Gönderen Konu: Mahremiyyet ve dikkat edilmesi icab eden hususlar  (Okunma sayısı 19419 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Mahremiyyet ve dikkat edilmesi icab eden hususlar
« : 15 Ocak 2006, 00:18:07 »

EV ZIYARETLERI

اعوذ بالله من الشيطان الرجيم بسم الله الرحمان الرحيم

ياايهاالذين امنوا لاتدخلوابيوتا غير بيوتكم حتي تستأنسوا وتسلموا

علي اهلها )--سورء نور ايت
27

Manasi:Ey iman edenler.Kendinize ait olmayan ev veya ev hükmünde olan yerlere girmeyiniz, Izin alincaya ve orada olanlara selam verinceye kadar.Böyle yapmaniz sizin icin daha hayirlidir.Ümit edilirki düsünürsünüz.

Eger evde bir kisi bulamazsaniz size izin verilinceye kadar o evlere girmeyiniz.Eger izin verilmez geri dönünüz denilirse hemen geri dönünüz.bu sizin icin daha hayirli ve güzeldir.Cenabu hak yaptiklarinizi en iyi bilendir. Sürei nur <ayet 27

Sebebi Nüzülü:Adiyy bin sabit den rivayet olunduguna göre Rasülüllah efendimize bir kadin gelerek Ya rasülellah evde öyle bir hal üzere oluyorumki o halimle beni kimsenin görmesini istemiyorum.Fakat birisi ansizin geliveriyor ne yapayim deyince bu ayeti celile nazil oluyor.

yani ne pahasina olursa olsun o halinle eve kabul etme gelende iceriden müsade gelinceye kadar,izin cikincaya kadar iceri girmesin demektir.

Ebu Hureyre r.a. in Rasülüllahdan rivayet ettigi bir hadisi serifde izin üc defadir.Birinci defa kapiya vurulur.beklenir.icerdeki tam duyamamistir sesi keserler.Ikinci defa tekrar kapi vurulur.icerde olanlar üzerini basini toplarlar.yani hazirlanirlar.Ücüncü defa tekrar kapi vurulur.Icerdeki ya izin verir veya red eder geriye cevirir. Tefsiri kebir Cild 24 sahife 197

bu hadisi serifdende anlasiliyorki evden müsade etmedikce baskasina ait olan eve girmek haramdir.Bazi müslümanlar tanidiktir komsumuzdur diyerek evde evin erkegi olmadigi halde kadin eve buyurun eder veya evin erkegini kast ederek surada komsuda veya suraya kadar gitti simdi gelir diyerek eve cagirirlar.Bu kesinlikle caiz degildir.baska evde insan yoksa yabanci erkek ile kadinin ayni evde bulunmasi halveti icap eder bu ise haramdir zina hükmündedir.

Ibni Abbas hazretleri Söyle buyurur Rasülüllah Hazreti Ömeri cagirmak üzere Bir gulam gönderdi.O hizmetci h.z. Ömeri uyur buldu.Bir kac defa kapiya vurdu isede duyuramadi.Bir yol bulup h.z. Ömerin yatttigi odaya girdi.Fakat Ömerin üzerinden bir kisim acilmis kölede onu görmüstü.h.z. Ömer onun gördügünü anyayinca.Ne olaydida Hazreti Allah Cocuklarimizdan kadinlarimizdan hizmetcilerimizden Bu saatde iceri girmelerini yasaklasaydi dedi.Sonra rasülüllahin yanina vardi.Durumu henüz anlatmadan.
ياايهاالذين امنوا ليستأذنكم الذين

Ey iman edenler Sizin köleleriniz ve henüz bülüg yasina gelmemis olan cocuklariniz su üc zamanda sizden izin almadan yaniniza girmesinler.
1-Sabah namazindan önce 2-Öyle vakti elbiselerinizi cikarip gaylüle yapacaginiz zaman 3-yatsi namazindan sonra yani yatma zamaninda bu zamanlar sizin icin mahrem zamanlardir.Bunun disinda kalan vakitlerde bir beis yoktur.Süre-i nur ayet 57

Bakiniz bu ayeti celilede yakin akraba olduklari haldebile iceri girmeyi Allah izne baglamistir.Birde nikahi birbirine caiz olan insanlarin ayni yerde kaldiklarini düsünelim.

Rasülüllahin ikinci müezzini Bir gün Rasülüllah ile sohbet etmek üzere hane-i saadete gelir.iceride sohbete baslayinca Mü´minlerin annesi Aise validemiz Ya Rasülellah suracikda bende dinlesem müsade varmi der Rasülüllah hayir ya aise olmaz deyince Aise validemiz neden ya rasülellah onun gözleri zaten aama görmüyorki deyince Rasülüllah efendimiz Tarihi sözünü ifade etmistir. Ümmü mektüm seni görmüyorsa sende ümmü mektümü görmüyormusun buyurmustur.Bununlada hem kadinin erkege ,hem erkegin kadina bakmasini yasaklamistir.
Riyazussalihin 1624
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Mahremiyyet ve dikkat edilmesi icab eden hususlar
« Yanıtla #1 : 15 Ocak 2006, 00:22:31 »
MAHREMIYET


Cenabu hak kur´ani keriminde söyle buyurur.Ey habibim mü´min erkeklere söyle gözlerini indirsinler.Yani gerek haricde gerek dahilde ve gerek baskalarinin evlerine girerken ,cikarken,otururken, kalkarken gözlerini dikmesinler,harama bakmakdan ayip bir sey görmekden sakinsinlar.Ve birde avret yerlerini irz ve namuslarini korusunlar.Muhakkak hazreti Allah her isinize vakifdir.1

Ey habibim mü´mine kadinlara söyle gözlerini indirsinler.Yani gerek haricde gerek dahilde ve gerek baskalarinin evlerine girerken ,cikarken,otururken, kalkarken gözlerini dikmesinler,kendilerine helal olmayanybanci erkeklere bakmakdan, ayip bir sey görmekden sakinsinlar.Ve birde avret yerlerini irz ve namuslarini korusunlar ve ziynetlerini acmasinlar.2

Buradaki ziynetden maksat örf ve adetde hernekadar takdiklari bilezik ,küpe gerdanlik vesair isede hal zikir edilmis mahal murad edilmistir. Yani zinet esyalarinin takildigi yerlerdir. Oralari kapatsinlar demekdir.

