Gönderen Konu: Kur'an-ı Kerime ve Sünneti Seniyyeye Sarılma [24 Aralık 2007]  (Okunma sayısı 7251 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı SadakatNet

  • Administrator
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 298
    • http://www.sadakat.net




 
Hafta:    9


Mevzu: KUR'AN-I KERİME VE SÜNNETİ SENİYYEYE SARILMA


İyi araştırmalar..
« Son Düzenleme: 06 Şubat 2008, 00:48:15 Gönderen: isra »
Sadakat Yönetim Kurulu

Çevrimdışı Ber-ceste

  • yazar
  • ****
  • İleti: 551
Ynt: KUR'AN-I KERİME VE SÜNNETİ SENİYYEYE SARILMA [24 ARALIK 2007]
« Yanıtla #1 : 24 Aralık 2007, 12:42:34 »
52 - İmam Malik'e ulaştığına göre, Hz. Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söylemiştir:
"Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetce asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti".

Muvatta, Kader 3, (2, 899).

***


53 - Yezid İbnu Erkam (radıyAllahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: " Size, uyduğunuz takdirde benden sonra asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum. Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür. Bu, Allah'ın Kitabı'dır. Semâdan arza uzatılmış bir ip durumundadır. (Diğeri de) kendi neslim, Ehl-i Beytim'dir. Bu iki şey, cennette Kevser havuzunun başında bana gelip (hakkınızda bilgi verinceye kadar) birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Öyleyse bunlar hakkında, ardımdan bana nasıl bir halef olacağınızı siz düşünün"

Tirmizî, Menâkıb 77, (3790).

***


54 - İrbâz İbnu Sâriye (radıyAllahu anh) dedi ki: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize namaz kıldırdı. Sonra yüzünü cemaate çevirerek çok beliğ, çok mânidar bir vaazda bulundu. Öyle ki dinleyenlerin gözleri yaşla, kalpleri de heyecanla doldu. Cemaatten biri: "Ey Allah'ın Resûlü, sanki bu, bir veda konuşmasıdır, bize ne tavsiye ediyorsunuz?" dedi. "Size, buyurdu, Allah'a karşı takvada bulunmanızı, başınızda Habeşli bir köle olsa bile emirlerini dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zira, sizden hayatta kalanlar benden sonra nice ihtilaflar görecek. Öyle ise size sünnetimi ve hidayet üzere olan Hülefâ-i Râşidîn'in sünnetini hatırlatırım, bunlara uyun ve dört elle sarılın. Sonradan çıkarılan şeylere karşı da son derece dikkatli ve uyanık olun. Zira (sünnette bulunana zıt olarak) her yeni çıkarılan şey bir bid'attır, her bid'at de dalalettir, sapıklıktır."

Tirmizî, İlim 16, (2678); Ebu Dâvud, Sünne 6, (4607).

***


55 - Mikdâm İbnu Ma'dîkerib (radıyAllahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, rahat koltuğunda otururken kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman kişinin: "Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır. Onda nelere helâl denmişse onları helâl biliriz. Nelere de haram denmişse onları haram addederiz" diyeceği zaman yakındır. Bilin ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın haram kıldıkları da tıpkı Allah'ın haram ettikleri gibidir"

Ebu Dâvud, Sünne, 6, (4604); Tirmizî, İlm 60, (2666); İbnu Mace, Mukaddime 2, (12).


KÜTÜBÜ SİTTE -- SADAKAT KÜTÜPHANESİ
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: KUR'AN-I KERİME VE SÜNNETİ SENİYYEYE SARILMA [24 ARALIK 2007]
« Yanıtla #2 : 25 Aralık 2007, 02:13:59 »
حدثنا هدبة بن خالد أبو خالد حدثنا همام حدثنا قتادة حدثنا أنس بن مالك عن أبي موسى الأشعري عن النبي صلى الله عليه وسلم قال مثل الذي يقرأ القرآن كالأترجة طعمها طيب وريحها طيب والذي لا يقرأ القرآن كالتمرة طعمها طيب ولا ريح لها ومثل الفاجر الذي يقرأ القرآن كمثل الريحانة ريحها طيب وطعمها مر ومثل الفاجر الذي لا يقرأ القرآن كمثل الحنظلة طعمها مر ولا ريح لها

