‘O’ mübarek bir şahsiyetti
O, mazlumlara hami, zalimlere şedid, suçlulara tavizsiz bir hakimdi, O, sevgisi, merhameti, affı, tevazuu ile fiilen örnekler vermiş bir ahlâkıyatçı ve bir fazilet şelâlesiydi, O, insanlığın bütün yoksulları ve muzdariplerine örnek olmak için son derece sade bir hayat yaşamış, devlet başkanı iken hurma lifinden mamul bir yatakta yatmış, yamalı elbise giymiş, arka arkaya karnını iki defa buğday ekmeği ile doyurmamış, fakat tebliğ ettiği dinin içtimai adalet ilkelerini başarıyla tatbik ve ikamet etmiş bir önder Peygamber’di. Öz ifadeyle O, Allah’ın terbiye ettiği ve pek güzel yetiştirdiği seçkin bir kuldu. Görülüyor ki O, yalnız tebliğ etmedi. Hayatın içinde yaşadı. Yaşayışıyla İslâm dinini tebliğ ve tefsir etti ve böylece bütün bir beşer için, izinden gidildikçe büyük bir önder oldu.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.): “Ve sen, elbette yüce bir ahlâk üzeresin” 12ayet-i kerimesinde de belirtildiği gibi üstün bir ahlâk sahibi idi. Onu Yüce Mevlâ terbiye ettiği için bir insanda düşünülebilen güzel huyların hepsi onda toplanmıştı. Ahlâkının güzelliğine düşmanları bile hayrandı. Daha gençliğinde halk arasında “el-Emîn = inanılır, güvenilir” kimse olarak tanınmıştı.
Peygamber Efendimiz ahlâkın en güzeline ve en üstününe sahip olmasına rağmen her fırsatta Cenâb-ı Hakk’a iltica eder ve, “Ya Rab! Benim suretimi, şeklimi güzel yarattığın gibi ahlâkımı da güzelleştir. Ya Rab, beni ahlâkın bayağılıklarından uzak tut. Ya Rab, beni ahlâkın en güzeline eriştir. Ahlâkın en güzeline beni eriştirecek ancak Sensin. Kötü ahlâkı benden uzak tut. Zira ahlâkın kötülerinden beni uzak tutacak ancak Sensin” diye, dua buyururlardı. Cenâb-ı Hak da Resulünü ahlâkın en güzeline ve en büyüğüne sahip kılmıştı. Hiç şüphe yok ki Hz. Peygamber’in ahlâkı Kur’ân-ı Kerîm’in emir ve tavsiyelerini yaşamaktan ibaretti. Nitekim Sa’d b. Hişam (RA) diyor ki: Hz. Aişe (RA)’ya:
- Ey Mü’minlerin annesi! Bana, Resûlullah (SallAllahü Aleyhi ve Sellem)’in ahlâkını anlat! dedim. Âişe:
- Sen, Kur’ân okuyorsun değil mi? dedi.
- Evet okuyorum! dedim.
- İşte Nebiyyullah (SallAllahü Aleyhi ve Sellem)’ın ahlâkı Kur’ân idi, dedi. (Müslim, Müsafirun: 139)
‘O’ mübarek bir şahsiyetti. Peygamberimiz (S.A.V.)’in sözleri, fiil ve hareketleri çok manalı ve akıllıcaydı. Sözü özüne uygundu. Hiç kimse ile alay etmez ve kimsenin dedikodusunu yapmazdı. Kimseye küsmez, küskünleri barıştırır, faydası olmayan boş şeylerden, kötülüklere iyilikle karşılık verir, istikametten ayrılmaz, herkesle iyi geçinir, çocukları çok sever, aile efradıyla iyi geçinir ve icabında onlara ev işlerinde yardım ederdi. Hayatı baştan sona gayet muntazam ve nezih geçmiştir. Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterir; yetimlere, dul kadınlara ve ihtiyacı olanlara çok acır ve onlara elinden gelen yardımı yapardı. Komşu hakkını, kadınların hukukunu gözetir, hayvanların hukukuna da çok dikkat ederdi. Çok cömert, misafirperver, adil, tatlı dilli, güler yüzlü idi. Hiç kimseye kötü söylemez, kötü muamele yapmaz, herkesi dinler, hiç kimsenin sözünü kesmez, insanların gizli hallerini ve kusurlarını araştırmaz, daima haklıyı tutar, hizmetçilerini hoş tutar, onlara kendi giydiğinden ve yediğinden giydirir ve yedirirdi. Kimsenin kabahatini yüzüne vurmazdı. Verdiği sözü muhakkak yerine getirirdi. Çalışmayı sever, tembellikten nefret eder, ümmetini daima ilme, fenne, sanata, ticaret ve ziraate teşvik ederdi. Kendisi için hoş görmediğini başkaları için de hoş görmezdi.