Gönderen Konu: Îmanın şartı üç değil ki...  (Okunma sayısı 10658 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Îmanın şartı üç değil ki...
« : 26 Ekim 2008, 18:09:08 »


Bir Diyalog toplantısındaki konuşmacıların sözleri, “Polemik Değil Diyalog” isimli kitapta neşredilmiş.

Sayın Ahmet Ali Aksoy, internette yayınladığı “Bu Nasıl Bir Diyalog? Bu Gidiş Nereye?..” başlıklı yazıda, Diyalog konuşmacıları içinde bulunan Sayın Hayrettin Karaman’ın sözlerini tenkit etmiş. Hayrettin Bey de Yeni Şafak’ta buna üç yazıyla cevap vermiş…

Meseleyi merak ettim. Polemik Değil Diyalog kitabında Sayın Hayrettin Karaman’ın tenkit edilen o cümlelerini okudum. Ne diyeceğimi merak ediyorsanız hemen söyleyeyim: Cidden şoke oldum.

Gerçi Hayrettin Bey’in sözlerine geleceğim. Ama önce şu îtikâdî gerçeği hep beraber hatırlayalım:
Kur’an-ı Kerim’de A’raf sûresi 158. âyette, “Ey habibim! Ey insanlar, şüphesiz, ben Allah’ın sizin hepiniz için (gönderilen) peygamberiyim de” buyuruluyor.

Bu âyet, Muhammed Aleyhisselam’ın bütün insanlara peygamber olarak gönderildiğini haber veriyor. Dolayısıyla, âhiret kurtuluşuna erebilmek için, bütün insanlar O peygambere ve O’na inzal buyurulan kitaba îman etmek mecbûriyetinde. Kur’an’ın münakaşasız, değişmez, şeksiz-şüphesiz hükmü budur. Bunu bilmek için dînî ilim tahsil etmeye bile lüzum yoktur…

Fakat ne hayret edilecek şeydir ki, Hayrettin Karaman Hoca’mız bahsedilen kitapta şöyle diyor:
“Bütün insanların Müslüman olmaları” dinin, Kur’an’ın hedefi değildir.” (Polemik Değil Diyalog, s. 41)
Hayır! Dinin ve Kur’an’ın hedefi bütün insanların Müslüman olmalarıdır. Çünkü, Peygamberimiz geldikten sonra cennete girmenin ve ebedî cehennem azabından kurtulmanın tek yolu, Müslüman olmaktır.

Kur’an’ın böyle bir hedefi yok demek, “Kur’an bütün insanların cennete girmesini istemiyor” demek olur ki, bunun kabul edilir tarafı olmadığı ortadadır.

Hayrettin Hocamızın bir sözü de şu: “Kur’an’ı Kerim’de Ehl-i kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey, Allah’a iman, âhirete iman ve amel-i sâlihtir. Kur’an birçok âyette bunu söylüyor. Yani peygambere iman edin demiyor.” (a.g.e. s. 37)

Ne demek “Kur’an Peygambere iman edin demiyor!” Allahım aklımı koru!

Îmanın 6 şartından biri de peygamberlere iman. Peygamberlerin bazısına iman edip bazısına iman etmemek de olmaz. Çünkü, peygamberlerden bir tanesine bile inanmayan hiç birine inanmamış olur. Çünkü îman tecezzî/bölünme kabul etmez.

Zaten Kur’an-ı Kerim, “Bazısına inanırız bazısına inanmayız” diyenlerin “Gerçek kâfirler”olduğunu beyan buyuruyor. Dolayısıyla, son peygamber olan Hz. Muhammed Aleyhisselam’a inanmak kesinkes imanın şartıdır. Dolayısıyla, O’na inanmayanların îmansız olduklarında, îmansızların da cehennemde ebedî kalacaklarında şüphe yoktur.

Hâşâ, “Kur’an Peygambere îman edin demiyor” demek, “Kur’an insanların çoğunun îmansız kalıp cehennemde ebedî azap çekmelerini istiyor” demek olur ki İslâm'da böyle bir hüküm yoktur.
Deniliyor ki, “Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey, Allah’a iman, âhirete iman ve amel-i sâlihtir.”

Bu söz de kabul edilemez… Diğer insanlar imanın 6 şartına inanacaklar, ama ehl-i kitap için îmanın 6 şartı aranmayacak öyle mi? İslâm inanç ve îtakadında böyle bir madde yok efendim…
Ehl-i kitaba, îman hususunda tenzîlat mı yapılmış yani?

Diğer insanların, îmanın 6 şartını yerine getirmeleri şart, ama ehl-i kitap sadece Allah’a ve âhiret gününe inanırsa yetiyor.. Ne münasebet!..

Onlar, peygamberlere, meleklere, kitaplara, hayrın da şerrin de Allah’tan olduğuna inanmasalar da olur mu yani? “Canım bir de amel-i sâlih var ya” diyeceksiniz ama o iman değil ki, amel…
Hocamız ehl-i kitap hakkında, “Peki ama Kur’an bunları Müslüman olmaya davet ediyor” diyen zata karşı da “Acaba?” diye itiraz ediyor. Ve diyor ki: “İslâm, ehl-i kitabı, tek seçenek olarak -son dinin mensubu olmak manasında- Müslüman olmaya çağırmıyor.” (a.g.e. s.37)

Hocamız öyle diyor ama Kur’an ne diyor? A’raf sûresi 157. âyette ehl-i kitaptan bahsettikten sonra 158. âyetin sonunda, “O ümmî peygambere uyun ki doğru yolu bulasınız” buyuruluyor.

Demek ki, doğru yol neymiş? Ümmi peygambere uymakmış. Peki kimdir kendisinden ümmî peygamber diye bahsedilen? Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallâhü Aleyhi ve Sellem.

Hocamız yukarıdaki sözlerini Kur’an’a mal etmeden söyleseydi bari. Gerçi o da câiz değil ya…

Ali Eren, VAkit. 16-10-2008
« Son Düzenleme: 26 Ekim 2008, 20:18:09 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Îmanın şartı üç değil ki...
« Yanıtla #1 : 24 Aralık 2009, 17:23:03 »
Alıntı
Fakat ne hayret edilecek şeydir ki, Hayrettin Karaman Hoca’mız bahsedilen kitapta şöyle diyor: “Bütün insanların Müslüman olmaları” dinin, Kur’an’ın hedefi değildir.” (Polemik Değil Diyalog, s. 41) Hayır! Dinin ve Kur’an’ın hedefi bütün insanların Müslüman olmalarıdır. Çünkü, Peygamberimiz geldikten sonra cennete girmenin ve ebedî cehennem azabından kurtulmanın tek yolu, Müslüman olmaktır.
Kur’an’ın böyle bir hedefi yok demek, “Kur’an bütün insanların cennete girmesini istemiyor” demek olur ki, bunun kabul edilir tarafı olmadığı ortadadır.


Alıntı
Hayrettin Hocamızın bir sözü de şu: “Kur’an’ı Kerim’de Ehl-i kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey, Allah’a iman, âhirete iman ve amel-i sâlihtir. Kur’an birçok âyette bunu söylüyor. Yani peygambere iman edin demiyor.” (a.g.e. s. 37)

Alıntı
Hocamız yukarıdaki sözlerini Kur’an’a mal etmeden söyleseydi bari. Gerçi o da câiz değil ya…

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Îmanın şartı üç değil ki...
« Yanıtla #2 : 24 Aralık 2009, 19:04:36 »
Allah razı olsun.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı clausewitz

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
Ynt: Îmanın şartı üç değil ki...
« Yanıtla #3 : 25 Aralık 2009, 03:59:12 »
Alıntı
A’raf sûresi 158. âyette, “Ey habibim! Ey insanlar, şüphesiz, ben Allah’ın sizin hepiniz için (gönderilen) peygamberiyim" de

Fakat ne hayret edilecek şeydir ki, Hayrettin Karaman Hoca’mız bahsedilen kitapta şöyle diyor:
“Bütün insanların Müslüman olmaları” dinin, Kur’an’ın hedefi değildir.” (Polemik Değil Diyalog, s. 41)
Hayır! Dinin ve Kur’an’ın hedefi bütün insanların Müslüman olmalarıdır. Çünkü, Peygamberimiz geldikten sonra cennete girmenin ve ebedî cehennem azabından kurtulmanın tek yolu, Müslüman olmaktır.

yazar ayetten "tüm insanlar müslüman olmalıdır" sonucunu nasıl çıkarmış anlamadım. bir kere tüm insanların müslüman olması islâmın temel akidelerinden biri olan "imtihan" kavramına ters düşer, böyle bir hedef Allah'ın kendi sistemiyle çelişik bir istekte bulunduğu anlamına gelir ki inananlar için bu saçmalıktır, zira Kuran'da "görüp bakın, onda bir çatlak, bir çelişki bulabilecek misiniz?" kabilinden mesajlar verilmiştir.

düşünün, şeriat sistemi tüm sorunları mutlak biçimde çözmek için getirilmemiştir, "şeriata rağmen" deyimini kullanmak istemiyorum fakat "şeriatın amacı toplum düzenini mutlak anlamda düzeltmektir, öbür tarafa hazırlamaktır" diyemeyiz, çünkü şeriatın amacı bu manada mutlak değildir. öte yandan teoride bile olsa "tüm insanların müslüman olması" gibi islâmi hedef olduğunu kabul etmek yukarıdaki mezkûr nedenden ötürü mümkün gözükmüyor. bu saatten sonra "geçmişte yaşamış, şimdi yaşayan ve geleceke yaşaması muhtemel tüm insanların" müslüman olması olanaksız, zaten herkesin müslüman olduğu bir dünyada imtihan kavramı anlamını yitirir.

buna iki türlü itiraz edilebilir, denebilir ki;

1.   ayet geçmiştekileri değil en azından şimdiki ve gelecekte yaşayacak olanları kapsıyor olabilir, bu sebeple şimdi ve şimdiden sonra yaşayacak insanların teorik olarak tamamının müslüman olması mümkündür.

2.   imtihan kavramını "günahkâr/günahsız yalnızca müslümanların yaşadığı kâfirsiz bir dünya" gibi varsayarak tanım olarak daralttığımızda imtihan ve kâfirsizlik arasındaki ilişkinin zorunluluğu ortadan kalkar, müslümanlar kendi aralarında dâhi imtihan sebebi olabilir, yani kastedilen aslında "ideal olmayan günahkâr müslümanlar" ve "salih müslümanlar"dır, bu sayede imtihan anlamını yitirmez.


cevaplar: -emin olmamakla birlikte- kıyametle ilgili hadislerde (ve benzer anlam içeren ayetlerde) özetle "Allah nurunu tamamladıktan sonra zikir unutulacak, dünyaya kafirler hükmedecek, kıyamet onların üzerine kopacak, güneş batıdan gözüktüğünde tevbe kapıları kapanacak, Dabbe çıkacak, " türünden bilgiler verilmektedir. bu konudaki hadisler sahih-doğru varsayıldığında şimdi ve gelecekte yaşayacak olan insanların tamamının müslüman olması mümkün değil. mümkün olabilmesi için mezkûr hadislerin "yanlış" kabul edilmesi gerekir,

Alıntı
Hayır! Dinin ve Kur’an’ın hedefi bütün insanların Müslüman olmalarıdır. Çünkü, Peygamberimiz geldikten sonra cennete girmenin ve ebedî cehennem azabından kurtulmanın tek yolu, Müslüman olmaktır.

burada apaçık bir mantık yanlışı var, şöyle ki; "dinin hedefi bütün insanların müslüman olmasıdır" ile "Çünkü, Peygamberimiz geldikten sonra cennete girmenin ve ebedî cehennem azabından kurtulmanın tek yolu, Müslüman olmaktır" cümlesi arasında hiç bir mantıksal bağ yok. yani insanlar cennete ve cehenneme inanmıyor, cehennemden kurtulmak istemiyor ve dahası dinin hedefini kale almıyor olabilirler. demek istediğim birinci cüme ikinciyi gerektirmiyor, iki cümle arasında mecburi bir ilişki yok.


Alıntı
Kur’an’ın böyle bir hedefi yok demek, “Kur’an bütün insanların cennete girmesini istemiyor” demek olur ki, bunun kabul edilir tarafı olmadığı ortadadır.


öyle demek olmaz, ezelde cehennemlikler belirlidir.


Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Îmanın şartı üç değil ki...
« Yanıtla #4 : 25 Aralık 2009, 09:55:30 »
Sizin yazdığınız gibi  "tüm insanlar müslüman olmalıdır" demiyor Ali Eren.

Alıntı
Dinin ve Kur’an’ın hedefi bütün insanların Müslüman olmalarıdır.
diyor.Hedefi cümleciğini koyu yaptım ki anlaşılsın.Burada önemli olan o.

Sizin yazdığınızda kesinlik ifadesi var, orjinalinde ise hedef ve gaye var.Doğru olanı da budur.Çünkü Hayrettin Karaman'a göre  Yahudi ve Hristiyanlar'da cennete gidebilecektir, savunduğu tez budur.E durum böyle olunca pek tabii olarak madem onlarda cennete gidecek o halde illa ki müslüman olmak gerekmiyor, çünkü diğer dinlerde (haşa) hak din oluyor.

Hayrettin Karaman'ın düşündüğü gibi düşünürsek ya da sizin yazdığınız gibi "tüm insanların müslüman olması islâmın temel akidelerinden biri olan "imtihan" kavramına ters düşer" mantığında olursak hiç tebliğ faaliyeti yapmamak lazım.
"Ümmet-i dâvet" sınıfında olan insanların İslamla müşerref olmaları için hiç çalışmamak gerek.Hiç böyle bir şey olabilir mi?

Ayetleri yorumlamak müctehidlein işidir.Herkes kendi rey ve hevasına göre ayetleri yorumlayamaz.Şimdi bunlar yapıldığı için ortalık toz duman.Bu konuda muteber tefsirleri okursanız Ali Eren'in ne demek istediğini anlarsınız.Ki kendisi sadece bir gazete yazarı değil,islami ilimler tahsil etmiş, ehli sünnet bir şahsiyettir.

Elmalı Tefsirinde A'raf Suresi 158.Ayet-i Kerime:
Ya Muhammed de ki; ey insanlar!
Ey nâs adı altında toplanmış olan bütün beşer cemaati, muhakkak ki ben size, sizin hepinize Allah'ın resulüyüm, yani diğer peygamberler gibi, yalnız kendi kavmime mahsus bir risalet ve şeriatle değil, genel peygamberlik ile hepinize, insanlara ve cinlere gönderilmiş peygamberim.
Tebliğ edeceğim ilâhî hükümler, sadece bir kavmin kurtuluş ve saadetine değil, hepinizin ve dolayısıyla bütün yaratılmışların iyiliğine ve yararınadır.
Ben öyle bir Allah'ın peygamberiyim ki, göklerin ve yerin mülkü ve hükümranlığı O'nundur. O'ndan başka ilâh yoktur, hakikatte ilâh ancak O'dur, O'ndan başkasına tapınmak batıldır, geçersizdir. Çünkü hem can verir, hem can alır. Hayat da O'nun elindedir, ölüm de. Diriye de O hakimdir, ölüye de. O'ndan başkasının hükmü yoktur. Bütün korku ve ümitlerin tek kaynağı olup tapılmaya ve ibadet edilmeye layık olan ancak O'dur. Şu halde Allah'a ve Allah'ın o ümmî nebisi olan peygamberine, yani Tevrat ve İncil'de yazılı olduğu gibi, ashab ve uyanlarına rahmet ve kesin kurtuluş vaad edilmiş bulunan Allah'a ve Allah'ın bütün kelimelerine, kelâmlarına, kitaplarına, âyetlerine ve mucizelerine iman eden yani davetini her türlü şüphe ve tereddütten uzak, tam bir inançla yapan resulüne iman ediniz ve ona can u gönülden uyunuz ki, hidayete erebilesiniz. Yazılmış olan o rahmet ve kurtuluş yolunu dosdoğru tutmuş olasınız. Artık yahudilerin, "Muhammed aleyhisselam kendi kavmi olan Arab'a gönderilmiş bir peygamberdir, İsrailoğulları'na ve diğer kavimlere gönderilmiş bir genel peygamber değildir, İncil'in de aslı yoktur, genel peygamber ancak Musa'dır, demeleri aslında Musa'yı tanımamaktır. Onların bu tutumları Tevrat'ı ve Allah'ın kelâmını tahrif ve tekzip etmekten ibaret bir zulüm ve ötedenberi huy edinegeldikleri bir haksızlıktan başka bir şey değildir.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Îmanın şartı üç değil ki...
« Yanıtla #5 : 30 Kasım 2010, 00:01:12 »
Teşekkürler
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Ynt: Îmanın şartı üç değil ki...
« Yanıtla #6 : 22 Aralık 2010, 23:59:35 »
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]