BUHARI SERIF:

حدثنا أبو اليمان أخبرنا شعيب عن الزهري قال حدثني سالم بن عبد الله أن عبد الله بن عمر رضى الله تعالى عنهما قال سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول لا حسد إلا على اثنتين رجل آتاه الله الكتاب وقام به آناء الليل ورجل أعطاه الله مالا فهو يتصدق به آناء الليل والنهار

BUHARI SERIF:حدثنا علي بن إبراهيم حدثنا روح حدثنا شعبة عن سليمان سمعت ذكوان عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لا حسد إلا في اثنتين رجل علمه الله القرآن فهو يتلوه آناء الليل وآناء النهار فسمعه جار له فقال ليتني أوتيت مثل ما أوتي فلان فعملت مثل ما يعمل ورجل آتاه الله مالا فهو يهلكه في الحق فقال رجل ليتني أوتيت مثل ما أوتي فلان فعملت مثل ما يعمل

 
حدثنا علي بن إبراهيم حدثنا روح حدثنا شعبة عن سليمان سمعت ذكوان عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لا حسد إلا في اثنتين رجل علمه الله القرآن فهو يتلوه آناء الليل وآناء النهار فسمعه جار له فقال ليتني أوتيت مثل ما أوتي فلان فعملت مثل ما يعمل ورجل آتاه الله مالا فهو يهلكه في الحق فقال رجل ليتني أوتيت مثل ما أوتي فلان فعملت مثل ما يعمل

  [/
size]


عن أبي عبد الرحمن السلمي عن عثمان رضى الله تعالى عنه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال خيركم من تعلم القرآن وعلمه
حدثنا أبو نعيم حدثنا سفيان عن علقمة بن مرثد عن أبي عبد الرحمن السلمي عن عثمان بن عفان قال قال النبي صلى الله عليه وسلم إن أفضلكم من تعلم القرآن وعلمه    

حدثنا قتيبة بن سعيد حدثنا يعقوب بن عبد الرحمن عن أبي حازم عن سهل بن سعد أن امرأة جاءت رسول الله صلى الله عليه وسلم فقالت يا رسول الله جئت لأهب لك نفسي فنظر إليها رسول الله صلى الله عليه وسلم فصعد النظر إليها وصوبه ثم طأطأ رأسه فلما رأت المرأة أنه لم يقض فيها شيئا جلست فقام رجل من أصحابه فقال يا رسول الله إن لم يكن لك بها حاجة فزوجنيها فقال هل عندك من شيء فقال لا والله يا رسول الله قال اذهب إلى أهلك فانظر هل تجد شيئا فذهب ثم رجع فقال لا والله يا رسول الله ما وجدت شيئا قال انظر ولو خاتما من حديد فذهب ثم رجع فقال لا والله يا رسول الله ولا خاتما من حديد ولكن هذا إزاري قال سهل ما له رداء فلها نصفه فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم ما تصنع بإزارك إن لبسته لم يكن عليها منه شيء وإن لبسته لم يكن عليك شيء فجلس الرجل حتى طال مجلسه ثم قام فرآه رسول الله صلى الله عليه وسلم موليا فأمر به فدعي فلما جاء قال ماذا معك من القرآن قال معي سورة كذا وسورة كذا وسورة كذا عدها قال أتقرؤهن عن ظهر قلبك قال نعم قال اذهب فقد ملكتكها بما معك من القرآن




  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Ynt: KUR'AN-I KERİME VE SÜNNETİ SENİYYEYE SARILMA [24 ARALIK 2007]
« Yanıtla #3 : 25 Aralık 2007, 20:17:53 »
---Hatem-i Zahidi'den: Kim takvasız mevlasının muhabbetini iddia ederse, O yalancıdır.Kim mal vermeksizin,fakir fukarayı kayırmaksızın cennete girecağini iddia ederse O yalancıdır. Kim sünnete bağlanmadan Resulullah'ın sevgisini iddia ederse, yalancıdır. (Tenbihul Gafilin)

--- Kim sünneti zayi ederse şefeatim ona haram kılınmıştır.

