Gönderen Konu: Bu gidişata dur deyin!  (Okunma sayısı 3934 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Bu gidişata dur deyin!
« : 19 Ağustos 2008, 11:59:38 »

Teknoloji ve tüketim çağının getirdiği olumsuzluklar bizlere anneanne ve dedelerimizin hayatlarını aratır oldu. Geçmişi ve bugünü gözden geçirip, günümüzdeki olumsuzluklara dur demeye, iyiliklerin artması için çözümler üretmeye ne dersiniz?

Bir zamanlar anneannelerimiz gündüzleri, elde çamaşır bulaşık yıkardı, ekmekler, yemekler, doğal tatlılar ve börekler de evde yapılırdı. Dedelerimiz dış işleri organize ederdi. Bahçede çalışan işçiler günlük sebzeleri, sütçüler sütü kapıya bırakırlardı. Yıllık doğal sabunlarını, yazlık meyve ve sebzelerden kışlık yiyeceklerini hazırlarlardı…  Sağlıklı ve üretkendiler…

Akşamları çeyizlik danteller, yünler örülürdü, aile bir araya gelip çay faslı yaparken sohbet ve muhabbetle, evlerde sıcaklık ve huzur yaşanırdı… Evlerden misafir eksik olmazdı.

Zaman bereketliydi o dönemlerde, kazançlar da bereketliydi… Dışişleri bakanı babalar, içişleri bakanı anneler, huzur ve mutlulukla hayatı paylaşıyorlardı…

Zaman içinde teknoloji adıyla yaşantımıza giren yenilikler kolayımıza geldi…

Ya sonra?

Sonra bir bir ortaya çıkan gerçeklerle anladık ki, teknolojik yeniliklerin “astarı kumaşından pahalıya geldi”!.. Yeniliklerin arkasından gelen hastalıklar, sıkıntı ve sorunlar, yaşanan yalnızlıklar bize, doğal ve sade yaşamın değerini, önemini öğretti…

70’li yıllarda bebektik, 80’lerin çocuklarıyız biz. Aslında geçiş döneminin çocukları…

Bizler bakkal amcanın dürüstlüğünü, pazarda satılan canlı tavuğu, taze yumurtayı, doğal yetişmiş sebze ve meyveyi, kapımıza gelen sütçüden günlük taze sütü, eşeği ile bahçesinde yetiştirdiği bamyayı satan teyzeyi gördük, onlardan satın aldıklarımızı yedik ve tadını öğrendik.

90’larda tanışmaya başladığımız büyük alışveriş merkezleri göz alıcı ışıkları ile hayran kaldığımız yerlerdi ilk önce! Lüks mağazalar, gösterişli kıyafetler, fast food zincirler, hazır ayağa servis yemekler rahat ve kolay geliyordu önce! Sonra zincir gibi geldi gerisi hormonlar, GDO’lar, kimyasal katkılı gıdalar, kozmetikler, deterjanlar, cep telefonları, bilgisayar, internet, al kullan at ürünler…

2000’lere geldiğimizde kullandığımız bu ürünlerin yan etkileri bir bir ortaya çıkmaya başladı, ardından bir de “nano teknoloji” geldi!
 
Maneviyat, insanlık, inanç, ahlak kuralları, Allah korkusu nerde kaldı? 

Çocukluğumuzda idealist gençler olarak yetiştik. İş hayatı, para kazanma, istediğini alma veya elde etme, başarı hırsı, genç yaşta gelen rahatlıklar, kolaylılar, maddiyata bağlı imkanlar hoş ve cazip geldi…

Kızlar ve erkekler istediklerini elde etmek için her yolu uygun gördüler kendilerince! Hayırlımı değil mi düşünmeden, kendi egoları için; her türlü kötülük, yalan, aldatma, iftira, büyü, kin, başkalarını kullanma, sinsi plan ve oyunlarla her amaçlarına ulaşacaklarına inanarak yaşayan insanlar gün geçtikçe arttı!

Duygularımıza ne oldu?

Sevgi, sadakat, bağlılık duygularımıza ne oldu? Kalbimize, vicdanımıza ne oldu? Kaç kişi akşam başını yastığa huzurla koyabiliyor?  Kibar, narin, nazlı bayanlar, sorumluluk sahibi erkekler, sevgi ve şefkatle huzurlu bir aile ortamında büyüyen çocuklar nerde kaldı?

Ne oldu bizim kültürümüze, ne oldu aile düzenimize?

Kadın erkek eşit diye beynimiz yıkandı adeta! Kadın doğası ayrı, erkek doğası ayrı. İkisi birbirine eş yaratılmış doğa gereği... Birbirinin güzel yönlerini görüp, paylaşmak, güzel geçinmek varken, savaşmak niye? Kadınları erkek işine, erkekleri kadın işine zorlamak niye?

Şimdilerde çoğu evde; çamaşırlar, bulaşıklar makineye… Ev işleri temizlikçiye… Çocuklar bakıcıya… Anne işe, baba işe, akşam dönüşte alışverişe, geçerken market, pastane, fırın işte yemekler de yemeklerde hazır! İş stersi, trafik, telaş, koşturmaca…  Evlerde iki –üç televizyon, yanında bilgisayar, akşam olunca evdekiler birbirinden kaçıyor, kendi zevkine göre geçip televizyon karşısına sadece bakıyor, olan bitene kızıp sinirleniyor… Evlerde sohbet muhabbet diziler üzerinden yürüyor! Hayatımızı televizyon programcıları yönlendirir oldu!

Sonunda, yapay ve mutsuz yaşamlar ve ardından gelen kalpsiz ve ruhsuz insanlar, rahatsızlıklar, hastalıklar, korku, şiddet, kavgalar, ayrılıklar, yalnız hayatlar, sevgisiz günübirlik ilişkiler…

Tüketim ihtiyaçlarımızı karşılayacağız derken, tükendiğimizin farkında mıyız?

Televizyonlar reklamlarla yaşıyor, reklamların ardı arkası kesilmiyor! İzleyenler yeni ürünleri almak için, olmayan parası ile birbiri ile yarışıyor…Reklamlardaki sloganlar, hanımların ve beylerin muhabbeti oluyor: “Senin cep telefonun hala eski model mi?” “Aaa sizde LCD yok mu?”, “Yeni alışveriş merkezi açılmış koşun ucuzluk vaaar”, “Kredi kartıya al, atlat atlat taksit atlat”, “Ay şekerim sizin tüller perdeler hala eski mi”? “Daha arabanın modelini değiştirmedin mi”?...

Renkli, hareketli ve kolay görünen teknolojik yenilikler hayatımıza kolaylık getirirken, en büyük zenginliğimiz sağlığımızı, çocuklarımızın geleceğini ve kültürümüzü götürüyor!

Şimdilerde zararları uzmanlar tarafından bir bir açıklanan ve hayatımızı esir almış; cep telefonları, bilgisayarlar, televizyonlar, kimyasal katkılı temizleyiciler, kimyasal katkılı gıdalar… Elektromanyetik kirlilikle gelen radyasyon ve kanser riskleri, cep telefonunun öldürücü etkisi, hazır gıdalarda kimyasal katkı maddelerinin kanserojen etkisi, sentetik kıyafetlerin alerjen etkisi, deterjanların zehirleyici etkisi, v.b...
 
Endüstriyel üretim her alanda büyük imkanlar sunuyor… Tabi ki gelişmeye karşı değiliz. Ancak sağlıklı gelişmeyi, doğaya, insana, hayvana zarar vermeyen gelişmeyi arzuluyoruz…

Gıda’dan, tekstile, makineye, inşaattan, otomotive, mobilyadan, kimyaya, tüketim ihtiyaçlarımızın çoğunu hazır ürünlerden karşılıyoruz.

Özellikle gıda da fabrikasyon ve yapay katkılı üretim artınca hastalıklar arttı! Anne ve babalar geçim derdine düşünce çocuklar reklamlar ve düzensiz beslenmenin ağına düştü! Fast food beslenme ile obez çocuklar gündeme oturdu! Şimdi ise özellikle televizyon ve kozmetiklerin etkisi ile “erken ergenlik”!   

Erken ergenliğin önemini derin derin düşünmemiz gerekmiyor mu? Bu çocuklar şimdi erkenden ergenliğe eriyorlarsa, sonra ne olacak? Ya bizler ileri yaşlara geldiğimizde ne olacağız?

Bu gidişata dur demeyecek miyiz?

Kadınlar ve erkekler doğalarına ne zaman dönecekler?

Doğal ve huzurlu ortamlarda büyümek şimdiki çocukların hakkı değil mi?

Bizler iyilik ve güzellikle, doğal ürünlerle, sağlıklı ve doğal hayatlar yaşamak istiyoruz…
Mutlu ve güler yüzlü insanların artmasını, vicdanlı, vefalı, merhametli iyi insanların çoğalmasını, doğanın korunmasını, herkesin kendini sorumlu hissederek doğayı korumak için işin ucundan tutması arzuluyoruz…

Tüketirken tükenmeyelim! Üretelim… Ve ihtiyacımız kadar tüketelim, israf etmeyelim diyoruz…

Nihal Doğan


Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: Bu gidişata dur deyin!
« Yanıtla #1 : 19 Ağustos 2008, 15:35:28 »
Tüketim ihtiyaçlarımızı karşılayacağız derken, tükendiğimizin farkında mıyız?

Allah uyanıklık versin...

Çevrimdışı aslanyafur

  • okur
  • *
  • İleti: 87
Ynt: Bu gidişata dur deyin!
« Yanıtla #2 : 18 Haziran 2010, 03:29:21 »

  dünyayı biz mahvediyoruz...........