Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 353326 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Böğürtlen bunalıma iyi geliyor
« Yanıtla #495 : 21 Ocak 2010, 02:06:17 »




Birçok hastalığa iyi gelen böğürtlenin bunalıma da iyi geldiği ortaya çıktı. Üstelik hafızayı da güçlendiriyor.

Böğürtlenin birçok hastalığa karşı koruyucu etkisi yanında insanları neşelendirici ve bellekteki hafıza kaybını önleyici özelliği olduğu belirtiliyor. Daha çok yol kenarlarında, koruluklarda ve ormanlık alanlarda yetişen ve organik asitler, mineraller ve vitamin açısından zengin olan böğürtlen, idrar problemleri, tansiyon hastalıkları, ağız, dil, bademcik ve diş eti problemleri, şeker hastalığı ve yorgunluk gibi çok sayıda hastalığa da iyi geliyor.

KAN ŞEKERİNE İYİ GELİYOR

Meyvenin yararlarının bilim adamları tarafından da kanıtlandığını hatırlatan Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Halk Sağlığı Uzmanı Elif Köroğlu, "Böğürtlen, ülkemizde çok olmasına rağmen pek rağbet görmeyen meyvelerden biri.

Oysa insanların vazgeçilmez gıdalarından biri olacak bir meyve. Çünkü içindeki vitaminler ve minenaller, vücuttaki hasarları onarıyor. Özellikle şeker hastalarının kan şekerlerinin düşmesinden korkarak yememeleri yanlış. Böğürtlen, kan şekerini yükseltir. İçindeki doğal şekerler, kan şekerini hiç bir şekilde etkilemiyor." değerlendirmesinde bulundu.

BUNALIMA İYİ GELİYOR

Meyvenin idrar söktürücü, yüksek tansiyon düşürücü, göz zafiyeti giderici ve ağız yolları iltihaplarını iyileştirici özelliği bulunduğunu hatırlatan Köroğlu, "Neşelenmek isteyen herkese bu bitkiyi öneriyoruz. Toplum içinde sevinemeyen, sürekli bunalımda olan, gülmeyi ve mutlu olmayı unutmuş çok sayıda insana böğürtleni tattırdık. Düzenli olarak tükettikten bir süre sonra mutlu olmaya ve neşelenmeye başladıklarını gördük.

Onun için neşelenmeye ihtiyaç duyan herkes böğürtlen yemeli. Ayrıca yaşlı kimselerde parkinson adı verilen hafıza kaybı rahatsızlığına da önleyici etki yapıyor." ifadelerini kullandı

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bir tutam tuz deyip geçmeyin!
« Yanıtla #496 : 21 Ocak 2010, 19:22:48 »

ABD'de yapılan bir çalışma, günde 3 gram eksik tuz almanın yılda 66 bin kişinin felç ve 99 bin kişinin kalp krizi geçirmesini ve 92 bin kişinin ölümünü önleyeceğini ortaya koydu.California Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmaya göre tuzu azaltmak, ülkedeki yıllık sağlık harcamalarında 24 milyar dolarlık tasarruf sağlıyor.

Günlük diyette tuzu 3 gram azaltmanın ''ulaşılabilir bir hedef'' olduğuna işaret eden araştırmacılar, bunun faydalarının, nüfusun yarısının sigarayı bırakmasının faydalarına eşit olduğuna inanıyor.

New England Tıp Dergisinde yayımlanan çalışma, yüksek tansiyon ve kalp hastalıklarına yol açan tuzun ABD'de gerekli miktarın çok üzerinde kullanıldığını ortaya koyuyor. Miktarın büyük bölümü işlenmiş gıdalardan alınıyor.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yüz felcine dikkat !
« Yanıtla #497 : 23 Ocak 2010, 20:24:25 »

Soğuk havalarda aşırı soğuk ve rüzgar yüz felcine neden olabiliyor.

