Gönderen Konu: Allah korkusu  (Okunma sayısı 7633 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Allah korkusu
« : 09 Mart 2005, 01:13:05 »

11-03-2005

Allaha inanan mü´min korkmaz
İnanan bir insan için hazar ve sefer halinde, Rabbine olan kulluğu eşittir. Bunun paralelinde bir başka gerçek vardır ki, o da inanan insanın dinde zikzak yapması söz konusu olamaz. Bütün hayırlı işlerin, hizmetlerin anahtarı ve şerrin kilitleri olan inançlı insanın korktuğu tek varlık, kendisini yaratan ve kendisine annesinin şefkatinin yüz katı şefkati olan Allah'tır. O'nun haberi ve izni olmadan, insanın tek bir kılı dahi koparılamaz. Bütün dünya insanı karşısına geçse ve kendisi Allah taraftarı olduğu müddetçe inanan insanın korkması ve inandığı davadan bir adım geri atması düşünülemez. Çünkü inanmıştır:
"Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun nimetini-lütfunu geri çevirecek de yoktur." (Yunus/107)
İşte dava insanının beslendiği mutlak gerçekler bunlardır.
Buraya kadar her şey güzel ve yolunda. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü vardır. Hiç de yakışık almayan madalyonun bu yüzü, ciddi olarak ele alınması gereken bir konudur. Dedik ya, mü'min bir insan için savaş ve barış hali dahil, ne kadar olumlu veya olumsuz hadiselerin içerisinde kalsa bile, Allah'a olan kulluğunda ne bir geri adım, ne de yolundan sapma olamaz. Hz. Yusuf'un kuyudaki kimliği ile saraydaki kimliği şeref belgesi olma özelliğini hâlâ korumaktadır ve kıyamete kadar da koruyacaktır.
Sevgili Resulümüzün, dikkatimizi çeken bir hadisi vardır. Önce bu güzel söz ile tanışalım ve daha sonra gidişatımıza bir göz atalım:
"Her işin bir gayret dönemi vardır. Her gayret döneminin de bir gevşeme devri vardır. Kimin gevşeme dönemi benim sünnetim ölçüsünde olursa, o hidayete ermiştir. Kimin ki böyle değilse helak olmuştur." Beyhaki'nin Şuabu'l İman isimli eserinden alınmıştır. Bkz. C.Sağir Ter: 2/36
Gevşeme dönemi ve sünnete sarılmak, 28 Şubat dönemi ve kime ve nelere sarıldığımızı gözden geçirmek, "Kıyametin koptuğunu görseniz bile, elinizde bir fidan varsa dikin" hadisi ve küçük çaplı birkaç korku, iktisadî durgunluk ve 28 Şubat'ı geçerli bir gerekçe gibi kabullenip, Peygamberimize adeta sırtımızı dönmek... Hem de Allah'ın huzurunda yaşadığımızın farkına varmadan:
"Ey Musa! Korkma; çünkü Benim huzurumda peygamberler korkmaz. Ancak, kim haksızlık eder, sonra, işlediği kötülük yerine iyilik yaparsa, bilsin ki Ben (ona karşı da) çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim." (Neml Sûresi/10)
Yani; ey Musa, korkma, Ben varım. Özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere görevlendirilen peygamberler Benim huzurumda korkmazlar...
Ancak haksızlık edenler; zulmedenler, dinimin yükselişinin, dindar kullarımın ilerlemesinin önünü kesme planları yapıp uygulayanlar korkar.
Ticarette bile sadece kâr ortaklığını kabullenip zarara ortak olmamak caiz olmazken, Allah için yapılan kulluğumuzu tek taraflı düşünemeyiz. Galibiyet ve mağlubiyet günleri bizim elimizde değil, Rabbimizin elindedir.
Mü'min insanın değişmez vasfı, yiğitliğidir. Vahye ve mantığa uyum sağlayan yiğitlik, içerisinde yaşadığımız zamanın insanlarına ümit telkin ederek, geleceğe yönelik bakışları da canlandırır.
"Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever." (Â.İmran Sûresi/ 146)
Yani, nice peygamberlerle birlikte birçok Allah dostları savaştılar. Allah yolunda, İslâm hayatı yaşarlarken başlarına gelenlerden dolayı yılgınlık göstermediler. Zaafa düşmediler. Boyun eğmediler. Allah, sabrederek mücadeleye devam edenleri sever.
Netice, bu asırda yaşayan ve Rabbimizin emanetini yaşayarak gelecek nesillere devretmeye namzet olan her mü'min kadın ve erkek, hayrın anahtarı ve şerrin kilitleri olmak durumundayız.
"Allah'ın ellerine hayrın anahtarını verdiği kimselere müjdeler olsun. Ellerine şerrin anahtarlarını verdiği kimselere de yazıklar olsun" (İbn Mace, Mukaddime bölümü)
İçine yüz dolar koyarak İncil ile Müslüman avına çıkmış misyonerlere, kıyamet alameti olarak bakıp, elinde mutlak gerçek Kur'an olduğu halde okumaktan ve anlamaktan aciz olan kimselere diyeceğimiz bir şey yoktur.
Her türlü olumsuzluğa rağmen, tercihini Rabbine yapmış ve kararlı adımlarla Allah yolunda yürüyen tevhid erlerine ise, dünyalar dolusu selâmlar olsun.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Allah korkusu
« Yanıtla #1 : 27 Mayıs 2006, 02:29:57 »
Cenabu hak hasir süresinde gecen bir ayeti kerimede söyle buyuruyor.

