Gönderen Konu: Dil âfetleri  (Okunma sayısı 14794 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yurt2

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 118
Gına (Şarkı – Türkü) (Teganni)
« Yanıtla #15 : 26 Ocak 2013, 02:17:13 »

Gına (Şarkı – Türkü) (Teganni)

Dil afetlerinin on yedincisi gına şarkı( ve türkü) dür.

Cenab-ı Allah buyuruyor ki: “İnsanlar içinde, bilgisizce, Allah yolundan saptırmak, o (yolu) bir eğlence edinmek için (icad edilmiş) boş lafa müşteri çıkan (nice) adam vardır. İşte onların, evet onların hakkı horlayıcı bir azabdır. (lukman s:6) (*)


Ebu Davud ve Beyhaki’nin İbni Mesud (r.a.)’dan yaptıkları rivayette, Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: “Gına (şarkı-türkü), su baklayı yeşerttiği gibi nifak (ve kötülükleri) yeşertir.

İbni Ebi Dünya ve Taberani’nin Ebu Ümame (r.a.)’den yaptıkları rivayette, Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: “Sesini şarkı ve türküyle yükselten bir kimsenin omuzları üzerine Allahü Teala iki şeytan gönderir, o şarkıdan kendini alıncaya kadar onlar tabanlarıyla onun göğsüne vururlar.”

Tatarhaniyye kitabında deniliyor ki: “teganni bütün dinlerde haramdır.”

İmam Muhammed (Rahmetullahi aleyh)  Ziyadat adlı kitabında “dinimizde ve diğer dinlerde günah sayılan şeyler vasiyet olunursa” faslında bu konuyu izah ediyor ve şarkıcılarla çalgıcılara vasiyette bulunmalarının da bu kabilden olduğunu kaydediyor.

Zahüriddin (Hidaye kitabı sahibi) ‘den, şöyle dediği hikaye olunmuştur:”Zamanımızın şarkıcı ve türkücülerine, ‘güzel okudun’ diyen kimse kafir olur.”

Çünkü halkı eğlendirmek için şarkı ve türkü söylemek, bilicma haramdır. Bunda katiyet vardır. Çünkü haramın iyi ve güzel olduğunu söylemek, haramı helal kabul etmek demektir. Bunun gibi kesin olarak kabih olan bir şeyi beğenip alkışlamak da küfürdür.

Ama Hidaye sahibi ile Zahire sahibi bunu kebire “büyük günah” olarak nitelemişler.

Netice olarak, bayram ve düğünler haricinde halkı eğlendirmek için şarkı türkü söylemek haramdır. Zamanımızın sofilerinin camilerde ve ziyafetlerde şiir, zikir ve kasideler okuyup teganni etmeleri ve bir sürü hayasız, bidatçi, tüysüz genç ve sapıklarla bağırıp çağırarak zikir yapmaları da haram olan teganniye dahildir. Ve belki sofilerin bu hali diğer tegannilerden daha şiddetlidir. (**)

Ama yalnız başına şarkı-türkü söylemek, düğün ve bayramlarda tegannide bulunmak ihtilaflı bir konu olmakla beraber, zamanımızda bunları da men etmek en doğru yol olsa gerek. Teganniyi şiir, şarkı ve türküyle takyid etmemizden maksad, Kur’an, zikir ve duanın teganni ile okunup yapılması –görüş farkı olmaksızın- haramdır. Güzel ses manasına olan teganni, lahn (ahenkli, şarkı türkü kaidesine uygun) olmadan yapılması menduptur.

Abdürrezzak’ın Bera’ (r.a.) ‘den yaptığı rivayette, Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: “Kur’an okurken sesinizi güzelleştirip süsleyin.”

Ebu Davud ve Nesei’nin yaptıkları rivayette: “Kur’an’ı sesinizle süsleyin.” buyurulmuştur.

Buhari ve Müslim’in Ebu Hureyre (r.a.)’den yaptıkları rivayette, Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: “Cenab-ı Allah, Kur’an ile sesini güzelleştiren ve onu aşikar okuyan peygambere kulak verdiği gibi hiçbir şeye öyle kulak vermemiştir.” (yani hiçbir şeyi öyle kabüle şayan kılmamıştır.)
Diğer bir rivayette:”kıraatte sesi güzel olup aşikar okuyan peygambere…”  
Müslimin  yapyığı rivayette: “Kur’an ile tegannide bulunup aşikar okuyan peygambere….” buyurulmuştur.

Buharinin Ebu Hureyre (r.a.) ‘den merfuan yaptıkları rivayette, “Kur’an ile tegannide bulunmayan (sesini güzelleştirmeyen) kimse bizden değildir. (Yani bizim sünnetimizle amel edenlerden, yolumuzda yürüyenlerden değildir)

Yukarıda geçen hadiste teganniden maksad, meşhur olan mana değildir. Ancak bu konuda üç veche vardır.