Denizli Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Yüksel Sandıkçı, aşırı soğuk ve rüzgarlı havalarda yüz felcine karşı dikkatli olunması gerektiğini, dışarıya çıkarken boyun ve yüz kısmının korunmasının önemli olduğunu söyledi.

Dr. Yüksel Sandıkçı, kışın yüz felci vakalarının artmasından dolayı soğuk havalarda dikkatli olmak gerektiği konusunda uyarıda bulundu. Dr. Sandıkçı, yüz felcinin yüz kaslarını etkileyen ve çok hızlı gelişen bir felç durumu olduğunu söyledi.

Dr. Sandıkçı, soğuk rüzgarlı havalarda otomobilde giderken camların açılmaması gerektiğini söyledi. Dr. Sandıkçı, “Yüz felci yüz kaslarını etkileyen ve çok hızlı bir şekilde gelişen bir felç durumudur. Yüz hareketlerini sağlamak amacıyla beyinden gelen komutları kaslara ileten yüz sinirindeki sorunlar bu hastalığa neden olmaktadır.

Bu felç türünde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Yüz felci geçiren kişi alnını kırıştıramaz, gözünü kapatamaz, dişlerini gösteremez, dudaklarını büzemez, ıslık çalamaz. Ağız köşesi kıvrımı düzleşir. Dilin ön kısmında tat duyusu bozulur. Şoförlerde aracın penceresini açarak seyahat etmesinden dolayı sıklıkla karşımıza çıkar” dedi.

ladyturk
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Hangi organ ne kadar sürede kendini yeniliyor?
« Yanıtla #498 : 25 Ocak 2010, 13:22:12 »

Bilim adamları, vücuttaki organların yaşlanma sürecini aydınlattı. Göz ve beyin dışında kalan tüm organlar kendini yenileyebiliyor ve böylece vücudumuz hayat boyu 10 yaşın altında kalmayı başarabiliyor.

İngiltere'de yayınlanan Daily Mail gazetesinin haberine göre bu durumun nedeni, hücrelerin yenilenmesi yani eski hücrelerin yerini yeni hücrelerin alması olarak açıklanıyor. Ancak bu 'kalıcı gençlik' durumundan nasibini alamayan şanssız organlar da yok değil.

Beyin, gözler ve sinir sistemi kendini yenileyemiyor. Beyinde; koku alma ve öğrenme merkezleri haricindeki diğer hücreler, tıpkı tam anlamıyla oluşumunu tamamladıktan sonra yenilenemeyen sinir sistemi ve kornea haricinde yenilenemeyen gözler gibi, yaşlanmaya karşı direnemiyor.

KALP, 20 YIL: Yıllarca kalbi oluşturan hücrelerin doğduktan sonra değişmediği sanıldı. Ancak New York Üniversitesi'nden Dr. Piero Anversa tersini ispatlamayı başardı. Kalbin kendini yenilediğini belirten Anversa bunun en az 20 yıl aldığını kaydetti.

SAÇLAR, 3-6 YIL: Yaklaşık 100 bin adet olan saçların her bir teli ayda 1.25 santimetre uzuyor. Dolayısıyla saçların kaç yaşında olduğu da saçın uzunluğuna göre değişiyor.

MİDE DUVARI, 3-5 GÜN: Midedeki asit karşısında hücrelerin dirençli olmadığını belirten İsveç-Karolinska Enstitüsü'nden Jonas Frisen, hücrelerin 3 ila 5 gün arasında yenilendiğini vurguladı. Ancak nikotin, hücrelerin yenilenmesini ağırlaştırıyor.

BAĞIRSAK, 2-5 GÜN: Midede olduğu gibi bağırsaklarda da hücrelerin zor şartlar altında olduğunu söyleyen İsveçli Dr. Frisen, bu hücrelerin hızla yenilendiklerini ve bu sürenin 2 ila 5 gün arasında değiştiğini ifade etti.

İSKELET SİSTEMİ, 10 YIL: İskelet de vücudun sürekli kendini yenileyen bölümlerinden biri. Kemiklerin 10 yılda bir tam anlamıyla kendini yenilediği tahmin ediliyor.

DİL, 10 GÜN: Tat moleküllerini sinirler yoluyla beyne ileten dilde bulunan 10 bin tomurcuğun her birinde 50 hücre bulunuyor ve bu hücreler her 10 günde bir kendini yeniliyor.

KARACİĞER, 6 AY: Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolayan karaciğer vücudun en güçlü organlarından biri. İngiltere Karaciğer Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre karaciğerin kendini yenileme süresi 6 ay.

AKCİĞER, 1 YIL: Akciğerde hücreler farklı periyotlarda yenileniyor. Bu da havanın temizliğine, sigara içilip içilmemesine göre değişiyor. Yenilenme süresi ise altı ayla bir yıl arasında...

GÖZLER: Gözler, kornea tabakası haricinde kendini yenileme özelliğine sahip değil. Zaman geçip yaş ilerledikçe gözleriniz de sizinle birlikte yaşlanıyor. Aynı şekilde beyin hücreleri de kendini yenileyemiyor ve yaşlanıyor.

ekolay.net
 
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Günde Bir Tane Bile Yeter
« Yanıtla #499 : 26 Ocak 2010, 20:13:56 »



Nezle, grip, soğuk algınlığı, kolesterol, tansiyona karşı tam koruma...
 
Uzmanlar olan kivinin A ve C vitamini deposu olduğunu ve özellikle kış hastalıklarından koruduğunu açıkladı.

Uzmanlar, A ve C vitaminleri ile, kalsiyum, demir ve magnezyum açısından çok zengin olan kivinin, kanser, nezle, grip, soğuk algınlığı, kolesterol, tansiyon gibi hastalıklara iyi geldiğini bildirdi.

Uzmanlar, besleyici değeri yüksek bir besin olan kivinin bir tanesinin günlük A ve C vitamini ihtiyacını karşıladığını söyledi. Lif açısından zengin bir besin olan kivinin bağırsakları çalıştırarak sindirimi kolaylaştırdığını ve kabızlığı önlediğini bildiren uzmanlar, "Kivi vücut direncini ve bağışıklık sistemini güçlendirir.

NEZLEYE İYİ GELİYOR

Nezle, grip ve soğuk algınlığına iyi gelir. Nefes açıcı etkisi vardır ve astımlıları rahatlatır. Başta göğüs kanseri olmak üzere kanser oluşumuna ve kanserin ilerlemesine karşı koruyucudur. Kan basıncını dengeleyerek, tansiyonu ve kandaki kolesterol oranını düşürür. Karaciğeri çalıştırır, kanı temizler, kansızlığa, mide rahatsızlıklarına iyi gelir. Yaşlanmanın ciltteki belirtilerini azaltarak, yıpranmış ve kuru ciltleri nemlendirir" dediler.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #500 : 26 Ocak 2010, 22:36:46 »
bazı insanlara ceviz,fındık alerji yapar,banada kivi yapıyor, benim gibi sevipte yiyemeyenler varmı acaba,müthiş ağzımda alerji oluşuyor.. v5))

fasulye

  • Ziyaretçi
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #501 : 26 Ocak 2010, 22:41:05 »
Alerji yapmıyor, ama hiç sevmem..

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #502 : 27 Ocak 2010, 01:04:00 »
bazı insanlara ceviz,fındık alerji yapar,banada kivi yapıyor, benim gibi sevipte yiyemeyenler varmı acaba,müthiş ağzımda alerji oluşuyor.. v5))

Alerjik bünyelerde böyle bir etki yapar, alerji testleri yaptırmanızda fayda var, bende yiyemem.
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Çilekte hormon olmaz, rahat yiyin!
« Yanıtla #503 : 31 Ocak 2010, 20:29:08 »



İri görünümlü çileklerde 'hormon var' söylentilerinin bilgi eksikliğinden kaynaklandığı belirtildi.

Serin iklim bitkisi olan çilekte hormon olmasının imkânsız olduğunu belirten Ziraat Mühendisi İsmail Orman, bu ürünün döllemesinin kendinden olduğu için ilaç kullanmaya ihtiyaç olmadığını söyledi.

Antalya'nın Manavgat ilçesi Oymapınar beldesi Bucakşıhlar (Bucakşeyhler) köyünde 10 dönüm kapalı alanda organik çilek üretimi yaptığını belirten organik tarım uzmanı Orman, meyvenin bol miktarda A, B ve C vitamini ile kalsiyum, demir ve fosfor deposu olduğunu ifade etti. Geçen yıl 10 dönüm serasından 50 tona yakın ürün elde ettiğini belirten Orman, yabancı ülkelerden çok büyük talep olmasına rağmen, iç piyasa taleplerine cevap verebildiklerini kaydetti.

Orman, "Seramızda yetişen ürünlerimizin hepsi organik. Ürün yetişirken hiç kimyasal madde kullanmıyoruz. Halkımız maalesef iri görünümlü çilekleri görünce 'buna da hormon vermişler' diye endişeye kapılıyor. Döllemesi kendinden olan serin iklim bitkisi çilekte hormon olmaz. Bitkinin döllemesi kendinden. Yetiştirmede hiç kimyasal gübre kullanmadığımız için çileğimizin tadı çok lezzetli.

 Geçen yıl Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nden seramızda incelemelerden bulunan bir ziraat mühendisi profesörü 'hayatımda bu kadar lezzetli çilek yemedim' dedi. Çileğimiz damak tadını doğal yöntemle yetiştirmemizden alıyor." diye konuştu.

Ziraat mühendisi Zeynep Olcabay da çileğin kendinden döllemeli olduğunu, hormon kullanılmasının imkânsız olduğunu belirtti

internet haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bu domates tazeliğini 45 gün koruyor!
« Yanıtla #504 : 05 Şubat 2010, 00:56:26 »


 
Bilim adamları, normalden bir ay daha uzun süre taze kalan genetiği değiştirilmiş domates yetiştirdi.

Telegraph'ta yayınlanan habere göre, normalde 15 gün taze kalan domateslerin, bu şekilde 45 gün çürümeden durduğunu belirten araştırmacılar, buluşun muz gibi diğer meyveler için de raf ömrünün uzatılmasında kullanılabileceğini açıkladılar.

Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, bilimadamları meyvenin olgunlaşmaya başlamasına neden olan iki enzimin üretimiyle ilişkili genleri durdurarak domateslerin ömrünü uzattılar. Benzer kimyasalların diğer meyvelerin olgunlaşma sürecinde de bulunuyor. Bu tekniğin, mango, papaya (tropikal meyve) ve muz gibi meyvelerin ömrünü uzatma potansiyeli bulunuyor.

Bu tahrifin bitkilerde başka herhangi bir değişikliğe yol açmadığını söyleyen araştırmacılar, yeni domateslerin normal olarak büyüdüklerini, tipik oranda olgunlaştıklarını ve normal domates gibi aynı mahsulü ürettiklerini kaydettiler.

Toplanan meyvelerin en az yüzde 40'ının heba olabileceği belirtiliyor. Çünkü, bu meyveler çok çabuk olgunlaşıyor. Meyvelerin halen deneme aşamasında olduğu belirtildi.

Büyük süpermarket zincirlerinin GDO'lü yiyecekleri raflarında bulundurmak için politikaları var. Muhalifleri tarafından "Frankenstein gıdalar" olarak isimlendirilen GDO'lu ürünler, sıkı güvenlik testlerini ve Avrupa normlarını geçerse (satılmasına izin verilince GDO'lu ürünler açık olarak etiketlenmeli) Avrupa'da satılabiliyor. Ancak, GDO'lu ürünlerle beslenen hayvanlardan elde edilen et, süt ya da yumurtalar için GDO etiketlemesi yapılmıyor.

İngiltere'de denemenin parçası olarak GDO'lu ürün üretilmesine rağmen, Amerika'da milyonlarca hektar alanda bu ürünler zaten yetiştiriliyor.

Uzmanlar, GDO'lu ürünlerin uzun süreli kullanımında ortaya çıkacak güvenlik riskleri hakkında yeterince bilgi olmadığını belirtiyorlar.


veteknoloji.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Gıdada hijyen dönemi başlıyor
« Yanıtla #505 : 08 Şubat 2010, 01:35:57 »

Tarım Bakanlığı'nın hazırladığı yeni gıda yasasına 'hijyen' de girdi.

Tarım Bakanlığı, AB ile başlayan 'Tarım ve Çevre' müzakereleri çerçevesinde yediğimiz içtiğimiz her şeyi içine alan yeni yasal düzenlemeyi Başbakanlık'a gönderdi. Veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve yem konusunda devrim niteliğindeki düzenlemelerle ilk kez 'hijyen' konusu da yasalara girdi.

Sadece sebze ve meyvelerdeki 'hormon, zirai ilaç, kansorejen etki' tartışmalarına son verecek düzenlemeler değil, hayvan yetiştiriciliğinden kasaptaki ete varıncaya kadar yiyecek ve içecekle ilgili standartlar yeniden düzenlendi.

Buna göre; üretim yapan gıda ve yem işletmecileri, bakanlıkça belirlenen hijyen kurallarına uymak zorunda kalacak. Sonraki aşamada işletmeler de, tehlike analizine dayanan güvenilirlik sistemini kurmakla yükümlü olacak. Ürünün üretim, işletme veya dağıtım aşamalarında yapılan değişiklikleri, tehlike analizi sistemine göre gözden geçirip, gerekli değişiklikleri yaparak, kayıt altına alacak.

Bakanlık, şartlara uygun faaliyette bulunmadığını belirlediği işletmelerin faaliyetini durdurabilecek. Hijyen kurallarına uymayan üreticilere bin ile 10 bin lira arasında para cezası verilecek.

İlaç kalıntısı görülen sebze imha edilecek

Yasal düzenleme ile birlikte, sebze-meyve işiyle ilgilenenler 'bitki pasaportu' bulunduracak. Tarım Bakanlığı, sebzemeyvelerde ilaç kalıntısına rastlandığında, ürünlerin hasadını geciktirecek veya imha ettirecek.

Bu durumda üreticiye herhangi bir tazminat ödenmeyecek. Gıda ve yemlere ilave edilecek her türlü maddeye ilişkin takip sistemi kurulacak. Ürünler, izlenebilirliği sağlayacak şekilde etiketlenecek. Gıda ile ilgili işlemler, insan sağlığının azami korunmasını sağlamak için 'risk analizi'ne dayanacak. Tarım Bakanlığı kriz birimi oluşturacak

haber aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ispanağı yeniden keşfedelim...
« Yanıtla #506 : 10 Şubat 2010, 00:17:12 »

 
İşte çiğ ıspanakta gizlenen vitamin ve mineral hazinesi...

Ispanak genelde içerdiği demir ile anılan bir sebze olsa da, aslında ÇİĞ ıspanak oldukça zengin bir vitamin ve mineral kaynağıdır. 100 gr ıspanaktaki besinleri ve günlük besin ihtiyaçlarımız içinde önemli oranda karşıladığı vitamin ve mineralleri aşağıda göreceksiniz...

Tabii bunları alabilmenin tek yolu ıspanağı çiğ veya maksimum 45 derece sıcaklıkta hazırlanarak tüketmektir. Çünkü 45 derece sıcaklık üzerindeki işlemlerde ısıl işleme maruz kalan gıdalarda enzimlerin %100'ü, vitaminlerin yaklaşık %85'i ve proteinlerin yaklaşık %50'si hasar görüp kaybolmaktadır. Ayrıca 45 derece üzerinde ısıl işlemle -yani yüksek ısıda pişirerek- hazırlanan yemeklerde hem gıdaların moleküler yapıları değişmekte -dolayısıyla besin değerleri de değişmekte- hem de vücut sağlığı için zararlı olabilecek serbest radikallerin ve diğer toksik maddelerin oluşumu mümkün olmaktadır.

100 gr ÇİĞ Ispanak - Besin Değerleri:

Protein: 2,86 g
Yağ: 0,39 g
Toplam doymuş yağ asitleri: 0,063 g
Tekli doymamış yağ asitleri: 0,010 g
Çoklu doymamış yağ asitleri: 0,165 g
Kolestrol: 0 mg
Karbonhidrat: 3,63 g
Lif: 2,2 g
Şeker: 0,42 g
Su: 91,40 g
Kil: 1,72 g
Kalsiyum (Ca): 99 mg
Demir (Fe): 2,71 mg - günlük ihtiyacın ~%15'i
Magnezyum (Mg): 79 mg - günlük ihtiyacın ~%24,7'si
Fosfor (P): 49 mg
Potasyum (K): 558 mg
Sodyum (Na): 79 mg
Çinko (Zn): 0,53 mg
Bakır (Cu): 0,13 mg
Manganez (Mn): 0,897 mg - günlük ihtiyacın ~%49,8'i
Selenyum (Se): 1,0 mcg
A vitamini: 9377 IU
A vitamini (RAE): 469 mcg - günlük ihtiyacın %67'si
A vitamini (Retinol): 0 mcg
B6 vitamini (Pridoksin): 0,195 mg - günlük ihtiyacın %15'i
B12 vitamini (Kobalamin): 0 mcg
C vitamini (Askorbik Asit): 28,1 mg - günlük ihtiyacın ~%37,5'u
E vitamini (Alfa-tokoferol): 2,03 mg
K vitamini (Filokinon): 482,90 mcg - günlük ihtiyacın ~%536,6'sı
B1 vitamini (Tiamin): 0,078 mg
B2 vitamini (Riboflavin): 0,189 mg
B3 vitamini (Niasin): 0,724 mg
B5 vitamini (Pantotenik Asit): 0,065 mg
B7 vitamini (Biotin): 0 mg
Folik Asit (Folat): 194 mcg - günlük ihtiyacın ~%48,5'u
Toplam Kolin (Choline): 18 mg
Alfa Karoten: 0 mcg
Beta Karoten: 5626 mcg
Beta Kriptoksantin: 0 mcg
Likopen: 0 mcg
Lutein+Zeaksantin: 12198 mcg
Kalori: 23 kcal

Kaynak: USDA
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Greyfurt vücuttan nikotini atıyor
« Yanıtla #507 : 11 Şubat 2010, 19:45:56 »

Yapılan deneysel çalışmalar, greyfurtun nikotinin vücuttan atılmasını ve sigara içme isteğini azalttığını gösteriyor...



Bir Greyfurtta yaklaşık 80 mg C vitamini vardır. Enfeksiyonlara karşı vücudu koruması greyfurt yararları arasındadır. 

Yapılan deneysel çalışmalar greyfurt meyve suyunun ve çekirdek özütünün bakteri, mikromantar ve virüslere karşı etkili olduğunu göstermiştir.

Greyfurtun bir diğer yararı dişeti kanamaları olan kişilerde kanamaları azaltıcı etkisidir.

Greyfurttaki lycopene ve liminoids kanser karşıtıdır.

Nikotinin vücuttan atılmasını ve sigara içme isteğini azaltır.

Yapılan yeni bir araştırma greyfurt suyunda yüksek oranda bulunan naringin ve naringenin adlı flavonoitlerin ağız kanserleri oluşumunu belirgin ölçüde azalttığını göstermiştir.

Greyfurt zayıflatır mı?

Metabolizmayı hızladırıcı etkisiyle zayıflamada yardımcıdır.

Amerikada yapılan bir çalışmada greyfurt suyunun kilo vermede etkili olduğu görülmüştür. Greyfurtun insülin hormonunu baskılamak suretiyle kişinin yemek yeme isteğini azalttığı belirtilmektedir.

Greyfurtun zararları varmıdır?

Greyfurt ilaçlarla beraber alınmamalıdır. Greyfurt suyu bazı ilaçlarla etkileşime girerek ve de bu ilaçların etkilerini artırarak çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceği belirtilmektedir.

Greyfurt suyunda bulunan furanokumarinlerin ilaçlarla etkileşime neden olduğu düşünülmektedir.

Alınan ilaçların büyük bir bölümü bir enzim grubu (sitokrom p450) tarafından karaciğerde bir seri işlemlere tabi tutulur. Greyfurt suyu bu enzimlerden biri üzerinde  baskılayıcı etkiye sahip olduğu için alınan ilaç işlemlere uğrayamamakta ve de yüksek miktarda emilerek zararlı etkilere neden olmaktadır.

Greyfurt suyu gibi karadut suyu, beyaz üzüm suyu, nar suyu, böğürtlen suyunun da bu enzimi baskılayıcı etkisinin olduğu belirtilmektedir.

beslenmedesteği.com

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Aman dikkat! Saçınızdan olmayın!
« Yanıtla #508 : 13 Şubat 2010, 00:01:07 »

Kadınların güzelleşmek uğruna saçlarını uzun göstermek için taktırdıkları postijlerin uzun süre kullanılması halinde ileride sorunlara yol açabileceği uyarısında bulundu.

İngiltere'nin önde gelen saç bilimi gruplarından "Trichological Society" kadınların güzelleşmek uğruna saçlarını uzun göstermek için taktırdıkları postijlerin uzun süre kullanılması halinde ileride sorunlara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Trichological Society grubu, artan sayıda kuaför salonunun müşterilerine ucuz fiyatlarla bu postijleri taktığını ve bazı kuaförlerin de bunları uygun şekilde takma becerisine sahip olmadığını kaydetti. Grup, bu durumun daha fazla genç kadının kellik ve saç kıran gibi saç sorunlarından şikayetçi olmasına yol açtığını belirtti.

Saç uzmanlarından Barry Stevens, saçlarını uzatmak için postij kullananların genelde daha iyi görünmeyi ve hissetmeyi beklediklerini, ancak bunun hüsranla sonuçlandığını söyledi. Stevens, bu eklentilerin uzun süre kullanımlarının ciddi sonuçlar doğurabileceğini ve saça daimi zarar verebileceğine dikkat çekti.

İngiliz Dermatoloji Dergisi'nde çıkan bir yazıda da, saçları uzatmak için kullanılan postijlerin olası tehlikeleri konusunda uyarıda bulunuldu.

Yazıda, bunları kullanan bazı kadınlarda gözle görülür saç kaybı olmasa da saç derisine yakından bakıldığında sorunun görülebileceği belirtildi.

AA
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Doğayla Sunulan Şifa
« Yanıtla #509 : 15 Şubat 2010, 23:22:08 »
Ağrı kesici, yatıştırıcı, balgam söktürücü, mikrop öldürücüdür. Tansiyona, kalbe, mideye iyi gelir, kanser tedavisinde önemlidir



Karabaş çayının ağrı kesici, yatıştırıcı, balgam söktürücü, dahilen idrar yollarında, haricen basit yaralarda mikrop öldürücü etkisi olduğu bildirilmektedir.

Bilhassa sinirsel baş ağrısı, uykusuzluk ve yüksek tansiyon gibi şikayetlerde daha etkilidir. Beyin hastalıklarında sara da hafıza ve dikkat eksikliğinde kalbe kuvvet ve ferahlık vermede, mide bağırsak sancılarında, iç organ sancılarında faydalıdır.

Kanser tedavisinde etkili bir yardımcı tedavi unsurudur. Balla macun yapılıp yenirse, beyinden kaynaklanan titremelerde faydası görülür. Günde 3 bardak içilirse bilimum kanserleri büyütmez durdurur.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