«Ey iman edenler! Allah'dan korkunuz ve O'na itaat ediniz ve her kes yarin için (kiyamet gününe ne amel isledigine) baksin (yani sadaka verin ve Allah'in emrine uygun ameller isleyin ki. Kiyamet günü sevabini bulasiniz) Allah'tan korkunuz, çünkü O, (iyilik olsun, kötülük olsun) yaptiginiz her hareketten haberdardir»

(59 - Hasr Suresi 18).

Çünkü Kiyamet günü melekler, gökler, yeryüzü, gece, gündüz - iyilik olsun, kötülük olsun - insanoglunun isledigi her seye sehitlik edeceklerdir. Hatta vücudun azalari bile insanogluna karsi sahit tutulacaktir.

Nitekim yasini serifin besinci sahifesinde cenabu hak(Elyevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydihim ve teshedü ercülühüm bime kanü yeksibün) buyurmak sureti ile bu hakikata isaret etmistir.Manasi o gün geldigi zaman dünyada konusan agizlarinizi mühürliyecegiz agizlariniz konusmiyacak,O gün elleriniz konusacak ayaklarinizda sahitlik yapacak buyuru cenabu hak.

Yeryüzü, günah islemekten sakinarak iyilige kosan (zahid) ve mü­min kulun lehine sahitlik ederek: «Bu adam üzerimde namaz kildi, oruç tuttu, hacca gitti, cihad etti» diyecek, günahtan ((sakinarak)) iyilige, kosan mümin kul da bu sahitlige sevinecektir. Buna karsilik Ayni yeryüzü, kâfir ve günahkârlarin aleyhinde de sahitlik ederek: «Bu adam üzerimde Allah (C.C)'a sirk kostu, ((zina isledi)), içki içti, haram yedi» diyecektir.

Mümin, vücudunun bütün azalari ile Allah (C.C)'tan korkandir. Nitekim büyük ahlâk ve fikih alimi Ebu Leys es-Semerkandî der ki:

— Allah korkusunun, yedi alâmeti vardir:

— Birinci alâmet dil'de belirir: Allah korkusu tasiyan kul dilini ya­landan, dedikodudan, koguculuktan, iftiradan ve bos konusmaktan aîi-kor. bunlar yerine onu zikirle, Kur'an okumakla ve ilmî konusmalarla mesgûl eder.

Ikinci alâmet kalpte belirir: Allah korkusu tasiyan kul baskalarina karsi kalbinde düsmanlik, iftira ve hased barindirmaz. Çünkü kiskanclik iyilikleri mahveder.

Nitekim Peygamberimiz (S.A.S.) söyle buyurur:

«— Ates odunu nasil yerse (yakarsa) hasedde da iyilikleri öyle yer» (yok eder) Bilesin ki. hased, kalb hastaliklarinin baslicalarindan biridir ve ou hastaliklar da ancak ilimle ve iyi emeller isleyerek tedavi edilebilir.

Üçüncü alâmet göz'de belirir: Allah (C.C) korkusu tasiyan kul. Haram yiyecege, haram içecege, haram giyecege... (kisacasi) haram olan hiç oir seye bakmaz. Dünyaya aç ve muhteris gözlerle degil, ibret almak amaci ile bakar. Helâl olmayan seylerden bakislarini uzak tutar.

Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:

«— Kim gözünü haramla doldurursa Allah (C.C) da onun gözünü kiyamet günü atesle doldurur.»

Dördüncü arâmet karin'da beîrrir: Allah (C.C) korkusu tasiyan kul, karnina haram lokma sokmaz, çünkü haram lokma yemek agir günahlardan biridir.

Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

«— insanoglunun karnina haram bir lokma inince, lokma midesinde kaldigi süreç yerde ve göklerdeki melekler tekrar tekrar üzerine lanet Yagdirirlar O lokmayi hazmederken öldügü takdirde varacagi yer cehennemdir.»

