Gönderen Konu: Batı, Orucun faziletini yeni fark etti..  (Okunma sayısı 3895 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı osmanlı

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 379
  • Okula hayır, Açık lise kolejlerine evet.
Batı, Orucun faziletini yeni fark etti..
« : 03 Eylül 2008, 23:04:55 »

Peygamber Efendimiz (s.a.s), on dört asır önce “Oruç tutun ki sıhhat bulasınız” buyurmaktadır. ( Et-Terbiğ ve’t Tevhib, cilt:2, s.83; ibn-i Sunni ve Ebu Nuaym, Tıb Bölümü; El-Camiu’s Sağır, hadis no: 5060; Keşfü’l-Hafa, Hadis No: 1455).

Tarih boyunca Müslüman doktorlar oruç tutmanın insan sağlığını koruduğunu ve onu tedavi ettiğini hep söyleye gelmişlerdir. Artık günümüzde Batılı doktorlar da, Müslümanların Ramazan ayında tuttukları oruç ile farkında olmadan birçok hastalıktan kurtulduklarını belirtiyor.

MODERN TIP ORUCU TEŞVİK EDİYOR

Modern tıp, oruçla tedaviyi teşvik ediyor. ABD ve Avrupa’da son yıllarda birçok oruçla tedavi (Fasting Center) merkezinin kurulduğu belirtildi. Oruçla tedavi hakkında birçok makale ve kitabın da yazıldığı batıda, doktorlar hastalarını oruçla tedavi ediyorlar.

Oruçla tedavi konusunda ilk kitap yazan kişinin, Alman fizik tedavi uzmanı Arnold Ehret olduğu bildiriliyor. Ehret tarafından geliştirilen oruç terapisi, hastalık ve beslenme bağlantısını esas alıyor.

Ünlü doktor, çocukluktan itibaren tüketilen çoğu besinin iyi sindirilemeyen ve dışarı atılamayan parçaları nedeniyle bağırsaklar ve damarların zamanla tıkandığını ve bunun sonunda da hastalıkların ortaya çıktığını iddia ediyor. Ehret’in teorisine göre bu tıkanıklıkları açmanın tek yolu ise oruç tutmak! Ehret, Türkçe’ye de çevrilen ‘Şifalı Besinler ve Mukussuz Şifa Diyeti’ adlı kitabında, "Doğa, oruç metoduyla her hastalığı iyileştiriyor.

İşte bu, doğanın her vücutta en önemli faktörün; atık, yabancı madde ve mukus (ürik asit, kandaki zehirler ve doku bozulmaları) olduğunu kanıtlıyor" diyor. Yüzyıldan fazla bir süre önce yazılmış olmasına karşılık, günümüzde de hâlâ hastalıklarından oruç terapisiyle kurtulmak isteyenlerin referansı olan kitabın yazarı Ehret’in Türkçe'ye çevrilen bir diğer kitabı da ‘Oruçla Yeniden Sağlığa Kavuşma ve Gençleşme’...

BEYDEMİR: BİR HURMA YETER

Bu teorinin günümüzdeki savunucularından “Sağlık İçin Oruç, Bıçaksız Ameliyattır” kitabının yazarı Gülhan Beydemir’e göre ise beslenmek için günde bir hurma yeterli... ABD'de öğrendiği oruç terapisi sayesinde hastalığını yendiğini söyleyen Beydemir, yılın altı ayını oruç tutarak geçirdiğini söylüyor.

Alman profesör Cehardet ise, iradenin takviyesi konusunda yazdığı kitapta orucu tavsiye ederek, insanın, maddî meyillerinin esiri olmaması, nefsinin dizginlerine malik bir hayat yaşaması için ruhun cesede hakimiyetini temin edecek en tesirli yolun oruç olduğunu belirtir. Dr. Rowy ise, bu hususta, “Oruç, vücudun hastalıklara karşı mukavemetini artırır.

Bu önemli tıbbi hakikati İslâm, orucu farz kılarak ortaya koymuş, bugünkü modern tıp ise orucu hastalıklara karşı koruyucu ve ilaç olarak kullanmaktadır” demektedir. Dr. Rawy’nin sözlerini teyid edercesine Dr. Henri Lahman’ın Saksonya’nın Dresden şehrindeki hastanesinde, ayrıca Dr. Berşerbenr ve Dr. Moliere ait sağlık evlerinde oruçla tedavi yapılmaktadır.

Batılı doktorlar, Müslümanların Ramazan ayında tuttukları oruç ile farkında olmadan birçok hastalıktan kurtulduklarını ifade ediyor.

İNSAN KAÇ GÜN AÇLIĞA DAYANABİLİR

Yediğimiz gıdaların bir kısmı bedenimizde yağ şeklinde depolanmaktadır. Bu maddeler açlık esnasında enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Vücudunda depolanmış olan gıda maddelerinin yani karbonhidratların, yağların proteinlerin tamamının harcanması yani bir manada yanmasının neticesi toplam 150 000 kilo kalorilik bir enerji meydana gelmektedir.

Günde asgari den 1500–2000 kilo kaloriye ihtiyaç vardır. Bu durumda teorik olarak Bir insan hiçbir şey yemeden haftada bir su içmek şartı ile yaklaşım 70–75 gün kadar yaşayabilir. Dewey adlı araştırıcı kendi şahsında 65 günlük açlık tatbikatı yaptı. Hazzart 75 Carington 79 gün oruç tutturdu. (pediatri 2. baskı Nobel tıp kitapevleri Ankara, 1993 I. Cilt, s. 346-pasternak C A: insan biyokimyasına giriş (tercüman kitab) Hacettepe ün yan (A–40) Ankara 1980, s.217 – 5-yeğin M ve arkadaşları: İslami oruç üzerinde biyokimyasal bir araştırma.

Açlıktan ölenler şayet 40 günden evvel ölseler katiyen rızksızlıktan değildir. İbni-i Haldun “çok yemek yemeye çalışan kimselerin kıtlığa maruz kaldıkları zaman, az az yemeye alışmalara nazaran daha çok zaiyat verdikleri vakidir. Onları öldüren karşılaştıkları açlık değil, daha önce alışmış oldukları tokluktur.

”(Canan İ: Hz. Peygamberin sünnetinde terbiye. Cihan yay, İstanbul 2. baskı, 1982 s.222de: ibn-i Haldun (Tunus 1332- Kahire 1406), mukaddime)

ORUÇ TUTMAK TAHAMMÜLÜ ZOR OLAN BİR İBADET MİDİR?

Vücudu alışmış ise, ortalama 60–70 gün kadar açlığa bir hafta kadar da susuzluğa tahammül edebiliyor. Sair vakitler de bir nev’i gece tutmuş olduğu bu orucu şahıs ramazan ayında gündüze alacak demektir. Tansiyonu ilk günlerde hafifçe düşebilir. Bunlar bünyenin oruca yani kısmı açlığa olan alışma yani adapte olma halleridir.

Her yemek vücut için bir yorgunluğun başlangıcıdır. Mideyi adeta bir asit fabrikası ve bağırsakları da bir rafineri fabrikası tarzında yaratan Cenab-ı Hak, 11 ay aralıksız çalışan bu fabrikalara yılın bir ayında, yani Ramazan ayında muvakkat bir istirahat vermiştir.
Karaciğer 24 saat çalışmazsa şahıs ölür. Oruç halinde karaciğerin yükü azalacağı vücudu toksit yani zehirli maddelerden temizleme imkânı artmış olmaktadır. Oruç Tutarken, karaciğere, sindirim neticesi düşen iş azalacağından karaciğerde zehirleştirme hadisesine daha fazla imkân hâsıl olmuş olur.

Böylece oruç tutan kimsenin vücudu, maddi olarak da temizlenmiş olmaktadır. Oruç esnasında karaciğerin yükü azaldığı için ölü ve ölmekte olan hücrelerin tasfiye işi kolaylaşır ve hızlanır. Allah’ın emri olan orucun tutulması ile insan vücudu, eskiyen hücrelerin temizlenmesi, onların yerine yeni hücrelerin gelmesi ile adeta gençleşmektedir. “Vücudun zekatı da oruçtur.” (ibn-i Mace, Siyam, Hadis no: 1345) hadisini ve Zekâtın lügat manasının temizlenme olduğunu hatırlayınca orucun hikmeti daha iyi anlaşılıyor.

ORUÇ BIÇAKSIZ AMELİYATTIR

Günümüzde batı memleketlerinde oruç ile tedavi uygulayan klinikler mevcuttur. Bazı hastalıklara karşı oruç tutmayı tedavi edici bir ilaç gibi tatbik eden birçok batılı hekim vardır. Genel anestezi yapılacak olan ameliyatlarda, hasta ameliyattan altı saat önce ve ameliyattan altı saat sonraya kadar aç bırakılmaktadır.

Anestezi için verilen Zararlı maddeler, bu müddet esnasında vücuttan atılmaktadır.”Oruç bıçaksız ameliyattır” (Geffory M R: Le Jeune (Tedavi Vasıtası Olarak Oruç -Tercüme eden: İbrahim Canan) basılmamış kitap, Erzurum, 1978 )


ORUÇLUNUN KALBİ DE DİNLENİR

Oruçlu iken, bilhassa öğleden sonra kalp çok daha rahat atacak, zorlanmayacaktır. Kalp oruçlu şahıslarda bir günde ortalama 15 000 kadar daha az atacaktır. Daha çok dinlenen kalp, daha kuvvetli bir hale gelecektir.

ŞİŞMANLIK

Şişmanlık, pek çok hastalığın anasıdır. Kalbe ağır bir yük biner kalp ve damar hastalıkları tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, belde ve dizlerde ağrılar, safra kesesi taşları gibi birçok problemler şişmanlarda görülmektedir. (New england J of Medicine, 343: 1888, 2000 ) Nitekim ibn-i Sina; “ Bütün hastalıklar yenilen içilen şeylerden ileri gelir.” Der.

En önde gelen ölüm sebebi kalp ve damar hastalıklarıdır. Oruç, insanı fazla yemek yeme alışkanlıklarından alıkoyar.

Oruçlu şahıs aç kaldığı için, kanda mevcut olan yağlar kullanılır. Damar sertliğine yani sebep olan yağ fazlalığı tehlikesini azaltmış olur. Oruç, aynı zamanda damar sertliği ve onun arkasından gelen yüksek tansiyon, kalp hastalıkları damar tıkanmaları yani bazı böbrek hastalıkları için bir sağlık kazanma egzersizidir. (Yeğin M ve arkadaşları: İslamı Oruç üzerinden biyokimyasal bir araştırma-. Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Yıllığı, 4: 135–65,1980 )
Oruç tutun ki sıhhat bulasınız nefis terbiye.( Et-Terbiğ ve’t Tevhib, cilt:2, s.83; ibn-i Sunni ve Ebu Nuaym, Tıb Bölümü; El-Camiu’s Sağır, hadis no: 5060; Keşfü’l-Hafa, Hadis No: 1455)

Oruçla insan zayıf ve aciz olduğunu anlar. Her uzvuna kendisine mahsus oruç tutturmalıdır. Mesela dili yalandan, gözü haramdan korumak gibi…
Ramazan aylarında intiharların, intihar benzeri davranışların azalmış olması bunun açık bir delilidir. (Daradkeh T K: parasuicide deruing ramadan in jordan. Acta Pyschiatrica scandinavica,86(3) :253–4,1992-Sadeghipour H, et al: the effect of ramadan on the number of suicidal intoxication. Iranian J of Endocrinology and Metabolism (IJEM). Abstract book the Congress on health and ramadan, October, 2001, p.31 )

“Oruçlu bir kimse yalan ve yalancılıkla iş yapmayı terk etmezse, yemeği içmeği bırakıp aç durmasının Allah nezdinde hiçbir kıymeti yoktur. Buyrulmuştur. (Buhari, Savm, 8; Müslim Siyam 163 ( Riyaz-üs Salihin Tercümesi, Türk tarih kurumu Basımevi, Ankara, 1967 II. Cilt, s.502 Hadis No: 1245)
Bizden uzun bir müddet değil, senede bir ay oda günün belli saatlerinde ve yine kendi menfaatimiz için oruç tutmamız istenmiştir. Bakara süresi 184:” Eğer bilirseniz oruç tutmak sizin için daha hayırlıdır.”

ORUÇLA ALAKALI İLMİ ÇALIŞMALAR

Birçok çalışmalar kandaki yağların kolesterolun seviyelerinin oruç tutmakla genellikle düştüğünü göstermiştir.( Roky R ve arkadaşları, sağlık ve ramazan ile alakalı ikinci milletler arası kongre kitabı, 1997, s:87) Oruçla Kalp ağrısı (angina) ve hipertansiyonun düştüğü rapor edilmiştir.

İftarda ve sahurda bol miktarda yağlı ve tatlı gıda alanlarda, yağları kandaki seviyelerinin artması normal bir neticedir. Ay halindekiler, yolcular, hastalar, emziren anneler isterlerse oruçlarını Ramazan-ı Şerifden sonra müsait bir zamanda tutabilirler.  Oruç tutamayacak kadar yaşlı olanlar, tutamadığı her günün orucu için bir fidye verirler. Bir günlük fidye, sabah akşam bir fakiri doyuracak kadar ona para vermektir. ( Yaklaşık 5–6 ytl)

Ay takvimi kullanıldığı için 36 yılda bütün yılı devretmiş olur. Oruç tutulmasında güneş takvimi esas alınmış ola idi, dünyanın bir yarım küresinde olanlar hep soğuk ve kısa günlerde oruç tutacak ve uzun günlerde oruç tutmuş olacaklardı.
İslami oruçta bir beslenme bozukluğu olmaz veya eksik bir kalori alınması söz konusu değildir. (Shahid ATHAR M.D: Dept. Of Medicine and Endocrinology, St. Vincent Hospital. Indiana Universty, Indianapolis, Indiana U.S.A - http://www.al-muslim.org-ramadan-health.html)

Oruçtaki susuzluk bedendeki bütün sıvıların, su kaybından dolayı daha konsantre yani daha kesif olmasına yol açar. Orucun fizyolojik tesirleri arasında, kan şekerinin kolesterolun düşmesi ve sistolik kan basıncının düşmesi de sayılabilir. Aslında ramazan ayında tutulan oruç insülin bağımlı olmayan şeker hastalığının şişmanlığın ve yüksek tansiyonun stabil (sabit, kararlı) zararsız hale gelmesi için ideal bir sağlık tavsiyesi olabilir. 1944 yılında Fas’ın kazablanka şehrinde “sağlık ve ramazan “ Müslüman ve gayri Müslim dünyanın her tarafından gelen araştırmacılar 50 kadar araştırmayı takdim ettiler.

Orucun herhangi bir hastayı veya genel tıbbi durumu daha kötü yaptığına dair bir neşriyatı tebliğ eden olmadı.(Sağlık ve ramazan” Birinci Milletler arası Kongre, Kazablanka, 1994)

Aldıkları manevi hazdan dolayı, bir sulh ve sükûnet halleri vardır.
“Oruçlu iken biri kendisine söver veya çatarsa, “ben oruçluyum” desin “Kılınan her rekât namazın sonunda 10 kalori ekstradan dışarı verilmiş olur. (Buhari, savm:8)

Bilhassa hassas bağırsak sendromu, kabızlığı olanlardan oruç tutanların önemli bir kısmının, Ramazan ayında şifa buldukları anlaşılmıştır. (Afifi Z E M: Daily Practies, Study performance and health during the ramadan fast. J of Royal Society for health, 117(4):231-5. 1997)
Ramazan’da gün geçtikçe oruç tutanların acıkma hissine alıştıkları anlaşılmıştır. ( Finch G M, et al : Appetite Changes under free- living conditions during Ramadan Fating. Apeetite,31 (2) :159-70,1998)

Şahıs Ramazan ayında oruç tutarken, sahurda ve iftarda yediği gıdalara bağlı olarak, kilosunun aynen muhafaza edebilir, kilo verebilir veya kilo dahi alabilir. Bu da ramazan’da oruçlu iken, iftarda ve sahurda alınan gıdaların, oruç tutan şahısların enerji ihtiyaçlarına fazlası ile yettiğini ispat etmektedir.

Ramazan ayında alkoliklerin belli bir yüzdesi oruçta tutmaktadır. (%37). Araştırmacılar çalışmalarının neticesi olarak içkiyi terk etmekte inançların önemli rolü olduğunu hatırlatarak, içkiyi terk etmek de inançların önemli olabileceğini belirtmektedir. GATA tarafından yapılan, İstanbul garnizonunda vazifeli, er ve subaylardan 2300 kişiye “niçin içki kullanmıyorsunuz” %45.5 i (646kişi)

“dinimizce haram edilmiş olduğu için” (Tarhan N ve ark. Milli psikiyatri kongresi kitabı, 1992 ), Sağlık bakanlığının 1995 yılında 24 ilde ve 12 781 kişi ile yaptığı araştırmada “ niçin içki içmiyorsunuz?” sorusuna %44,6(5700) kişi “dinimizde haram edilmiş olduğu için demişlerdir.

Dini inançlar insanları zararlı alışkanlıklardan hem korumada, hem de insanların alışkanlıklarını terk etmelerinde son derece önemli rolü vardır. “O’nun mağfiretini iste, şüphe yok ki, Allah tövbeleri çok kabul edici, günahları affedicidir.” ( Nasr :3)
SİGARA-SABIR

Sigarayı bırakmakta en önemli faktör şahsın irade gücüdür. Şahsın nefsine ve iradesine en hâkim olduğu zaman ise oruçlu olduğu Ramazan ayıdır.”aylarca nasıl sabredeceğim” deyip mevcut sabrınızı başka zamanlara dağıtmayınız. Sabırda sadece yaşadığınız günü, hatta yaşadığınız o saati düşünün. Yani; “ ben şu anda sigara içmemeye sabır edebiliyor muyum?” diye kendinize sorun.

Ramazan ayında sigarayı bırakmaya teşebbüs eden ve muvaffak oldukça çoktur. (Afifi Z E M: J of roya. society for Health: 117 -4- 231–5, 1997 )

ORUÇ TUTANLARDA GÖRÜLEN FİZYOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER

Oruçlu iken, istirahat esnasında kalbin atış sayısında (nabız) azalma vardır… Oruç tutmanın solunum faaliyetlerinde herhangi bir önemli değişikliğe yol açmadığı anlaşılmıştır.( Duncan M T et al: ventilatory function in Malay Muslims during normal activity and the Ramadan fast. Singapore Med J,31 (6) :543–7,1990- Ghamdi B, Nwoye L O: Effects of Ramadan fasting on respiratory test in normal voluntees. Proceedings of the Second Interntional Congers on “ Health and Ramadan”, İstanbul, 1997, p.67 )

Oruçlu iken vücuttaki kortizol miktarı artmaktadır. Bu vücutta belli dengelerin devamı için, açlık halinde yaratan Allah’ın verdiği bir tedbir mekanizmasıdır. Bu sayede açlık durumunda kan şekeri belli seviyelerde korunmuş olur. (Tahmasebi A, ve ark: sağlık ve ramazan, 1997,s:20 )

Ramazanda oruç tutmak, anlama, kavrama ile alakalı faaliyetlere zarar vermemektedir. Hafızayı azaltıcı bir yönü de yoktur. (Roky R, et al :Ann of nutr and metab, 44 -3- :101-7, 2000 - Haouari M , Health and Ramadan, 1997,p.65)
Suriye de yapılmış olan bir araştırmada, oruç tutanlarda mekanik sebeplerden ileri gelen bel ağrıları dâhil, bel ağrıları olan birçok hastaların iyileşmesinde orucun faydalı tesirleri görülmüştür İltihabı sebeplerle bel ağrısı olan hastalarda bu iyileşme çok daha açıktı, aşikârdı. (Karadan A N , “Health and Ramadan”, İstanbul, 1997, p.66)

100 sağlam gönüllü şahıs üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları:
Normal de %95,86 miligram (mgr) olan ortalama açlık kan şekeri oruçta %83,91 mgr’a düşmüştür. Bu ise normal hudutlar da olan bir değerdir. Serum albumini, kontrollerde ortalama %4.3 gr oruçlularda ise %4.57 gramdır. Önemli bir fark bulunmamıştır. Oruçlu iken kandaki homosistein düşmektedir. Bu ise kalp ve damar hastalıkları ile alakalı risk faktörlerinin azaldığını gösterir. (LariJani B, Et al ,“ Health and Ramadan”, 2001, p.28 ) Kontrol grubunda %116,27 mgr olan triglseridler (yağların bir şekli) oruçlularda %90,9 mgr’a düşmüş; kontrollerde %12.22 mgr olan serbest yağ asitleri oruçlularda %8,8.14 mgr’a düşmüştür. Bunlar arzu edilen, sağlık açısından güzel olan neticedir. Total lipid (yağ) kontrollerde ortalama %515,80 mgr iken oruçlularda %495.75mgr inmiş. Yağların oruçlu iken düşmesi sıhhat açısından güzel olan değerlerdi.( M ve ark: İslami oruç üzerinde biyokimyasal bir araştırma Atatürk un diş. Fak. Yıllığı 4:135-65,1980)

Prof. Dr. Münip Yeğin ve arkadaşlarının araştırmalarının (İslami oruç üzerinde biyokimyasal bir araştırma, 1980 ) neticelerine göre: İslami oruçta, kandaki üre değeri kontrollerde %42,50 mgr iken oruçlu olanlarda % 42,20 mgr dir. Ürik asit kontrollerde %6,63 mgr iken oruçlularda %6.47 mgr olup birbirine çok yakın değerler çıkmıştır. Oruçsuz iken yapılan tahlillerde yoğunluğu 1,0417 bulunmuştur. Aradaki fark önemsizdir.

Oruçlularda kandaki üre artmamıştır. Kandaki protein miktarı azalmamıştır. Amino asitlerin kandaki miktarları artmıştır. İdrarda aseton tespit edilmemiştir. Serbest yag asitleri artmamış hatta eksilmiştir. Kan şekeri %83,91 mgr kadar düşmüştür. Arteriyoskleroza refakat eden, hipertansiyon, angina pektoris yani kalp ağrısı, çeşitli çeşitli enfarktüsler ve bazı böbrek hastalıkları için İslami mana da oruçun, son derece önemli profilaktik yani koruyucu tesiri olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Ramazan ayında tutulan orucun kan şekeri, kreatinin, ALP (alkalen fosfataz), ALT (alanın amino transferaz) ve AST (aspartat amino Trasferaz ) değerleri üzerine olan te’sirleri 100’ü erkek 10’u bayan olan 110 kişide incelenmiştir. Bu değerlerde ufak ufak değişiklikler olsa bile, neticelerin hep normal hudutlarda kaldığı anlaşılmıştır.(Siahkolah B,ö Azizi F: The effect of fasting on blood sugar, creatinine and hepatic enzymes during ramadan. Iranian J of Endocrinology and Metabolism (IJEM). Abstarct Book The Congress on Health and Ramadan, October, 2001, p.30.)


ORUÇ VE SİNDİRİM SİSTEMİ
Oruç şüphesiz belli bir yaşa gelmiş ve sıhhatli olan şahıslara farzdır. Hastalık oruca mani ise oruç tutmaz. Ülserli şahıslar oruç tutmalı mıdır? Ülser daha çok midede ve on iki parmak bağırsağında meydana gelen yara olarak bilinir. 1992 yılında Prof. Dr. Said Kapıcıoğlu ve arkadaşları ülser (duodenal ulkus) teşhisi konulmuş 7 erkek gönüllü üzerinde araştırma yaparlar, akşama kadar yani iftar saatine kadar aç kalmağa niyet eden şahısların, ülserli olsa bile öğle saatlerinde rahatladığı görülmüştür. Midedeki asit ifrazatı öğle saatlerinde azalmıştır. Oruç tutmanın mide (peptik) ülserinin ortaya çıkmasında önemli rolü olan midedeki asit ifrazatının artmasına (hiprasidite) yol açacağını söylemek yanlış olur. Tunuslu bir araştırıcı grubunda 57 hastaya her gün 30mgr lansoprazol verildi. 27 si si oruç tutmadı 30 kişilik diğer grupta oruç tuttu. Sonuçta oruç tutan ve tutmayanlar arasında arazlar (semptomlar) bakımından bir fark görülmedi.

Oruç tutmayanlarda %88.8 oruç tutanlarda ise daha fazla yani %90 nispetinde ülser den şifa buldukları görüldü.Bu nedenle ülserli hastalar herhangi bir riske girmeden rahatlıkla oruçlarını tutabilirler (Mehdi A, Ajmi S, Gastroenterol clin Biol, 21- 11- :820-22, 1997 )

Ramazan öncesi ve ramazan ayında serum gastrin seviyelerinde önemli bir farkın olmadığı anlaşılmıştır. ( Polat H ve arkadaşları: Oruç tutmanın serum Gastrin seviyesinde TE’sirleri. “ramazan ve sağlık” ile alakalı ikinci milletler arası kongre kongre kitabı.)

İç salgın yapan guddelerin salgıları
İslami oruçtaki açlık müddeti salgı ve hormonların kandaki seviyelerinde herhangi bir değişikliğe yol açacak kadar uzun değildir.(Azizi F : “Health and Ramadan”. P.39, İstanbul, 1997.)

Ramazan’da kan şekeri seviyelerinde ufak tefek iniş çıkışlar olsa da genellikle kan şekeri normal hudutlarda kalmıştır.(Azizi F: the blood glucose in health and diabets during ramadan. Proceedings of the 2nd ınternatıonal congress on “health and ramadan”. P.40, İstanbul, 1997)
İnsülinin değerlerinde ramazan ayında normal günlere göre fazla fark olmadığı anlaşılmıştır. (Marniche D, et al: effect of fasting and refeeding during ramadan on glucoregulation. Proceedings of the 2nd ınternatıonal congress on “health and ramadan” .p.125, İstanbul 1997 )

Oruç tutabilecek şeker hastaları

20 yaşın üzeri, hamile olmamalıdırlar, bebeğini emziriyor olmamalı, şahsın kilosu normal, kan şekerinde büyük iniş çıkışlar olmaması, hastaların ağır hiper tansiyon gibi ikinci bir ağır hastalığın olmaması lazım. Vücutları perhize cevap veriyor olmalıdır. Kan şekeri belli seviyeleri geçmeyen Tip II şeker hastaları perhize dikkat ederek ve ilaçlarını aksatmadan sahurda ve iftarda muntazaman alarak oruçlarını tutabilirler. Ramazanda gerek ilaç gerekse gıdayı sahur ve iftarda eşit olarak almaları; ilaçları sahurda imsaktan önce akşamleyin de iftarda yemekten önce almaları tavsiye edilir. İnsülin bağımlı şeker hastalarına oruç tutmaları tavsiye edilmez. (Azizi F : “health and ramadan”. P.40, İstanbul, 1997.)

HAMİLELİK VE ORUÇ

Yeni doğan 13.351 bebeğin doğum ağırlıklarına bakıldığında, annelerinin ramazan da hamile iken oruç tutmalarının, bebeklerinde hiçbir zarara yol açmadığı anlaşılmıştır. Doğan bebeklerin doğum ağırlığına te’siri olmadığı ortaya çıkmıştır. Hamile iken ve bebeklerini emzirirken oruç tutan Müslüman kadınlarla, hamile olmayıp da oruç tutan kadınlar incelenmiştir, kan kimyaları mukayese edilmiş iki grup arasında önemli bir fark olmadığı anlaşılmıştır. (Cross J H, Eminson J and Wharton B A: Ramadan and birth weight ar full term in asian moslem pregnat women in Birmingham. Arch Dis Child,65: 1053–6,1990 - Prentice A M, et al: Metabolic consequences of fasting during ramadan in pregnat and lactating women. Hum nutr clin Nutr, 37 (4) : 283–94, 1983.)

Oruçlarını tutmakta iken ve ramazandan iki hafta sonra aynı bayanlardan oruçsuz iken alınan sütün terkipleri arasında önemli seviyelerde fark olmadığı anlaşılmıştır. (Bener A, et al: Fasting during the holy month of Ramadan does not change the composition of breast milk. Nutrition Research, 21 (6): 859–64 )
 Fakat yine de hamile ve emzikli kadınlar kendilerine veya çocuğa zarar verecekse oruç tutmazlar. Sonradan kaza ederler.
Esansiyel Hipertansiyonlu hastalar, kan basıncı ciddi problem olmadan, sahur ve iftarda da ölçülü ve ilaçlarını kullanarak oruç tutabilirler. Ramazan ayında kalp krizi sayısının diğer aylara göre önemli seviyede düşük olduğu araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. (Temizhas A. et al: Int Cardiolo, 70,2:149–53,1999 )
Bevliye hastaları üzerindeki çalışmalar ise iftar ve sahurda bol su alınması şartı ile orucun bu hastalar faydalı geldiğini ispat etmiştir. (Abderrahim F: Effect of ramadan fasting on urological patients.p.218-31,1994)
Hz. Mevlana bir sözünde şöyle der:
“Açlık ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.”

« Son Düzenleme: 04 Eylül 2008, 02:04:42 Gönderen: Tuğra »
Devrimci akıla sahip olanlar, luciferin yeni dünya düzenini yemezler...