Gönderen Konu: Tevbe  (Okunma sayısı 21010 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Tevbe
« : 11 Şubat 2006, 01:47:55 »

TEVBE VE ŞARTLARI

  Muhterem Müslümanlar!

 Yüce Allah, insanı hem iyilik hem de kötülük  işlemeye  elverişli  bir kabiliyette yaratmıştır. İnsanoğlu, bazen aklım ve iradesin! kullanarak, dinimizin emrettiği ve hoş gördüğü işleri yaparken, bazen de nefsinin ve duygularının etkisinde kalarak aksi davranışlarda bulunur. Bu durumda yapılması gereken şey, işlenen günahtan dolayı pişman olmak, Yüce Rabbımıza tevbe etmektir.

Günahlar, insanın manevi dünyasını karartan birer lekedir. İstiğfar ise bu lekeleri temizleyen su ve sabun gibidir. İstiğfarla bu lekeler temizlenmezse gitgide insanın içini kaplar, insan ruhu temizlik ve ulviyete karşı hissiz hale gelir. İşte, günah kirlerinden temizlenmek için başvurulacak çare teybedir.
Hâris bin Süveyd diyor ki:
Abdullah ibn Mes'ud -radıyAllahu anh- bize biri Nebiyy-i Ekrem -sallAllahu aleyhi ve sellem-den, diğeri de kendisinden olmak üzere iki hadîs tahdîs etti. Nebiyy-i Ekrem'den olan hadîs-i şerîfi şöyle rivâyet etti:

"Mü'min günâhlarını bir dağ altında oturup da üzerine dağın hemen çöküvereceğinden korkan bir kimse gibi görür. Fâcir ise günâhlarını burnunun üzerine konup uçmuş bir sinek gibi görür."

Ebû Şihâb eliyle burnunun üzerini göstererek bu hadîs-i şerîfi rivayet etti.

Sonra Abdullah ibn Mes'ud diyor ki:

Muhakkak Allah Teâlâ Hazretleri kulunun tevbe-sinden şöyle bir kimsenin sevincinden daha fazla sevinir ki, bu kimse uzun bir yolculuk esnasında tehlikeli bir yerde konaklar. Üzerine bütün yiyeceğini içeceğini yüklediği bineği de yanındadır. Başını yere koymasıyla şöyle bir uykuya dalar. Uyandığında bineğini kaybolup gitmiş olarak görür. Üzerine sıcak basmış, susuzluğu son haddine varmış, yahud Allah dilediği kadar sıcağı ve onun susuzluğunu artırmış. Sonra o kimse devesini aramak için etrafa çıkmış, aramış, bulamamış, o dereceye gelmiş ki hararetten ve susuzluktan tâkati kesilmiş, ümîdi tükenmiş, böyle bir halde tekrar eski yerine dönerek uyuyakalmış. Sonra uyandığında biraz evvel kaybolan devesini başı ucunda bulur. "İşte bu adam ne derece ferahlanır ise Cenâb-ı Hakk -celle ve âlâ- Hazretleri de bir kulunun tevbesinden dolayı o devesini kaybedip de başı ucunda bulan adamdan ziyâde ferahlanır. Yani râzı olur. Tevbe edenin tevbesini kabul edip onu yüksek derecelere nâil eyler, demektir."
Buhari -serif daavet



 Kul haklarının dışında, Allah'a karşı işlenmiş günahın tevbesi üç şarta bağlıdır.

 1- Günahtan tamamen vazgeçmek,

2- Yaptığına pişman olmak,

3- Ve bir daha aynı günahı işlememek.

TEVBELERİN KABUL OLDUĞU YER


Bir kimse büyük bir günah işler. Yaptığı işten son derece pişmanlık duyup, günâhının affı için, mağfiret talep edeceği bir yer arar. Ancak, Hacc edip, Arafat dağında, Cenâb-ı Hakk’a  ellerini kaldırmaktan başka, yol bulamaz. Sonunda Hacca gitmeye karar verir ve kölesiyle beraber, mübârek beldelerin yolunu tutarlar.

Hac menâsikini sırasıyla yapıp, sıra Arafat’ta vakfe yapmaya gelir. Artık fırsat zamanıdır. Ellerini Erhamü’r-râhimîn olan Cenâb-ı Hakk’a kaldırıp, içten ve samîmî yakarışlarla affını talep eder. Cenâb-ı Hak’tan affedildiğine dâir bir işâret beklemektedir. Gözleri hep o işâreti arar.