Ancak elleri yüzü gibi disarda kalan kismi haric.birde bos örtülerini yakalarinin üzerine asagi dogru sarkitsinlar,ki baslari,saclari,kulaklari,boyunlari,gerdanliklari,sineleri kapanmis olsun.3

Zinetlerini acik birakmasinlar.Ancak kocalarina-kendi atalarina-yani babalarina dedelerine ki amca ve dayi nikah düsmemek üzere buraya dahildir.vaya kocasinin atalarina-ki kocasinin babasi dedesi amcasi ve dayisi yine buraya dahildir.kendi ogullari.kocasinin ogullari kadinin kendi erkek biraderleri,veya biraderlerinin ogullari yani yegenleri,veya kiz kardesinin ogullari,veya müslüman kadinlar veya malik olduklari kadin köleler,veya tamamen sehvetden kesilmis ihtiyarlar,veya kadinin avret yerine vakif olamayacak derecedeki kücük cocuklar,olmak üzere bunlarin yaninda asagida belirtecegimiz sartlara uyarak ziynetlerini gösterebilirler.4
Sürei nur
Mahremiyet dört kisma ayrilir.

1-Kadinin kadina karsi avreti.
2-erkegin erkege kersi avreti.
3-kadinin erkege karsi avreti
4-erkegin kadina karsi avreti.

Simdi bunlarin biraz izahini yapalim.

1-Kadinin kadina karsi avreti-erkekde oldugu gibi kadini göbegi ile dizi arasidir.yaliniz bu
hüküm müslüman hanimlar arasinda gecerlidir.eger kadinin biri müslim digeri gayri
müslim ise o zaman hüküm müslüman kadinin bütün bedeni haramdir.gayri müslim kadina
gösteremez.
2-Erkegin erkege karsi avreti.yine göbegi ile dizi arasidir.diz avret yerine dahildir.erkek
erkegin tayin edilen bu yerlerine bakamaz.bir yatakda yatmalari caiz olmaz.kucaklamasi ve
öpmesi mekruhdur.Kucaklasmak haisi serifle nehy edilmesi ile beraber bazi ulema mekruh olan kucaklasmayi sehvetle ve dis elbisesiz olarak yapilan kucaklasmaya tahsis etmisler, sevgi ve iyilik ile olan kucaklasmayi caiz görmüslerdir. Dürer cilt 1 sahife 318

Yine erkek emred yani tüysüz ve parlak oldugu zaman nefsinden emin olmayan kisinin o erkege bakmasida helal olmaz.Imami azam hazretlerinin talebesi imami yusufu karsisina almadigi sakali cikincaya kadar göremeyecegi yere oturtdugu rivayet edilmistir.

3-Kadinin erkege karsi avret mahalli-Eger kadin erkege yabanci akraba olmayan birisi ise kadinin elleri ve yüzü haric diger yerlerini kapatmasi farzdir.cünkü bütün bedeni avret mahallidir.

4- Erkegin kadina karsi avreti-erkeklerin akrabasi olmayan kadinlara karsi avreti göbegi ile dizi arasidir.kadinlarda nefislerinden emin olduklari zaman belirtilen yerlerin haricine bakabilirler.aksi halde nefislerine hakim olamazlarsa bakmalari caiz olmaz.

Mezahibi erbaa
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Mahremiyyet ve dikkat edilmesi icab eden hususlar
« Yanıtla #2 : 24 Şubat 2008, 01:17:27 »