Birincisi:

Kur’an okuyanın, sesini güzelleştirmese dahi sevap kazanacağında imamlar ittifak etmişlerdir. Ayrı bir görüş izhar eden olmamıştır; nerede kaldı teganniyi terkten dolayı günahkar olsun. O takdirde teganniyi terkeden nasıl vaide müstehık olur?

İkincisi:
Hadiste geçen teganni kelimesini meşhur olan manaya aldığımız takdirde, Tirmizinin Huzeyfe (r.a.)’den merfuan yaptığı rivayetteki “Kur’an’ı Arap kaidesiyle okuyun, onların terennüm şekline uyun. Sakın fisk u fucur ehlinin ve Yahudilerle Hıristiyanların kaide ve terennümüyle okumayın. Çünkü  benden sonra Kur’an okurken sesini şarkı terennümi ve Nasara kaidesi gibi dalga dalga yükseltenler  gelecektir; mânâ-yı Kur’an onların boğazından aşağı geçmez , kalbleri (çeşitli fitnelerle) meftundur ve gönülleri, kendi halini beğenen mağrurların gönlü gibidir.” Hadisiyle İbni Abdülberr’in Anbese’den rivayet ettiği hadis’e uygun düşmez.

Üçüncüsü:
Fakihler teganniyle okuyan ve onu dinleyenin günahkar olduğunu tasrih etmişlerdir.
Bezzazi (rahmetullahi aleyh) diyor Ki; Sesi dalga dalga yükselterek Kur’an okumak günhtır. Okuyan da dinleyende günahkar olur. Yine Bezzazi’ye göre, Kur’an okurken sesi dalga dalga yükseltmek -görüş ayrılığı olmaksızın- haramdır. Cenab-ı Hakk, “O eğriliği olmayan, Arapça bir Kur’an’dır. Artık belki sakınırlar.” buyurmuştur. (zümer:28)

İmamı Zeylai diyor ki: “Kur’an okumakta, terci’ (harfleri birbirine karıştırmak suretiyle şarkıda olduğu gibi sesi dalgalandırmak) ve bunu dinlemek helal olmaz. Çünkü böyle okumakta fasıklara benzeme ve onların fisk u fucur halindeki tegannilerine uyma vardır.”

Tatarhaniyyede Kaydedildiğine göre: “Kur’an’da teganni yapmak ve sesi dalgalandırmak , kelimeyi yerinden bozup çıkarmıyorsa, bilakis güzelleştiriyorsa, kıraati süslüyorsa, namazda da, onun dışında da müstehaptır. Yok eğer kelimeyi yerinden bozup çıkarıyorsa, bu namazın bozulmasını gerektirir ki böyle okumak men edilmiştir.”

Tirpişti de demiş ki; “İnsanı vecde getiren, heyecana sevkeden, dinleyenlerin kalplerine hüzün getireren, gözyaşlarını celbeden kıraat –teganni onu tecvidin dışına çıkarmıyor ve kelimeler ve harfler düzenine riayetten çevirmiyorsa- müstehaptır. Aksi halde istihbap kerahete döner.”

Ama teganniyi değerli görmeye çalışanlar, vezin ve musiki ilmini gözetenler, bu bilgi ve tutumlarıyla Allah Kelamını bir neşide, bir gazel ve mesnevi ahengiyle ağızlarına alırlarda neredeyse dinleyenler nağme ve taktiat çokluğundan ağlayamaz olurlar. İşte bu, en şeni’ bid’atlerden ve İslamiyyette sonradan uydurulan en kötü yeniliktendir. Bu hususta en aşağı sözü ve en hafif ahvali, dinleyeni vazgeçirmek, okuyanı tekdir edip azarlamak olarak görüyoruz.

Nevevi Tibyan’da, Kaadi Kudat Havi’de şöyle kaydetmişlerdir: “Sesi dalgalandırmak suretiyle Kur’an okumak, Kur’an lafzını asıl kipinden çıkarıp başka hareketlerin ona girmesine, bazısının da çıkmasına yol açıyorsa veya bir kasr-i memduda veya meddi maksura veya lafzı gizliyecek kadar bir uzatmaya ve bu sebeple mananın başka bir manaya benzemesine sebebiyet veriyorsa, bu haramdır. Okuyan fasık olur, dinleyen günahkar.  Çünkü o böyle okumakla sapasağlam yoldan ayrılmış çok eğri bir yol tutmuştur. Allahü Teala ise: “O, eğriliği olmayan, Arapça bir Kur’an’dır. Artık belki sakınırlar.” buyurmuyor mu?

Teganniden meşhur olan mana irade edilmediği gerçekleşince, vaid hadisinde teganniden murad, ya aşikar okumak suretiyle etrafa duyurmak ve ihtiyaç hissedileni yeteri kadar açıklamaktır. Bu manayı ikinci hadis te’yid etmektedir. Veya Kur’an okumak suretiyle şiir ve halk sözünden müstağni kalmaktır. Gerçekten teganni bu manayla gelmiştir. Veyahut tecvid ve tertil manasınadır. Çünkü bu ikisi de Kur’an’ı süsler, bilhassa ses güzel olursa..

