Münker ve Nekir Meleklerinin sualleri
Ölen kimsenin kabir aleminde ilk karşılacağı hadise Münker ve Nekir meleklerinin sualleridir. Münker denilmesi daha önce hiç görülmediği ve bilinmediği için, Nekir ise ilk defa görüldüğü için bu isim verilmiştir. Bunların görünüş olarak ürkütücü ve heybetli oldukları bir çok hadisi şerifte haber verilmiştir. Ebû Hüreyre r.a.'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
"Kişi kabre konulduğunda, siyah görünüşlü ve gök gözlü iki melek (heybetli bakışıyla) ölünün yanına gelirler. İnsan şeklinde görünürler. Yüzleri gayet siyah olup, dişleriyle yeri yararlar. Başlarının tüyleri yeryüzüne sarkmış görünür. Sözleri gök gürler gibi, gözleri şimşek çakar gibidir. Nefesleri de, şiddet ile esen rüzgâr gibidir. Herbirinin demir kamçıları vardır ki, insanlar ve cinler bir araya gelseler, yerden kaldıramazlar. Dağlardan daha büyük ve ağırdır. Bir kere, bir kimseye vurursa, mâzAllah parça parça eder.”Heybetli bir şekilde mevtaya yaklaşan melekler itikad ile alakalı sorular sorarlar.
Rabbin Kimdir? Peygamberin Kimdir? Kitabın hangisidir?...
Allahü Teala kimi bu suale cevap vermeye muvaffak eder , kimin kalbine hak sözü yerleştirirse doğru cevap verirler.
Hz Aişe validemiz
"Ey Allah'ın Rasûlü, sen bana Münker ve Nekir'in seslerini ve kabir sıkmasını anlattığın günden beri hiç bir şeyden tat alamaz oldum." Deyince, Rasulullah (s.a.v.):
"Ey Aişe, Münker ve Nekir'in sesleri mü'mine, gözdeki sürme gibi gelir.” (Beyhaki) buyurmuştur.
Cenab-ı Hakkın hakiki kulları için münker nekir meleklerinden korkmak yoktur. Onlar dünyadaki gibi rahat bir şekilde suallere cevap verirler.
Nitekim Hz. Ömer r.a.’a sual sormaya başladıklarında, onlara nereden ne kadar sürede geldiklerini sorar. Onlarda yedinci kat semadan yedi bin yılda geldikleri cevabını verince; siz yedibin yıllık yoldan gelinceye kadar Hâlıkı unutmadınız. Bugün evimden çıkıp, kabre gelince, Rabbimi ve dînimi ve Peygamberimi nasıl unuturum. Melekler dediler ki, yâ Ömer biz de senin böyle cevâb vereceğini bilirdik. Lâkin bu heybetle gelip, süâl etmeğe me’mûruz. (Menakıbi Çihar Yar-i Güzin)
Yine emalideki beyitlerin sahibi Nesefi hazretleri suallere nesir halinde mi yoksa nazım (şiir) halinde mi cevap vereyim diye sorar. Meleklerde beyitle ver dediklerinde:
Rabbiye’llâhü lâ ilâhe sivâhü (Rabbim Allah’tır, ondan başka ilah yoktur.)
Ve nebiyyî Muhammed Mustafâhü (Nebîm (peygamberim) Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v.)’dır.)
Dîniye’l-İslâmi ve fi‘lî zemîmün (Dînim İslâm’dır, fiillerim ise çok çirkin!.. )
Es’elü’llâhe afvehû ve atâhü’ (Onun için ben, Allah (c.c.)’tan af ve atâsını (lûtfedip bağışlamasını) istiyorum.)
(Tefsîru Rûhu’l-Beyan, 4/392)
İşte Ehli İmanı Cenab-ı Hak kabir aleminde doğru söz ile sebat ettirir. Nitekim Kur’an-ı Kerimde:
يُثَبِّتُ اللَّهُ الَّذِينَ ءَامَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللَّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللَّهُ مَا يَشَاء"Allah, îman edenleri dünyada da âhirette de değişmeyen sağlam söz üzerinde sabit kılar. Zâlimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar." (S.İbrahim 27)
Bu ayetin kabir sorgusu hakkında indiği hadisi şeriflerde nakledilmiştir. (İbn Mace, Zühd, 32) Müfessirler bu ayette geçen ahiret hayatını kabir hayatı, sabit kavli de kelime-i tevhid olarak tefsir etmişlerdir.
Bu sual ve sorgu neticesine göre kabir alemi nimet ya da azap alemi olmak üzere ikiye ayrılır.
Şunu iyi algılamak lazımdır. Berzah ve âhiret işleri, dünyâda bilinmeyen ve kendisine alışık olunmayan bir sistem ve şekildedir. Her ne kadar rivayetlerden yola çıkılarak o alemdeki yaşayışı ifade edeceksekte hakikatini en iyi bilen Cenab-ı Haktır.
Bu hususta Şah Veliyyullah ed-Dehlevî şöyle der:
"Bu âlemde insanların (yani ruhlarının) sayılamayacak kadar çok tabakaları vardır. Fakat bu tabakalar başlıca dört sınıftır.
1- Birincisi uyanıklık (yakaza) ehli olanlar ki iyiliklerinden ve kötülüklerinden dolayı iyilik veya azap görecek olan ruhlardır.
2- İkincisi ise tabiî uyku halinde olup rüya gören, rüya ile ferahlandırılan veya azaplandırılan ruhlardır
3- Üçüncüsü behîmî (hayvanî) ve melekî yönleri zayıf olanlardır. Bunlardan başka bir de fazilet ehli iyi ruhlar vardır ki (dördüncü sınıf olsa gerek) bunlar meleklere karışır, melekî bir hayat sürerler." (Huccetullahi'l-Bâliğa, Kahire 1355, I, s. 34-36).