Vakfeyi îfâ ettikten sonra Müzdelife’ye geldiklerinde, kıymetli eşyalarından birini, Arafat’ta unuttuğunu hatırlar. Hemen kölesini Arafat’a gönderir.

Köle vakfe yaptığı mahalde o kayıp eşyâyı bulup, Müzdelife’ye geri dönecekken, bir cemaat görür. Ellerine aldıkları süpürgeler ile Arafat sahrasını süpürürler.

Merakla onlara yaklaşarak sorar:

— “Bu boş meydanı niçin süpürüyorsunuz, hem ortada görünen bir kirlilik de yok!” İçlerinden biri:

— “Bu gün Arafat’ta vakfe yapanlar, bütün günâhlarını burada bıraktılar. Onları süpürüyoruz” der. Köle tekrar:

— “Yâni, Arafat’ta duâ edenlerin tamâmı, affolundu mu, diyorsunuz?” Cemâatten biri:

— “Evet, tamâmı affolundu. Hattâ zinâ edenler dahi bağışlandılar” diye cevap verir.

Köle Müzdelife’ye vardığında getirdiği eşyâyı teslim edip, olup bitenleri Efendisine anlatır. Ne zaman ki köle: “Hattâ zinâ edenler dahi affolunmuş” deyince, efendisinin göz yaşlarına hakim olamadığını görür. İşlediği günahtan haberi olmadığı için, sevinmesi gereken bu habere, efendisinin ağlamasına bir mânâ veremez.

Dökülen yaşlar, sevinç gözyaşlarıdır. Cenâb-ı Hakk’ın kendisini affetmesi ve  gönderdiği işaretle bunu kendisine haber vermesine teşekküren, adam şöyle der:

“Rabbim beni affetmiş. Ben de seni azat ediyorum. Cenâb-ı Hak bizleri günâha düşmekten muhâfaza buyursun.”

 

 Eğer içinde kul hakkı bulunan bir kötülük işlenmişse onun hakkını ödemek, helalleşmek de gerekir.

 Allah'a, Peygambere, Ahiret gününe ve İslam'ın emrettiği diğer hususlara inanan bir kişi, işlediği günahlardan dolayı kesinlikle ümitsizliğe kapılmamalı ve ilahi rahmetten ümidi kesmemelidir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:

 Ey Muhammed, de ki; Ey kendilerine kötülük edip aşın giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidiniz! kesmeyin. Doğrusu Allah, günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır. Merhametlidir."[1]

 Bundan dolayı, günahkar kişi işlediği günahların büyüklüğüne değil, Cenab-ı Hakk'ın rahmetinin genişliğine bakmalıdır.

 Allah şüphesiz daima tevbe edenleri sever."[2]

 Onlar fena bir şey yaptıklannda veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar.
Günahlarının bağışlanmasın) dilerler. Zaten günahtan Allah'tan başka kim bağışlayabilir? Ve onlar, bile bile yaptıklarında ısrar etmezler."[3]

 Allah'tan mağfiret dite, Allah bağışlar ve merhamet eder."[4]

Dinimiz, tevbe ve istiğfarı, Allah ile kul arasında gerçekleşen bir olay olarak görür. Müslüman tevbe ve bağışlanma dilerken, başka bir yardımcıya ve aracıya gerek duymadan görevin! yerine getirebilir. Allah'ın biz kullarına açmış olduğu tevbe kapısını sık sık çalmalı, bağışlanma dilemeli  ve gerçek huzurun  bunda olduğunu bilmeliyiz.

 Sevgili  Peygamberimiz, bizlerin tevbe etmesinden dolayı Rabbimizin sevincinin ıssız çölde devemizi kaybedip de tekrar bulduğumuzdaki sevincimizden daha fazla olduğunu haber vermektedir.[5]

Muhterem Mü'minler!

