Gönderen Konu: Rasülüllaha sevdali cocuklar  (Okunma sayısı 6979 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Rasülüllaha sevdali cocuklar
« : 09 Ağustos 2005, 01:08:52 »

Rasûlüllah (sav)'a sevdali çocuklar yetistirmek

Yasadigimiz bu asir, mü'minler açisindan "örnek insan hasreti"nin çekildigi ve "örnek insan ihtiyaci"nin giderilemedigi çorak bir asirdir. Müslümanlar hiçbir asirda bu kadar örnek insan hasreti çekmemisler ve bu kadar örnek insan ihtiyacini giderememe fukaraligiyla karsi karsiya gelmemislerdir.

Bunun en büyük sebebi, Müslümanlarin Peygamberlerinin Allahû Teâla tarafindan kendilerine bir "Üsve-i Hasene" (Güzel Örnek/Önder) olarak gönderildiginin suurunda olmamalaridir. Veya bu gerçegi, bilerek veya bilmeyerek ihmale ugratmalaridir. Rabbimizin uyarisi:

"Süphesiz sizin için Allah'in Rasûlü'nde Üsve-i Hasene/güzel örnek vardir." (Ahzab Sûresi/21)

Rasûlüllah (sav)'in hayati, bir güzellikler yumagidir. Güzel bir hayat yasamak ve güzel sözlülerden olmak isteyen herkes için Rasûlüllah (sav)'in hayatinda örnek vardir. Sunu bilelim ki; Islâm ümmeti için yegâne hayat örnek ve önderi Hz. Muhammed (sav)'dir. O'nu tanimak ve O'na uymak, Allahû Teâla'yi tanimanin ve sevmenin alâmeti kilinmistir. Allahû Teâla buyuruyor:

"De ki, siz gerçekten Allah'i seviyorsaniz Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarinizi bagislasin. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bagislayicidir."(Âli Imran Sûresi/ 31)

Allahû Teâla'yi sevmenin yolu, Peygamberi Hz. Muhammed (sav)'e tabi olmaktan geçer. Tabiî ki, Peygamber (sav)'e tabi olmak için de önce O'nu tanimak ve sevmek gerekir. Peygamber (sav)'i sevmeyen ve O'nu tanimayanlar, O'na tabi olamazlar. Bu nedenle diyoruz ki; yeryüzünde Müslüman anne ve babalarin sorumluluklarindan birisi de, kendi çocuklarina "Peygamber muhabbeti"ni asilamalaridir. Yani onlari Peygamber (sav) ile bulusturmalaridir.
Peygamber muhabbeti" yani Peygamber sevgisi, genelde bütün insanlar için, özelde ise çocuklar için bir ihtiyaçtir. Bundan ötürüdür ki, ashâb-i kirâmin kendi çocuklarina Kur'an ayetlerinden sonra ögrettikleri ilk sey, Rasûlüllah (sav)'in sireti ve sünneti olmustur. Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas (ra) diyor ki: "Allah Rasûlü (sav)'nün gazvelerini çocuklarimiza, tipki Kur'an'dan bir sûre ögretir gibi ögretir, ezberletirdik.

"(Terbiyetü'l Evlad Fi'l Islâm/Abdullah Nâsih Ulvan: 1/310, Suriye/1981)Rasûlüllah (sav)'in siretinden ve sünnetinden habersiz yetistirilen bir çocuk medenî olamaz, aksine bedevî olur. Çünkü Rasûlüllah (sav)'i tanimayan bir çocuktan medenî davranislar beklenilmez. Sayet bugün çocuklarimizdan komsularimiz,çevremizdeki insanlar rahatsiz oluyorlarsa, bu onlari Rasûlüllah (sav)'in sevdalilari haline getiremedigimizdendir. Sahâbe neslinden Vehb b. Münebbih (ra) der ki:

"Rasûlüllah (sav) yanan bir mumun yanindan geçse rüzgariyla mumun alevini söndürmez, kamislar üzerinde yürürse ses çikarmazdi!" Düsünün, apartman hayati yasayan bir mü'min anne ve babanin çocugu bu Peygamber'e sevdalanmissa, komsularini rahatsiz etmesi mümkün müdür?
Peygamber sevgisi, medenîligin mayasidir. Peygamber (sav)'in hayat ve faaliyetini yasamin bütün safhalarinda çocuklarimiz için yegâne örnek kilmak, bütün is ve hareketlerinde, konusmalarinda O'na uymalarini saglamak, onlari medenî olarak yetistirmektir.

Rasûlüllah (sav)'in Medine'ye gelisini "Taleal Bedrü Aleyna?" (Dolunay Veda tepelerinde üzerimize dogdu/ Allah'a dua eden bulundukça sükür bize vacib oldu!) nesidesiyle karsilayan sevinçli Medineli çocuklar, Rasûlüllah (sav)'a  sevdalandirilmis çocuklardi. O çocuklari Rasûlüllah (sav)'a sevdalandiran anne ve babalar, Rasûlüllah (sav)'i evlerine misafir etmeye hazir anne ve babalardi.

Ailece Peygamber (sav) ile bulusma anina hazir olmaliyiz. Çocuklarimizin istikbalini Peygamber sevgisinde aramaliyiz. Çocuklar, yaratilislari itibariyle Allahû Teâla katinda insanin kurtulusuna sebeb olan kalb-i selime benzerler. Bundan ötürüdür ki, "Çocuklar gibi olmadikça Cennet'e giremezsiniz" denilmistir.

Güller gibi dünyaya gelen çocuklarimizin, ihanete ugramis birer emanet durumuna düsmemeleri, kendileriyle beraber bütün ufuklari atese vermemeleri, çaglarinin son sömürgesi durumunda olmamalari ve çocuksu sölenlerinin bitmemesi için Peygamber sevgisine hava gibi, su gibi ihtiyaçlari vardir. Onlarin bu ihtiyaçlarini mutlaka gidermeliyiz. Çocuklarini Peygamber sevgisinden mahrum birakanlar, onlara en büyük kötülügü edenlerdir.
« Son Düzenleme: 26 Mayıs 2009, 22:31:06 Gönderen: müteallim »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Rasülüllaha sevdali cocuklar
« Yanıtla #1 : 04 Nisan 2006, 01:46:48 »
Rasülüllah efendimizle alakali bir konu aciyorum.Cünkü rabi-el evvel ayi olmasi sebebi ile.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Rasülüllaha sevdali cocuklar
« Yanıtla #2 : 04 Nisan 2006, 05:03:21 »
HZ. PEYGAMBER SEVGİSİ


Yüce Allah’ın insanoğluna ihsan ettiği ulvî duygulardan biri de sevgidir. İnancımızın ve ibadetlerimizin temelinde sevgi, daima ön plandadır. Allah’a imanımız da sevginin eseridir. Çünkü şuurlu bir iman ve ibadet ancak sevilen hak mabuda yapılır. Müslüman; Allah’ı ve Allah dostlarını seven insandır. Peygamberimiz (s.a.v.) ise Allah dostlarının başında ilahi sevgiye ulaştıran rehberdir. Allah’a ve peygamberine olan  sevgimiz, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmakla mümkündür. Nitekim Kuran’ı Kerim bu sevgiyi ispatlamanın yolunun Rasulüne itaatten geçtiğini şöyle vurgulamaktadır. De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah çok merhametli ve bağışlayıcıdır.”[1] Bununla birlikte Yüce Allah Rasûlüne itaatin yanında mü’minlerden Hz Peygamberin canını kendi canlarından bile üstün tutmalarını istemiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: “Peygamber, mü’minler için kendi canlarından ileridir. Onun eşleri de onların anneleridir.”[2]



