Gönderen Konu: Haremlik - Selâmlık Üzerine  (Okunma sayısı 5666 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Haremlik - Selâmlık Üzerine
« : 31 Temmuz 2012, 10:53:02 »

"Harem" Arapça bir kelimedir ve "kişinin îtina ile koruduğu, uğrunda mücâdele ettiği şey" demektir. Bir hadîs-i şerifte "Malı uğrunda öldürülen şehittir, canı uğrunda öldürülen şehittir, dîni uğrunda öldürülen şehittir, ırzı uğrunda öldürülen şehittir"(Buhâri, Mezâlim 33)buyrulmuştur. Bu hadîs-İ şerif bir bakıma İslâm'da "Îtina ve ihtimamla korunması gereken" kıymetleri saymaktadır. Kişinin "ırzı"da korunması gereken değerlerin en önemlilerindendir. Bu bakımdan "harem"telakkî edilmiş ve kötü ellere, kem gözlere karşı titizlikle korunmuştur.

Bütün bu mânâlar göz önünde bulundurularak, "harem, herkesin girmesine müsâade edilmeyen, saygıdeğer ve mukaddes yer" diye târif edilmiştir. Bu mevzuuda M. Zeki Pakalın'ın Tarih Deyimleri ve Terimleri'ndeki bir târif ise şöyledir:

"Harem, sarayla konakların ve evlerin kadınlara mahsus kısmına verilen addır. Bu yere "Harem Dairesi" de denilirdi. Erkeklerinkine ise, 'selâmlık' adı verilirdi. Harem, zevce mânâsına da gelir. Yine Harem, girilmesi memnû (yasak) olan yer, mukaddes ve muhterem olan şey demektir. Bundan dolayıdır ki, eskiden haremlik ve selâmlık diye ikiye ayrılan saray ve konakların girilmesi memnû olan harem kısmı, kadınların ikâmetine mahsustu." (Harem maddesi)

"Selâmlık" ise yine Arapça bir kelime olup "selâm"a, Türkçe yapım eki olan "lık" ilâve edilmiş, "selâm ve selâmlaşma yeri" mânâsında bir ıstılâhtır. Yani "Haremlik"in mukâbili olan mekân demektir ki, konaklarda erkeklere mahsus daireye verilen isimdir. "Selâmlık Dairesi"de denilirdi.

"Haremli ve Selâmlık"ın tarihî seyrine gelince...
Öncelikle bu mevzuu ile alâkalı bir âyet-i kerimeyi ele alalım. Âyet-i Kerime, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in Zeynep vâlidemizle evlendiklerinde verdikleri ziyâfet sırasında, bazı sahâbilerin oturma ve sohbeti sıkıntı verecek biçimde uzatmaları üzerine, onları ikaz için nâzil olmuştur:

"Ey mü'minler! Bir yemek için size izin verilmiş olması hâli müstesnâ, Nebî (s.a.v.)'nin evlerine girmeyin (yemeğe çağrılıp da girdiğiniz vakit ise) yemek kabını gözetlemeyin. Dâvet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın. (Yemekten sonra) sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber (s.a.v.)'i üzüyor; fakat o, (size bunu söylemekten) utanıyordu. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber (s.a.v.)'in hanımlarından birşey istediğiniz zaman, hicap (perde) arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz, hem de onların kalbleri için daha temiz bir davranıştır..." (S.Ahzâb, 53)

Buhârî'nin naklettiğine göre, Hz. Ömer (r.a.)'in, "Ey Allah'ın Resûlü, senin yanına iyiler de giriyor, kötüler de... Mü'minlerin annelerine 'hicâp' emretseniz nasıl olur?" demesi üzerine bu âyet-i kerime indirildi. Enes bin Mâlik hazretlerinin anlattığına göre ise, "Düğün yemeğine gelenler dağıldıktan sonra geldim ve 'Ey Allah'ın Resûlü, gittiler' dedim. Hemen kalkıp odasına girdi. Ben de girmek üzere kalktım ama, önüme hicâp (perde) çekiverdi de bu âyet indirildi." Âyet-i kerimenin nûzül sebebi ile alâkalı en sağlam rivâyetler bu ikisidir.

Âyet-i kerimede geçen bu hükme, bütün kadınlar dahildir. Çünkü mü'minler, Allah Teâlâ'nın sadece Resûlüne has kıldığı hükümler dışında ona uymak ve onu örnek almakla memurdur. O halde, eve gelen erkek müsâfirlerle evin hanımı ve diğer kadınlar arasında bir engel (ayrı oda veya perde) bulunmalı... Ve yine erkekler kadınlardan bir hâcet isteyeceklerse, bunu perdenin arkasından istemelidirler. Tabiatıyla bu çeşit bir hâcet perde arkasından isteniyor ve ihtiyaç hâlinde dahi bir araya gelinemiyorsa, ihtiyacın olmadığı zamanlarda kadınların yabancı erkeklerle, ev içi oturmaları tarzında bir arada olmaları bu âyetin beyânına aykırı olur. Çünkü sohbet ülfeti, ülfet de alâkayı kolaylaştırır. Bu yüzden olmalıdır ki, İslâm'da kayınlar gibi yakın-yabancıyla halvet "ölüm" sayılmıştır.

Elmalılı merhum, mezkûr âyetin tefsirinde şu açıklamayı yapmıştır: "Artık onlara soracaklarınızı bir hicâb, yani görülmelerine mâni bir perde, bir siper arkasından sorun. Bundan böyle Harem farz kılınmıştır ki, o zamana kadar Araplarda âdet değildi."(6/3921)

Hulâsa, Haremlik ve Selâmlık'tan gâye; ırzın ve mahremiyetin muhâfazasıdır. O halde mü'min; bu gâye ve hedeften uzaklaştırıcı hâl ve hareketlerden, kadın-erkek karışık karma meclis ve oturumlardan uzak kalmalıdır.

Fazilet Takvimi



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kadın-Erkek Bir Arada Oturma
« Yanıtla #1 : 06 Ağustos 2012, 17:28:25 »
Kadın-Erkek Bir Arada Oturma

Kadının, mahremi olan erkeklerle bir arada oturmasında bir mahzur yoktur. Ancak, kocasının erkek kardeşi, dayısı, amcası, dayı ve amca çocukları, veya daha uzak akrabalar gibi nâmahremler varsa; kadın tam tesettürüne, oturuşuna-kalkışına, gülüşüne-konuşmasına, onların yanında kokulanıp süslenmeye, onlarla başbaşa bir odada kalmamaya dikkat etmek şartıyla birarada bulunabilir, beraber yemek yiyebilir. Bu durumda kadın ayrıca başını omuzlarıyla beraber örten bir başörtüsü (üstlük) bulundurmalı...

Keza vücut hatlarını belirten dar ve ince elbiseler giymemelidir.

Gelinle kayınpederi ebediyyen birbirine haram olduğu için, bir odada başbaşa kalmalarında haramlık yoktur. Ancak bir odada başkası yokken yatmaları haram olmamakla beraber, fitneye sebep olabileceğinden dolayı münâsip görülmemiştir. Zira Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), "Kadınların yanına girmekten sakınınız" buyurdular.

Ensâr'dan bir zât, "Ya erkek akrabasına (havm) ne dersiniz?" diye sordu. Allah Resûlü, "Onlarla başbaşa kalmak ölümdür" (Tecrîd, 11/324)buyurdu. Burada kadınla başbaşa kalması yasaklanan, hatta ölüme benzetilen "havm", kocasının kardeşi (kayını), dayı ve amca çocukları; kısacası kocasının babası, dedesi, ve oğulları dışındaki akrabalarıdır denmiştir. (Tecrîd, 11/325)

Ağabeyin ve kardeşin hanımları hiçbir bakımdan kızkardeşe benzemez, nâmahremdirler. Kayını onun elini öpemez, seferî olacak kadar yola yanlarında başkası yokken çıkamaz, kapalı bir yerde başbaşa kalamaz. Yenge kayının yanında, ancak başkaları varken ve tesettüre tam riâyet ederek, yani en azından göğüsleriyle beraber omuzlarını örten bir başörtüyle oturabilir. Zira kadının yabancı bir erkekten sakınmasını gerektiren sebepler, kayında fazlasıyla mevcuttur.

Bu yüzden Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), "Kadın, kayını gibilerle de mi başbaşa kalamaz? diye soran sahâbiye, "Bu ise ölüm demektir"(Buhârî, Nikâh, 111) cevabını vermişlerdir. Medyada ve basında hemen her gün şâhidi olduğumuz hâdiseler de Allah Resûlü (s.a.v.) Efendimiz'i tasdik etmekte; böylece bunun ne kadar isabetli olduğunu yakînen öğrenmekteyiz. Hulâsa, bütün bu anlatılanlar elbette İslâm dininin, mensuplarından istediği hayat tarzıdır. "Müslümanım" diyen herkesin uymakla mükellef olduğu, ictimaî hayatın düsturlarıdır.


Fazilet Takvimi


Çevrimdışı tk1978

  • IZLEMCI
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 455
Ynt: Haremlik - Selâmlık Üzerine
« Yanıtla #2 : 06 Ağustos 2012, 19:11:38 »
Güzel bir bilgi olmus. Her Camii´de okutulmasi gereken, Camiiyi´de gectik, her evde okutulmasi gereken bir Mevzu.
Iznin olursa, basip dagitmak isterim Kardesim?
Selam ve Dua

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Haremlik - Selâmlık Üzerine
« Yanıtla #3 : 07 Ağustos 2012, 01:21:27 »
Güzel bir bilgi olmus. Her Camii´de okutulmasi gereken, Camiiyi´de gectik, her evde okutulmasi gereken bir Mevzu.
Iznin olursa, basip dagitmak isterim Kardesim?
Selam ve Dua

İzin ne kelime, zaten hizmetin hakiki sahibi başta olmak üzere cümlemizin burada bulunma amacımız da bu değil mi? Lütfen ilmin zekâtı mûcibince amel ediniz.

Maddi ve manevi sağlığınıza duâ eder, duâlarınızı beklerim.