Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1016754 defa)

0 Üye ve 10 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Îtikâf / Oruç Hakkında Meseleler
« Yanıtla #600 : 02 Ağustos 2012, 10:57:26 »


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan’ın son on gününde itikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah’tan sonra zevceleri (mü’minlerin anneleri) itikaf ettiler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



02
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 14 Ramazan 1433 - Rûmî: 20 Temmuz 1428

Birinci Cihan Harbi'nde Seferberlik İlanı (1914) • Irak'ın Kuveyt'i İşgali (1990)



Îtikâf

Îtikâf, cemâatle namaz kılınan bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde îtikâf niyetiyle bir müddet kalmaktan ibârettir.

Îtikâf, vâcip, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üç kısımdır.

Adanan îtikâf, vâciptir.

Ramazân-ı Şerîf'in son on gününde yapılan bir îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir.

Başka zamanda ibâdet ve tâat maksadıyla bir mescitte bir müddet yapılan îtikâf da müstehabdır.

Îtikâfın şartları:
Îtikâfa girecek kimse; müslüman ve akıllı olmalı, cünüplükten, hayız ve nifastan temiz bulunmalı, îtikâfa niyet etmiş olmalıdır. Îtikâf, bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde yapılmalıdır. Vâcip olan bir îtikâfta oruçlu bulunmalıdır.

Kadınlar için kendi evlerinde mescit olarak kullandıkları yerler, birer mescit hükmündedir.

Îtikâflının mescitten özrü olmadan çıkması veya hanımı ile münâsebette bulunması îtikâfını bozar.

Îtikâflının dînî, beşerî veya zarûrî bir ihtiyaçtan dolayı mescitten dışarı çıkması îtikâfı bozmaz: Cuma namazını kılmak için en yakın bir câmiye gitmesi gibi.

Oruç Hakkında Meseleler

• Kaza orucuna geceden niyyet edilir. Fakat bir kimse kaza orucuna imsakdan; sabah vaktinin girmesinden sonra niyet etse bu oruç, kaza olmayıp bir nafile olmuş olur. Binaenaleyh bunu bozacak olsa ayrıca kazası lâzım gelir.
• Kazaya kalmış orucu bulunan kimse, bunu kaza etmeden tekrar Ramazan-ı Şerîf’e yetişince önce Ramazan orucunu tutar. Kaza orucunu daha sonra tutar. Çünkü kaza için zaman müsaittir.

Şafiîlere göre bir Ramazan’a mahsus kaza orucunu diğer Ramazan gelmeden tutmak lâzımdır. Tutulmadan ikinci bir Ramazan-ı Şerif gelince hem kaza, hem de her gün için bir fidye lâzım gelir.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kadir Gecesi'ni Aramak / Sadaka Mü'minin Gölgesidir
« Yanıtla #601 : 03 Ağustos 2012, 12:42:46 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı. Bu ayda bin aydan hayırlı bir gece (Kadir Gecesi) vardır. O geceden mahrum kılınan kimse, bütün hayırlardan mahrum kılınmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



03
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 15 Ramazan 1433 - Rûmî: 21 Temmuz 1428

Estergon Kalesi'nin Fethi (1545)



Kadir Gecesi'ni Aramak

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri, Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerîf’in giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir:

• Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.
• Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece.
• Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.
• Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.
• Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.
• Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.
• Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.


İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi’yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır.

Birçok evliya bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.

Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü’minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.

Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allâh’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minler afv-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Netîce olarak Ramazân-ı Şerîf hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazân-ı Şerîf’in ikinci yarısında iki adet cumartesi vardır. Bunlardan gecesi tek sayıya isabet eden, Kadir Gecesi’dir.

Sadaka Mü'minin Gölgesidir

Muhaddis İbn-i Huzeyme (rh.) şöyle nakletti: Tâbiînden Mersed (rh.) Mısır halkının mescide ilk gideni idi. Onu mescide yanında sadaka olmadan girdiğini hiç görmedim. Bu, ya para, ya ekmek ya da buğday olurdu. Hatta bir gün elinde soğan taşıdığını gördüm. Ona: “Ey hayırlı kimse, bu elbiseni kirletir.” dedim.

“Ey İbn-i Ebî Habîb, evde sadaka verecek soğandan başka bir şey bulamadım. Ashâb-ı Kirâm’dan bir zât bana Resûlullâh’ın şöyle buyurduğunu nakletti:
“Kıyâmet gününde mü’minin gölgeliği sadakasıdır.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kur'ân-ı Kerim'e Bakmak / Yemek Tarifi: Tas Kebabı (5 Kişilik)
« Yanıtla #602 : 04 Ağustos 2012, 16:31:51 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kur’ân-ı Kerîm’i yüzüne okumanın, ezbere okuyana karşı fazileti, farzın nafileye karşı fazileti gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)



04
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 16 Ramazan 1433 - Rûmî: 22 Temmuz 1428

Beylerbeyi Ramazan Paşa'nın Portekizlere Karşı Vâdi's-Seyl (Fas) Zaferi (1578) • İngiltere'nin Almanya'ya Harp İlanı (1914)



Kur'ân-ı Kerim'e Bakmak

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) “Göze, ibadetten nasibini verin.” buyurdular.
“Onun ibadetten nasibi nedir?” diye soruldu.

Resûlullah (s.a.v): “Gözün ibadetten nasibi Mushaf'a (Kur’ân-ı Kerîm’e) bakmaktır.” buyurdular.

Bir başka hadîs-i şerîflerinde Resûlullah (s.a.v) Cebrâil’e (a.s), gözünde bir ağrıdan şikâyet etti. Cebrail (a.s) ona ‘Mushafa bak’ dedi.”

Bir hadîs-i şerîfte: “Kim Mushaf’a bakarak her gün iki yüz âyet okursa kabrinin çevresindeki yedi kabre şefaat edilir.” buyuruldu.

Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: "Kur'an-ı Kerim’e bakarak okuyanın diğerlerine üstünlüğü, farzın nâfileye üstünlüğü gibidir."

Bir adam Resûlullah’a (s.a.v) boğazındaki ağrıdan şikâyette bulundu. Resûlullah (s.a.v) ona Kur’ân-ı Kerîm okumasını tavsiye etti.


Yemek Tarifi: Tas Kebabı (5 Kişilik)

Malzemeler:

Yarım kg et, 1 yemek kaşığı salça, yarım çay bardağı sıvı yağ, 3 adet (orta boy) patates, 3 adet (orta boy) soğan, 3 adet domates, 3 adet yeşilbiber, 1 çay kaşığı karabiber, 2 çay kaşığı tuz.

Hazırlık:

Kuşbaşı doğranmış et, suyunu çekene kadar pişirilip, yağ ve yemeklik doğranmış soğan ilave edilir. Bir miktar kavrulduktan sonra salçası eklenip kavurmaya devam edilir ve yeterince su eklenir.

Su kaynadıktan sonra ateşi kısılıp kapağı kapalı bir şekilde pişmeye bırakılır. Pişince kuşbaşı doğranmış patates, domates ve biber eklenir. Tuz ve karabiberi atıldıktan sonra son kontrolü yapılarak ocaktan alınır. 160 derece fırında 15 dakika daha pişirilir. Üzerine tercihen, ince kıyım maydanoz ilave edilir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yemek Âdâbından
« Yanıtla #603 : 05 Ağustos 2012, 14:03:58 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, kulunun bir şey yiyip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden veya bir şey içip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden râzı olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



05
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 17 Ramazan 1433 - Rûmî: 23 Temmuz 1428

Turgut Reis'in Ponza Zaferi (1552) • Fransızların Cezayir'de Katliamı (45 bin insan katledildi) (1945)


Yemek Âdâbından

Yemeğe Besmele ile başlanır. Unutulursa “Bismillâhi evvelehû ve âhırahû” denir. Yemeğe tuz ile başlayıp yine tuz ile bitirmek sünnettir. Hadîs-i Şerîf'de “Ya Ali! Yemeğine tuzla başla ve yine tuzla bitir. Gerçekten tuz, yetmiş derde devadır.” buyuruldu.

Yemeği, kırıntıların üzerine toplanacağı bir sergi üzerinde yer. Lokmayı ufak alır ve güzelce çiğner.

Sağ eliyle yer, sağ eliyle içer. Hadîs-i şerîfte: “Sizden biriniz sağ eliyle yesin, sağıyla içsin, sağıyla alsın, sağıyla versin. Muhakkak ki şeytan sol eliyle yer, soluyla içer, soluyla alır ve soluyla verir.” buyuruldu.

Tek bir tabakta yenildiğinde yemeğin ortasından değil, kenarlarından ve önünden yer.

Önüne gelen yemeği ayıplamaz.

Elindeki lokma düştüğü zaman onu alıp yer.

Yemeğinden artık bırakmaz, tabağındakileri bitirir. Zira bereketin yemeğin neresinde olduğunu bilemez.

Yemeğe ve su içtiği kabın içine üflemez.

Sofrada sirke ve bir cins yeşilliğin bulunması da sünnettir. Sofrada yeşillik bulunduğu zaman melekler hâzır bulunur.

Acıkmadan yemez ve doymadan önce kalkar. Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “İnsanoğlu, karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır.” buyurdular.

Yemeği bitirdiği zaman Allâhü Teâlâ’ya hamd eder. Resûlullâh Efendimiz’den naklolunan yemek duâlarından okur.

Yemekten önce ve sonra elleri yıkar. Dişleri arasında kalanları temizler. Hadîs-i şerîfte “Dişlerinizin arasında kalanları temizleyiniz. Çünkü o temizliktir. Temizlik sahibini imana götürür. İman ise sahibiyle birlikte cennettedir.” buyuruldu.

Dişlerini temizlerken dişlerden kürdana gelen artıkları yemez, atar. Fakat dişinden ve damaklarından diliyle aldığını yutabilir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İhlâs
« Yanıtla #604 : 06 Ağustos 2012, 13:01:35 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her sabah ve akşam üç defa ‘Bismillâhillezî lâ yedurru maa’smihî şey’un fi’l-ardı velâ fi’s-semâ’, vehüve’s-semîu’l-alîm’ duâsını okuyan bir kula hiçbir şey zarar vermez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



06
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 18 Ramazan 1433 - Rûmî: 24 Temmuz 1428

Magosa'nın Fethi (1571) • İlk Atom Bombasının Hiroşima'ya Atılması (1945)


İhlâs

İhlâs, herhangi bir işi güzel bir niyetle saf bir kalb ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamaktır. Buna “Hulûs” da denir.

Yapılan vazîfelerin kıymetleri ihlâsa göre artar. Zıddı riyâ olup bir vazîfeyi sırf gösteriş veya maddi bir menfaat için yapmaktır. Riyakar adamın yaptığı amelin mükafatını Cenab-ı Hak’tan dilemeğe yüzü olmaz.

Hadîs-i şerîfte “Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ sırf kendisi için ve kendisinin rızası istenilerek yapılan amelden başkasını kabûl etmez.” buyurulmuştur.

İlim tohum, amel ondan bitendir. Suyu ise ihlâstır. Muhakkak Allâh’ın kulları vardır ki hayırlı bir ameli gördüklerinde hemen onu öğrenirler. Öğrendikten sonra işlerler. İşlediklerinde de ihlâslı olurlar. İhlâslı olmaları bütün hayır kapılarını onlara açar.

İmâm-ı Gazâli (rh.) nakletti:

Âbidlerden bir zât şöyle hikâye etti: “Deniz yoluyla cihâda çıkmıştım. Bir yerde bazı satıcılar geldi. Ben orada gazada kullanmak niyeti ile hayvanım için bir yem torbası satın aldım. Sonra başka bir şehre geldiğimde onun daha pahalı olduğunu görüp sattım ve kar ettim.

O gece rüyamda gördüm ki semâdan iki kişi inmiş. Biri diğerine gazileri yaz, diye emretti. Yazarken ona “Şu gezmeye çıkmıştır, şu riyakârdır, şu tüccârdır, şu Allâh yolundadır." diye yazdırırdı.

Sonra bana baktı ve “Şunu da tüccardan yaz.” dedi. Ben hemen “Allâh Allâh, şu işe bak. Biliniz ki ben ticâret için çıkmadım, yanımda ticâret eşyası da yoktur.

Ben ancak Allâh yolunda gaza niyeti ile çıktım.” dedim. Bana “Ey ihtiyar, sen dün kâr etmek isteyerek bir yem torbası satın almıştın.” dedi. Ben ağlayarak

“Beni tüccardan yazmayınız.” dedim.

Yanındaki ona baktı ve “Ne dersin?” diye sordu. O da “Şöyle yaz ki, fülan zat gazi olarak çıktı, ancak yolda kar etmek üzere bir yem torbası satın aldı. Allâhü Teâlâ onun hakkında hükmünü verir.” dedi. ."



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #605 : 07 Ağustos 2012, 14:06:10 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse dünyada iken tanıdığı birinin kabrine uğrar ve ona selâm verirse, kabirdeki kimse onu tanır ve selâmını alır.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dımaşk)



07
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 19 Ramazan 1433 - Rûmî: 25 Temmuz 1428

Kıbrıs Fâtihi Lala Mehmed Paşa'nın Vefatı (1580)


Ecel Yaklaşınca

Kulun ölümü yaklaşınca dört melek yanına gelir. Birincisi, “Selâm sana ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, yeryüzünün doğusunu batısını altını üstüne getirdim, atabileceğin bir adımlık yer bulamadım.” der.

İkinci melek, “Selâmün aleyke ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, dünyadaki bütün ırmakları dolaştım, sana nasip olacak bir yudum su göremedim.” der.

Üçüncü melek, “Selâmün aleyke ey Allâhü Teâlâ'nın kulu, yeryüzünün doğusunu batısını karış karış dolaştım ama sana nasip olacak bir lokma göremedim.” der.

Nihayet dördüncü melek gelir ve “Selâmun aleyke ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, yeryüzünün doğusunu batısını gezdim, dolaştım ama alınması sana nasip olacak bir nefes göremedim.” der.

“YARIM HURMA İLE DE OLSA ATEŞDEN KORUN”

Adiyy bin Hâtim (r.a.) anlatıyor: Bir akşam Resûlullah’ın (s.a.v.) huzurunda idim. Bir topluluk geldi, üzerlerinde yün elbise vardı. Resûlullah kalktı, namaz kıldı, sonra onları teşvik ederek şöyle buyurdular:

Velev bir ölçek, velev yarım ölçek, velev bir tutam, velev bir tutam parçası olsun bununla her biriniz yüzünü cehennem hararetinden korusun. Hatta bir hurma tanesi, velev yarım hurma tanesi olsun.

Her biriniz Allâh'a varacak, Allâhü Teâlâ da ona şöyle söyleyecektir:

‘Ben size göz kulak vermedim mi?’
‘Evet verdin’ diyecek.

‘Mal ve evlâd vermedim mi?’ ‘Evet verdin’
diyecek.

O zaman Allâhü Teâlâ, ‘O halde, hani sen kendin için önceden ne hazırlık gördün?’ buyuracak.”

İnsan işte o vakit önüne, arkasına, sağına, soluna bakar da cehennemin hararetinden yüzünü koruyacak hiçbir şey bulamaz.

Her biriniz yüzünü velev yarım hurma ile olsun ateşten korusun. Bunu bulamazsa velev kelime-i tayyibe ile -tatlı sözle- olsun. Çünkü ben artık sizin hakkınızda fakirlikten korkmam. Zira Allâhü Teâlâ size verecek ve yardım edecektir.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İbn-i Mes'ûd’un (R.A.) Kur'ân-ı Kerîm Okuyuşu
« Yanıtla #606 : 08 Ağustos 2012, 11:28:34 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Nefsim kudretinde bulunan Allâh’a yemîn ederim ki, kıyâmet günü İbn-i Mes'ûd’un ayakları mîzanda Uhud dağından daha ağır olacaktır.” (Hadîs-i şerîf, Müsned-i Ahmed)



08
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 20 Ramazan 1433 - Rûmî: 26 Temmuz 1428

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1648) • Bitlis'in Kurtuluşu (1918)


İbn-i Mes'ûd’un (R.A.) Kur'ân-ı Kerîm Okuyuşu

Hz. Ömer’e (r.a.) bir adam gelip; “Ben, hâfızasından mushaflar yazan zâtın yanından geliyorum!” deyince, Hz. Ömer (r.a.); “Yazıklar olsun sana! Bak ne söylüyorsun?!” dedi ve adama kızdı. Adam;
– Ben, yalan söylemiyorum! dedi.

Hz. Ömer (r.a.), ona;
– Kimmiş o zât? diye sordu.

Adam;
– Abdullah bin Mes'ûd'dur! dedi.

Hz. Ömer:
– Ben, bu işe ondan daha lâyık bir kimse bilmiyorum. Bak, sana Abdullah'ı anlatayım: Biz bir gece, Ebû Bekr’in evinde idik. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e âit bir işi konuştuktan sonra dışarı çıktık. Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.), benimle Ebû Bekir (r.a.)’in arasında idi. Mescide vardığımız zaman, bir zat namazda Kur’ân-ı Kerîm okuyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) durdu. Onu dinlemeye başladı.

Ben; ‘Yâ Resûlallâh! Gece namazını kılayım mı?’ diye sordum. Eliyle beni sıkarak; ‘Sus!’ dedi.

O zât, kırâatini bitirdi. Rükû' ve secde ettikten sonra oturdu. Duâ ve istiğfar etti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bana;

– Haydi, soracağını sor! buyurdu.

Sonra da;
– Kur'ân’ı, indiği gibi tâzeliğiyle okumak isteyen, İbn-i Ümmü Abd’in (İbn-i Mes'ûd’un) okuduğu gibi okusun! buyurdu. Sabah olunca, müjdelemek için erkenden Abdullah b. Mes’ûd’un yanına vardım.

Bana;
– Ebû Bekir seni geçti. O senden önce davrandı! dedi.

İbn-i Mes’ûd (r.a.) buyurdu ki: “Resûlullâh (s.a.v.), birgün; ‘Bana Kur'ân oku!’ buyurdu. “Yâ Resûlallâh! Kur’ân sana nâzil oldu. Ben Kur’ân’ı sana nasıl okuyabilirim?” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Ben, Kur’ân’ı, başkalarından dinlemekten hoşlanırım.” buyurdu.

Bunun üzerine kendisine Nisâ Sûresi’ni okumaya başladım. Nisâ Sûresi’nin “Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz, seni de, onların üzerine şâhit olarak diktiğimiz zaman, onların hâlleri nice olur?” meâlindeki 41. âyete gelince, “Yetişir!” buyurdu.

Rasûlullâh'ın (s.a.v.) yüzüne baktığım zaman, gözlerinden yaşlar akıyordu!


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tûlu(Uzun) Emel / İblise Göre İnsanlar
« Yanıtla #607 : 09 Ağustos 2012, 10:49:22 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İyi bir komşu, süratli ve rahat bir binek, geniş bir ev kişinin saâdet vesîlesindendir.”
(Hadisi şerif, Müsned-i Ahmed)



09
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 21 Ramazan 1433 - Rûmî: 27 Temmuz 1428

Çanakkale'de Birinci Anafartalar Zaferi (1915) • Nagazaki'ye Atom Bombasının Atılması (1945)


Tûlu(Uzun) Emel

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Ashabına “Hanginiz cennete girmek ister.” diye sordular. Ashab-ı Kirâmın “Hepimiz, ey Allâhü Teâlâ’nın Resûlü” cevabını vermeleri üzerine de şöyle buyurmuştur:

“Emellerinizi kısa tutun, sürekli ölümü hatırlayın ve Allâhü Teâlâ’dan hakkıyla hayâ edin.”

Sahabe-i Kiram “Biz Allâhü Teâlâ’dan hayâ ediyoruz.” deyince Resûlullah (s.a.v) “Hayır, bunu kastetmiyorum. Allâhü Teâlâ’dan hayâ etmek isteyen, başını ve hafızasındakini, karnını ve karnında taşıdığını gözetsin, ölümü sık sık hatırlasın. Âhireti isteyen dünyanın süsünü terk etsin. Kim bunları yaparsa Allâhü Teâlâ’dan hakkıyla hayâ etmiş olur.” buyurdu.

Resûlullah (s.a.v)’in duâlarından biri(nin manası) şudur: “Allâh’ım! Âhiret hayrına mâni olan günahtan, ölümün hayrına mani olan hayattan ve hayırlı amel işlemeye mani olan emelden sana sığınırım.”

Hz. Ali şöyle demiştir: “Dikkat edin, uzun emel âhireti unutturur.”

Dâvûd-u Tâi “Kimin emeli uzun olursa ameli de kötü olur.” demiştir.


İblise Göre İnsanlar

Yahya (a.s.) bir gün İblis -aleyhi’l-la’ne- yi gördü. Yahya (a.s.) ona “Sizin yanınızda insanlar kaç sınıftır?” diye sordu. İblis dedi ki:

Onlardan bir sınıf vardır ki senin gibi günah işlemekten masumdurlar. Biz onlara hiçbir şey yapamayız.

Bir sınıf var ki onlar bizim elimizde, sizin çocuklarınızın elindeki top gibidir. Biz onlarla baş ederiz.

Bir sınıf daha vardır ki bu bizim için en şiddetli olandır. Biz onlardan birine yönelip tam istediğimizi elde edecekken hemen o (işlediği günahtan dolayı tevbe ve) istiğfara koşar, ondan elde edeceğimiz şeyi bozar. Biz ondan asla ümitsizliğe düşmeyiz, ama istediğimizi de elde edemeyiz.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #608 : 10 Ağustos 2012, 12:30:48 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâh’ın hükmüne râzı olmaz ve Allâh’ın kaderine de inanmazsa, Allâh’tan başka ilâh arasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr)



10
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 22 Ramazan 1433 - Rûmî: 28 Temmuz 1428

Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav)'nin Osmanlı'ya Sığınması (1914) • Sevr Andlaşması (1920)


Allahü Teâlâ'nın Rızası

Rıza derece olarak sabırdan daha üstündür. Çünkü rıza gösteren aynı zamanda sabretmiş olur. Aksi ise düşünülemez.

Nitekim Allâhü Teâlâ (Tevbe sûresi, 72. âyette) -meâlen-: “Allâhü Teâlâ’nın rızası ise bunların hepsinden daha büyüktür.” buyurmuştur. Aynı şekilde kulun Rabbin’den razı olması her türlü itaat ve ibadetten daha büyüktür.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ashab-ı Kiram’dan bir cemaate, “Siz kimsiniz?” diye sordular, onlar da “Mü’minleriz.” cevabını verdiler. Resûlullah (s.a.v.) “İmanınızın alameti nedir?” diye buyurunca “Sıkıntılara sabreder, bolluğa şükreder ve bize takdir edilene rıza gösteririz.” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) “Kâbe’nin Rabb’ine yemin ederim ki siz mü’minsiniz.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuştur: “Allâhü Teâlâ bir kulunu severse onu sıkıntılarla imtihan eder. Sabrederse onu seçer. Rıza gösterirse daha fazla kıymet verir.”

İbn-i Mesud (r.a) şöyle buyurdu: “Olan bir şey için ‘Keşke olmasaydı!’ veya olmayan bir şey için ‘Keşke olsaydı!’ demektense ağzıma taş doldurmayı tercih ederim.”

Mûsâ (a.s.) “Yâ Rabbi! Bana seni razı edecek bir iş göster de yapayım.” der. Allâhü Teâlâ ona şöyle vahyeder: “Benim senden razı olmam, benim takdir ettiğime senin rıza göstermendedir.”

Allâhü Teâlâ kullarına hem dünyada hem âhirette güzellik istemelerini öğretiyor ve Bakara Sûresi’nin 201. âyetinde buyuruyorlar ki: “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki ‘Ey Rabbimiz, bize hem dünyada güzellik, hem âhirette güzellik ver ve bizi ateş azabından koru’ der, böyle duâ eder.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #609 : 11 Ağustos 2012, 17:56:52 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Helâl kazanmak farz(namaz)lardan sonra farzdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)



11
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 23 Ramazan 1433 - Rûmî: 29 Temmuz 1428

Fâtih Sultan Mehmed Han'ın Otlukbeli Zaferi (1473) • Otranto'nun Fethi (1480) • Türksat 1B'nin Uzaya Fırlatılması (1994)


Kazancın Hayırlısı

Bir adam Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) gelerek sadaka istedi. Resûlullâh (s.a.v.): “Evinde hiçbir şeyin yok mu?” dedi.
Adam: “Evet, bir tarafıyla örtünüp bir kısmını da altımıza serdiğimiz yünden bir yaygı ve bir de su içmek için kullandığımız bir kap var.” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Onları bana getir.” buyurdu.
Adam getirince onları eline alarak: “Bunları kim satın alacak?” buyurdu.
Bir adam: “Ben bir dirheme alırım.” dedi.

Resûlullâh (s.a.v.) iki veya üç defa: “Bir dirhemden fazla veren yok mu?” diye buyurunca başka biri: “Ben onları iki dirheme alırım.” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) onları o adama verdi, iki dirhemi de alarak isteyene verdi ve: “Bir dirhemiyle yiyecek al, çocuklarına ver. Bir dirhemiyle de bir balta al, bana getir.” buyurdu.

Adam baltayı getirince Resûlullâh (s.a.v.) kendi eliyle sap taktı, sonra: “Git, odun topla ve sat. Seni onbeş gün görmeyeyim.” buyurdu. Adam Resûlullâh’ın buyurduğu üzere yaptı. Onbeş gün sonra döndüğünde on dirhem kazanmıştı. Bir kısmıyla giyecek, bir kısmıyla da yiyecek satın aldı. Resûlullâh Efendimiz: “Bu, senin için kıyâmet gününde yüzünde bir leke ile mahşere gelmekten daha iyidir. Yalnız üç kişi sadaka isteyebilir: Çok muhtaç olan, çok borçlanmış olan, akrabasından biri adına diyet vermesi gereken. buyurdular.

Sen Onları Ziyaret Et

Bir adam Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e geldi ve “Benim akrabalarım var. Ben onları ziyaret ediyorum, fakat onlar beni ziyaret etmiyorlar. Ben onları affediyorum fakat onlar bana zulmediyorlar. Ben onlara iyilik ediyor, ihsanda bulunuyorum fakat onlar bana kötülük ediyorlar. Ben de onlara yaptıkları gibi muamele edeyim mi?” diye sordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Hayır. Sen öyle yapma. Onların hepsi seni terk etseler bile sen fazilet sahibi ol ve onları ziyaret et. Sen böyle yaptığın müddetçe Allâhü Teâlâ tarafından bir yardımcı seninle beraber olacaktır.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in Sünnetine Uymak
« Yanıtla #610 : 12 Ağustos 2012, 15:15:58 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halifelerin sünnetlerine sarılınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)



12
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 24 Ramazan 1433 - Rûmî: 30 Temmuz 1428

Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınırdışı Etmesi (1950)


Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in Sünnetine Uymak

Allâhü Teâlâ (Habîbim Ahmed) de ki, ‘Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün. Allah Gafûr (çok bağışlayan)’dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 31) buyurmuştur.

Bundan anlaşılıyor ki Allâhü Teâlâ’yı sevmek ve rızâsına kavuşmak ancak Resûlullâh Efendimiz'e tâbî olup emirlerine itaat etmekle olur. Kim Resûlullâh Efendimiz’e tâbi olmadan Allâhü Teâlâ’yı severim derse bu kimse yalancıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ey benim Ashâbım ve ümmetim! Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halîfelerin sünnetlerine yapışınız. Benden ve ashabımdan sonra ihdâs (ibadettir diye sonradan icad) olunan şeylerden sakınınız. Sonradan ihdâs olunan şeyler bid'attır. Ve her bid'at dalâlettir, sapıklıktır. Ve her dalâlet (e sapan) cehennemdedir.

“Kim (Kur’ân-ı Kerîm’e ve) benim sünnetime sarılır, manalarını anlayıp ezberler (ve amel ederse) kıyâmet gününde Kur’ân(ın amelini işleyenler) ile beraber gelir.
Kim de Kur’ân-ı Kerîm ve sünnetimle amel etmezse, dünyada ve âhirette helâk ve hüsrandadır.
Ümmetim Allâhü Teâlâ tarafından benim kelâmımı ve emrimi alıp amel etmek ve sünnetime tâbi olmakla emrolundular. Ve kim de benim sünnetime razı olursa Kur’ân-ı Kerîm’e razı olmuştur.


“Kim bana tâbi olup uyarsa o bendendir, kim de sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.

“Allâhü Teâlâ, kulunu benim sünnetime sarılıp amel etmesi sebebiyle cennete girdirir.

“Ümmetimin fesâda uğradığı zaman sünnetim ile amel eden kimseye yüz şehit sevâbı vardır.”

“Benim sünnetimi ihyâ edip amel eden, beni ihyâ etmiştir. Beni ihyâ eden, cennette benimle beraberdir.”


Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyelerine sarılıp amel etmek büyük bir nimet olup ona sarılmak lâzımdır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kadir Gecesi'nin Fâzileti / Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?
« Yanıtla #611 : 13 Ağustos 2012, 10:25:07 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe Vâlidemiz (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadir Gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem nasıl duâ edeyim? Haber verir misiniz?” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbü'l-afve fa'fu annî” diye dua et.” buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



13
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 25 Ramazan 1433 - Rûmî: 31 Temmuz 1428

Ortaokullara din dersleri konulması (1956)


Kadir Gecesi'nin Fâzileti

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ’nın Kadir Gecesi hakkında “Bin aydan hayırlıdır.” meâlindeki âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh’a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:
“Yâ Muhammed! Sen ve ashâbın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allâh’a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allâhü Teâlâ sana bundan hayırlısını indirdi.” dedi ve “İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr...(Biz, onu Kadir Gecesi’nde indirdik.)” meâlindeki âyet-i kerîmesi ile başlayan Kadr Sûresi’ni sonuna kadar okudu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) çok sevindiler. (Gunye, 2-16-19)

Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?

Bu gece dört rek’at Kadir Gecesi namazı kılınır:

1’inci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,
2’nci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı şerîf,
3’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,
4’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra:

1 defa, “Allâhü ekber Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.”
100 “Elem neşrah leke...” sûresi,
100 “İnnâ enzelnâhü...” sûresi,
100 defa da Resûlullâh Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize öğrettiği “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbü’l-afve fâ’fü annî” duâsı okunur ve duâ edilir.

Mümkünse, bir de tesbih namazı kılınmalıdır.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #612 : 13 Ağustos 2012, 10:53:01 »
Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
 
القدر
 بسم الله الرحمن الرحيم
 Bismillâhirrahmânirrahîm
 Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla
 إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ
 1 İnnê enzelnâhü fî leyletilkadri
 1 Doğrusu Biz, onu (Kurân'ı) Kadir gecesinde indirdik
 وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ
 2Ve mê edrâke mê leyletülkadri
 2 Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen?
 لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ
 3 Leyletülkadri hayrun min elfi şehrin
 3 Kadr (Kadir) gecesi; bin aydan daha hayırlıdır
 تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ
 4 Tenezzelülmelêiketü verrûhu fîhê biizni rabbihim min külli emrin
 4 O gece Rab'lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner
 سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ
 5 Selêmün hiye hattê matla’ıl fecri
 5 Artık o gece bir esenliktir gider Tâ [ki] tan ağarana kadar

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #613 : 14 Ağustos 2012, 10:45:51 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allah’tan ümid ederek Kadir Gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



14
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 26 Ramazan 1433 - Rûmî: 01 Ağustos 1428

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)


Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri

Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmetler için gizlemiştir:

Kullarının bütün ibâdet ve tâatlere rağbet etmesi için rızâsını ibâdet ve tâatlarda; büyük-küçük günahlardan kaçınmaları için gadabını günahlarda; bütün isimlerine ta’zîm edilmesi için İsm-i A’zam’ı Kur’ân-ı Kerîm’de; bütün namazların muhâfazası için salât-ı vüstânın hangi namaz olduğunu, günün tamamında duâ edilmesi için cuma günündeki icâbet saatini (duânın kabul edilen vaktini); hiç kimseyi hor ve hâkir görmemek için velî kullarını; Ramazan’ın her gecesini ibâdet ve tâatla ihyâ edip daha çok sevap kazansınlar diye de Kadir Gecesi’ni gizlemiştir.

Bununla beraber Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Kadir Gecesi’nin bâzı alâmetlerini bildirmiştir: O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava ne soğuktur ne de sıcak, latîf olur. O gecenin sabahında güneş ziyâsız (solgun) olarak doğar.

Kadir Gecesi, içerisinde Kur’ân-ı Kerîm indirilen mübârek gecedir. Bu gecenin pek çok husûsiyetinden birkaçı:

1- Bu gecede ibâdet (içerisinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü. Bunun üzerine Hz. Allâh bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ihsân etti.

2- Kadir Gecesi’nde meleklerin ve rûh’un inmesi.
Melekler bu gecenin esrârını görmek üzere inerek yeryüzünü doldurduğu için bu geceye darlık mânâsına olan “Kadir” ismi verilmiştir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil’e (a.s.) emreder. Cebrâil (a.s.) yanlarında yeşil bir sancakla melekler ile yeryüzüne inip sancağı Ka’be’nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s.) bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder. Yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder.”

3- Bu gece, fecir vaktine (imsake) kadar selâmettir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sadaka-ı Fıtır (Fitre)
« Yanıtla #614 : 15 Ağustos 2012, 10:19:49 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sadaka-i fıtrını bayram namazından önce verirse bu, kabul olunmuş bir sadaka-i fıtırdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



15
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 27 Ramazan 1433 - Rûmî: 02 Ağustos 1428

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)


Sadaka-ı Fıtır (Fitre)

Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîf’in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya ona denk miktarda) bir mala mâlik bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Zekâtın farz olmasından önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur. Sadaka-i fıtır, orucun kabulüne, ölüm ânının sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.

Sadaka-i fıtır, her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için de vâciptir.

Büyük çocuğun ve zengin olan çocuğun fitresi babasına vâcip değildir.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibâren vâcip olur. Fakat bundan daha önce de verilebilir. Tâ ki fakirler, bununla bayram namazına çıkmadan evvel noksanlarını tedârik edebilsinler.

Sadaka-i fıtır (fitre), Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, kendi idâresinde olmayan hanımının veya büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir.

Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, babasına veya oğluna veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Çünkü Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Bayram namazından sonra verilen fıtra, diğer (nâfile) sadakalardan bir sadakadır. Lâkin bayram namazından evvel verilen fıtra, Allâhü Teâlâ’nın indinde makbûl olan bir sadakadır.” buyurmuşlardır.