Peygamberimizi canımızdan ve tüm sevdiklerimizden daha çok sevmek, ancak O’nun yolunda gitmekle olur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) de kendisinin her şeyden, herkesten daha çok sevilmesi hususunda şöyle buyurmuştur. ”Sizden biriniz, beni anasından-babasından, çoluk -çoçuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz”[3] İşte bu sebeple, Hz.Peygamber’e gönülden inanan ashabı ondan gelen emirleri büyük bir teslimiyetle yerine getirdiler. O’na derin saygı duydular, derdine ortak oldular. Ayağına batacak dikene bile razı olmadılar. Hidayetin insanlara ulaştırılmasında, O’na her zaman maddi ve manevi destekte bulundular. Onu her şeyden fazla sevdiler. Hz.Ali’ye Rasûlullah’a olan sevginiz nasıldır? diye sorulduğunda O: “Rasûlullah’ı susuz bir insanın suya hasreti gibi severdik”[4] buyurmuştur. Ashabın, Hz.Peygamber sevgisini şu örnek çok güzel yansıtmaktadır. Ensardan bir kadına; babası, kardeşi ve kocasının savaşta şehit düştükleri haber verilince, O, hemen Rasûlullah’ı sormuş, sağlık haberini alıp, O’nu görünce, “Seni sağ olarak gördükten sonra, her musibet bana  hafif gelir”[5] diyerek sevincini izhar etmiştir.



O halde; bizim için bir lütuf olan Hz Peygamber (s.a.v.)’in Allah’ın elçisi olduğuna inanmanın yanında O’nu samimiyetle sevmeliyiz. Bugün O hayatta olmadığına göre O’nun sünnetini öğrenerek kendimize rehber edinmeliyiz. Adı anıldığında da salat-ü selam getirmeliyiz. Ayrıca Peygamberimize hürmeten ve dinimize yaptıkları hizmetlerden dolayı da O’nun hane halkının ve ashabının adı anıldığında sevgi, saygı ifadeleri kullanmalı ve duada bulunmalıyız.


--------------------------------------------------------------------------------
[1] Âl-i İmran,3/31
[2] Ahzab,   33/6
[3] Buhâri,İman 8;Müslim,İmân 70
[4] Nebhani, Fezail-i Muhammediyye,s. 171(çvr.)
[5] İbn Hişam,Siret,3/43

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Rasülüllaha sevdali cocuklar
« Yanıtla #3 : 06 Nisan 2006, 01:02:19 »
07.04.2006
 
ÂLEMLER İÇİN RAHMET OLAN GÜZEL PEYGAMBERİMİZ!Değerli Müminler

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) henüz dünyaya gelmeden önce, insanlar değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı. Küfür ve şirk gönülleri karartmış, haksızlık hayatın bütün alanlarını kuşatmıştı. Sosyal hayat bozulmuş, ahlâkî değerler yozlaştırılmıştı. Akrabalık bağları koparılıyor, komşuluk hukuku ihlâl ediliyordu. Kadınlara insanî muâmele yapılmıyor, zâlimler mazlumları eziyor, emeğin hakkı verilmiyordu.

Muhterem Kardeşlerim!

İşte Sevgili Peygamberimiz, karanlığın böylesine yoğun olduğu bir dönemde dünyayı şereflendiriyordu. Sapıklık, putperestlik ve hurafelerle kararan gönülleri, Kur’ân’ın nûruyla aydınlatıyor; insanlığı yalnızca, Allah'a kulluk etmeye çağırıyordu. Bu çağrıya kulak verenlere, sözün doğrusunu söylemeyi, emanete riâyet etmeyi, akrabalık bağlarını korumayı, komşularla iyi geçinmeyi ve kan dökmekten sakınmayı öğütlüyordu. Zina yapmaktan, yalan söylemekten, yetim malı yemekten, haksız kazanç sağlamaktan, namuslu insanlara iftira etmekten uzak durmayı emrediyor; insanları namaz kılmaya, oruç tutmaya, zekât vermeye, iyilik yapmaya, bireysel ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyordu. Çünkü O, Yüce Kur’ân’ın ifadesiyle “alemlere rahmet olarak gönderilmiş”ti.(1) Bir hadislerinde; “Ben bir rahmet ve hidayet rehberiyim” (2) buyurmuş; müşriklere bedduâ etmesini teklif edenlere,“Ben lânet eden değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim” diye cevap vermiştir.  

