Titanic, Vezüv, Pompei, Gaflet...
TİTANİK için biri "Bu gemi o kadar sağlam ki, onu (hâşâ) Allah bile batıramaz" demişti. Titanic ilk seferinde batıvermişti.
Miladın birinci asrında sismoloji ve volkanoloji ilmi yoktu ama Vezüv lavlarıyla, dumanlarıyla, hafif de olsa deprenmeleriyle bir şeyler olacağını haber vermişti. Pompeililer bunlara kulak asmamışlar ve yok olmuşlardı.
1938'de Avrupa bir savaş ve felaket arefesindeydi. İngiliz, Fransız devlet adamları gaflet etmişler ve acısını ülkeleri ve halkları çekmişti.
Adnan Menderes, halk beni tutuyor diye gereken tedbirleri almamış, uyanık davranmamış, darbe hazırlığı yapanlara ilk darbeyi vurmamış ve feci şekilde tepetaklak olmuş ve idam edilmişti.
Türkiyenin Sünni çoğunluğu gaflet ve ihmal etmiş, en yetenekli çocuklarının yeterli kısmını subay, öğretmen, hukukçu, idareci yapmamış ve sonunda esaret, zillet ve vesayet karanlıkları içinde kalmıştı.
Suriyenin Sünni çoğunluğu da aynı hatâya düşmüştü.
Yine gafletler, rahavetler, ihmaller içindeyiz.
Şer güçleri globalleşti, biz Müslümanlar paramparçayız.
Birilerinde gurur ve kibir.
Yığınlar gaflet içinde.
Dünümüzü bilmiyoruz, yarınımızı düşünmüyoruz, günübirlik yaşıyoruz.
Şifahî toplumların hali böyle olur zaten.
Belki de 100 bin vatandaşımızın can verdiği 17 Ağustos zelzelesi bizi uyardı mı?
İstanbul büyük depremini bekliyor, gereken tedbirler alındı mı?
Van'da çöken otel için ne demişlerdi. Sağlamdır... Sonra otel çökmüş, içindekiler ölmüştü.
Şimdi şike savaşları devri başladı.
Mafyalar futbol "işine" de el atmışlardı, şikede büyük kâr vardı.
Bütün yurdu örümcek ağı gibi saran sözde gizli fuhuş işi önlenebiliyor mu?
Uçan sineği dijital kameralarla takip eden, yerini bilenler uyuşturucu mafyasını niçin çökertemiyor?
İşlerin içinde işler var...
Dolaplar döner âblar akar.
Titanic buzdağına cehennemî bir hızla ilerliyor.
Transatlantiğin lüks mevkiinde şampanya ve şarap su gibi akıyor. Orkestralar çalıyor; genç, şuh, çekici kadınlar açık saçık tuvaletler içinde salına salına geziyor, yeşil çuhalı kumar masalarında krupiyeler bağırıyor...
Vezüv'den kara dumanlar göğe yükseliyor, lavlar aşağıya doğru akıyor, dağın eteklerinde sarsıntılar... Pompei günübirlik yaşıyor.
Birkaç gün sonra Pompei haritadan silinecek ama zenginler vur patlasın çal oynasın oh kekah; fakirler,isçiler, köleler harıl harıl çalışıyor. Volkan patlayıp şehre yakıcı ateşlerini ve küllerini savurmaya başlayınca kaçanlar yanlarına altın, gümüş ve mücevherlerini de almışlardı ama sahil-i selamete çıkamadan ateş içinde kalıp helak olmuşlardı.
Ne kadar çok günlük küçük hesaplarımız var...
Evden işe, işten eve koşuşturmalar...
Yemeler içmeler, giyimler kuşamlar...
Günde birkaç saat TV önünde oyalanmalar.
Programlarımız çok yoğun...
Bıldırcınlı pırasalı kebap salonu açılmış. Gidelim.
Konserler, sergiler, maçlar...
Yemen kahvesi mi iyi, Venezuela kahvesi mi?
Bu hayuhuy içinde Titanic buzdağına doğru ilerler.
Yaylar gerilmiştir, mübrem kaza okları atılmaya hazır.
Gaflet, gurur, kibir, ihmal, rehavet, hırs, çeşit çeşit şehvetler.
Vezüv homur homur.
Pompei bir âlem.
Mehmet Şevket EYGİ - 10 Aralık 2011 Cumartesi