Gönderen Konu: Cibilliyet  (Okunma sayısı 3980 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı münzir

  • okur
  • *
  • İleti: 84
  • Hâl ehli ol, Kâl ehli olma.
Cibilliyet
« : 01 Eylül 2010, 01:40:49 »




Dışımız halk ile,
İçimiz Hak ile.

Çevrimdışı gülçiçek

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 391
Ynt: Cibilliyet
« Yanıtla #1 : 01 Eylül 2010, 14:19:14 »
eline bir fırsat geçtiğinde çıkarları için vatanını satmaktan,milletini harcamakdan tereddüt etmeyecek yüksek eğitimli büyük kedilerden  h33))Allah bu memleketi bu milleti muhafaza kılsın. AMİİİİN   zs2))
paylaşım için Allah razı olsun zs2)) &)
mum  olmak kolay değildir, ışık saçmak için evvela yanmak gerek.

Çevrimdışı ruy-ı zemin

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1109
  • Seher vakti bereket vakti...
Ynt: Cibilliyet
« Yanıtla #2 : 02 Eylül 2010, 07:22:57 »
çok sevdiğim bir kıssa. zaman zaman anlatırım...
پاى مار      چشم مور      نان منلا      كس نديد

Çevrimdışı münzir

  • okur
  • *
  • İleti: 84
  • Hâl ehli ol, Kâl ehli olma.
Hırsızlar Kasabası
« Yanıtla #3 : 03 Eylül 2010, 00:10:28 »
HIRSIZLAR KASABASI

Bir kasabada her gün hava kararınca, insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır, komşularının evlerini soymaya giderlermiş.

Fakat, gün doğarken geri döndükleri her seferinde kendi evlerini de soyulmuş durumda bulurlarmış. Ama ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalarmış.

Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış. Geceleri, diğerleri gibi çantasını fenerini alıp hırsızlığa çıkmaktansa, evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş bu adam. Hırsızlar da onun evinin önüne geldiklerinde içeride ışık yandığını görünce döner giderlermiş. Fakat bu durum böyle bir süre devam edince, ahali ona kızmaya başlamış:

“Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını engellemeye hakkın yok” demişler.

Bunun üzerine dürüst adam, geceleri ışığını söndürüp dışarı çıkmaya başlamış. Her gece, hırsızlık yapmadan orada burada dolaşır durur, sonunda yatmaya evine dönermiş. Fakat her döndüğünde evini soyulmuş bulurmuş. Sonuçta bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek içecek hiç bir şeyi kalmamış ve memleketini terketmek zorunda kalmış.

Kasabada hırsızlıkta ustalaşıp giderek zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar. Zamanla, zengin fakir ayrımı çoğalmış. Zenginler mallarını korumak için bekçiler tutmuşlar, hapishaneler kurmuşlar. Kendi mallarının çalınmasını da yasa dışı ilan etmişler! Ancak yoksulların mallarını çalmak hala serbestmiş!

Bir süre geçtikten sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş. Çünkü, yoksulların çoğu ya açlıktan ölmüş ya da oraları terketip gitmişler. Zenginler ve maaşlı soyguncular ise ortada soyacakları kimse kalmadığından servetlerini yavaş yavaş yitirmeye başlamışlar.

Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için oraları ilk terkeden dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler. Sora sora nerede yaşadığını öğrenmişler. Evine gittiklerinde kapıda yazılı bir kağıt görmüşler. Kağıtta şunlar yazıyormuş:

“Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, her şey için çok geç olmuş demektir...”
Dışımız halk ile,
İçimiz Hak ile.