--- Kim sünnetimi muhafaza ederse Alahu Teala ona dört haslet ikram eder.
1) Mü'minleri sever.
2) Facirlere karşı heybetli olur.
3) Rızkı geniş olur.
4) Dininde sağlam olur. Hâlisa (Şerh-i Şir'a)

Abdullâtif Saife 197-198 den iktibastır...




İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Çevrimdışı zambak313

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 187
Ynt: KUR'AN-I KERİME VE SÜNNETİ SENİYYEYE SARILMA [24 ARALIK 2007]
« Yanıtla #4 : 26 Aralık 2007, 23:54:39 »
        Dinî hükümlerin kendisinden çıkartıldığı deliller vardır. Bunlar: Kitap, sünnet, icma-ı ümmet  ve kıyas-ı fukaha olmak üzere dört ana kısma ayrılır.
 
Sünnet; Peygamber efendimizin söylediği sözler, işlediği fiiller, başkası yapıp da takrir buyurup, hoş gördüğü şeylere denir.  Hadis lafzı ise, sünnet manasına geldiği gibi, daha çok sünnet-i kavliyede kullanılır.

Vahiy, Zahir ve Batın olmak üzere iki kısma ayrılır. Vahy-i zahir: Kur’an-ı Kerim, Hadis-i kudsî ve Hadis-i şeriflerdir. Vahy-ı Batın ise; Peygamber Efendimizin gayret ve içtihadıyla nail olduğu şeylere denir.1)

Cenab-ı Hak, çıktıkları yolculukta yollarını şaşırmayıp, sırat-ı müstekîminden ayrılmasınlar diye, kullarına kitaplar gönderdiği gibi, gönderdiği kitaplardaki hükümleri tatbik edecek, onu hayatına aksettirip, insanlığa rehber olacak, Peygamberler de göndermiştir. “Hamdolsun o Allah’a ki hidayetiyle bizi buna muvaffak kıldı. O bize hidayet etmeseydi bizim kendiliğimizden hidayetin yolunu bulmamıza imkan yoktu. Hakikat Rabbımızın Peygamberleri emr-i hak ile geldiler.”2)  ayet-i celilesi bunun şahididir.

“Bir de, Peygamber size her ne emir verirse tutun, nehy ettiğinden de sakının.”3)

“Yok yok, rabbına kasem ederim ki, onlar, aralarında çıkan çapraşık işlerde, seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümde, nefislerinde hiçbir darlık duymadıkça, iman etmiş olmazlar.”4)

“Allah ve Rasülüne itaat ediniz taki merhamet olunasınız.”5)  ayet-i celileleri ise sünnet-i seniyyeye sarılmanın farz olduğunun delilleridir.