O halde “Kur’an ile tegannide bulunan peygambere kulak verdiği gibi…” hadisinde geçen teganni, ses güzelliğiyle beraber bu üç vecheden biriyle tefsir olunur. Bu vecheleri İmamı Turpisti ile Ekmeluddin, bu hadislerin şerhinde zikretmişlerdir. Allah daha iyisini bilir.

(*)Ayette geçen ‘levhel hadis’ terkibinden murad, bizim tabirimizle şarkı ve türkü olduğunu İbnü Abbas (r.a.) yeminle söyler. Kadı Beyzavi’ye göre, insanı lüzumlu şeylerden alıkoyan asılsız birtakım laflar (masallar) dır.
(**)ya bir de bu sofilerin kadın erkek zikir yapmalarına ne denir?

TARİKATİ MUHAMMEDİYYE İMAM BİRGİVİ MUHAMMED EFENDİ
« Son Düzenleme: 31 Ocak 2013, 09:18:30 Gönderen: yurt2 »
Allâhü Teâlâ’nın takdîrine razı olmak, kalbi tedavi eder.
Hz. Ali (kv.)

Çevrimdışı yurt2

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 118
Müslüman kardeşinin af talebini reddetmek
« Yanıtla #16 : 28 Ocak 2013, 22:14:55 »
Müslüman kardeşinin af talebini reddetmek

Dil afetlerinin kırk dokuzuncusu, Müslüman kardeşinin özrünü reddetmek ve onu kabul etmemektir.

İbni Mace’nin Cûdan’dan yaptığı rivayette, resulAllah (s.a.v.) buyurdular ki: “Müslüman kardeşinin özrünü reddedip kabul etmeyen kimseye bacdar (gümrük memuru ve benzeri vergi alan memurlar) günahı kadar günah olur.”

Taberânî’nin Hazreti Aişe (r.a.)’dan yaptıkları rivayette, peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Hayasızlıktan çekininiz ki kadınlarınız da çekinsin. Babalarınıza iyilik edin ki çocuklarınız da size iyilik etsin. Kendisinden özür dileyen Müslüman kardeşinin özrünü kabul etmeyen kimse havuza gelip erişemez.”

Bu vaid, Müslüman kardeşinin özür dilemesine sebep olan günahını itirafta doğru olup olmadığına kesin bilgisi olmayan kimse hakkındadır. Yoksa özür beyanında onun yalan söylediğini kesin olarak bilirse, o takdirde özrü kabul etmesi afv mahiyetinde olur: üzerine vacib değildir.

TARİKATİ MUHAMMEDİYYE İMAM BİRGİVİ MUHAMMED EFENDİ
« Son Düzenleme: 28 Ocak 2013, 22:16:35 Gönderen: yurt2 »
Allâhü Teâlâ’nın takdîrine razı olmak, kalbi tedavi eder.
Hz. Ali (kv.)

Çevrimdışı frknyesilyurt

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 32
Ynt: Dil âfetleri
« Yanıtla #17 : 28 Ocak 2013, 22:27:30 »
Alıntı
Bu vaid, Müslüman kardeşinin özür dilemesine sebep olan günahını itirafta doğru olup olmadığına kesin bilgisi olmayan kimse hakkındadır. Yoksa özür beyanında onun yalan söylediğini kesin olarak bilirse, o takdirde özrü kabul etmesi afv mahiyetinde olur: üzerine vacib değildir.

Ben burayı anlayamadım :( Biraz açıklayabilir misiniz?

Çevrimdışı yurt2

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 118
Ynt: Dil âfetleri
« Yanıtla #18 : 28 Ocak 2013, 22:43:03 »
şöyle ki, yalan söylediği kesin olarak ortada, veya özür dilemesi yalandan ibaret. bu halde özrü kabul etmek, özür dilenen kimse üzerine vacib olmaz.
Allâhü Teâlâ’nın takdîrine razı olmak, kalbi tedavi eder.
Hz. Ali (kv.)

Çevrimdışı yurt2

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 118
Müslüman’a kötü lakap takmak
« Yanıtla #19 : 30 Ocak 2013, 01:04:08 »
Müslüman’a kötü lakap takmak

Dil afetlerinden kırk birincisi , Müslüman bir kimseye kötü lakap takmak veya takılan kötü lakapla onu çağırmaktır.

Ama takılan lakapla tanınma zarureti varsa, o takdirde çağırmakta bir beis yoktur.

Cenabı Allah buyuruyor ki: “birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü addır. Kim (Allah’ın yasak ettiği şeylerden) tevbe etmezse onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Hucurat s:11)

TARİKATİ MUHAMMEDİYYE İMAM BİRGİVİ MUHAMMED EFENDİ
Allâhü Teâlâ’nın takdîrine razı olmak, kalbi tedavi eder.
Hz. Ali (kv.)