Besinci alâmet eller'de belirir: Allah (C.C) korkusu tasiyan kimse, ellerini harama degil, Allah (C.C)'in rizasina uygun seylere dogru uzatir. Nitekim sahabîlerden Kâ'b'ul Ahbar'm (R.A.) söyle dedigi rivayet edilir:

cenabu Allah (C.C), her bir bölümü yetmis bin gözlü yetmis bin bölümü olan yakuttan yapilma bir kösk yaratmistir. Kiyamet günü bu köske ancak önlerine çikan haram seylerden Allah (C.C) korkusu ile uzak duranlar girebileceklerdir.»

Altinci alâmet ayaklarda belirir: Allah korkusu tasiyan kimse, günah islemeye degil. Allah'in emrine uygun ve O'nun rizasini kazandiracak islere dogru yürür, alimlerle ve iyi amel isleyenlerle bulusmak gayesi ile adim atar.

Yedinci alamet Amerde belirir: Allah korkusu tasiyan kimse ibadetini sirf Allah (C.C) rizasi için yapar, riyadan ve münafikliktan kaçinir, böylelikle Allah (C.C)'in haklarinda söyle buyurdugu kimselerden biri olur:
Rabb´inin katinda Ahiret, günahlardan korkanlar icindir"
(43 - Zuhruf Suresi, 35)

Böyleleri için Ulu Allah baska bir ayette söyle buyurur:
Günahlardan sakinanlar, hic süphesiz, cennetlerde ve pinarlar(´inin baslarin) dadirlar"
(43 - Zariat Suresi, 15)

Baska bir âyette de söyle buyuruluyor:
"Günahlardan sakinanlar cennet ve nimetler icindedirler"
(52 - Tur Suresi, 17)

Diger bir âyette de söyle buyurulur:
"Günahlardan sakinanlar emin bir makamdadirlar."
(44 - Duhan Suresi, 51)

Bu ayetlere bakinca Ulu Allah (C.C)´in neredeyse "bu kimseler, Kiyamet günü cehennemden kurtulurlar" diye buyurdugu görülür.
Müminin korku ile ümit arasinda bulunmasi gerekir. Buna göre bir yandan ümit kesmeksizin Allah (C.C)´in rahmetini beklerken diger yandan ibadet hali içinde çirkin hareketlerden vazgeçerek Allah'a tevbe eder.

Nitekim ulu Allah (C.C.) söyle buyurur:
"Sakin Allah'in rahmetinden ümit kesmeyin."

HIKAYE

Hz.Davud - Allah (C.C)´in selami üzerine olsun.
Kürsü üzerine oturmus Zebur okurken gözleri yerde sürünen kirmizi bir kurda ilisir ve icinden "Acaba Allah´in bu kurdu yaratmaktan muradi ne ola ki" diye düsünür. Bunun üzerine Allah´in izni ile dile gelen kurt O,na söyle der:
"Ey Allah´in Resulu! Her gün, gündüzleri bin kere - SubhanAllahi velhamdülillahi ve lailahe illellahu vellahu ekber (Allah´i noksanliklarinin her türlüsünden tenzih ederim, hamd O,na mahsustur. O´ndan baska ilah yoktur. Allah en büyüktür) demeyi Allah bana ilham etti.
Geceleri ise yine bin kere - Allahümme salli ala seyyidina Muhammedininnebiyyil (ümmiyi) ve ala alihi ve sahbihi ve sellem (Allah´im! Okuma yazmasiz Peygamberin olan Muhammed´e, O´nun soyundan gelenlere ve O´nun sahabilerine rahmet ve selam ihsan eyle) dememi ilham etti. Sen zikrederken neler söylüyorsun banada bildir de istifade edeyim."

Bu sözleri isiten Hz.Davud (A.S) kirmizi kurdu kücümsedigine pisman olur, Allah´dan korkarak O´na tövbe eder ve dergahina siginir.

Hz.Ibrahim (A.S) isledigi bir günahi hatirlayinca bayginlik gecirir ve kalbinin carpintisi (neredeyse) bir mil uzaktan duyulurdu, Allah´in emri ile bir gün kendisine Cebrail (A.S) gelir ve derki:

"Allah sana selam ediyor ve - dostundan korkan bir dost gördünmü - diye soruyor.
Hz.Ibrahim (A.S) Cebrail´e söyle cevap verir;

"Ey Cebrail kusurum aklima gelince ve cezasinida düsündükce dostlugumu unutuyorum"

Iste Peygamberlerin, velilerin ve salihlerin tutumu budur.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Allah korkusu
« Yanıtla #2 : 17 Kasım 2011, 14:56:56 »
Alıntı




“Ve o Rahman’ın kulları, onlar ki arzın üzerinde mülâyemetle (tevâzuyla) yürürler ve câhiller kendilerine laf attığı vakit ‘Selâmetle!’ derler.”    (Sûre-i Furkân, 63)