Bazı inkarcılar tarafından sünnet müessesesini baltalamaya müteveccih, çeşitli iddialar ortaya atılıp, şöyle söylenmektedir: “Peygamber de bir insandı, o da hata yapabilir. Kur’an da var mı, sen ondan haber ver.”
Evet doğru peygamber de bir insandır, onlardan da zelle sadır olabilir. Ancak hiçbir peygamber hata üzere devam ettirilmez. Anında Cenab-ı Hakk tarafından ikaz olunurlar.
Peygamber Efendimiz bir mesele ile karşılaştığı zaman, önce Cenab-ı Haktan gelecek olan vahy-i zahiri bekler. Bu, ayet-i kerime, hadis-i kudsi veya hadis-i şerif şeklinde olabilir.  Vahy-i zahir gelmeyecek olursa, kendi içtihadıyla amel eder. Eğer içtihadında bir zelle sadır olursa, anında ikaz olunur. Dolayısıyla yapmış olduğu içtihatları, bizzat Cenab-ı Hak tarafından tasdik olunmuş olur.6) 
Yıllar önce aynı sual, İmran bin Husayn’a da sorulmuştu. Onun cevab-ı ise şöyleydi: “Sen son derece ahmak birisin. Kur’an-ı kerimde, beş vakit namazın nasıl kılınacağını, zekatın nasıl verileceğini görebiliyor musun? Kitabullah bunları farz kılmış, sünnet-i rasülillah ise tefsir etmiştir.”7)
Ayrıca, dinimizdeki bütün hükümleri Kur’an-ı Kerimde bulma gayreti içine girip, Kur’an kendisine indirilmiş olan zatın tatbikatına nazar etmekten kaçınmak, bir binayı tek direk üzere oturtmaya benzer. Halbuki Kur’an-ı Kerim ile hadislere baktığımızda, her ikisini de  aynı yerde buluyoruz. Her ikisi de vahiy. Aralarındaki fark; Cebrail A.S.’ın tilavetiyle olana kur’an-ı kerim, cebra-i a.s’ın işaretiyle olana hadis-i kudsî, cebrail a.s’ın vasıtası olmadan, Allah’ın ilhamıyla peygamber efendimize zahir olana da hadis-i şerif diyoruz.
Böyle sualler ile, insanların kafasını karıştırıp, itikadına leke getirmek isteyenlerin çıkacağını, bu müessesenin sahibi biliyor ve bir mucize olarak bunu haber veriyordu zaten:
 “Benim sözlerimden bir söz rivayet edilirken, koltuğuna yaslanıp şöyle söyleyen bir adamın çıkması yakındır: Önümüzde Allah c.c nün kitabı var. Onda helal olarak bulduğumuzu helal, haram olarak bulduğumuzu da haram kabul ederiz.(Yani başka bir şeye lüzum yok) Ey ümmetim size söylüyorum! dikkat edin ve gözünüzü açın, Rasülüllah’ın haram kıldığı Allah’ın haram kıldığı gibidir.”8)   

İkinci bir iddia ise şöyle: “Bu sözlerin peygamber efendimize ait olduğunu nereden bilelim. ”
Bu suale doğru cevap verebilmek, Selef-i salihinin, sünnet müessesesinin muhafazası için yaptığı çalışmayı ve dolayısıyla bundan bahseden usul-u hadis ilmini iyi bilmeye bağlıdır.

Peygamber Efendimizle beraber vahye şahid olmuş ve “Size iki şey bıraktım. Onlara uyduğunuz müddetçe dalalete düşmezsiniz, onlar: Kitabullah ve benim sünnetimdir” sözünü düstur edinmiş olan Sahabe-i Kiramın, sünnet müessesesini muhafaza için nasıl hareket ettiklerini, hep beraber, tarih sayfalarını çevirerek izlemeye çalışalım.