Çocuklara şefkat ve merhamet gösterilmesini istemiş; çocukları öperken birisinin; Ya Rasûlallâh, ‘Siz çocukları öper misiniz? Ben çocukları hiç öpmem’ demesi üzerine; “Allah senin kalbinden şefkat ve merhameti çıkardıysa ben ne yapayım!” (3)diye bu kişiyi uyarmıştır. Bir savaş esnasında bir kaç çocuğun çarpışan iki taraf arasında kalıp öldüğünü görünce, bundan büyük üzüntü duymuş; “Ey Allah'ın Rasûlü, neden bu kadar üzülüyorsunuz, bunlar müşrik çocuklarıdır” diyenlere şu ibretli cevabı vermişlerdir; “Bunlar müşrik çocukları da olsa masumdurlar…Dikkat edin, çocuk öldürmeyin! Her insan tertemiz fıtrat üzere yaratılmıştır…” (4) Aynı şekilde ana-babaya, kadınlara, yaşlılara şefkat gösterilmesini ve iyi davranılmasını emretmiş; kişinin mü’min kardeşine tebessümde bulunmasının bile sadaka olduğunu belirtmişlerdir. Şüphesiz bütün bunlar o Yüce Peygamber’in âlemlere rahmet olarak gönderildiğini göstermektedir.

Saygıdeğer Müminler!

Sevgili Peygamberimiz’in “âlemlere rahmet oluşu”yalnızca insanlarla sınırlı kalmayıp, bütün canlıları kuşatmıştır. Bir hadislerinde; “Allah, merhametli olanlara rahmetiyle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsinler...” (5)  buyurarak bütün varlıklara şefkatle muamele edilmesini istemişlerdir. Diğer bir hadislerinde de; “Haksız yere bir serçeyi bile öldürenden Yüce Allah kıyamet gününde hesap soracaktır” (6) buyurmuşlardır. Bir defasında açlıktan karnı sırtına yapışmış, yorgun ve bitkin duruma düşürülmüş bir deve görünce; “Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun” (7)   buyurarak deve sahiplerini ikaz etmiştir.Yine kedisini aç bırakarak işkence eden bir kadının ilahi cezaya uğrayacağını bildirmiş, köpeğe yaptığı iyilik yüzünden de bir kişinin cennete gireceğini haber vermişlerdir. (8)

O halde Aziz Kardeşlerim, geliniz, bizler de Sevgili Peygamberimiz gibi; ailemiz, çocuklarımız, komşularımız, akrabalarımız, kısaca tüm insan ve canlılar için rahmet vesilesi olalım. Elimizle, dilimizle, iş ve icraatlarımızla çevremize faydalı olup, güven, huzur ve mutluluk verelim.

Sözlerimi, hutbemizin başında okuduğum âyet-i kerimenin meâliyle bitiriyorum: “(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”

                               

1- Enbiya 107
2- Dârimî, Sünen, “Mukaddime”, 3.
3-  Buhâri, Edep, 18.  
4- Müsned, Ahmed İbn Hanbel, III/ 435.
5- Tirmizi, Birr 16; Ebû Dâvud, Edeb 58.
6- Nesâi, Dahâyâ, 42.
7- Ebu Davud, Cihad, 44.
8- Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 16; Şirb, 9,Edeb, 27; Müslim, Enbiya, 54; Müslim, Selam, 153.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Rasülüllaha sevdali cocuklar
« Yanıtla #4 : 08 Şubat 2011, 23:57:45 »
Hutbe: Rasûlullâha tâbi olmak,
1 Rebîulevvel 1432 (04 Şubat 2011)

استعيذ بالله : يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُولَئِكَ يَقْرَءُونَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتِيلًا
قال رسول الله {صلى الله عليه و سلم} : المرء مع من أحب

                           
Muhterem Mü’minler

Hutbemiz PEYGAMBER EFENDİMİZ (s.a.v.)’e ve O’NUN İZİNDEN GİDENLERE TÂBİ OLMAK hakkındadır.