Erkeğin ve Kadının Birbiriyle Musafahası

1) Musafaha terimi ve kapsamı:
Musafaha sözlükte; el sıkışmak ve tokalaşmak demektir. İslamî musafaha; iki kişinin karşılaşması halinde, selamlaşmadan sonra daha çok iki el kullanılarak yapılan el sıkışmayı ifade eder. Kimi zaman el öpme, alından öpme veya kalbler karşı karşıya gelecek şekilde sarılma da musafaha kapsamına girer.
Erkek ve kadınların kendi cinsleriyle karşılaştıklarında selam vermelerinin ve bundan sonra musafaha yapmalarının sünnet olduğu konusunda görüş birliği vardır. Verilen selamın alınması ise vacip hükmündedir.
Hz. Peygamber'in musafahayı teşvik eden çeşitli hadisleri ve uygulamaları vardır. Onun her karşılaşmada musafaha yaptığı, (A. b. Hanbel, V, 163,168.) musafahayı iki eliyle yaptığı (Buharî, isti'zan, 28.) ve elini muhatabından önce çekmediği (İbn Mace, Edeb, 21.) rivayet edilmiştir. Diğer yandan musafahanın, selamlaşmanın tamamlayıcısı olduğu bildirilmiştir. (Tirmizî, İsti'zan, 31; A. b. Hanbel, V, 260; bk. en-Nisa, 4/86.) Başka bir hadiste şöyle buyurulur: "İki müslüman karşılaşınca musafaha yaparlarsa, günahları mağfiret olunur", başka bir rivayette; "elleri arasından günahları dökülür, gider" ilavesi vardır. (bk. Ebu Davud, Edeb, 142; Tirmizî, İsti'zan, 31; İbn Mace, Edeb, 15; A. b. Hanbel, IV, 289, 303; ilave için bk. Malik, Muvatta; Hüsn'ül Huluk, 16.)
Musafaha kapsamına, kendileriyle evlenilmesi ebedî olarak haram olan yakın hısımlar da girer. Bu yüzden bir kadın kendi hemcinsleriyle musafaha yaptığı gibi; oğul, torun, baba, dede, erkek kardeş, yeğen, amca, dayı, büyük amca, büyük dayı, kayın peder, üvey oğul, süt oğul veya süt baba gibi nesep ya da süt hısımları ile musafaha, el öpme veya el öptürme yapabilir. Ancak fitne korkusu olunca, kadın bu hısımlardan kimilerine karşı da mesafeli durmalıdır. Üvey oğul, veya süt hısımları ile genç üvey anne bu kapsama girebilir.
Diğer yandan fitne korkusu bulunmayınca kimi yaşlı kadınların eli öpülebileceği gibi, yine küçük kız çocuklarına da el öptürülebilir. Nitekim Hz. Ebü Bekr'in yaşlı hanımlarla musafaha yaptığı ve Abdullah b. Zübeyr (r.a.)'ın hastalığı sırasında kendisine hizmet etmek üzere yaşlı bir kadını hizmetçi tuttuğu nakledilmiştir. (el-Mevsılî; el-ihtiyar, IV, 155 vd.)
Yaşlı kadınların süslerini göstermemek şartıyla üst giysilerden bazısını çıkarabileceklerini bildiren ayet (bk. en-Nur, 24/31) onlarla musafahanın cevazına delil olarak getirilmiştir.
Evin hanımına cinsel ilgi duymayan hizmetçi, aşçı ve benzerleri ile, kadınların gizli kadınlık hallerinden anlamayan çocuklarda yaşlı kadın gibi sayılır. Bu yüzden onlarla da musafaha yapılmasında bir sakınca görülmez.
Yukarıdaki özel durumlar dışında kalan genç bir erkekle yabancı bir kadının toka ve musafaha yapmasına gelince; konunun kitap ve sünnet açısından iyi araştırılması gerekir. Müctehitlerin büyük çoğunluğuna göre, örtünme ayetindeki "süs yerlerinden açıkta kalan kısımlar örtünme kapsamı dışındadır" (en-Nür, 24/31.)anlamına gelen istisna, "el ve yüz"ü ifade eder. Şehvetsiz olarak bakılması caiz olan ellere yabancı erkeğin dokunması, başka bir deyimle toka ve musafahanın yasak oluşunun delili nedir?
Bu konuda en sağlam delil, "kötülüğe giden yolu kapama (seddü'z-zera)" prensibidir. Ancak fitne ve şehvet korkusundan güvende olunca yasak hükmü devam eder mi? Nitekim yaşlı kadınlarla, küçük kız çocuklarının el öpme konusunda, bu nedenle istisna edildiklerini yukarıda belirtmiştik.
2) Yabancı kadınla musafahanın aleyhindeki deliller:
Yabancı bir erkekle kadının musafaha, ya da toka yapmasını caiz görmeyenlerin dayandığı deliller şunlardır:
a) Hz. Peygamber'in biat sırasında kadınlarla musafaha yapmaması:
Kadınlardan biat almanın esaslarını belirleyen ayet (el-Mumtehîne, 60/12.) inince, Allah'ın Rasülü Medine'de hanımları toplamış ve onlardan biat istemişti. Hz. Aişe bu biatin yapılış şeklini şöyle anlatır: "Mü'min kadınlardan ayetteki şartları kabul edene, Hz. Peygamber sözlü olarak "seninle biat yaptım" diyordu. Allah'a yemin olsun ki, biat sırasında onun eli hiç bir kadının eline değmemiştir." (bk. Buharî Ahkam 49, Şurut, 1, Tefsîru Süre 65/2, Talak, 20; Müslim, İmare, 88, 89; Ebü Davud, imare, 9; Tirmizî, Tefsiru sure 60/2; İbn Mace, Cihad, 43; A. b. Hanbel, VI, 114, 154,270.)
Diğer yandan Hz. Peygamber'in bir kumaş üzerine elini koyduğu, kadınların da aynı kumaşa ellerini koyarak biat ettikleri ve Allah elçisinin "Ben kadınlarla musafaha yapmam "dediği nakledilmiştir. (Nesaî, Bîa, 18; İbn Mace, Cihad, 43; Malik, Muvatta', Bîa, 2; A. b. Hanbel, II, 213, VI, 357,454,459.)
İbn İshak, Hz. Peygamber'in kadınlarla biatının, elini bir su kabına sokması, kadınların da aynı kaba ellerini sokmaları suretiyle yapıldığını nakletmiştir. (bk. İbn İshak, Megâzi.)
b) Musafahanın başa şiş batırmaktan daha tehlikeli olduğunu bildiren rivayet ve eleştirisi:
Günümüzde yazılan kimi eserlerde kadınlarla musafahanın aleyhinde zikredilen başka bir delil de, Taberanî ve Beyhakî'nin naklettiği şu hadistir: "Sizden birinizin başına demirden bir şişin batırılması kendisine helal olmayan bir kadının dokunmasından (mess) daha hayırlıdır." (et-Taberanî ve el-Beyhakî'den naklen.)
Bu hadis çeşitli bakımlardan tenkide uğramıştır.
a) Ünlü hadisçiler bunun sıhhatini açıklamamış ve bu hadisi kitaplarına almamışlardır.
b) İlk dönem müctehitlerden hiçbirisi bu hadisi kadınlarla musafahanın haramlığı konusunda delil olarak zikretmemiştir.
c) el-Münzirî ve el-Heysemî'nin "hadisin ravileri sikadır veya sağlamdır" sözleri bu hadisin sıhhati için yeterli değildir. Çünkü senette kopukluk veya gizli bir illet ihtimali vardır.
d) Hanefîlere ve kimi Malikî fakihlere göre, bir şeyin haramlığı ancak kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan kesin bir delille sabit olur. Kesin deliller ise ayet, mütevatir veya meşhur hadisten ibarettir. Sübutunda şüphe olan delille ise ancak "mekruh" hükmü sabit olur. Sahîh ahad (tek ravili) hadisler bu niteliktedir. Sıhhatında şüphe olan hadislerin ifade ettiği hüküm ise daha zayıf olur. (bk, Zekiyüddin Şaban, Usulü'l-Fıkh, terc. İbrahim Kafi Dönmez, Ankara 1990, s: 66 vd.)
Diğer yandan bu hadiste doğrudan musafahadan söz edilmemiş "mess" sözcüğü kullanılmıştır. Mess veya bunun eş anlamlısı olan "lems" kelimesi musafaha anlamına gelebileceği gibi kinayeli bir sözcük olarak şehvetle okşama, öpme, sarılma veya cinsel ilişkide bulunma anlamlarını da kapsar. Nitekim bazı ayetlerde mess veya lems "cinsel ilişki" anlamında kullanılmıştır. (bk. en-Nisa, 4/43; Al-i İmran, 3/47; el-Bakara, 2/237.)
Hadislerde ise bu terim cinsel ilişki yanında şehvetle öpme, sarılma gibi anlamları da ifade eder. Elin zinasının yabancı kadına dokunma olduğunu (A.b. Hanbel, II, 349.) ve Hz. Peygamber'in eşlerine cinsel temas dışında dokunduğunu (Ebü Davud, Nikah, 38; bk. Buharî, GasI, 24, Nikah, 3,102; Tirmizî, Tahare, 106, Müslim, Hayz, 28; Nesai, Nikah, 1) bildiren hadisleri örnek verebiliriz.
Bu duruma göre hadislerdeki mess sözcüğü genel olarak kadına "şehvetle dokunma" anlamına gelmektedir. Bu yüzden Malikîlere ve Hanbeli mezhebinin açık görüşüne göre, kadına dokunmanın abdesti bozması, dokunmanın şehvetle olmasına (lems) bağlıdır.
3) Yabancı kadınla musafahanın lehinde olan deliller:
Ashab-ı kiramdan Ümmü Atıyye (r.anha) şöyle der: "Hz. Peygamber Medine'ye gelince Ensar kadınlarını bir evde topladı ve sonra onlara Ömer'i gönderdi. Ömer kapının yanında durup selam verdi, kadınlar onun selamını aldılar. Sonra Rasülullah'ın bir elçisi olarak geldiğini söyledi. Kadınlar; Rasülullah'a ve onun elçisine merhaba, dediler. Sonra kadınlarla biati bildiren ayeti (el-Mümtehine, 60/12) okudu ve biat istedi. Kadınlar "evet" dedi. Biz ellerimizi evin içinden uzattık, Ömer ise evin dışından uzattı. Sonra "Allahım şahid ol" dedi. (A.b. Hanbel, V, 85, VI, 409) Yine Ümmü Atıyye başka bir rivayette; bu biati bizzat Hz. Peygamberin aldığını, bu arada onun "ölü arkasından ağlayıcı tutmayı" yasaklaması üzerine bir kadının elini geri çekerek, kendisine üzüntülü gününde ferahlık veren bir kadına ücretini vermek üzere Hz. Peygamberden izin istediğini, onun susması üzerine de gittiğini ve dönüşünde biat ettiğini belirtmiştir. (Buhari, Tefsiru, Sure, 60/3)
Yukarıdaki Ümmü Atıyye hadislerinde, Hz. Peygamber'in veya Ömer (r.a.)'in kadınlarla musafaha yaptıkları açıkça ifade edilmemiştir. İlk rivayette ellerin sembolik olarak veya perde arkasından uzatılması mümkün olduğu gibi, ikinci rivayette; daha önce tuttuğu ağlayıcı bir kadına ücretini vermek üzere bir kadının elini geri çekmesi, yani biati geciktirmesi söz konusu olmuştur.
Sonuç olarak ayet veya hadislerde yabancı kadınla musafaha açık olarak yasaklanmamakla birlikte, Hz. Peygamber'in hiç bir yabancı kadınla musafaha yapmadığı dikkate alınarak, imanlı erkek ve kadınlar musafaha veya el öpmeyi, yalnız mahrem hısımlarla sınırlı tutmayı şiar edinmelidir. Kötülüğe giden yolu kapama ve ihtiyatlı davranma prensibi bunu gerektirir
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Mahremiyyet ve dikkat edilmesi icab eden hususlar
« Yanıtla #3 : 14 Mart 2008, 01:32:05 »
KADINLARIN TESETTÜRÜ İLE İLGİLİ SORULAR VE CEVAPLAR

