Gönderen Konu: Tereyağı kalp krizini önlüyor, şeker hastalarına iyi geliyor  (Okunma sayısı 7519 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482


Kanadalı bilim adamları, kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olduğu öne sürülen tereyağını temize çıkardı.

Alberta Üniversitesi profesörü Spencer Proctor ve asistanı Flora Wang tarafından yapılan araştırma sırasında, deney farelerine tereyağı ve inek etinde bolca bulunan vaksenik asit bakımından zenginleştirilmiş diyet uygulandı. Flora Wang, "Bugüne kadar zararlı etkilerinden korktuğumuz doğal yağlar, aslında sağlığımız için son derece faydalı. Tereyağı ve sığır etinin kalp krizi riskini düşürmesi, şeker hastalığı ve obezite tedavisine yardımcı olması ve kolesterole iyi gelmesi, artık bir realite." diye konuştu. Wang, araştırmasıyla "Uluslararası Şilomikronların Zararları Sempozyumu"nda "genç araştırmacı" ödülü aldı.

Edmonton, aa

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yaşasın tereyağı!
« Yanıtla #1 : 15 Şubat 2010, 23:44:38 »

Şapka düştü, margarin göründü, bir nesil margarinle çürüdü! Artık gönül rahatlığıyla tereyağı yiyebilirsiniz. Kalp hastalarına uzun yıllardır yasaklı tereyağı aklandı! Kalbe zarar veren asıl suçlu ise teşhis edildi. iyibilgi.com’da yayınlanan bu yazıyı mutlaka okuyun.

Yaşasın tereyağı!

Hangi yağ daha sağlıklı? Bitmek bilmeyen bir tartışma bu. 90 yaşına kadar kuyrukyağı, tereyağı yiyen dedelere mi inanmak lazım, hayvansal yağlar kolesterol yapar diyerek doktorları, kalp vakıflarını dahi etkilemiş olan margarin lobisine mi?

Margarin kuşağı

Türk mutfağı uzun yıllardır margarin istilası altında. Margarinin ülkemize giriş hikayesi 28.03.2004 tarihli Sabah gazetesinde şu sözlerle anlatılıyor: “Türk halkı için bir dönem margarinin tek bir adı vardı o da Vita. Sarı kutusu içindeki Vita hemen her evde bulunurdu. Vatandaşın zihnine öyle bir yerleşti ki, yıllar boyunca tüm margarinlerin ortak adı Vita oldu”.

O yıllarda Vita`nın reklamlarına dönemin Türk Sanat Müziği`nin ünlü ses sanatçılarından Güzide Kasacı çıkıyordu. Kasacı, meşhur kahkahasının eşliğinde Vita ile türlü pişirirdi. Vita`nın Türkiye`de bu denli tutması aslında üretici şirket Unilever`in yöneticilerini de çok şaşırtmış. Öyle ki Unilever`in tarihçesinde dönüm noktaları arasında yer alıyor.

O dönem şöyle anlatılıyor: "Vita`nın Türkiye`de üretilip satılmaya başlanması bir Uzakdoğu gezisinden dönen iki Unilever yöneticisinin İstanbul`a uğraması ile gündeme gedi. Küçük bir araştırmayla Türkiye`de margarin ihtiyacı saptandı.

Ardından Unilever ile Türkiye İş Bankası arasında kurulan ortaklık için gerekli izin belgesi hükümet tarafından imzalandı ve 5 Ocak 1953 yılında Bakırköy Margarin Fabrikası üretime geçti.

Açılışta dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar da vardı. Haftada 50 ton Vita, 20 ton Sana üretimi başladı." Ancak Vita kısa sürede Sana`yı sollayıp geçti. Bu 1970`e kadar böyle devam etti. 1970`te Unilever`in tarihçisinde "önemli bir gün" diye şu not düşüldü: "İlk defa Sana üretimi, Vita üretimini geçti!"

Sana ve Vita imdadımıza yetişir...

Güzel mahallelerimizde sardunyalarımızı diktiğimiz sarı tenekeli Vita ve uğruna kuyruklarda beklediğimiz Sana işte böyle girdi hayatımıza. 50’lerde 60’larda yaşayıp da margarine dokunmamış olan yok gibi. Hatta film yönetmeni Ömer Lütfü Akad margarinin o yıllarda filmini çekmiş: "Tarladan Fabrikaya Bitkisel Yağın Elde Edilişi" isimli bir belgesel...

Unilever Magazin’in Nisan-Mayıs 2003 sayısındaki söyleşisinde Akad, o senelerdeki margarin çılgınlığını çok güzel özetliyor: “O yıllarda Sana ve Vita yağları vardı. Biz hem Sana'yı hem de Vita'yı kullanıyorduk.

Başka yağ da yoktu zaten. O zamanlar Türkiye'de ciddi yağ sıkıntısı çekiliyordu. Tereyağı kullanma alışkanlığı yerini yavaş yavaş margarine vermeye başlamıştı. Margarin çıkmadan önce çoğunlukla Urfa ve Trabzon tipi yağları kullanıyorduk. Bir de zeytinyağı kullanıyorduk. O zamanlarda ülkeye bu yağlar yetmez oldu. Urfa ve Trabzon yörelerinden de yağlar gelmez olmuştu. Bu yağ ihtiyacına Sana ve Vita yetişti.”

Yemek dergileri ve gazeteler de imdada yetişir...

90’lı yılların başında Türkiye’nin ilk yemek dergisi çıktığında sevinçten havalara uçtum. Almanyalardan kırk yılda bir sipariş edebildiğimiz dergilerin yerli versiyonu olacaktı.

Gerçekten de Alman dergilerinin yerli versiyonu oldu ilk yemek dergimiz “Mutfak Rehberi”. İki Alman yemek dergisiyle yapılan işbirliği oradan tariflerin tercüme edilmesine ve diaların aynen kullanılmasına olanak sağlamıştı. Alman dergilerinden tercüme yapılırken değiştirilen bir kalem vardı... Orijinal dergideki “tereyağı” Türkçe tercümede “margarin”e dönüştürülüyordu.

O dönem derginin patronlarından Emel Başdoğan margarine duyulan bu sempatinin tamamen duygusal olduğunu “Bize tereyağı firmaları değil, margarinciler reklam veriyor. Tabi ki tariflerimizde margarin yazacağız.” diyerek ifade etmiştir.

Daha sonra çıkan Sofra, Lezzet gibi önemli yemek dergileri de margarin modasının sıkı takipçileri olmuşlardır. Gazetelerdeki yemek yazarları da margarinli tariflerin lale devrine katkıda bulunurlar. Gazeteler margarinli tarifler dağıtırlar. Ünlü gurmeler margarinli tariflerin verildiği şahane kitapçıklar hazırlarlar. Margarin kulakçıkları kesilir, kitapçıklar alınır.

Doğal olarak, komşular arasındaki tarif alışverişlerinde de hangi marka margarinin kullanıldığı yazılır. Koskoca yemek yazarlarından iyi mi bilecektir ev hanımları?

Yağsız doktorlar...

Ülkemizde margarinin bu kadar sevilmesinde yemek dergileri, gazetelerdeki yemek tarifleri ne kadar rol oynadıysa, beslenme uzmanları ve doktorlar da o kadar oynadı. Yağsız süt, yağsız yoğurt, yağsız kırmızı et, beyaz et, hindi eti yememizi tavsiye etti beslenme uzmanları.

Doktorlar da yağsız hayatın sözcülüğünü üstlendiler. Hastalarına margarin yemelerini önerdiler.

Margarin iyice içimize işlerken tereyağı sessiz sedasız demode, tutucu sofralarda tutunmaya çalışmıştır.

Tereyağı kullanan pastane kaldı mı?

Aslında evde hangi yağı kullandığınız o kadar da önemli değil! Dışarıda yediğimiz hemen her şey kötü yağlarla yapılıyor çünkü (Kötü yağlar derken hangilerini kastettiğimizi Serkan Yimsel’in kitabından aşağıda verdiğimiz bölümde okuyacaksınız).

Tereyağıyla kıyaslandığında margarin çok daha ucuz. Buzdolabında yer ayırmak da gerekmiyor; oda sıcaklığında saklanabiliyor. Hal böyle olunca kendi yağlarında kavrulan küçük pastanelerin, margarine neden yöneldikleri anlaşılıyor.

Peki ya köklü pastaneler, ünü İstanbul’u aşmış yerler? İstanbul’un en ünlü pastanelerinden biri de Taksim’deki Gezi Pastanesi’dir. Geçen sene, “Hangi ürünlerinizde tereyağı kullanıyorsunuz?” diye sorduğumda sadece kruasanı göstermişlerdi.

Ya Beyaz Fırın? Kardeşimin çok sevdiği bir poğaçası varmış, birlikte gittik dükkana. Gerçekten güzel yapmışlar. Hemen kasiyere soruyorum poğaçada ne yağı olduğunu. Margarin kullanıyorlarmış. Gerekçe de müşterilerin tereyağı kokusundan hoşlanmamaları...

“Kokuyor, pahalı” demeden sadece ve sadece tereyağı kullanan dürüst yerler de var. Beşiktaş’taki Kafadaroğlu Baklavacısı, Erenköy’deki Develi Kayseri Evi aklıma ilk gelenler...

New York’ta bir iki sene içinde lokanta-pastane gibi yerlerde trans yağların kullanımı tamamen yasaklanacak. Darısı Türkiye’nin de başına...

Margarin kullandıkları için sadece pastaneleri suçlamak haksızlık olur. Hidrojenize nebati yağ, trans yağ isimleriyle malzemeler listesinde margarine yer veren birçok ürün var; bisküvi, cips, kek gibi.

Trans yağların foyası

Dr. Mary Enig 1978 tarihli bir makalesinde trans yağlarla (margarin de bir çeşit trans yağ) kanser hastalığının bağlantılı olabileceğini yazdığında Amerikan Yenilebilir Yağlar Enstitüsü’nden iki tane “siyah giyinmiş adam” büyük bir öfkeyle Enig’i ziyarete gelirler. Trans yağ lobisinin adamları “ Onunki gibi makalelerin yayınlanmasını önlemek için dikkat kesildiklerini, bu atın nasıl olup da ahırdan kaçmış olduğunu anlamadıklarını” söylerler.

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Enig’in 30 yıl önce söylediklerini yeni yeni kabul ediyor. Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi trans yağların kalp hastalığına neden olduğunu buldu. Harvard Tıp Okulu’ndan Dr. Walter Willet ise her yıl 30 bin kişiyi trans yağların öldürdüğünü hesaplamış. Henüz kanıtlanmamış bazı araştırmalar trans yağlarla Tip2 diyabet ve astım hastalıklarını ilişkilendiriyor. Bazı araştırmalarsa trans yağların anne karnındaki bebek gelişimini olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor.

Tereyağı, kuyruk yağı ve iç yağına dönüş

Birçok uzman artık gönül rahatlığıyla doymuş yağ içeren tereyağı, kaymak, etlerdeki yağ gibi yağları yiyebileceğimizi söylüyor.

Ülkemizde besinleri, vitaminleri ilaç niyetine kullanan devrimci bilim adamı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Beslenme ve Metabolizma uzmanı Prof. Dr.Ahmet Aydın tereyağı, kuyruk yağı, iç yağı ve sızma zeytinyağı öneriyor.

iyibilgi.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı ene dost

  • yazar
  • ****
  • İleti: 594
  • 'Araz'
Ynt: Yaşasın tereyağı!
« Yanıtla #2 : 16 Şubat 2010, 00:04:53 »
Annanem soba fırınında ekmek yapardı fırından çıkar çıkmaz tereyağını ekmeğin aralarına gömerdii yanında ayran olurdu falan ne yenirdi mübarek :)
Nakşibendi beyazdır, leke kabul etmez. (Gavs-ı Sani)

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Tereyağına iade-i itibar
« Yanıtla #3 : 06 Mart 2010, 01:34:16 »
Yıllarca zararlı diye mutfağımıza sokmadığımız tereyağına sonunda hak ettiği değer verildi. Bilim adamları "Tereyağı zararsızdır, kalp ve damar hastalıklarına yol açmıyor." dedi.

Tereyağının itibarının iade edilmesine, süt ürünleri firmaları, üretip reklamını yaparak, beslenme uzmanları faydalarını anlatarak, halk ise mutfağı onsuz bırakmayarak destek veriyor.

Çok değil bundan 30 yıl önce tereyağı kalp hastalığını tetikliyor, damar sertliği yapıyor diye mutfaklarımızdan çıkarıldı. Hayvansal yağ, yemeyin denildi. Tereyağının yerine alternatifleri konuldu. Haliyle, her daim tekrar edilen "Tereyağı insanın canına can katıyor." destanları yerini margarinin faziletlerine bıraktı. 90'lara doğru ise bu arbede televizyon ve reklamlar sayesinde iyice hızlandı. O tarihlerden itibaren "Tereyağı yerine margarin yiyin." diyecek kadar yoğun bir beyin yıkaması yaşadık. Ekmeğin üzerine bal sürer gibi katı yağ sürüp yemeyi teşvik eden reklamlar hayatımızın bir parçası haline geldi. Kahvaltılarda reçelin, balın eşsiz katığı tereyağının yerini margarinler aldı. Öyle ki, kırsal kesimde yaşayanlar tereyağı yapacağına şehirden margarin getirtmeye başladı. Bu süre zarfında margarin firmaları artı da artı. Bir de fiyatı tereyağından 10 kat ucuz olunca cebi kurtarma hesabı margarini mutfağımızın kralı yaptı.

Bir nesil, tereyağı kültüründen, tereyağının nasıl yapıldığından, lezzetinden bihaber büyüdü. Ne zaman obezite en riskli çağ hastalıklarından kabul edildi, o zaman beslenme uzmanları kilo almaya elverişli gıdaları incelemeye tabi tuttu. Atalarımız boşa dememiş, "Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner." diye. Yapılan araştırmalar neticesinde margarinin vücutta erimediği, içinde çeşitli katkı maddelerinin olduğu ortaya çıktı. Televizyonlarda izlenme rekorları kıran yemek programlarının kahramanı aşçılar bile, beslenme uzmanı edasıyla margarinin zararlarına değinip, "Bir yemeğin hakkını vermek için tereyağı kullanmak gerekir." diye öğütler veriliyor artık.

Anlayacağınız margarinin iktidarı kısa sürdü! Dolayısıyla margarin firmaları telaşa kapıldı. Ne de olsa Türk mutfağının vazgeçilmezini küstürmüş, onu hor görmüşlerdi. Kimsenin ahı kimse de kalır mı? "Alt tarafı yağ, insan mı ki ah etsin?" deyip sakın yanlışa düşmeyin.

80-90 yaşında kaşık kaşık tereyağı yiyen nineler, dedeler, etin üstüne dökülen tereyağına ekmek bandıranlar, hepsi 'turp' gibiler maşAllah! Sorsanız 'Bu dinçliğin hikmeti nedir?' diye hepsi bir ağızdan "Yayık ayranının yağı var ya ölüyü bile diriltir." derler. Haksız da sayılmazlar, siz hiç tereyağı yiyip de obez olan, 'kolesterolüm yükselmiş' diye dert yanan birini duydunuz mu?

Tereyağına karşı bu yapılanların yanlışlığı ortada. Süt ürünleri firmalarının tereyağı üretmeye başlaması bunun telafisi gibi görünüyor. İnsanlar artık buzdolabından tereyağını eksik etmiyor; mantıyı, pilavı, balı ondan ayrı tutmuyor. Aşçılar, yemek kültürü uzmanları küskünlüğü, Türk mutfağındaki yerini anlatarak gidermeye çalışıyor. Beslenme ve gıda uzmanları ise tereyağının kaybedilen itibarını geri kazandırmaya çalışıyor.


Tereyağından korkmayın

Kanadalı bilim adamları, kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa neden olduğu ileri sürülen tereyağını temize çıkardı. Yurt dışından böyle bir açıklama gelince Türkiye'de de tereyağına 'itibarının iade edilmesi' konuşulmaya başlandı. Tereyağının insan vücudu üzerine etkilerini anlatan metabolizma uzmanı Doç. Dr. Selçuk Can, "Tereyağının besin değeri yüksek. Bu yüzden bir gramında 9 kalori var. Onun ötesinde de bir zararı yok. Dengeli bir kullanımı olduktan sonra bahsedilen hastalıkların riskini artırma özelliği yok." diyor.


İskenderle tereyağının buluşması sevenlerin kavuşması gibidir

Oktay Usta: Tereyağından vazgeçmek demek Türk mutfağının lezzetinden taviz vermekle eş değerdir. O olmadan birçok yemeğimiz yarım kalır. Mesela, çorbalara tereyağında nane, biber kızdırıp dökemeyiz. Margarinle aynı tat yakalanmaz. Yine İskender ile tereyağının buluşması sevenlerin kavuşması gibidir. Pilav o olmadan tam kıvamını almaz. Bu yüzden tereyağının kıymetini unutmamak, ona yapılan haksızlığı Türk mutfağındaki yerini anlatarak gidermek lazım.


Herkes kıymetini bilmeli

Nevin Halıcı: Ne su böreği, ne mantı margarinle olacak lezzetler değil. Onların tadı tereyağı ile gelir. Burada tereyağının sağlıksız olduğunu düşünenler önce her şeyin fazlasının zararlı olduğunu unutmamalı. Tereyağına zararlı demek Türk mutfağını hiçe saymak gibi bir şey. Kalorisi yüksek, besin değeri fazla ama bu tereyağının hiç yenmemesi gerektiği anlamına gelmiyor. Şükür ki tereyağına yıllarca söylenen o sözler; gıdacılar, araştırmacılar tarafından geri alınıyor. Artık herkes tereyağının kıymetini bilmeli, çocuklar ekmeğine margarin sürerek değil tereyağı ile balı katık ederek büyümeli.

ZAMAN