Gönderen Konu: ıslamıyette aklın ve naklın yerı  (Okunma sayısı 4715 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oruc_Reis

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 438
    • http://www.oranjehorizon.nl
ıslamıyette aklın ve naklın yerı
« : 13 Ekim 2006, 14:31:31 »

İslamiyette aklın ve naklin yeri
 
Yaklaşık iki asırdır bu konu tartışılır. Batılı felsefeciler ve Hıristiyan din adamları her fırsatta,”akıl” meselesini gündeme taşırlar. Geçenlerde Papa 16.Benediktus’un, Peygamber efendimizi ve dinimiz İslamiyeti hedef alan sözlerinde de yine bu konu dile getirildi. Bu konuşmasında Papa özetle, İslamiyetin bir şiddet dini olduğunu, Peygamber efendimizin dini şiddet ile yaydığını ve İslamiyette aklın yeri olmadığını iddia etti. Şimdi, kısaca aklın dinimizdeki yerini bildirelim.
İslamiyette aklın yeri yoktur, demek açık bir iftiradır. Çünkü, Kur’an-ı kerimde pek çok yerde, “Akletmez misiniz, aklınızı kullanmaz mısınız?” gibi ifadeler geçmektedir. Peygamber efendimizin de aklın önemini anlatan sayısız hadisi vardır. “Aklı olmayanın dini yoktur.” , “Kişi, ilmi ve aklı sayesinde kurtulur.”, “Akıllı kimse kurtuluşa ermiştir.” , “Akıl imandandır.” , hadis-i şerifleri bunlardan birkaçıdır.
Görüldüğü gibi dinimizde aklın çok önemli bir yeri var. Akıl göz gibidir. İslamiyet de ışık gibidir. Göz karanlıkta cisimleri göremez. Görmesi için ışık gerekir. Akıl, kendi başına dinin emir ve yasaklarını bilseydi, Peygamberlere, kitaplara âlimlere lüzum kalmazdı..
İslam bilgileri fen ve din bilgileri olmak üzere ikiye ayrılır. Din bilgileri, yalnız nakil ile yani vahiy ile anlaşılır. Bunların kaynağı, Kur’an-ı kerim ile hadis-i şeriflerdir. Ahıret bilgileri, ibadetlerin nasıl yapılacağı ve din bilgilerinin çoğu böyledir. Akıl bunlara eremez. Bu bilgilerde akıl ile nakil çatışırsa, nakle uyulur, aklın yanıldığı anlaşılır. Fen bilgilerinde ise, akıl ve tecrübe esas alınmıştır. Nakil ile fen bilgisinde çatışma olduğu zaman, akla uyulur. Yani nakil, tevil edilerek akla uygun olarak açıklanır.
Şimdi gelelim, Papa’nın niçin böyle bir konuşma yaptığı konusuna: Birincisi, Müslümanları şiddet yanlısı göstermek. İslam karşıtlığında birliği sağlamak, haçlı zihniyetini canlandırmak.
İkincisi, “akıl” konusunu ortaya atarak demek istiyor ki, “Biz nakli yani vahyi atıp, her şeyde aklı, felsefeyi esas aldık, dinde reform yaparak bu güce ulaştık. Siz de böyle yaparsanız, vahyi terk edip, sadece aklı esas alırsanız sizler de gelişirsiniz.”
Aslında bu söylediğine kendisi de inanmıyor. O da biliyor ki, Batı’nın gelişmişliği ile Hıristiyanlığın hiçbir ilgisi yok. İslam aleminin geri kalmasının da İslamiyetle bir ilgisi yok. Gelişmişlik, gelişmemişlik insanların çalışması ve yaşayışıyla ilgili bir mesele! Papa da bilir ki, asıl aklın yeri olmadığı din bugünkü Hıristiyanlıktır. Teslis, yani üçlü ilah inancı, her doğan masum yavrunun günahkar kabul edilmesi, para karşılığı günahların affedilmesi gibi daha nice akla, mantığa ters inaç var Hıristiyanlıkta.
İnanmadığı halde niçin söylüyor? Müslümanların dinlerini sorgulamasını istiyor. İKT, Ezher, Diyanet ve daha birçok dini kuruluş, şimdi bu konuda Papa’ya cevap hazırlığında. Cevapları da, nakle önem vermeyen Batı yanlısı ilahiyatçılar hazırlayacağından nakilden yana değil akıldan yana bir tavır sergilenecek. Bu cevaplar, tartışılacak, kafalar karıştırılacak, böylece Papa’nın istediği gibi, İslam aleminde vahy inancı sarsılacak, akılcılık ön plana çıkacak. Nihayet, Hıristiyanlıkta olduğu gibi, tarihselcilik öne çıkartılacak, din akla göre yeniden yorumlanacak, sorgulacak; ortaya İslamiyetle ilgisi olmayan fakat adı İslam olan bir din ortaya çıkacak. Batı’nın, Papa’nın da en büyük arzusu da bu zaten. (Yarın da, İslamın şiddet dini olduğu iftirasına değinelim inşaAllah)
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

Çevrimdışı Oruc_Reis

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 438
    • http://www.oranjehorizon.nl
ıslamıyette aklın ve naklın yerı
« Yanıtla #1 : 14 Ekim 2006, 14:48:35 »
Müslüman olmada zorlama yoktur
 
Dün, aklın ve naklin dinimizdeki yerinden kısaca bahsetmiştik. Papa’nın ezeli İslam düşmanlığını yansıtan konuşması bir bakıma faydalı da oldu, denebilir. Çünkü Müslümanların uyanmalarını, gerçeği görmelerini sağladı. Bundan önceki Papa 2. John Paul’un Müslümanlara sinsice yaklaşımları, İslam alemine yönelik sözde hoşgörü ve barış mesajları Vatikan’a, Papalığa karşı bir sempati uyandırmıştı. Hıristiyanlığın da hak din olduğu, mensuplarının Cennete gideceği iddiaları yayılmaya başlanmıştı. Çok şükür Diyanet’in, “Hak din sadece İslamiyettir, diğer dinler batıldır, geçerliliği kalmamıştır” açıklaması ve hutbelerde bu konuya geniş yer verilmesi Vatikan’ın bu sinsi oyunu bozdu.
Aslında bundan önceki Papa’nın İslam düşmanlığı şimdikinden daha fazlaydı. Müslümanların Hıristiyanlara karşı 14 asırlık bakışını, inancını değiştirmek, böylece İslamiyeti içerden yıkmak için dostmuş gibi göründü. Yeni Papa’nın son çıkışı ile, “Küfür tek millettir” hadis-i şerifinin hükmü bir defa daha tecelli etti. Müslüman alemi, Hıristiyanlaların Müslümanlara bakışında değişiklik olmadığını, düşmanlıkta azalma değil artma olduğunu, bunlardan dost olamayacağını açıkca anladı. İmanın alameti olan “Hubbi fillah ve Bugd-ı fillah” inancını tazeledi.
Dün, bugün için, İslamiyette zorlamanın, şiddetin olmadığından bahsedeceğiz, demiştik. İslamiyette şiddet, zorla Müslüman yapma olsaydı, bugün Ortadoğdu’da, Anadolu’da, Balkanlar’da hiçbir gayrimüslimin olmaması lazım gelirdi. Müslümanlar, geçmişte bu bölgelerde bunu yapacak güçteydiler, hiçbir devlet gücü buna mani olamazdı. Buna rağmen, bunlara din değiştirmeleri için zorlama yapılmadı, sadece İslamiyet tebliğ edildi, Müslüman olan oldu, olmayan korkusuzca dinini yaşamaya devam etti.
Buna karşılık Hırisityanlar ne yaptı? Avrapa’ya insanlığı, Medeniyeti getiren ve İspanyada 800 yıl hüküm süren Endülüs devletini yıkıp, Müslüman olan halkı Hıristiyan olmaya zorladılar, kabul etmeyenleri bir kişi kalmayana kadar katlettiler. Müslümanlıktan iz bırakmadılar. Sadece Müslümanları değil, Yahudileri hatta farklı mezhepten olan dindaşlarını bile hunharca katlettiler.
Sadece Endülüs mü ne gezer? Haçlı seferlerinde, İstanbul’da yüz binlerce Ortodoks Hıristiyanı, Kudüs’te yüz binlerce Müslümanı ve Hıristiyan’ı kılıçtan geçiren onlardı. Roma meydanında insanları diri diri yakan da onlardı. Bunların hepsinin arkasında da Vatikan vardı.
Müslümanlar arasındaki Hıristiyanlar ise, Peygamber efendimiz zamanından beri her devirde, devlete baş kaldırmadıkça, Müslümanlar arasında rahat ve huzur içinde yaşamışlar, Müslümanlar her zaman onların hakkını hukuku korumuş, hatta gayrimüslimin hakkı Müslüman hakkından daha önemli tutulmuştur. Bunun sayısız örnekleri vardır.
Mesela, Belgrad’ın fethinde Şeyhülislam, yerli halka zarar verilmemesi için padişahın karşısına dikilmiş ve halka verilecek zararın hesabını Allaha veremeyeceğini, halkın kendisine Allahın emaneti olarak verildiğini söyleyerek padişahtan askerin halka zarar vermesine mani olmasını istemiştir.
Bursa müzesi arşivinde ise ikiyüz sene öncesine ait bir mahkeme kaydında şöyle ibretli bir hadise anlatılıyor: Altıparmak’ta bir Yahudinin arsasına câmi yapılıyor. İş mahkemeye düşüyor. Arsanın Yahûdiye ait olduğu anlaşılınca mahkeme, câminin yıkılmasına, arsanın Yahûdîlere verilmesine karâr veriyor.
Adâlete bakınız! Bütün bunlar, gerçek ahlâkın, yüksek ahlâkın eseridir. Bu yüksek ahlâkın kaynağı da Resûlullah efendimizdir.
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
ıslamıyette aklın ve naklın yerı
« Yanıtla #2 : 15 Ekim 2006, 05:35:47 »
çok güzel konulara değiinmişsiniz ellerinize sağlık