Kadının Yabancı erkeklere karşı avret mahalle neresidir?

 Kadının avret mahalli, el ve yüzü hariç vücudun her tarafıdır. Kadının boynunu, saçının bir tek teli olsa dahi saçını göstermesi haramdır. Elleri ve yüzünün dışında kalan vücudunun her tarafı avret olup, örtülmesi farzdır. Bunun delili û Teâla’nın şu ayetidir:
[size=16pt]ولا يبدين زينتهن الا ما ظهر منها[/size]

“Ancak kendiliğinden görünen kısmı müstesna, ziynetlerini açmasınlar.” Ayette geçen kendiliğinden görünen kısımlar, eller ve yüzdür. Çünkü müslüman kadınlar ellerini ve yüzlerini Rasûlullah 'ın yanında açıkta bırakıyor, 'ın Rasulü de onlara ses çıkarmıyordu. Zira eller ve yüz namaz ve hac gibi ibadetlerde açılıyordu. Yine bu iki uzuv ayetlerin indiği dönemde yani Rasûlullah zamanında âdet olarak da açılıyordu. Bununla ilgili delil ise Rasûlullah 'ın, kadının elleri ve yüzünün dışındaki vücudunun her tarafının avret olduğunu bildiren şu hadistir: ‎
المرأة عورة“Kadın avrettir." Bir başka hadiste ise şöyle buyurulmaktadır:

 يا اسماء ان المرأة اذا بلغت المحيض لم يصلح ان يرى منها الا هذا وهذا واشار الى وجهه وكفيه“Ey Esma! Kadın hayız görmeğe başladığı zaman onun şurası ve şurası -ellerini ve yüzünü işaret ederek- dışında kalanların görünmesi doğru olmaz."

Bu delillerin tümü, elleri ve yüzü dışında kadının tüm vücudunun avret, örtünmesinin ise farz olduğu hususunda açık ve net delillerdir. Şârî’, kadının avret yerlerini ne ile örtmesi gerektiği konusunda belirli bir elbise tayin etmeksizin sadece şu ifadelerle yetinmiştir:
 
"Zinetlerini açmasınlar", "Şunlar hariç ondan bir kısmının görünmesi uygun değildir." Şekli ne olursa olsun el ve yüzün dışındaki bedenin tamamını örten şey elbise olarak kabul edilir. Uzun bir elbise, pantolon, entari, çorap gibi giyeceklerin hepsi örtü olarak kabul edilir. Bu nedenle Şârî’ avret yerinin örtülmesi konusunda belli bir elbise şekli tayin etmemiştir. Avreti örten yani avreti açığa çıkarmayan her giysi, şekline, türüne ve kaç parça olduğuna bakılmaksızın şer’an avreti örten elbise olarak kabul edilir.

Kadının, cildinin rengini gösteren bir çorap veya şeffaf bir elbise giymesi caiz midir?

 Şârî’,teala elbisenin cildi örtmesini şart koşmuştur. Bu nedenle örtünün, derinin rengini, üzerindeki beyazlığı, siyahlığı, kırmızılığı, morluğu veya bunların dışındaki başka renkleri belli etmeyecek şekilde olmasını farz kılmıştır. Eğer elbise, şeffaf ve ince olup arkasındaki derinin rengi, derideki beyazlık, kırmızılık belli olursa avreti örten bir elbise olarak kabul edilmez. Avret açık sayılır. Çünkü şeran örtünme tamamlanmamıştır. Elbise derinin rengini tamamen örttüğü zaman avret örtülmüş sayılır. Bunun delili ise Aişe nin Rasûlullah 'den naklettiği şu hadistir:
يا اسماء ان المرأة اذا بلغت المحيض لم يصلح ان يرى منها الا هذا وهذا واشار الى وجهه وكفيه“Ey Esma! Kadın hayız görmeğe başladığı zaman onun şurası ve şurası -ellerini ve yüzünü işaret ederek- dışında kalanların görünmesi doğru olmaz.” Bu hadiste Nebi , Esma ('nın giydiği ince ve şeffaf elbiseyi örtü olarak kabul etmemiş, avretinin açık olduğunu bildirmiş, ona bakmamak için gözlerini çevirmiş ve avretini örtecek elbise giymesini emretmiştir. Bununla ilgili bir başka hadis de Usâme hadisidir. Rasûllullah () Usâme'ye, kıbtiyye [bir çeşit ince elbise] hakkında sorduğu zaman Usâme kıbtiyyeyi karısına giydirdiğini söyleyince, Rasûlullah ona şöyle buyurdu:
مرها ان تضع تحتها غلالة فاني اخاف ان تصف حجم عظامها
“Karına emret kıbtiyyenin altına elbise giysin. Zira ben onun kemiklerinin hacminin belirmesinden korkuyorum.” Rasûlullah , Usâme'nin, kıbtiyyeyi karısına giydirdiğini öğrenince derisinin rengi belli olmaması için, karısına kıbtiyye’nin altına elbise giydirmesini emretmiştir. "Ben, kemiklerinin hacminin belirmesinden korkuyorum" diyerek bunun sebebini de illetlendirmiştir. El-vasf, birşeyin arkasındakinin şekil olarak değil de aynen ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Hadiste, “Ben, kemiklerinin hacminin belirmesinden korkuyorum” ifadesi, kemiklerin şeklinin değil renginin açığa çıkması demektir. İşte bu iki hadis, Şârî’in avreti örtecek olan elbisenin, altındaki derinin rengini belli etmeyecek bir şekilde olmasını şart koştuğuna dair açık delillerdir. Setr-i avret diye bilinen konunun özü budur.

Kadın üzerinde pardösü olmaksızın etek ve manto veya pantolon ve gömlek gibi elbiseyle dışarı çıkabilir mi?

 Kadının genel hayatta yani cadde ve sokaklarda giymesi için Şârî’in koyduğu muayyen elbiseler vardır. Her ne kadar avreti örtebilme özelliğine sahip olsa da pantolonla avretin örtülerek genel hayata çıkılması caiz değildir. Çünkü Şârî’ genel hayatta kadınların giymesi için belirli bir elbise tesbit etmiştir. Şârî’in emrine karşı gelir de onun belirlediği elbiseyi giymezse günahkâr olur. Zira bu hareketiyle farzlardan birisini terk etmiştir. Bu nedenle avretin örtülmesi konusu ile genel hayatta giyilecek elbiseler konusunun birbirine karıştırılmaması gereklidir. Pantolon, ince ve şeffaf olmadığı zaman avreti örter. Ancak pantolon ile yabancı erkeklerin karşısına çıkılacağı anlamına gelmez. Çünkü pantolon kadının güzelliklerini ve ziynetini açığa çıkarır. Bu durumdaki bir kadın her ne kadar avret yerini örtmüş olsa da, güzelliklerini yabancılara göstermiş sayılır. Halbuki Şârî’, kadının süslenip güzelliklerini yabancı erkeklere göstermesini haram kılmıştır. Bu nedenle pantolonun kadının avretini örtme özelliğine sahip olması nedeniyle kadının güzelliklerini ortaya koymadığını söyleyemeyiz. Bu nedenle kadının avretini örtmesi meselesi ile süslenip güzelliklerini yabancılara göstermesi konusunu kesinlikle birbirine karıştırmamak gereklidir. Bunların her biri birbirinden ayrı konulardır.

Ancak Şârî’, kadının çarşı-pazara, cadde ve sokağa çıkmak istediği zaman özel hayatta giydiği elbisenin üzerine bir başka elbise daha giymesini emretmiştir. Şârî’, evinin dışına çıkan kadına elbisesinin üstüne tek parça çarşaf veya benzeri bir elbise giymesini, bunu da ayaklarına kadar salıvermesini emretmiştir. Eğer elbisesinin üstüne giyeceği tek parça çarşaf veya benzeri bir elbise bulamazsa komşusundan, kardeşinden veya bir yakınından ödünç alması gerekir. Eğer ödünç almaya gücü yetmez veya ödünç alamazsa dış elbisesi olmadan dışarı çıkması caiz değildir. Özel hayatında giydiği elbisenin üstünden tek parça çarşaf, ayağa kadar uzun manto veya pardösü gibi bir elbise giymeden dışarı çıkarsa günahkâr olur. Çünkü bu durumda 'ın farzlarından birisini terk etmiş olur. Bu durum omuzlardan aşağıya kadar salıverilecek elbise ile ilgili bir hükümdür.

Ancak kadının vücudunun üst kısmını yani başını, başörtüsü veya başörtüsünün yerini tutacak başın tümünü ve boynunu örtecek, göğüslerine kadar salınacak bir örtü ile örtmesi gereklidir. Kadın, çarşıya çıkmak istediği veya cadde ve sokakta yürümesi gerektiği zaman başörtüsü veya aynı vazifeyi görecek, genel hayatta kullanacağı bir örtünün bulunması gereklidir. Buna göre kadın, başında başörtüsü ve omuzlarından aşağısını örten çarşaf, manto türü iki parçadan oluşan bir elbise bulunursa çarşıya çıkabilir, cadde ve sokaklarda yürüyebilir. Eğer bu iki tür örtü bulunmazsa, hangi halde olursa olsun kadının genel hayata çıkması caiz değildir. Çünkü örtünme emri bu iki örtü için genel olarak gelmiştir ve tüm durumlarda genel olarak da kalmıştır. Zira ayetteki emri tahsis edici bir şey yoktur. Genel hayatta bu iki örtünün örtülmesinin farziyetinin delili yüce 'ın şu ayetleridir:
وليضربن بخمرهن على جيوبهن ولا يبدين زينتهن الا ما ظهر منها“Başörtülerini yakalarının üstüne vursunlar. Kendiliğinden görünen hariç ziynetlerini göstermesinler." Omuzlarından aşağıda kalan kısmın örtülmesi ile ilgili ayet ise şudur

يا ايها النبي قل لازواجك وبناتك ونساء المؤمنين يدنين عليهن من جلابيبهن[/size]"Ey Nebi! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına cilbablarını üstlerinden salmalarını söyle"   
Bu delillerin tümü, kadının genel hayatta dış elbisesini giymesi gerektiğine açıkça delalet etmektedir. û Teâla, genel hayatta kadının giymesi farz olan bu elbiseyi yukarıda geçen her iki ayette, dikkatli, eksiksiz ve kapsamlı bir şekilde nitelemektedir. Gömleğin ve elbisenin yakasından görünen yerlerini gizlemeleri için başlarını, göğüslerini ve boyunlarını örtsünler. 

Pardösünün uzunluğu nereye kadar olmalıdır?

 Cilbab veya çarşaf ya da mantoda aranan şart veya özellik, kadının iki ayağını da gizleyinceye kadar aşağıya kadar salıverilmesidir. Ayette: "Cilbablarını üstlerinden salmalarını söyle" Yani dış elbiselerini üzerlerine yaysınlar. Bu durumda ayet, mantolarını veya çarşaflarını aşağıya kadar salıversinler anlamına gelmektedir. Zira İbni Ömer'den rivayet edilen bir hadiste şöyle denilmektedir:
“Rasulullah  şöyle buyurdu:
من جر ثوبه خيلاء لم ينظر الله اليه يوم القيامة فقالت ام سلمة : فكيف يصنع النساء بذيولهن فقال يرخين شبرا فقالت : اذن تنكشف اقدامهن قال : يرخين ذراعا لا يزدن[/size][/size]“Kim kibirlenerek elbisesini yerde sürüklerse kıyamet günü  ona bakmaz.”, deyince Ümmü Seleme: “Kadınlar eteklerini ne yapacaklar.” dedi. 'ın Rasulü “Bir karış salsınlar” buyurdu. Ümmü Seleme “Bu takdirde ayakları açılır.” deyince 'ın Rasulü: “Bir dirsek salsınlar, artırmasınlar.” buyurdu."
Bu hadis, kadınların giydikleri dış elbiselerin ayaklara kadar uzandığını ve ayaklarını örttüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Eğer ayakları, çorap veya ayakkabı ile örtülmüş olsa bile yine de dış elbiselerini aşağıya kadar salıvermeleri gereklidir. Ayakların herhangi bir şeyle örtülmüş olması zorunlu değildir. İşte böylece kadının dışarı çıkmak için giymiş olduğu elbisenin üstüne geniş bir elbise giymesinin vacip olduğu açıklanmış olmaktadır. Ayaklara kadar uzanan bir elbise giymek farzdır. Aksi takdirde  katında günahkâr
 
« Son Düzenleme: 14 Mart 2008, 01:36:10 Gönderen: müteallim »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Mahremiyyet ve dikkat edilmesi icab eden hususlar
« Yanıtla #4 : 09 Ekim 2009, 00:55:13 »
Nikahı düşenler - düşmeyenler
Sual: Bir erkeğe, ana-babasının hala ve teyzesi, bir kadına da, ana-babasının amca ve dayısı mahrem midir? Kimler kimlerle evlenemez?
CEVAP
Önce usül ve füru meselesini bilmek gerekir:

Usül, ana-baba, bunların ana-baba, dede ve büyük anneler. [Ananın anası ve babanın anası, bunların anaları.]

Füru ise, evlatlar, bunların çocukları ve torunlarıdır.

İlmihallerdeki (Hala ve teyze ile evlenilmez) ifadesinden, ana-babanın da, hala ve teyzesiyle evlenilemeyeceği anlaşılır. Çünkü bir kadına, erkek ve kız kardeşlerinin oğulları ve bunların erkek torunları mahremdir. [Mahrem demek, evlenmesi haram demektir. Mesela annemiz, bacımız, halamız, teyzemiz bize mahremdir.]

Erkeğe de, erkek ve kız kardeşlerinin kızları ve bunların kız torunları mahremdir. Baba, halanın erkek kardeşidir. Halamıza, babamızın oğulları ve erkek torunları mahremdir. Teyzemize de annemizin oğulları ve erkek torunları mahremdir.

Erkeğe mahrem olan kadınlar
Soydan olan ve evlenilmesi erkeğe caiz olmayan yedi akraba şunlardır:
1- Analar:
Anası, ana-babasının anaları, onların da anaları mahremdir.

2- Kızlar:
Kızı, oğlunun ve kızının kızları ve torunlarının kızları mahremdir.

3- Kız kardeşler:
Ana-baba bir veya ana bir veya yalnız baba bir kız kardeşler de mahremdir.

4- Halalar:
Halası, ana-babasının halaları, dedelerinin, büyük annelerinin halaları da mahremdir.

5- Teyzeler:
Kişiye teyzesi, ana-babasının teyzeleri, dede ve büyük annelerinin teyzeleri de mahremdir.

6- Erkek kardeş kızları:
Ana-baba bir, sadece ana bir veya yalnız baba bir erkek kardeşin kızları ve bunların kız torunları da mahremdir.

7- Kız kardeş kızları:
Ana-baba bir veya sadece ana bir yahut yalnız baba bir kız kardeşin kızları ve bunların kız torunları da mahremdir.

Bu yedi kişi soydan olmayıp, süt ile de olsa yine mahremdir. Zina ile de olursa, yine haramdır. Mesela bir kimse, zina ettiği kadının kızı ile, torunu ile veya anası ile evlenemez. Sadece oğlunun sütkardeşi olan kız ile ve erkek kardeşin sütannesi ile evlenmek caizdir.

Nikah sebebi ile haram olanlar
Nikah sebebi ile sonradan akraba olan şu 4 kadınla da evlenmek erkeğe haramdır:
1- Kayınvalideler:
Kayınvalidesi haram olduğu gibi, kayınvalidesinin ve kayınpederinin anneleri de haramdır.

2- Üvey kızlar:
Hanımının, başka erkekten olan kızları, torunları, üvey oğlunun kızları ve torunları da haramdır.

3- Gelinler:
Oğlunun hanımı haram olduğu gibi, torunlarının hanımları da haramdır. Sadece üvey oğlun hanımı namahremdir.

4- Üvey analar:
Babasının hanımı, yani üvey annesi haram olduğu gibi, dedelerinin evlendiği bütün kadınlar da haramdır. Zina sebebiyle de olsa haramdır. Yani bir kimsenin, babasının veya dedesinin zina ettiği kadınla evlenmesi haram olur.

Amca kızı, dayı kızı, hala kızı ve teyze kızı ve yenge, yani kardeş zevcesi (Zirahm-i mahrem) değildir. Yani bu beş kadın, yabancı demektir. Bu beş kadın yabancı olduğundan, bunlarla evlenmek caizdir. Fakat, bunlardan ilk dördü ile evlenmek tenzihen mekruhtur. (Kimya-i Saadet)’teki, hadis-i şerifte, (Bunların çocukları zayıf, hastalıklı olur) buyuruldu. Fakat amca kızının kızı ve amca oğlunun kızı ile, hala kızının kızı veya hala oğlunun kızı ile, dayı oğlunun kızı ve dayı kızının kızı ile, teyze kızının kızı ve teyze oğlunun kızı ile evlenmek mekruh olmaz.

Bazı kimseler, Hazret-i Ali’nin amcasının kızı ile evlendiğini söylüyorlar. Bu yanlıştır. Peygamber efendimiz, Hazret-i Ali’nin amcası değil, amcasının oğludur. Yani Hazret-i Ali, amcasının oğlunun kızını aldı. Bu bakımdan tenzihen de mekruh olmadı.

Erkeğe neseb ile haram olanlar:
1- Anası
2- Büyük analar [Annesinin ve babasının annesi ve onların anneleri]
3- Kızı, oğlunun ve kızının kızları
4- Bacısı
5- Bacısının ve biraderinin kızları
6- Halası
7- Teyzesi.

Erkeğe süt itibariyle haram olanlar:
1- Süt anası
2- Süt büyük anaları
3- Süt kızı, süt oğlunun ve süt kızının kızları,
4- Süt bacısı
5- Süt bacısının ve süt biraderinin kızları
6- Süt halası
7- Süt teyzesi.

Erkeğe nikah sebebi ile haram olanlar:
Kaynanası, üvey kız, üvey anası, gelini.

Erkeğe geçici haram olanlar:
1- Hanımının bacısı,
2- Hanımının halası,
3- Hanımının teyzesi,
4- Hanımının erkek ve kız kardeşinin kızları,
5- Hanımının süt bacısı, süt halası, süt teyzesi, erkek veya kız süt kardeşinin kızları,
6- Kitapsız kâfir kadınları.


Sual: Annemin dayısı, amcası ya da babamın dayısı, amcası bana haram oluyor mu? Yani onlar benim öz dayım gibi oluyor mu?
CEVAP
Onlar sizin de öz dayınız, öz amcanız gibidir.

Sual: Hanımım üvey babam yanında bizimle benimle, bensiz annemle birlikte yemek yemek, sohbet etmek vb gibi nedenlerle bulunabilir mi?
CEVAP
Üvey babanız hanımınıza yabancıdır.

Sual: Dedemin üvey kızını nikah edebilir miyim?
CEVAP
Evet nikah edebilirsiniz. Babanızın üvey kızını da nikah edebilirsiniz. Çünkü baba ve anne tarafından sana akraba değil.

Sual: Gelinin kocası ölse, kayınpederine olan mahremliği devam eder mi?
CEVAP
Kayınpeder öz baba gibi mahremdir.

Sual: Torunun hanımı dedeye mahrem midir?
CEVAP
Torunun hanımı, dedenin gelinidir, yani mahremdir.

Sual: Annemin üvey annesi bana ve babama yabancı kadın mıdır?
CEVAP
Evet yabancı kadındır.

Sual: Benim amcam hanımıma yabancı erkek hükmünde midir?
CEVAP
Evet, yabancı erkek hükmündedir.

Sual: Kuzenlerle evlenmek caiz midir?
CEVAP
Kuzenden kastınız amca, dayı, hala ve teyze çocukları ise, hepsi ile evlenmek caizdir. Fakat tenzihen mekruhtur. Yeğene de kuzen denebiliyor. Onlarla evlenilmez.

Sual: Üvey oğlun hanımı mahrem mi?
CEVAP
Mahrem değildir. Yabancıdır.

Sual: Üvey kızın kızı da mahrem mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Benim üvey babam, hanımıma yabancı mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Bir babanın üvey kızı, kendi öz kızı gibi mahrem midir?
CEVAP
Evet.

Sual: Gelin, insanın kendi kızı gibi midir? Nerelerine bakmak caiz, nerelerine bakmak caiz değildir?
CEVAP
Gelin, insanın kendi kızı gibidir. Kızının neresine bakması caiz ise, gelinin de aynı yerine bakması caizdir. Erkek, nikahla alması ebedi haram olan 18 kadının, mesela annesinin, kızının ve gelininin saçına, yüzüne, gerdanına, kollarına, dizden aşağı bacağına, şehvetten emin ise, bakabilir. Göğüslerine, koltuk ve yanlarına [böğürlerine], uyluk ve dizlerine ve sırtına bakamaz. (Bedayı)

Sual: Bir kadın, mürted amcanın yanında başı açık oturabilir mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Gayrimüslim kardeş, kayınpeder, mürted amca dayı yabancı sayılır mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Kayınvalidenin annesi de, kayınvalide gibi mahrem mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Kardeş torunu mahrem mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Babamın teyzesi yabancı mıdır?
CEVAP
Kendi teyzeniz gibidir.

Sual: Damadımın yanında başı açık durabilir miyim?
CEVAP
Kayınvalide, aynen anne gibidir. Başınız açık, kollarınız açık, diz kapağınızdan altı yani bacaklarınız açık olarak damadınızın yanında durabilirsiniz. Hiç mahzuru olmaz. Ancak genç iseniz, fazla açık durmanız iyi olmaz

Sual: Kaç yaşındaki kadına ihtiyar kadın denir?
CEVAP
55 yaşından büyük olana ayise [ihtiyar kadın] denir.

Sual: Bir erkeğe, hanımı mahrem midir, yoksa namahrem midir?
CEVAP
Mahrem, nikah düşmeyen, evlenmesi haram olan demektir. Hala, teyze gibi evlenilmesi haram olan kadınlara mahrem denir.

Namahrem, yabancı, nikah düşen demektir. Evlenilmesi haram olmayanlar, başkalarının hanımları ve bütün yabancı kadınlar namahremdir.

Bir erkeğin hanımı, onun mahremi olmadığı gibi, namahremi de değildir. Onun nikahlısı, yani helalidir.

Sual: Nikahlısını, halvet olmadan boşayan erkek, bu kadının kızı ile evlenmesi caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: 16 yaşında baliğ olmayan, baliğ hükmünde midir?
CEVAP
Evet.

Sual: İki kız kardeşle aynı anda evlenmek caiz mi?
CEVAP
Caiz değildir. Caiz demek âyeti inkâr olur. Harama helal demiş olur. Kendi kız kardeşi ile evlenenin durumu da aynıdır. Annesi ile evlenenin durumu da aynıdır. Anne ile kardeş ile evlenmek caiz diyen kimse, Allah’ın bildirdiği âyeti inkâr etmiş olur. Harama helal demiş olur. Meşhur bir harama helal diyen de kâfir olur.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Analarınız; kızlarınız, bacılarınız, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, bacılarınızın kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada alarak evlenmek, size haram kılındı.) [Nisa 23]

Sual: Öz ablamın kızı ile evlenmem caiz midir?
CEVAP
Abla kızı da, aynen abla gibidir. Evlenmek asla caiz değildir. Nisa suresinin 23. âyet-i kerimesinde haram olduğu yazılıdır. Ablanızın kızının kızı ile de ve bütün torunları ile evlenmeniz caiz değildir.
Amca ve dayı ile, hala ve teyze ile de evlenilmez. (Nisa 23)

Sual: Üvey ağabeyim ile üvey ablam evlenebilir mi? Yani Babamın hanımı ölünce, dul bir kadınla evlendi. Bu kadının bir kızı var. Babamın da ölen karısından bir oğlu var. Bu oğlan bu kız ile evlenebilir mi?
CEVAP
Evlenebilir. Çünkü hiç akrabalığı yoktur.

Sual: Çocuklu dul bir kadınla evlendim. Bu kadının oğlunun hanımı bana yabancı mı?
CEVAP
Evet, yabancıdır. Ama bu kadının kızları size yabancı olmaz.

Sual: Hanımımın üvey annesi, bana namahrem mi?
CEVAP
Evet yabancıdır.

Sual: Dul bir kadın ile kızı var. Kadın ile babam, kızı ile de ben evlenebilir miyim?
CEVAP
Evet evlenebilirsiniz.

Sual: Bir hoca, süt bacı, genç kayınvalide, başka bir kocadan olma kızı ve benzerleriyle halvetin caiz olmadığını bildiriyor. Bunlar mahrem değil mi, bunlarla halvet caiz olmaz mı?
CEVAP
Bu kadınlar ebedi mahremdir. Ebedi mahrem olan kadınlarla halvet caizdir. Süt kardeş ile, Genç kaynana ve Gelin ile, fitne şüphesi yani insanların suizan edip yanlış anlaması söz konusu olunca, mekruhtur. Fitne şüphesi olmayınca mekruh olmaz.

Sual: Bir erkeğin ölen hanımından olan kızı ile evli olan damadı, sonraki evlendiği hanımına mahrem mi, namahrem mi? Yani bir erkeğe, karısının üvey annesi mahrem midir?
CEVAP
Namahremdir yani yabancıdır.

Sual: Bir kimsenin hanımı ölse veya boşansa, baldız ile evlenebilir mi?
CEVAP
Evet evlenebilir, toplumda evlenenler de vardır.

Sual: Bir kadın için, kayınpederinin ve kayınvalidesinin babası, bir erkek için kayınvalidesinin ve kayınpederinin annesi kendisine mahrem midir?
CEVAP
Evet, yabancı değildir. Kayınvalide ve kayınpederin anne, baba, dede ve nineleri de mahremdir.

Sual: Bir erkeğe, ana babasının, hala ve teyzeleri mahrem midir?
CEVAP
Evet, mahremdir. Süt ile olanlar da böyledir. Yani süt hala, süt teyze de böyle mahrem olur.

Sual: Bir kadına ana babasının, dayı ve amcaları mahrem midir?
CEVAP
Evet, mahremdir. Süt ile olanlar da böyledir. Yani süt amca, süt dayı da böyledir.

Sual: Bir erkeğe, kardeşinin çocuklarının kızları mahrem midir?
CEVAP
Evet mahremdir. O kızların kızları da mahremdir.

Sual: Bir kadına, kardeşinin çocuklarının oğulları mahrem midir?
CEVAP
Evet mahremdir. (Redd-ül muhtar)

Sual: Erkeğe göre, annesinin veya babasının teyzesi ve halası kendisine namahrem midir? Kadına göre de, annesinin veya babasının dayısı ve amcası kendisine namahrem midir?
CEVAP
Erkeğe göre, kendi teyzesi ve halası gibidir, yabancı değildir. Kadına göre de, kendi dayısı ve amcası gibidir, yabancı değildir.

Sual: Babanın hala ve teyzesi, kardeş çocuklarının torunları mahrem midir?
CEVAP
Evet, mahremdir. Babanın hala ve teyzesi, bizim hala ve teyzemiz demektir. Kardeşimizin torunları da, bizim yeğenimizdir.

Sual: Zina etmiş biri ile evlenilir mi?
CEVAP
Dört mezhepte de, zina eden, zina etmemiş birisi ile veya zina etmemiş olan, zina etmiş biri ile evlenebilir. (Cessas)

Sual: Cinlerle evlenilir mi?
CEVAP
Cin ile evlenmek, Şafii mezhebinde caiz, Hanefi’de caiz değildir. Cinnin çoğalması gaz [hava] iledir. Bundan dolayı, cin ile evlenmek, hakiki evlenmek değildir. Cin, insan şekline girip evlendiği de söyleniyor. Bu âlimler, (Belkıs, cin ile insan arasında hasıl olmuştur) diyorlar. Cinden, cin ile uğraşanlardan uzak durmak gerekir.

Sual: Eskiden erkeklerin kadın kölesi olduğu gibi, kadınların da erkek kölesi oluyormuş. Peki, dul bir kadının, erkek kölesiyle evlenebilme imkânı var mıydı?
CEVAP
Hayır, kölelikten azat etmeden onunla evlenemez. Kölesi bulunduğu sürece efendisi olan hanımla evlenmesi, aynen enişteyle evlenmesi gibi haramdır. Efendisi olan kadın, onu azat ederse, evlenebilir. Enişte de, baldızın ablasını boşarsa veya hanımı ölürse, baldızıyla evlenebilir.

Zina edenle nikah
Sual: Zinadan hamile kalan kadını veya nikahlıyken hamile kalıp sonra ayrılan veya kocası ölen kadını nikah etmek caiz midir?
CEVAP
Zinadan hamile kalan kadını, doğumdan önce, nikah etmek caizdir. Eğer o kadınla zina eden başkası ise, çocuk olmadan önce cima caiz olmaz. (Feyziyye)

Nikahlıyken hamile kalan, sonra kocası ölen veya boşanan kadını, doğuma kadar nikah etmek sahih değildir. Zina ettiği kadını nikah etmek ve onunla cimada bulunmak helaldir.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik