Gönderen Konu: 1434 Hicrî Yılında 40 Hicret  (Okunma sayısı 3464 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
1434 Hicrî Yılında 40 Hicret
« : 12 Kasım 2012, 11:02:42 »

1434 Hicrî Yılında 40 Hicret

MİLADÎ 2012 takviminin 15 Kasım Perşembe günü, 1 Muharrem 1434 hicrî tarihine rast gelmektedir yani Müslümanların yılbaşısıdır. Bütün din kardeşlerimin yeni yılını tebrik eder sıhhat, afiyet, selamet ve uyanıklık dilerim.

Asr-ı Saadet'te Mekke feth olunduktan sonra Mekke'den Medine'ye hicret bitmiştir. Lakin Kıyamet'e kadar başka hicretlerin kapısı açıktır. Aşağıda sayacağım hicretler Müslümanların üzerine vacib ve gereklidir.

Birincisi: Günahtan (Mâsiyetten) taate (Allaha itaat edip kulluk vazifelerini dosdoğru yapmaya) hicrettir.

İkincisi: Esaret ve zilletten şer'î hürriyet ve izzete hicrettir.

Üçüncüsü: Dine sokulan bid'atlerden Sünnete hicrettir.

Dördüncüsü: Bozuk itikattan sahih itikada hicrettir.

Beşincisi: Bînamazlıktan musalli Müslüman sıfatına hicrettir, yani namaz kılmayan fasık statüsünden namaz kılan statüsüne geçmektir.

Altıncısı: Münferid (tek başına) namaz kılmaktan, cemaatle namaz kılmaya hicrettir.

Yedincisi: Cahillikten ilme hicrettir.

Sekizincisi: Müslümanların bu coğrafyada bin yıldan fazla bir müddet kullanageldikleri Kur'an ve İslam yazısıyla Türkçeyi okuyamaz ve yazamaz olmak karanlığından, okuryazarlığa hicrettir.

Dokuzuncusu: Tefrikadan, bölünmüşlükten ittihada ve birliğe hicrettir.

Onuncusu: Karanlık, fırtınalı, yağmurlu gecede çobansız sürüler durumunda olmaktan; ehliyetli ve liyakatli bir İmam-ı Kebir'e biat ve itaat etmiş tek bir Ümmet olmaya hicrettir.

On birincisi: Gafletten uyanıklığa hicrettir.

On ikincisi: Gevezelikten, zevzeklikten, mâlâyâni boş laflar edip boş yazılar yazmaktan hikmete hicrettir.

On üçüncüsü: İsraftan kanaate hicrettir.

On dördüncüsü: Kadınların ve kızların açıklıktan veya şeytanî sözde tesettürden şer'î tesettüre hicret etmeleridir.

On beşincisi: Zinadan, fuhşiyattan, başkalarının eşlerine, kızlarına, analarına, bacılarına kötü gözle bakmaktan iffet, hayâ ve namusa hicrettir.

On altıncısı: Din bezirgânlığından, mukaddesat sömürüsünden ihlâsla rızaen lillah hizmete hicrettir.

On yedincisi: Kötülükler karşısında alçakça suskun kalmaktan (cebanetten) şecaate hicrettir.

On sekizincisi: Cimrilikten cömertliğe hicrettir.

On dokuzuncusu: Oburluktan, tıkınmaktan, aşırı yiyip içmekten kanaate hicret etmek, acıkmadan sofraya oturmamak, sofradan doymadan kalkmaktır. l

Yirmincisi: Sokaklarda, çarşılarda pazarlarda açık yerlerde halkın içinde yiyip içmek mürüvvetsizliğinden mürüvvete hicrettir.

Yirmi birincisi: Sabahleyin seher vakitlerinde leşler gibi uyumaktan, vaktinde yataktan kalkıp namaz kılmaktır.

Yirmi ikincisi: Evlerdeki şeytan ve Deccal vizyon cihazlarındaki İslama ve Şeriata aykırı programları seyr etmek fısk ve fücurundan lanetli cihazları atıp ıslaha yönelme hicretidir.

Yirmi üçüncüsü: Gurur ve kibirden tevazu ve alçakgönüllülüğe hicrettir.

Yirmi dördüncüsü: Hiç zekat vermezlikten yahut zekatı doğru dürüst yerli yerinde vermezlikten; zekatı Kur'ana, Sünnete, Şeriata ve fıkha uygun olarak hak eden hakikî şahıslara vermeye, tüzelkişilere (Derneklere, vakıflara, cemaatlere) vermemeye hicrettir. [http://www.sadakatforum.com/fikih-ve-itikad/zekatin-verilecegi-harcanacagi-kisiler-ve-muesseseler-t12390.0.html;msg115644#msg115644]

Yirmi beşincisi: Hoppalıktan, züppelikten, kahkahalardan, hoplayıp zıplamaktan, aşırı eğlenmekten; nezih bir hayata ve hikmetli hüzne hicrettir.

Yirmi altıncısı: Hep dünyaya dönük olmaktan, dünya için dünyada kalacağı müddet kadar, âhiret için orada kalacağı kadar himmete hicrettir.

Yirmi yedincisi: Gaddarlıktan merhamete hicrettir.

Yirmi sekizincisi: Zulümden adalete hicrettir.

Yirmi dokuzuncusu: Sefahatten (beyinsizlikten) akl-ı selime hicrettir.

Otuzuncusu: Nefsini beğenmekten ve ucbtan; nefs-i emmâresini hor görmeye ve kınamaya hicrettir.

Otuz birincisi: Darülhapbten Darülislama hicrettir.

Otuz ikincisi: Zalimleri alkışlamaktan, pohpohlamaktan, yağcılık ve yalakalık yapmaktan, meddahlıktan; hikmetli ve adaletli şekilde tenkide, uyarmaya, bilgilendirmeye, ıslaha hicrettir.

Otuz üçüncüsü: Kötülüklere kanıksamış ve alışmış olmaktan maruf ile emr etmeye ve münkerden nehy etmeye hicrettir.

Otuz dördüncüsü: Bedevîlikten medenîliğe hicrettir.

Otuz beşincisi: Kabalıktan, hoyratlıktan, vurup kırıcılıktan, kalp kırmaktan, gönül yıkmaktan; inceliğine, nezakete, hilme, afve, hoş görmeye, kötülüğü iyilikle def' etmeye hicrettir.

Otuz altıncısı: Cemaat, meşreb, hizip, fırka, tarikat, grup, sekt taassubundan, militanlığından, holiganlığından, çılgınlığından ve dengesizliğinden; bütün Müslümanları kardeş bilip kucaklamaya, itidale hicrettir.

Otuz yedincisi: Katı kalplilikten, kuru gözlülükten kalp yumuşaklığına ve ağlayan gözlere hicrettir.

Otuz sekizincisi: İnsanların gizli ayıp, günah ve çirkinliklerini görmekten, onları ifşa etmekten; gizli ayıp ve günahlara karşı karanlık gece gibi olmaya hicrettir.

Otuz dokuzuncusu: Gıybet, nemime ve diğer dil afetlerinden; keff-i lisana ve sükûta hicrettir.

Kırkıncısı: Allahın gazap ve azabından O'nun rahmetine, keremine iltica ve bunun esbabına ve vesilelerine hicrettir.

Not: Hicrî kamerî takvimin iki üstünlüğü:

1. Hicrî takvim hesabıyla bir insan daha fazla yaşar.

2. Hicrî takvime göre verilen zekâttan fakirler yılda on gün daha fazla yararlanır.


Müslümanların dikkatine: Sizin dinî takviminiz Frenk takvimi değil, İslamî hicret takvimidir.

Hicrî takvimin aylarını öğreniniz.

Hicrî takvimin hangi ayında ve gününde olduğunuzu biliniz.

Evinize ve işyerinize hicrî takvim asınız.

İslam kültürüne, medeniyetine, takvimine, İslamî ölçü ve kıstaslara yabancı kalmayınız.


Milâdî Frenk takvimi elbette katı bir realitedir, resmî veya sivil işlerin yüzde 95'i ona göre ayarlanmıştır ama sizin gönlünüz yine de hicrî İslamî takvimden yana olsun.

Sultan Abdülhamid Han hazretleri zamanında Osmanlı Müslümanları miladî takvimi kullanmazlar, miladî takvimi bilmezlerdi. Hattâ o tarihlerde çıkan gazetelerin çoğunda Frenk takvimi hiç yazılmazdı.

Dünyada çeşitli medeniyetler olduğu gibi çeşitli takvim sistemleri vardır. Müslümanların takvimi hicret takvimidir.

Şehr-i Muharrem mübarek ve müteyemmen bâd!


Mehmet ŞEVKET EYGİ - 12 Kasım 2012 Pazartesi


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: 1434 Hicrî Yılında 40 Hicret
« Yanıtla #1 : 12 Kasım 2012, 22:03:51 »
Allah Razı olsun.Mehmet bey, yine güzel bir yazı yazmış...Adeta müslümanlığın tarifini yapmış...

**************************************************************************


Bazılarınızın içinden “Adama bak, nerelerde kalmış, hicrî yıl, hicrî yılbaşı da ne oluyor, kaç kişi bu takvimi kullanıyor, o da nesi, bu adamlar bizi geri bıraktı, bunlar yüzünden yerimizde sayıyoruz…” dediğini duyar gibiyim. Onlara göre; geçmişini unutmayan bizler, geri kalışımızın potansiyel suçlusu…
Aslında bizler geri kalmış filan değiliz. Bu serzenişlerde bulunanlarla makul ilericilikte yarışmaya her an hazırız. Biz geri filan kalmadık, onlar lüzumsuz şekilde ileri gittiler. Bu ileri gidiş bilimde, sanatta, edebiyatta olsaydı, onları yüceltirdik. Fakat gel gör ki, bu ileri gidiş özünü kaybetmekten ve taklitçilikten ibarettir. Bu noktada ecnebi değerleri alıp benimseyenlere, bizi değerlerimizden koparmaya çalışanlara ‘dur’ demek, sanırım, bizim doğal hakkımızdır. Çünkü; bizler de bu memleketin çocuklarıyız.

    Mikrofonu elinize alarak en işlek bir caddede durup, gelip geçenlere onu uzatıp hicrî kaçıncı yıla girdiğimizi sorsanız, kaç kişi bu sorunuza doğru cevap verebilir? Bırakın doğru cevap vermeyi, sorunuzu anlamakta güçlük çekenlerin sayısı da bir hayli kabarık olacaktır. Çünkü dinî ibadetlerimizin zamanlamasında esas aldığımız hicrî takvimin ne olduğundan, neyi esas aldığından haberi olmayanların sayısı hiç de az değil, bu Müslüman topraklarda. İsterseniz bir deneyin bakın; hicrî kaçıncı yıla girdiğimizi doğru bilenlerin sayısı en iyimser rakamla bir elin parmakları sayısını geçmeyecektir. Hodri meydan, bir bakın ne haldeyiz!

Hicrî takvim de neyin nesi?... Bazıları bunun ehemmiyetli bir şey olmadığını, bir ayrıntıdan ibaret olduğunu düşünebilir. O kişilere şunu sorarım:
“Siz miladî kaçıncı yılda olduğumuzu bilmeyen bir kişiye hangi gözle bakarsınız? Miladî kaçıncı senede olduğumuzu bilmeyene deli damgasını vurmaz mısınız? Şöyle bir empati yapın bakalım... Böyle düşünmez misiniz?”
Miladi takvim söz konusu olunca durum bu iken, bizim öz be öz kültürümüzün ve inancımızın bir parçası olan hicrî takvim söz konusu olunca bunu niçin ayrıntı olarak görüyorsunuz? Bu iki yüzlülük ve çifte standart değil de nedir? Varın bir düşünün…
“Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır” demiş akil kişiler… Biz de öğrenmek isteyenler için söyleyelim... Allah-u Teala tarafından Alemlere Rahmet olarak gönderildiği buyrulan Kainatın Sultanı, Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Mekke-i Mükerreme’den Medîne-i Münevvere’ye hicretinin başlangıç kabul edildiği târihe, seneye “Hicrî Yıl” denir. Hicret deyip de geçmeyin. Hicret öyle alelade bir göç değildir. Hicret; cemaatten devlet düzenine geçişin başlangıcıdır. Bu yönüyle de İslam tarihinin dönüm noktalarından biridir.

Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz, miladi 571’de, 20 Nisana rastlayan, Rebi’ulevvel ayının 12. Pazartesi sabahı, Mekke’de dünyaya geldi.
İslam Peygamberi Hz. Muhammmed (S.A.V.); 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların şemsî (güneş) yılbaşısı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, hicrî (kamerî-ay) yılbaşı oldu.
Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanların hicrî yılbaşı gecesidir.
Malum olduğu üzere Kameri ayların bir yılı, bir güneş yılından on gün kısadır. Hicrî kamerî aylar, hicrî şemsî ve miladî aylara göre, on gün önce gelmektedir. Bunun için Müslümanların mübarek günleri veya geceleri, şemsî yıllara göre; her yıl on gün önce olur. Çünkü mübarek günler, güneş aylarına göre değil, kamerî aylara göre belirli olur. Bütün ibadetlerde ve dinî faaliyetlerde, kamerî aylar, yani hicrî sene esas alınır. Hac, oruç, kurban ve bayram günleri; kamerî aylara yani dünyamızın uydusu ayın hareketlerine göre tespit edilir. Durum bu iken Hz. İsa’nın doğumunu esas alan, dinî hayatımız için hiçbir önemi olmayan miladî takvime bu kadar önem verişimizin sebebi ne? Dinî hayatımızı tanzim etmekte kullandığımız hicrî yılı kulak ardı edişimiz niye?...
Sorular, sorular.. zihnimizi kemiren cevapsız sorular… Bu sorulara makul ve mantıklı cevap verebilenleri dinlemeye hazırız. Fakat onların bırakın makul ve mantıklı olmalarını, bu hususlarda verecek cevapları bile yoktur. Onlar emanet fikirlerle dolaşarak, birilerinin borazanlığını yapmaktadır. Bizi biz yapan değerlerden uzak yaşayan bu insanlara kız(a)mıyor, aksine acıyorum. Çünkü onlar sapla samanı birbirine karıştırmış zavallılardır.
Bu vesile ile Hicrî Yılbaşı’nızı gönülden tebrik eder, yeni yılın İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini her şeyin mutlak sahibi Yüce Allah’tan dileriz...

Hepiniz Allah’a emanet olunuz…
M. NİHAT MALKOÇ
Öğretmen-Şair-Yazar

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: 1434 Hicrî Yılında 40 Hicret
« Yanıtla #2 : 13 Kasım 2012, 15:57:30 »
MİLADÎ 2012 takviminin 15 Kasım Perşembe günü, 1 Muharrem 1434 hicrî tarihine rast gelmektedir yani Müslümanların yılbaşısıdır. Bütün din kardeşlerimin yeni yılını tebrik eder sıhhat, afiyet, selamet ve uyanıklık dilerim.