 Yaptığımız bu kadar günah ve isyana rağmen, bu kadar kolaylıklar ve müjdeler veren yüce Allah'a karşı, nasıl tevbe etmeyelim, nasıl günahlarımızdan temizlenmeyi ondan istemeyelim? Fahr-i Cihan Efendimiz dahi, "Ben günde yetmiş kere Rabbime istiğfar ederim"[6] demiştir. Kul, tevbe ve istiğfar ile Rabbine yönelince, Allah'ın rahmet deryası coşar, o kulun, günahım yıkar, temizler, kulun gözünden akan bir damla pişmanlık yaşı üzerine, ilahi rahmet yağmurlarım yağdırır, kalpteki çeri, çöpü temizler, giderir. Demek ki tevbe ve istiğfar, kul için bizatihi rahmettir. Tevbe ve istiğfar, insan ruhunu sıkıntılardan kurtaran bir ilaçtır.

 Önemli olan, can boğaza gelmeden önce, Yüce Allah'ın rahmet kapılarından gereği kadar faydalanmalı ve tevbemizi geciktirmemeliyiz.
-------------------------------------------------------------------------------
[1] Zümer 53
[2] Bakara: 222
[3] Al-i İmran:135
[4] Nisa: 106
[5] Riyazüs Salihin,C.1, S. 19
[6] Riyazüs Salihin, C.3,S.387
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Tevbe
« Yanıtla #1 : 23 Şubat 2006, 01:32:37 »
TEVBE VE İSTİĞFAR
 

Maddî kirleri sabun ve su giderdiği gibi kalbi karartan, insanı cehennemlik yapan, mânevî hastalık ve kirleri de tevbe, istiğfar ve Allâh'tan korkarak gözlerden akıtılan nedâmet yaşları giderir.

Doğuştan, insan gâyet temiz ve güzel yaratılmıştır. Peygamber Efendimiz, insan kalbinin fıtraten ayna gibi beyaz yaratılmış olduğunu beyân buyuruyor. İnsan, bu kalbi karartır, içine şüphe, vesvese, fitne, fesat, kin, intikam ve hased gibi zulmânî hisler doldurursa o insan korkunç bir hastalığa tutulmuştur. Bu hastalıktan kurtulamazsa Allâh korusun gideceği yer cehennemdir. Bu hastalıktan kurtulmanın çâresi de tevbe ve istiğfar etmek, ayrıca kalbinden kötü niyet ve hisleri atarak, pişmanlık gözyaşları dökmektir.

İnsan günah kirlerinden temizlenmek için tevbe ve istiğfara devam etmelidir. Bilhassa gece yarılarında ve seher vakitlerinde namaz kılarak ve salevât-ı şerife ve duâlar okuyarak Cenâb-ı Hak’tan af ve mağfiret dilemelidir.

İMAM-I Rabbânî HAZRETLERİ BUYURUYORLAR Kİ

 Bu yola girmek arzusu ile bir mürîd gelir ve kendisinden yardım isterse onu ilk bakışta aslan ve kaplan gibi tehlikeli görmeli ve onun yüzünden bir tuzağa düşebilirim diye korkmalı. Çünkü nefis (bu hizmetinden dolayı) kendinde bir şey görecek (bu hizmeti ben yaptım diyerek bir pay çıkararak) sevinecek ve ferahlayacak olursa bu; hizmete ortaklık ve küfran-ı nimettir. Bu sevinçten bir eser kalmayıncaya ve korku hali gelinceye kadar tevbe etmeli, nedâmet ve istiğfar  yolunu tutmalıdır,

˝ Bilhassa mürid’in malına ve onun dünyevî menfaatlerine karşı kendinde bir arzu meydana gelmesinden son derece kaçınmalıdır. Çünkü bu hizmet sadece Allah içindir. Bu durum müridin irşâdına mâni olduğu gibi mürşidini de tahrip eder. “Dikkat ediniz ! Sadece halis din Allah içindir.” Hz. Allah (c.c) kendisi için yapılan bir amelde hiçbir şekilde ortaklık kabul etmez.

˝ İyi bilin ki kalpte meydana gelen zulmet ve küdürat  tevbe, istiğfar, nedâmet ve Allâhü Teâlâ’ya iltica ile kolaylıkla giderilir. Ancak dünya sevgisinden dolayı kalbe gelen zulmet müstesnâ, bu kalbi harâb eder. Bunun giderilmesi zor, hem de çok zordur. Fahr-i Kâinât (s.a.v.) ne güzel buyurmuşlardır:

“Dünya sevgisi bütün hatâların başıdır.”

Hz. Allah bizleri ve sizleri dünya sevgisinden, dünya ehlinden ve onları sevmekten, onlarla beraber kalıp sohbet etmekten kurtarsın. Çünkü bu öldürücü bir zehir, büyük bir belâdır. (İmam-ı Rabbânî, Mektubât, 1/171)
 

TEVBELERİN KABUL OLDUĞU YER


Bir kimse büyük bir günah işler. Yaptığı işten son derece pişmanlık duyup, günâhının affı için, mağfiret talep edeceği bir yer arar. Ancak, Hacc edip, Arafat dağında, Cenâb-ı Hakk’a  ellerini kaldırmaktan başka, yol bulamaz. Sonunda Hacca gitmeye karar verir ve kölesiyle beraber, mübârek beldelerin yolunu tutarlar.

Hac menâsikini sırasıyla yapıp, sıra Arafat’ta vakfe yapmaya gelir. Artık fırsat zamanıdır. Ellerini Erhamü’r-râhimîn olan Cenâb-ı Hakk’a kaldırıp, içten ve samîmî yakarışlarla affını talep eder. Cenâb-ı Hak’tan affedildiğine dâir bir işâret beklemektedir. Gözleri hep o işâreti arar.

Vakfeyi îfâ ettikten sonra Müzdelife’ye geldiklerinde, kıymetli eşyalarından birini, Arafat’ta unuttuğunu hatırlar. Hemen kölesini Arafat’a gönderir.

Köle vakfe yaptığı mahalde o kayıp eşyâyı bulup, Müzdelife’ye geri dönecekken, bir cemaat görür. Ellerine aldıkları süpürgeler ile Arafat sahrasını süpürürler.

Merakla onlara yaklaşarak sorar:

— “Bu boş meydanı niçin süpürüyorsunuz, hem ortada görünen bir kirlilik de yok!” İçlerinden biri:

— “Bu gün Arafat’ta vakfe yapanlar, bütün günâhlarını burada bıraktılar. Onları süpürüyoruz” der. Köle tekrar:

— “Yâni, Arafat’ta duâ edenlerin tamâmı, affolundu mu, diyorsunuz?” Cemâatten biri:

— “Evet, tamâmı affolundu. Hattâ zinâ edenler dahi bağışlandılar” diye cevap verir.

Köle Müzdelife’ye vardığında getirdiği eşyâyı teslim edip, olup bitenleri Efendisine anlatır. Ne zaman ki köle: “Hattâ zinâ edenler dahi affolunmuş” deyince, efendisinin göz yaşlarına hakim olamadığını görür. İşlediği günahtan haberi olmadığı için, sevinmesi gereken bu habere, efendisinin ağlamasına bir mânâ veremez.

Dökülen yaşlar, sevinç gözyaşlarıdır. Cenâb-ı Hakk’ın kendisini affetmesi ve  gönderdiği işaretle bunu kendisine haber vermesine teşekküren, adam şöyle der:

“Rabbim beni affetmiş. Ben de seni azat ediyorum. Cenâb-ı Hak bizleri günâha düşmekten muhâfaza buyursun.”
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı sıddık-birgüvi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Tevbe
« Yanıtla #2 : 26 Şubat 2006, 01:49:39 »
TÖVBE
  Günah işlemekten kaçınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer)
  Tövbe edenlerle beraber oturun, çünkü onların kalbleri yumuşak olur. (Hz. Ömer)
  Kim ki başından geçen bir günahı hatırlar ve bu nedenle kalbi acı duyarsa, Allah katındaki kitapta o günah ondan silinmiş olur. (Abdullah bin Ömer)
  Bina için toprak, yaşamak için gıda neyse, melekut aleminde yükselmek için de tövbe odur. (Şahabeddin Sühreverdi)

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Tevbe
« Yanıtla #3 : 02 Mart 2006, 23:17:13 »
Rasülüllah efendimiz buyuruyorki:Günah isleyip sonra hatasini anlayarak inleyen mü´minin inlemesi hazreti Allaha günah islemeyenin inlesinden daha hos gelir.
« Son Düzenleme: 01 Şubat 2009, 21:06:07 Gönderen: mystic »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Tevbe
« Yanıtla #4 : 22 Şubat 2008, 00:21:40 »
seyyidül istigfar ve meali alisi


  سيد الا استغفا

الهم انت الملك الحي الحق المبين الذي لااله الا انت انت ربي خلقتني وانا عبدك وانا علي عهدك ووعدك مااستطعت اعوذ بك من شرماصنعت ابوء لك بنعمتك علي وابوء بذني فاغفرلي ذنوبي فانك لايغفر الذنوب الا انت
[/size]


SEYYİDÜL İSTİĞFAR

ümme entel melikül hakkul mübin ellezi  la ilahe illa ente ente rabbi halakteni ve ene abduke ve ene ala ahdike ve va’dike mesteta’tü euzu bike min şerri ma sana’tü ebüü leke bi nı’metike aleyye ve ebüü bi zenbi fagfirli zünübi fe inneke la yağfiruz zünube illa ente.


Cenabı Peygamber(s.a.v.):

“Bir insan akşamleyin ve sabahleyin bunu itikat ederek okur ve ölürse cennete girer “. Buyurdular.

manasi

ey Allahim sen melik hay hak ve mübiyn sifatlarinin sahibisin.olbir sifatlarki senden baska cinsi ilah olmadi ancak sen oldun. sen benim rabbimsin ve beni sen yarattin.ben ise senin aciz hakir kulunum.ezelde verdigim ahid yaniz söz üzere va vadim üzereyim sözümde duruyorum gücümün yettigi kadari ile.
 Bütün yarattiklarinin serrinden ancak sana signirim.benim üzerime verdigin nimetleri itiraf ediyorum.günshlsrimida itiraf ediyorum. benim günahlarimi afv et bütün günahlari senden baskasi afv etmez ancak sen afv edersin.
« Son Düzenleme: 22 Şubat 2008, 00:24:22 Gönderen: müteallim »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı lalegül

  • yazar
  • ****
  • İleti: 513
    • Sidre.net
Ynt: Tevbe
« Yanıtla #5 : 15 Aralık 2008, 00:31:42 »
Allahu Teala sizden razı olsun ellerinize sağlık kardeşim herzaman tevbe ediyoruz da inşaAllah Rabbim tevbelerimize sadık kalmayı nasip etsin nefsimize uydurmasın
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)

Çevrimdışı adıgüzel

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 130
Ynt: Tevbe
« Yanıtla #6 : 01 Şubat 2009, 20:12:38 »
Abdullah ibn Mes'ud diyor ki:

Muhakkak Allah Teâlâ Hazretleri kulunun tevbe-sinden şöyle bir kimsenin sevincinden daha fazla sevinir ki, bu kimse uzun bir yolculuk esnasında tehlikeli bir yerde konaklar. Üzerine bütün yiyeceğini içeceğini yüklediği bineği de yanındadır. Başını yere koymasıyla şöyle bir uykuya dalar. Uyandığında bineğini kaybolup gitmiş olarak görür. Üzerine sıcak basmış, susuzluğu son haddine varmış, yahud Allah dilediği kadar sıcağı ve onun susuzluğunu artırmış. Sonra o kimse devesini aramak için etrafa çıkmış, aramış, bulamamış, o dereceye gelmiş ki hararetten ve susuzluktan tâkati kesilmiş, ümîdi tükenmiş, böyle bir halde tekrar eski yerine dönerek uyuyakalmış. Sonra uyandığında biraz evvel kaybolan devesini başı ucunda bulur. "İşte bu adam ne derece ferahlanır ise Cenâb-ı Hakk -celle ve âlâ- Hazretleri de bir kulunun tevbesinden dolayı o devesini kaybedip de başı ucunda bulan adamdan ziyâde ferahlanır. Yani râzı olur. Tevbe edenin tevbesini kabul edip onu yüksek derecelere nâil eyler, demektir."
Buhari -serif daavet


][/color][/color]
« Son Düzenleme: 01 Şubat 2009, 20:14:26 Gönderen: adıgüzel »
Doğrunun doğruluğu bütün sülalesine akseder hepsini hayra götürür.

Çevrimdışı neyzen.lal

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 160
Ynt: Tevbe
« Yanıtla #7 : 21 Şubat 2009, 16:50:38 »
....tevbe ve istiğfar, kul için bizatihi rahmettir. Tevbe ve istiğfar, insan ruhunu sıkıntılardan kurtaran bir ilaçtır.

amenna...tevbesi Hak katında kabul olanlar zümresine dahil olmak duasıyla....

Allah razı olsun kardeşlerim.....
konu çok lezzetli...dilerim devamı gelir....
Hüzünle titreyen gönle ince bir ah dokunur....
Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur...