya gitti, ona baktı, kuyunun üzerinde bir hurma vardı. Sonra benim yanıma dönüp:

"Ey Aişe! AIIah'a yemin olsun, kuyunun suyu sanki kına ıslatılmış gibi (bulanık) ve (o kuyu iIe sulanan) hurmâ ağaçlarının başları da sanki şeytanların başIarı gibiydi!" dedi. Ben:

"Ey Allah'ın Resülü! Onu (kuyudan) çıkardın mı?" diye sordum.

"Hayır" dedi ve ilave etti:

"Bana gelince, Allah bana âfiyet Iütfetti ve şifa verdi. Ben ondan halka bir şer gelmesine sebep olmaktan korktum!"

Resülullah onun gömülmesini emretti ve yere gömüldü"

Buhârî, Tıbb 47, 49, 50, Cizye 14, Edeb 56; Müslim, Selâm 43, (2189).

2215 - Zeyd İbnu Erkam (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sihir yapıldı. Bu yüzden günlerce hasta düştü.

Sonunda Cebrâil aleyhisselâm gelerek:

"Seni yahudilerden bir adam sihirledi. Yaptığı sihir düğümünü falanca kuyuya attı" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Ali (radıyallâhu anh)'yi (bu maksadla oraya) gönderdi. Ali (radıyallâhu anh) düğümü oradan çıkarıp çözdü. (Sihir çözülünce) Aleyhissalâtu vesselâm, bağdan kurtulmuş gibi kendine geldi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu, o yahudîye zikretmedi ve onun yüzünü de hiç görmedi."

Nesâî, Tahrîm 20, (7,112-113).
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Büyük Günahlar
« Yanıtla #5 : 22 Mart 2006, 03:01:23 »
GÜNAH-GÜNAHKÂR
  Günahtan sakınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer)
  Kötü yolları öğrenmemen için günahkarlarla sohbet etme. (Hz. Ömer)
  Günahtan korkmayan ile düşüp kalkmak, kıyamet gününde insana utanç olur. (İmam Şafii)
  Sahibine üzüntü veren günah, sahibine gurur veren ibadetten hayırlıdır. (Ata-i İskenderi)
  Günah işlediği zaman üzüntü değil sevinç duyanların hali, günah işlemekten daha beterdir. (Mansur bin Ammar)
  Hayret ederim o kişiye ki, hastalık korkusuyla yemekten perhiz eder de, cehennem korkusuyla günahtan perhiz etmez. (Yahya bin Muaz)
  Allah'tan korkan günahkar, ibadetine güvenen âbidden daha makbuldür. (Sâdî)
  Nefse, günahtan kaçınmak ibadet yapmaktan daha zor gelir. Onun için günahtan kaçınmak daha sevaptır. (İmam Rabbânî)
  İşlenen günahların kokusu olsaydı, günahlarımın kokusu yüzünden hiçbiriniz bana yaklaşmazdı. (Muhammed İbn-i Sirin)

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Büyük Günahlar
« Yanıtla #6 : 27 Haziran 2007, 00:49:47 »
Allah'a şirk koşmak

Allah'ın rahmetinden ümit kesmek

Ana ve baba hakkına tecavüz etmek

Besmelesiz kesilen hayvanın etini yemek ve kan içmek

Domuz eti yemek

Faiz yemek

Haksız yere öldürmek, intihar etmek

Harem-i Şerifte günah işlemek

Hırsızlık yapmak

İçki içmek

İftira etmek

Kumar oynamak

Livata yapmak (arkadan ilişkide bulunmak)

Namuslu kadına zina isnat etmek

Rüşvet almak ve vermek

Savaştan kaçmak

Sihir, büyü yapmak

Söz gezdirmek, çekiştirmek

Yalan yere şahitlikte bulunmak

Yalan yere yemin etmek

Yetim malı yemek

Yol kesmek

Zina etmek
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik