Gönderen Konu: Dinazorlar?  (Okunma sayısı 46068 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı racül

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1267
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #15 : 20 Aralık 2009, 00:39:31 »

Sili civarindaki binlerce yillik bazi resimlerde insanlarin bir alet yardimiyla uctuklari anlatiliyor,
Süleyman A.S. devrinde rüzgarin insanlarin emrine verilmesi, bir alet yardimiyla olabilir diye de yorumlaniyor. Bugün de insanlar ucmak icin havayi kullaniyor. Ucmak konusunda bugünün insanlarin emrinde hava...
5000 yil önceki Misir yazitlarinda yildizlarin icinde kayb oldugu karadelikler anlatiliyor.
Ibrahim AS devrinde Nemrut astronomi ve astroloji sahasinda ileri düzeydeki bir medeniyetin kraliydi...

Eski dönemle ilgili ne biliyoruz?
Iskenderiye kütüphanesi yandiginda neler kayb ettik?
Cengizhanin yaktigi kütphanelerde neler vardi?
Ebül-iz'in robotlari o ve önceki dönemlere ait gelismeler baglaminda birer münferid olay miydi?

Gecmise dair ne biliyoruz??

Bugünkü ilim adamlarinin orda burda bulduklari kemikler ve testilerle puzzle oynayip, su kadar milyon sene önce söyle olmustu diye sallamalarini bilimsel veri diye yiyoruz...
Es ist keine Schande hinzufallen, aber es ist eine Schande einfach liegen zu bleiben.
                                                Theodor Heuss
                             ehemaliger Bundespräsident

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #16 : 21 Aralık 2009, 00:40:11 »
bunlari bilim adamalari cevaplasin
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı clausewitz

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #17 : 21 Aralık 2009, 22:25:20 »
Bizim klavuzumuz Kuranı Kerim tartışmasız evet deriz. şüphe duyanlar somut bilgiler ışığından kabul buyururlar. sizler var diyorsanız illaki somut bir malumatınız vardır bilmek isteriz.

s.a

bu çok sakıncalı bir tutum ve forumun geneline hakim sanki. bir şeyin Kuran'ı Kerim'de bahsi geçmemiş olması o şeyin yokluğunun delili olamaz. tunç, bakır, cilalı taş devirleri yaşanmıştır ve yontulmuş taş, bakır ve tunç kaplar tabletler gibi olgusal kanıtları vardır. öyle ki belli dönemlerde demir altından daha değerliydi, altın sonraları değer kazandı.

insanoğlu bilimsel gelişimini Adem'den bu yana sürdürmüştür, teknoloji bilimin meyvesidir. bilim-teknoloji bayrak yarışı gibidir, bir dönem Yunan'da kalmış sonra bize geçmiş, bizden tekrar batıya geçmiş ve orada ilerlemiş sonunda uzaya çıkılmış.

başlığı açan arkadaş dinozorları sormuş, cevap veren arkadaş buna değinmemiş bile. evet dinozorlar yaşadı, kanıtlarıyla herşey ortada. o kemiklerin etli hali filmlerdeki gibi midir o tartışılır (ki bence onu da tartıışmak gereksiz, anatomi uzmanları mevcut sürüngenlere ve benzer hayvanlara bakarak kas yapısını tasarlıyorlar).

gözle görüneni inkar etmek müslümana yakışmaz. Allah Kuran'da "-görmüyor musunuz?" diyerek yaklaşık 80 küsur ayette araştırmaya teşvik ediyor.

"-işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi" batılılara söylemiş Mehmet Akif..


Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #18 : 21 Aralık 2009, 22:34:39 »
clausewitz , foruma hoşgeldiniz üyeliğiniz hayırlı olsun.

Alıntı
bu çok sakıncalı bir tutum ve forumun geneline hakim sanki.

Forumu biraz daha inceleyin bu endişeniz kaybolur  :oops:

Çevrimdışı clausewitz

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #19 : 21 Aralık 2009, 22:37:57 »
clausewitz , foruma hoşgeldiniz üyeliğiniz hayırlı olsun.

Alıntı
bu çok sakıncalı bir tutum ve forumun geneline hakim sanki.

Forumu biraz daha inceleyin bu endişeniz kaybolur  :oops:

bir kaç mesaja bakıp karar vermekle hata etmişim demek ki:)

Çevrimdışı racül

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1267
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #20 : 23 Aralık 2009, 10:10:04 »
insanlligin ilkellikten modernlige kademe kademe düz bir cizgi halinde evrilddigi fosillesmis bir varsayim. Gelisme yerlere göre degisiklik arz eder. Mayalarin teknoloji kullandigi dönemde avrupada tasi yontup testi yapiyorlarsa yontma tas devri mi olacak? Bugün bile, ankaradaki üniversitelerde askeri yüksek teknolojiler üzerinde calisiliyor, ankaranin 20-30 km disinda ,tastan kerpicten, ahsaptan binalar var. USA'da uzay teknolojisi üstünde calisiliyorr, yeni zelanda'da aborjinler tabii hayatlarini devam ettiriyor...
Buluntulara göre faraziyeler uydurarak tarihi anlamaya calismak hic bi zaman dogru netice vermez. Bugünkü arkeolojinin bilim tarihinin bundan baska bir delili de yok...
Her sey tahmine dayaniyor.
Bilimsellik dedikleri sey a dan z ye faraziye...
Es ist keine Schande hinzufallen, aber es ist eine Schande einfach liegen zu bleiben.
                                                Theodor Heuss
                             ehemaliger Bundespräsident

Çevrimdışı akar

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 8
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #21 : 23 Aralık 2009, 10:33:31 »
X=taş devri y= tunç devri gibi bizim anlamımızı kolaylaştırmak için tarihi tasnif etmiş olmaları mümkün olabilir mi? Arkadaşlar kafama takıldı da. . .
« Son Düzenleme: 26 Aralık 2009, 01:10:16 Gönderen: İsra »
enicami direk ister, benim gönlüm yürek ister, söylenecek çok söz var amma, söylemeye yürek ister.

Çevrimdışı clausewitz

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #22 : 25 Aralık 2009, 23:57:12 »

Alıntı
insanlligin ilkellikten modernlige kademe kademe düz bir cizgi halinde evrilddigi fosillesmis bir varsayim. Gelisme yerlere göre degisiklik arz eder. Mayalarin teknoloji kullandigi dönemde avrupada tasi yontup testi yapiyorlarsa yontma tas devri mi olacak? Bugün bile, ankaradaki üniversitelerde askeri yüksek teknolojiler üzerinde calisiliyor, ankaranin 20-30 km disinda ,tastan kerpicten, ahsaptan binalar var. USA'da uzay teknolojisi üstünde calisiliyorr, yeni zelanda'da aborjinler tabii hayatlarini devam ettiriyor...
Buluntulara göre faraziyeler uydurarak tarihi anlamaya calismak hic bi zaman dogru netice vermez. Bugünkü arkeolojinin bilim tarihinin bundan baska bir delili de yok...
Her sey tahmine dayaniyor.
Bilimsellik dedikleri sey a dan z ye faraziye...

yöntem gereği tarihsel kronoloji olaylara ve nesnelere göre yapılır. bunun başka yolu yoktur. kalıntılara ve buluntulara göre tarih analizi yapılmayacak da neye göre yapılacak? insan yaşantısının geçmişten geleceğe değiştiğini inkar etmek mümkün değildir, bu gözlenen olgusal bir durumdur. bilmem kaç bin yıllık çekiçler bulundu, günümüze yaklaştıkça bu çekiçler, baltalar malzeme açısından nitelik değiştirdi. tunç çağının başında veya ortasında demirden silahlar bulunmadı mesela, o yüzden tasnif ederken o döneme tunç çağı denmiş. durum sadece buluntulara has tasniften ibaret. mesela kabaca yontma taştan yapılmış aletlerin arasında işlenmiş süper döğme çelik kılıç bulunmaz. çeliğin dönemi daha yenidir. dünyadaki askeri müzelerde bu aletler, silahlar sergilenmekte, gelişim izlenebilmektedir.

yanılmıyorsam şikayet ettiğiniz şeyi anladım. bakır, buz, tunç, yontma taş devrinin varlığının islam'ın herhangi bir öngörüsü veya verisi ile çelişik olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. böyle düşünmeniz normal çünkü veriler/bulgular teolojinin zıddına yorumlanabilmekte. ama bulgular gerçek ve o bulgular teolojiyle çelişmemekte.

günümüzde yontma taştan aletler yapan kabilelerin varlığı nasıl islam teolojisi ile çelişmiyorsa 100.000 yıl önceki kalıntılar da çelişmez.
« Son Düzenleme: 26 Aralık 2009, 00:04:05 Gönderen: clausewitz »

Çevrimdışı racül

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1267
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #23 : 26 Aralık 2009, 02:30:23 »
Bernard Shaw miydi onu söyleyen?:
"Tarih kötü yazilmis bir romandir" diye...

Insanligin gelismesinin ilkelden moderne dogrusal bir cizgi izledigi bir esatirül evveliyndir. Evvel zaman palavrasidir. Bulgu mulgu da hikaye...

Teoloji kullanimini ben sevmiyorum. Dinsiz gavurlarla pozitivist gözlüklerle güya bilimsel tartismalar falan yapmiyoruz. Hepsi müslüman site ziyaretcileriyle karsilikli yorumlasiyoruz.

Süleyman A.S. devrinin robotlarini bu yontma tas ince islemeli bakir, cifte su verilmis celik devri falan masallarinda nereye koyacagiz???

Buluntularla tarih yapacagiz ama,
Nuh AS gemisini kimse bulamiyor. Yok öyle sey deyip kesip atacak miiyiz? 1km uzunluugndaki bir gemi sadece düzgün motorlarla hareket eder ve ayeti kerimelerin tefsirinde geminin buharli gemi oldugu söyleniyor. Buharli motorlarla hareket eden bir geminin yapilabildigi o dönemi hangi caga koyacagi`z?

Birbiiriyle tezat teskil etme korkusundan degil, dini kaynaklara nisbetle bilimsel iddiali izahin yetersizligi burada sözkonusu olan...

Hemi son zamanlardaki bazi bulgular da bu cag hikayesini dumura ugratti...
Es ist keine Schande hinzufallen, aber es ist eine Schande einfach liegen zu bleiben.
                                                Theodor Heuss
                             ehemaliger Bundespräsident

Çevrimdışı alıntı

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 30
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #24 : 26 Aralık 2009, 11:08:57 »
İlkelden moderne geçiş safsatası kimlere hizmet ettiği bilinen, medyanın pompaladığı bir unsur.
Ayrıca yukarıdaki yazıya ilaveten, netpano.com ekibinin ortaya çıkardığı haberde: Sultan Abdülhamit Han'ın Japonya'ya göndermiş olduğu bir robottan resimlerle, belgelerle bahsedilmekte.Buyrun burdan yakın...

Çevrimdışı clausewitz

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #25 : 26 Aralık 2009, 23:04:10 »
Bernard Shaw miydi onu söyleyen?:
"Tarih kötü yazilmis bir romandir" diye...

kimse tarihin mutlak doğru olduğunu iddia etmiyor racül, Bernard Shaw'ın bu sözüne bakıp koskoca tarihsel metodolojiyi çöpe atamayız, bunlar boş laflar. hem aynı metodu kısmen de olsa islam ilimlerinde de kullanıyoruz:)

Alıntı
Insanligin gelismesinin ilkelden moderne dogrusal bir cizgi izledigi bir esatirül evveliyndir. Evvel zaman palavrasidir. Bulgu mulgu da hikaye...

bunu anlamak için bir müzeye gitmek yeterlidir, şişli'deki askeri müze mesela. oradaki silahlara bakarak bile gelişmenin tedrici olduğunu görmek mümkündür. aksi düşünceyle çocukları bile kandıramayız.

Alıntı
Teoloji kullanimini ben sevmiyorum.

ben seviyorum, herhangi bir dilin kullanımına ifrit olmam:) ama bu konuda kastırmak istiyorsanız "motor" yerine dönergeç, "puzzle" yerine bulmaca, "arkeoloji" yerine kazıbilim, "astronomi" yerine yıldızbilimi ve "teknoloji" yerine uygulamabilimi kelimelerini kullanabilirsiniz.

hem şu da var; arapça da kullanmayalım o halde, türkiye'de yaşıyoruz sonuçta:)

Alıntı
Süleyman A.S. devrinin robotlarini bu yontma tas ince islemeli bakir, cifte su verilmis celik devri falan masallarinda nereye koyacagiz???

ilk defa duydum, o devirde robotlar mı varmış, kalıntıları vesaire?  tamam onu geçelim, en basitinden elektrikle kıyaslayın, elektrik insanın kontrolüne geçeli 200 yıl oldu olmadı, mekaniğin keşfi ise yeni değil, antik çağlarda insanlar tulumba icat edip su çekmiş, ondan önce taşıma su kullanılmış, devasa küresel aynalarla gemiler yakılmış, bunlara masal demek beyhudedir. hem ileri-geri kavramlarının tanımı da yapılmalı, günlük kullanımdaki gibi ileri-geri dersek olmaz. tarihi akış tedricen ilerler, evler, silahlar, ulaşım, elbiseler daima değişir ve ekseriyetle gelişir.


Alıntı
Buluntularla tarih yapacagiz ama,
Nuh AS gemisini kimse bulamiyor. Yok öyle sey deyip kesip atacak miiyiz? 1km uzunluugndaki bir gemi sadece düzgün motorlarla hareket eder ve ayeti kerimelerin tefsirinde geminin buharli gemi oldugu söyleniyor. Buharli motorlarla hareket eden bir geminin yapilabildigi o dönemi hangi caga koyacagi`z?

geminin bulunamaması geminin yokluğuna delil olmaz ama "gemi vardır" diyen tarihsel olarak gemiye ait en az bir kalıntı ile iddiasını doğrulamak zorunda, aksi takdirde bu sadece inanç meselesi olarak kalır. şöyle bir iddia ortaya attığımızı düşünelim; "eskiden başı bulutlara değen büyük adamlar yaşardı", bu iddiada kanıt yükü müddeinindir. çünkü müddei dışındaki kimselerin "eskiden başı bulutlara değen büyük adamların yokluğunu gösterme" gibi bir yükümlülüğü yok.

ben geminin buharlı ve çok büyük olduğuna iman ediyorum mesela, bana göre böyle bir şeyde illa da kanıt aramanın anlamı yok. kuran'da yazıyorsa iş bitmiştir, onu bir takım nesnel bulgularla temellendirmek zorunda hissetmiyorum kendimi:)

« Son Düzenleme: 27 Aralık 2009, 00:40:59 Gönderen: clausewitz »

Çevrimdışı helps

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 47
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #26 : 26 Aralık 2009, 23:37:08 »
. tunç, bakır, cilalı taş devirleri yaşanmıştır ve yontulmuş taş, bakır ve tunç kaplar tabletler gibi olgusal kanıtları vardır.

gardas

o devirlerin yasandigindan nasil bu kadar eminsin??

o devirlerden kalmis dedigin kalintilar evrimcilerin uyduruk kalintilarindan olmasin????
Fani dünyada kendini hiç edersen, hep olursun.

-Hz. Mevlana-

Çevrimdışı clausewitz

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
Ynt: Dinazorlar?
« Yanıtla #27 : 27 Aralık 2009, 00:29:18 »
. tunç, bakır, cilalı taş devirleri yaşanmıştır ve yontulmuş taş, bakır ve tunç kaplar tabletler gibi olgusal kanıtları vardır.

gardas

o devirlerin yasandigindan nasil bu kadar eminsin??

o devirlerden kalmis dedigin kalintilar evrimcilerin uyduruk kalintilarindan olmasin????

bu işin benim eminliğimle veya evrim teorisi ile doğrudan alakası yok. insanoğlu belli dönemlerde savaş araçlarını tunçtan, sonra demirden, sonra çelikten yapmış, askerî müzelerde sergileniyor bu araçlar, inanmayan gider bakar.

siz sanıyorsunuz ki bunlar evrim teorisinin "yorumları", hayır değil. bunlar yorumdan bağımsız somut kanıtlar.

hem öyle olsa bile evrim teorisinin tüm öngörüleri islam'la tenakuza düşmez. meselâ evrim teorisinin ana savı olan "doğal seçilim" islam'la uyum içindedir, şöyle ki; doğal seçilim'e göre canlılar ortama uyum sağlar, uyum sağlayan yaşar, sağlayamayan yok olur, bunu evrim teorisi dedi diye inkar mı edeceğiz? etmeye gerek yok, çünkü o deyiş canlıların evrim geçirdiğine delil olmaz. aslanın ceylanı avlaması doğal seçilimdir ve evrimleşmeyle doğrudan ilgisi yoktur. virüslerin mutasyon sonucu sürekli değişime uğraması evrim teorisinin öngörüsüdür ve gerçektir. ama dediğim gibi bunlar canlıların evrimleştiğini kanıtlamıyor.

Hz. Ali'nin dediği gibi, söyleyene değil söylenene bakmak gerek.





Çevrimdışı helps

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 47
Evrimcilerin Hayali Kronolojisi
« Yanıtla #28 : 27 Aralık 2009, 01:26:23 »
 Evrimciler tarihi sınıflandırırken, buldukları eserleri teorilerine uygun olacak şekilde, dogmaları doğrultusunda yorumlayıp değerlendirirler. Bronz eşyaları çokça buldukları dönemi bronz çağı olarak adlandırır, demirin çok daha yakın bir dönemde kullanılmaya başlandığını öne sürerler. Metallerin en eski medeniyetler tarafından bilinmediğini iddia ederler.

Oysa, daha önce de belirttiğimiz gibi demir, çelik ve pek çok metal çabuk okside olup, aşınırlar. Taşa oranla çok daha kısa sürede, çürüyüp yok olurlar. Okside olması daha zor olan bronz gibi metaller ise diğer metallere oranla daha uzun süre muhafaza edilebilir. Bu durumda bronzdan yapılmış eserlerin daha eski tarihli olması, demirden yapılmış eserlerin ise daha yeni tarihli olması son derece doğaldır.

Ayrıca bronzu elde edebilmeyi bilen bir toplumun demiri bilmediğini öne sürmek, bronz elde edebilecek bilgiye ve teknik alt yapıya sahip olan bir toplumun diğer metalleri kullanmadığını iddia etmek mantıklı bir yorum değildir.

Bronz, bakıra kalay, arsenik ve antimon katılarak ve biraz da çinko eklenerek elde edilir. Bronzu elde eden kişi, öncelikle bakır, kalay, arsenik, çinko ve antimon gibi elementlerin kimya bilgisine sahip olmalıdır, bunları hangi derecelerde eritmesi gerektiğini bilmelidir, gerekli eritmeyi ve alaşımı yapabileceği fırına ve malzemelere sahip olmalıdır. Bu sayılan bilgilerden habersiz olan birinin başarılı bir alaşım elde etmesi oldukça zordur.

Örneğin bakır cevherleri, yaşlı ve sert kayalarda, kristal veya tozumsu mineral olarak bulunur. Bakırı kullanan toplumun öncelikle kayalarda bulunan toz halindeki cevheri tanıyabilecek bilgi seviyesinde olması gerekir. Daha sonra bulduğu bakırı yer altından çıkarabilmek için maden inşa etmesi, cevheri kayadan söküp çıkarabilmesi ve yüzeye taşıyabilmesi gerekir. Tüm bunların taştan tahtadan aletlerle yapılamayacağı açıktır.


EVRİMCİLERİN AÇIKLAYAMADIĞI MİLYONLARCA YILLIK PARÇALAR

Evrim teorisine göre, canlılar belli aşamalar içinde evrimleşmiş, bakteriden insana kadar uzanan hayali gelişim senaryosunda her şey milyonlarca sene içinde, hayali bir evrim süreci dahilinde olmuştu. Bu senaryoda insan, en son evrimleşen canlı olmalı ve son 20.000 yıl içinde gelişimini tamamlamalıydı. Ama bilimsel bulgular ve fosil kayıtları, böyle bir gelişimi gösteren tek bir kanıt bile vermemiş, hatta bunun imkansızlığını göstermiştir.


Resimde görülen metal küre, Güney Afrika'da milyonlarca yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen bir yer katmanında bulunan birkaç yüz tane küreden biridir. Küreler, doğal herhangi bir olayla meydana gelmiş olması mümkün olmayan, çok ince işlenerek şekil verilmiş oluklar içermektedir. Bu bulgu, metalin en eski tarihlerden beri kullanıldığını, milyonlarca yıl önce de insanların metal üzerine ince oluk yapabilecek aletlere sahip olduklarını göstermektedir.

Bu önemli gerçeği gösteren diğer bulgular ise, milyonlarca yıl öncesinden kalan, insanlara ait kullanım gereçleri, aletler ve süs eşyalarıdır. Darwinistler, günümüzden 100 milyon yıl önce, hatta 500 milyon yıl önce - ki bu tarih evrimcilerin yeryüzünde bakteri dışında hiçbir canlının yaşamadığını iddia ettikleri bir zamandır - yaşamış olan insanları, hayali evrim şemalarının hiçbir yerine yerleştirememektedirler. Elbette bunu yapmaları imkansızdır çünkü Allah, her canlıyı olduğu gibi insanı da yoktan yaratmış, "Ol" emri ile var etmiştir. Dolayısıyla bundan 100 yıl öncesinde yaşamış insanlara ait bulguları keşfetmek ne kadar olası ve makul ise, günümüzden 500 milyon yıl öncesine ait insanların eserlerini bulup incelemek de o kadar makuldür. Yoktan yaratan Allah, kuşkusuz tarihin her döneminde dilediği canlıyı var edebilir. Elbette bu, üstün güç ve kudret sahibi Allah için çok kolaydır. Darwinistlerin anlayamadığı gerçek budur ve bu nedenle Yaratılış Gerçeğini delillendiren bulgular karşısında bir açıklamaları yoktur. Bilimsel gerçeklerin çürüttüğü senaryolarını yinelemek dışında bir çözüm bulamazlar. Ama yapılan kazılar, her geçen gün, giderek artan delillerle evrim dogmasını yok etmektedir.




912'de Oklahama'daki Thomas Büyükşehir Elektrik fabrikasında, iki işçi, fabrika kazanına kürekle kömür atarlarken şaşırtıcı bir bulgu ile karşılaştılar. Kömür parçalarından biri kaldırmak için oldukça büyüktü, bu nedenle işçilerden biri kömürü kırdı. Kömür parçasını kırdığında içinde demir bir çömlek olduğunu gördü. Çömlek kömürden çıkarıldığında, çömleğin kalıbı iki parça içinde de görülebiliyordu. Pek çok uzman, demir çömleğin etrafındaki kömürü inceledi ve çömleğin yaklaşık 300 - 325 milyon yıl önce yapıldığını belirlediler. Bu, demirin, MÖ 1200 yılları civarında kullanılmaya başladığını iddia eden evrimciler için açıklanması mümkün olmayan bir bulgudur.



Scientific American dergisinin 1852 yılında yayınlanan 5 Haziran tarihli sayısında, yaklaşık 100 bin yıllık olan bir metal kabın kalıntılarının bulunduğu haberi yer almıştır. Araştırmalar, çanak şeklindeki bu kabın yapıldığı metalin, çinko ve yoğun gümüşün kullanıldığı bir alaşımdan meydana geldiğini göstermiştir. Ayrıca vazonun üzerinde ince işçilikle çiçek buketleri, üzüm asması ve taç desenleri işlidir. En eski çağlarda insanların metali kullanmadığı iddiasında olan evrimcilerin bu bulguyu açıklayabilmeleri mümkün değildir. Açıktır ki bu eseri meydana getiren kişiler, metal alaşımlarını yapan, metali işleyebilen gelişmiş bir kültür birikimine sahiptirler.

 Bakır cevherinin metale dönüşümü için cevherin kor ateşle karşılaşması gerekir. Bakırın eritilerek arıtılması için gerekli sıcaklık ise 1084.5ºC'dir. Bu esnada ateşe hava akımı sağlayan bir cihaz ya da körük kullanılması gerekir. Bakırla işlem yapan bir toplumun bu ısının sağlanabileceği bir fırını inşa etmiş olması, ayrıca bu fırında lazım olacak pota, maşa gibi aletleri de yapmış olması şarttır. Burada sadece bakırın işlenmesi için gerekli olan alt yapı, kısaca özetlenmiştir. Bronzun elde edilmesi için bakırın, kalay, çinko ve diğer elementlerle karıştırılması ise çok daha kapsamlı bir iştir. Çünkü her metal için farklı işlemler uygulanması gerekir. Tüm bunlar, metali işleyen, alaşımlar meydana getiren, madencilikle uğraşan toplumların detaylı bilgi sahibi olduklarının göstergesidir. Bu derece kapsamlı bilgiye sahip olan kişilerin, demiri bulamamış olduklarını iddia etmek ise mantıklı ve tutarlı bir açıklama değildir.



Öte yandan arkeolojik bulgular da, evrimcilerin eski dönemlerde metalin bilinmediği ve kullanılmadığı iddialarının doğru olmadığını göstermektedir. 100 bin yıllık metal kap kalıntısı, 2.8 milyar yıllık metal küreler, 300 milyon yıllık olduğu tahmin edilen demir çömlek, 27 bin yıllık kil parçaları üzerinde bulunan tekstil kalıntıları, magnezyum, platinyum gibi Avrupa'da birkaç yüzyıl önce eritilmesi başarılan metallerin bin yıllık kalıntılardaki izleri gibi sayısız buluntu, evrimcilerin iddia ettiği, kabataş devri, yontma taş devri, cilalı taş devri, bronz çağı, demir çağı sıralamasını alt üst etmiştir. Pek çok bilimsel yayında yer alan bu bulguların önemli bir kısmı, evrimci bilim adamları tarafından ya göz ardı edilmiş ya da müzelerin bodrumlarına saklanmıştır. Gerçek insanlık tarihi yerine, evrimcilerin hayal ürünü hikayeleri, insanlık tarihi gibi toplumlara tanıtılmıştır.
Fani dünyada kendini hiç edersen, hep olursun.

-Hz. Mevlana-

Çevrimdışı helps

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 47
Taş Devri Hiçbir Zaman Yaşanmadı
« Yanıtla #29 : 27 Aralık 2009, 01:32:45 »
Evrimci tarih anlayışına göre insanlık tarihi, insanın sözde evrimine paralel olarak çeşitli dönemlere ayrılarak incelenir. Pek çoğunuzun okul yıllarında ya da çeşitli gazete ve televizyon haberlerinde duymaya alışık olduğu taş devri, yontma taş devri, cilalı taş devri, bronz çağı, demir çağı gibi hayali kavramlar söz konusu evrimci kronolojinin önemli parçalarıdır. Çoğu insan bu hayali tabloyu hiç düşünmeden kabul eder ve insanlığın bir zamanlar sadece kaba taş aletler kullanılan, medeniyet ve teknolojinin bilinmediği bir dönem yaşadığını sanır.

Oysa arkeolojik bulgular ve bilimsel veriler incelendiğinde ortaya çok daha farklı bir tablo çıkar. Geçmişten günümüze kalan izler,     insanların, tarihin her döneminde kültürleriyle ve sosyal yaşamlarıyla medeni bir hayat sürdüklerini göstermektedir. Arkeolojik kazılarda bulunan aletler, dikiş iğneleri, flüt kalıntıları, süs eşyaları, dekorasyon malzemeleri, geçmiş insanların kültürel olarak gelişmiş bir yaşam sürdüklerinin göstergelerindendir.


Evrimcilerin sözde taş devri olarak nitelendirdikleri dönemde insanlar ibadetlerini yerine getiriyor, gönderilmiş elçilerin tebliğlerini dinliyor, binalar inşa ediyor, mutfaklarında yemek pişiriyor, aileleriyle sohbet ediyor, komşu ziyaretlerine gidiyor, terzilere kıyafetler diktiriyor, doktorlara tedavi oluyor, müzikle ilgileniyor, resimle uğraşıyor, heykel yapıyor kısaca normal bir yaşam sürüyorlardı. Arkeolojik bulguların da gösterdiği gibi teknolojide ve bilgi birikiminde tarih boyunca değişiklikler olmuş, ama insan hep insanca yaşamıştır.



Geç Neolitik döneme ait taşlardan ve kabuklardan yapılmış bu kolye, dönemin insanlarının sanat ve estetik zevklerinin yanı sıra, böyle bir süs eşyasını meydana getirebilecek teknolojiye de sahip olduklarını göstermektedir.


--------------



MÖ 7-11 bin yıllarına ait olan kaplar, masa modeli ve kaşık, dönemin insanlarının yaşam düzenleri hakkında önemli bilgiler vermektedir. Evrimcilerin iddiasına göre bu dönemde insanlar henüz yerleşik düzene geçmişler ve yeni yeni medenileşmeye başlamışlardır. Oysa bu malzemeler, dönemin insanlarının kültürlerinin eksiksiz olduğunu, tam anlamıyla medeni bir yaşam sürdüklerini göstermektedir. Bu insanlar, tıpkı günümüzdeki insanlar gibi masalarda oturmakta, tabaklarda, çatal, kaşık, bıçak kullanarak yemeklerini yemekte, misafirlerini konuk etmekte, onlara ikramda bulunmakta, kısaca düzenli bir hayat yaşamaktaydılar. Elde edilen bulgular bütünüyle incelendiğinde, sanat anlayışlarıyla, tıp bilgileriyle, teknik imkanlarıyla, günlük yaşantılarıyla Neolitik çağ insanlarının tıpkı kendilerinden öncekiler ve sonrakiler gibi insani bir yaşam sürdükleri görülmektedir.

---------



12 BİN YILLIK BONCUKLAR

Yaklaşık MÖ 10 bin yılına ait olan bu taşlar, arkeologların bulgularına göre bir tür boncuk olarak kullanılmaktaydı. Taşlardaki muntazam delikler dikkat çekicidir. Bu delikler, taşa taşla vurularak açılamaz. Böyle sert taşlarda bu derece düzgün delikler açabilmek için çelik veya demirden yapılmış aletler kullanılmış olmalıdır.

-----------------




12 BİN YILLIK DÜĞME

MÖ 10 binli yıllarda kullanılmış olan kemikten yapılmış bu düğmeler, dönemin insanlarının kıyafet kültürlerinin olduğunu göstermektedir. Düğmeyi kullanan bir toplumun dikişi, kumaşı, dokumacılığı da bilmesi gerekir.


-------



MÖ 10 binli yıllara ait olan bakır tığ, söz konusu dönemde madenlerin ve metallerin bilinip kullanıldığının bir delilidir. Kristal ya da tozumsu mineraller halinde olan bakır cevherleri, yaşlı ve sert kayalarda damarlar halinde bulunur. Bakırdan tığ yapan bir toplumun, bakır cevherini tanıması, bu cevheri, kayanın içinden çıkarmayı başarması ve işleyebilecek teknik imkanlara sahip olması gerekir. Bunu da evrimcilerin iddia ettiği gibi sözde ilkellikten yeni kurtulmuş varlıkların yapamayacağı açıktır.


---------


9-10 BİN YILLIK TIĞ ve İĞNELER

MÖ 7 - 8 bin yıllarına ait olan bu tığ ve iğneler, dönemin insanlarının kültürel yaşamlarının önemli birer delilidir. Tığı ve iğneyi kullanan insanların evrimcilerin iddia ettiği gibi hayvani değil, tam anlamıyla insani bir yaşam sürdükleri açıktır.

--------


 Bundan yüz binlerce yıl önce de tıpkı günümüzdeki gibi, insanlar evlerinde yaşıyor, tarımla uğraşıyor, alışverişlerini yapıyor, tekstil ürünleri meydana getiriyor, yemeklerini yiyor, akraba ziyaretlerine gidiyor,resim yapıyor, hastalıkları tedavi ediyor, ibadetlerini yerine getiriyor kısaca normal günlük hayatlarını yaşıyorlardı. Allah'ın gönderdiği peygamberlere uyan insanlar Bir olan Allah'a iman ediyor, bazıları ise sapkınça putlara tapıyordu. Peygamberlere uyan müminler Allah'ın emrettiği ahlakı yaşarken, birtakım insanlar da batıl uygulamalarda bulunuyor, sapkın ayinler gerçekleştiriyorlardı. Günümüzde olduğu gibi tarihin her döneminde de, hem Allah'ın varlığına iman eden insanlar vardı, hem de putperest ve müşrik insanlar.

Elbette tarih boyunca bir yanda medeni bir yaşam süren insanlar varken bir yanda da daha basit ve ilkel koşullarda yaşayan toplumlar var olmuştur. Ancak bu, insanlık tarihinin sözde evrimine delil teşkil edecek bir durum değildir. Zira günümüzde de dünyanın bir köşesinde uzaya araç gönderilirken, bir diğer köşesinde insanlar henüz elektriğin varlığını dahi bilmemektedir. Ama bu durum ne uzay aracını yapanların zihinsel ve fiziksel olarak daha gelişmiş -sözde evrim sürecinde ilerlemiş-, ne de diğerlerinin daha geri -sözde hala maymun-insanlara daha yakın- olduklarını göstermez. Bunlar sadece kültür ve medeniyet farklılığının göstergeleridir, kültürel bir evrim yaşandığının değil.


Fani dünyada kendini hiç edersen, hep olursun.

-Hz. Mevlana-