İslam güneşi her geçen gün yükseliyor, bu yüce nur ile nice beldeler aydınlanıyordu. Kur’an-ı kerim henüz cem olunmamıştı. Ayet-i celiler ile hadis-i şeriflerin, bilmeyenler tarafından karıştırılma ihtimali vardı. Bu sebeple Hulefa-i raşidin ve bilhassa Hz. Ömer R.A hadis-i şeriflerin, peygamber efendimizden işitildiği kat’i olarak bilinenler hariç, rasgele çoğaltılmasına şiddetle karşı çıkıyorlardı. Hal böyle olunca, sahabe-i kiram çok şey duydukları halde, çok az rivayet ediyordu. Aşere-i mübeşşereden olan Said bin Zeyd gibi, peygamber efendimizden hiçbir hadis-i şerif rivayet etmeyen sahabiler de mevcuttu.
Hatta, Sahabe-i Kiram Peygamber Efendimizden hadis rivayet etmeyi, tehlikesi sebebiyle yıldırım çarpmasının insana vereceği zarara benzetiyor, “Benim üzerime yalan isnad eden cehennemdeki oturacağı yerini hazırlasın”9)  tehdidinin ağırlığıyla, Peygamber efendimizin sözlerini söylerken dahi “Rasülüllah S.AV şöyle buyurdu” demekten son derece kaçınıyorlardı.
Amr bin Meymun R.A anlatıyor: “İbn-i Mes’ud R.A Peygamber Efendimizin sözlerine son derece hürmet eder, bir hata yaparım diye hiçbir zaman “Rasülüllah S.A.V şöyle buyurdu” demezdi. Günlerden bir gün, kendisini ziyarete gitmiştim. Sözünün bir yerinde bu ifadeyi kullandığını farkettim. Ne zaman ki (Kale Rasülüllah S.A.V) dedi, yaptığı rivayetin ağırlığından başını aşağıya doğru eğdi. Damarları şişti, gözleri yerinden fırlayacak gibi oldu. Elbisesinin düğmelerini kopartacak kadar aklı başından gitmiş bir vaziyette ayakta dona kaldı.”10)
İşte sahabe-i kiramın hassasiyeti... Bir de çokça hadis rivayet etmiş olan eshabın dikkatlerini inceleyelim. Acaba onlar, her duyduğunu rivayet ettikleri için mi, çok hadis rivayet etmiş olarak bilinmektedirler.
Bu zatlardan üçüncü sırada bulunan Enes bin Malik R.A’ın sözlerine kulak verelim: “Eğer hata yapmaktan korkmasaydım, size rasülüllahtan duyduğum daha bir çok hadis-i şerifi rivayet ederdim.
Ya en çok hadis-i şerif rivayet etmiş olan Ebu Hüreyre R.A... Onun ölçüsü de şu mübarek hadis-i şerifti: “Kişiye yalan olarak, her duyduğunu söylemesi yeter.”11)
İşte, Dört büyük halife devrinde bu hassasiyetten asla uzaklaşılmamış, uydurma hadislerin önüne geçmek için büyük gayret sarfedilmişti. Bu hususta Hz. Osman R.A’ın halifeliği sırasında minbere çıkarak, halkına yaptığı hitabet, numune teşkil eder: “ Ey insanlar! Hz.Ebu Bekir ve Hz. Ömer zamanında benim duymadığım bir hadis-i şerifi rivayet etmeyi hiç kimseye helal görmem”12)
 
Hulefa-i Rasidin devrinden sonra, iyice genişleyen islam toprakları ve islama giren farklı kültürde yetişmiş insanlar, Kitabullahtan sonra birinci mertebede bulunan Sünnet-i seniyyeyinin tedvinini zaruri hale getirmiş ve artık yeni bir sahife açılmıştı. Tabiin devri ve Hadis-i şeriflerin tedvini...



1)Mirkâtil Usul fi Şerhi Mirkatil Vusul c.2 s.
2)Âraf 43
3)Haşr 7
4)Nisa 65
5)Al-i İmran 132
6)Mirkâtil Usul fi Şerhi Mirkatil Vusul c.2 s
7)Es-Sünnet Kable’t-Tedvin s.57
8)İbn-i Mace c.1 s.5
9)İbn-i Mace c.1 s.10
10Essünnet Kablet Tedvin s.63
11Sahih-i Müslim c.1 s.8
12Es’Sünnet Kable’t-Tedvin s.66-67
« Son Düzenleme: 27 Aralık 2007, 00:00:17 Gönderen: zambak »
Çocuk olsam yeniden..
Bir tek düştüğüm için acısa içim.. Kalbim; çok koştuğum için çarpsa sadece...

Çevrimdışı Ferzin

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 240
Ynt: Kur'an-ı Kerime ve Sünneti Seniyyeye Sarılma [24 Aralık 2007]
« Yanıtla #5 : 23 Temmuz 2008, 02:22:04 »
Allah'ü Teala buyurur;

''Kur'anla Beni zikretmesi Benden birşey istemekten kimi meşgul ettiyse,Ben o kimseye,isteyenlere verdiğimin en alasını veririm''

(Ramuz/516-5)