İnsanların ve cinlerin yaratılışlarındaki hikmet, Allah-ü Teâlâ’yı tanıyıp ona ibadette bulunmalarıdır. Cenab-ı Hak ibadetle mükellef tuttuğu biz kullarına, kitapları ve Peygamberleri vasıtasıyla, bu mükellefiyetlerimizin neler olduğunu ve nasıl ifâ edilmesi icab ettiğini öğretmiştir.

“Muhakkak zikri (yani Kur’ân’ı) biz indirdik, biz. Elbette biz onu muhafaza da edeceğiz ” meâlindeki âyet-i kerîme ile anlıyoruz ki Kur’ân-ı Kerim, insanlar tarafından tahrif edilmemiş ve kıyamete kadar da tahrif edilemeyeceği İlahi garanti ile tescillenmiş bir kitaptır ve o kitabı bize tebliğ buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, Peygamberler Silsilesi’nin son halkası ve efendisidir.

Geçmiş ve gelecek tüm insanlar içerisinde en güzel ahlaka sahip olan insan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’dir. Çünkü O’nun ahlakı, Hz. Aişe (r.a.) Validemiz’in ifadesi ile Kur’an ahlakıdır. O, Kur’ân-ı Mübin’i, hayatıyla tefsir etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizim için her hususta en güzel numunedir. Ahzab Suresi’nin 21. Ayet-i kerimesi’nde şöyle buyuruluyor: “İçinizden Allah'ın lütfuna ve ahiret gününe ümit besler olup da, Allah'ı çokça zikredenler için hiç şüphe yok ki, Rasûlullah'ta güzel bir numune vardır.”

Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir ediliyor: “Bu âyet Rasulüllah’ın yalnız sözleriyle değil, yaşantısıyla dahî delil ve önder olduğunu ifade eder. Yani Rasulüllah dini tebliğ ile kalmamış; her zaman tatbikatıyla ve bütün incelikleriyle, kendisinde muşahhas olarak, ders ve örnekler vermiştir.” (Elmalılı, Hak Dini, Kur’an Dili, alakalı ayetin tefsiri) Bu itibarla O’nun sünnetine sarılmadan, O’nun izinden gitmeden, O’nu numune alıp O’na muhabbet etmeden İslam’ın kemaline ve Îmân’ın hakikatine ermek mümkün değildir.

İşte bu hususu en iyi şekilde anlayan başta Sahâbe-i Kirâm olmak üzere, Ehl-i Sünnet’e mensub tüm Âlimlerimiz, Müctehid İmamlarımız ve Allah Dostları sünnetin nakli ve muhafazası hususunda muazzam gayretler göstermişler ve onlar da bize bu hususta numune olmuşlardır. Onlar hayatları boyunca Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i numune aldıkları ve O’nun sünnetini yaşamaya çalıştıkları için, bizim bu buyüklerimizi örnek almamız, onların rehberliğinde yaşamaya çalışmamız, bizâtihi Rasulüllah Efendimiz’in izinden gitmek olur.

İsrâ Suresi’nde bu husus çok açık bir şekilde ifade ediliyor: “Günün birinde her sınıf insanları imamlarıyla-önderleriyle çağıracağız. Artık onlardan her kimin kitabı sağ eline verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve onlar en küçük bir haksızlığa uğratılmazlar” (İsrâ Suresi, ayet 71)
İşte izleri takip edilecek olanlar ve işte onlara tâbi olmanın mükâfatı.
 
« Son Düzenleme: 09 Şubat 2011, 02:55:34 Gönderen: Tuğra »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik