Ýnsanlar cemiyet, topluluk halinde yaþamak mecburiyetindedirler. Cemiyetin en küçük birimi ailedir. Bu bakýmdan aile, toplumun temel taþýdýr. Aile, insanlarýn doðup büyüdüðü, yetiþip geliþtiði ve terbiye gördüðü topluluktur. Bu, topluluðun küçük - büyük fertlerinin olgunlaþtýðý, bir hayat okuludur. Aile içerisinde her ferd, birbirinin bilgi ve tecrübesinden faydalanýr. Bu faydalanma bir ömür boyu devam eder.
Þimdi çok küçülüp, anne, baba ve çocuklardan meydana gelir hale gelmiþ ise de; büyük baba, nine ve torunlar da aile ferdlerinden sayýlýr. Bunlara kan, süt ve evlilikten doðan akrabalýklar katýlýnca, aile çevresi geniþler. Erkeðin anasý, babasý ve kardeþleri ile kadýnýn anasý, babasý ve kardeþleri en yakýn akrabalardýr.
Ýnsanlýk aile ile baþlar. Yüce kitabýmýz Kur’an-ý kerimde bildirildiði gibi, bu aile, bir erkek ile bir kadýndan ibaretdir. Hucurat suresi on üçüncü ayet-i kerimesinde mealen: “Ey insanlar! Biz sizleri bir erkek ile bir kadýndan yarattýk. Birbirinizle tanýþmanýz için milletlere ve kabilelere ayýrdýk.” buyrulmaktadýr.
Bugün yeryüzünde rastladýðýmýz farklý renklere, kültürlere, milletlere ve gruplara raðmen, insanlar temelde bir tek ailenin çocuklarýdýr. Ýlmin kesin olarak ortaya koyabildiði husus, farklý ýrklara, renklere, kan gruplarýna ve iskelet yapýlarýna raðmen bütün insanlarýn bir ana-babadan çoðaldýklarýdýr.
Bu sebeple ilk insan ve ilk peygamber hazret-i Adem ile eþi hazret-i Havva yeryüzünde bulunan ve ilahi vahiy ile terbiye edilmiþ olan ilk ailedir. Ýnsan nesli (soyu) onlardan çoðalmýþtýr.
Buna göre, insanlýk, ne Th. Habbes’in dediði gibi vahþi ve egoist bir canavar olan fertler ve ne de E. Durkheim'in dediði gibi özel hayata ve þahsiyete imkan ve fýrsat tanýmayan insan sürüleri demek olan klan ile baþlamýþtýr. Bu görüþlerin bugün ilmi bir deðeri kalmamýþtýr. Eski ve köklü bir müessese olan aile, deðiþik yer ve zamanlarda deðiþik görünüþler kazanmasýna raðmen daima var olmuþtur.
Aile, çeþitli dinlerde ve topluluklarda devirlere, bölgelere göre farklýlýk arz eder. Baba hakimiyetine dayanan aileler (ataerkil-pederþahi) yanýnda, ana hakimiyetine dayanan (anaerkil - maderþahi) aileler olduðu gibi, tek evli aile (monogami) ve çok evli aileler (poligami) de görülmüþtür. Ýslamdan önceki topluluklarda genel olarak aile þöyledir:
Yahudilikte aile, baba hakimiyetine dayanýrdý (ataerkildi). Hem sosyal hem de dini bir müessese olup, kadýnýn miras hakký yoktu. Çok evlilik vardý. Ýsrailoðullarýnýn dýþýnda biriyle evlenmemek esastý. Boþanma normal görülürdü. Bu sebeple boþanma çok olurdu.
Hýristiyanlýkta aile sadece dini bir müessese idi. Kocanýn hakimiyeti esastý. Evlenen kadýn ile erkek artýk birbirinden ayrýlamaz, boþanýp baþkasýyla evlenen eþ zina etmiþ sayýlýrdý. Çok evlilik olmakla beraber, aileler daha çok tek evliliðe dayanýrdý.
Romalýlarda aile, sosyal ve dini bir kuruluþtu. Ataerkil bir aile tipi hakimdi. Baba, ailenin reisi idi. Ýlk devirlerde, çocuklarýný öldürme yetkisine bile sahipti. Evlatlýk müessesesi vardý. Tek evlilik esas olup, çok evlilik yoktu.
Araplarda, Peygamber efendimizden önceki Cahiliye devrinde aile ataerkildi. Kadýn ve çocuklarýn deðeri yoktu. Baba, kýz çocuklarýný öldürme hakkýna sahipti. Nitekim kýz çocuklarýný diri diri topraða gömerlerdi.
Ýslamiyetten önce Türklerde: Aile yapýsý ataerkildi; yalnýz Roma’da olduðu gibi deðildi. Tek evlilik esas olmakla beraber fazla yaygýn olmasa da çok evliliðe de rastlanýlýrdý.
Ýslam hukukuna gelince: Ýslam dini toplumun huzuru ve insan neslinin saðlýklý bir þekilde devamý için, ailenin gerekli olduðunu bildirmiþtir. Bu sebeple nikahý helal kýlarak, zinayý ve zinaya yol açan serbest iliþkileri yasaklamýþtýr. Kadýna hiç bir dinin, hiç bir sistemin vermediði deðeri vermiþtir. Peygamber efendimizin Veda hutbesindeki nasihatlerinden biri: “Kadýnlarýnýza eziyet etmeyiniz! Onlar, Allahü teâlânýn sizlere emanetidir. Onlara yumuþak davranýnýz, iyilik ediniz.” olmuþtur. Baþka bir hadis-i þeriflerinde de; “Cennet analarýn ayaklarý altýndadýr.” buyurarak, kadýný korumada eþsiz bir hassasiyet göstermiþtir.
Ancak erkekler Ýslamiyete göre, “ailenin reisi” olmak bakýmýndan kadýnlar üzerinde (daha üstün) bir dereceye sahiptirler. Cenab-ý Hak, kadýný erkeðin himayesine vermiþtir. Ayet-i kerimede, “Erkekler kadýnlar üzerine hakimdirler; kadýnlarýn yöneticisi ve koruyucusudurlar.” (Nisa: 34) buyurulmaktadýr. Bununla beraber, erkeklerin meþru surette kadýnlar üzerinde haklarý olduðu gibi, kadýnlarýn da onlar üzerinde haklarý vardýr. Ailenin mutluluðu ve sosyal hayatýn huzuru, aileyi meydana getiren kadýn ve erkeðin, vazife ve sorumluluklarýný bilip, uygulamasýna baðlýdýr.
Aile içinde kadýn ve erkeðin birbirlerini anlayýp hoþgörü sahibi olmalarý, aile saadeti için þarttýr. Karþýlýklý saygý ve vazifelerin ne olduðunun bilinmesi, yuvanýn huzurlu olmasý için önemli hususlardýr. Ailede disiplini baba saðlar. Baba adaletli davranýrsa, ailede huzur olur. Akýllý kadýn ve erkek birbirlerini üzmezler.
Son devir Ýslam büyüklerinden Hüseyin Hilmi Iþýk “rahmetullahi aleyh” erkeðin hanýmýna karþý davranýþýnýn nasýl olmasý lazým geldiði hususunda buyuruyor ki:
“Aklý olan karý-koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaþýný üzmek, incitmek aile saadetinin bozulmasýna sebeptir. Zalim, huysuz kimse, hayat arkadaþýný devamlý üzerek asabýný bozar. Sinirler bozulunca, çeþitli hastalýklar meydana gelir. Hayat arkadaþý hasta olan bir eþ, mahv olmuþtur. Saadeti sona ermiþtir. Eþinin hizmetlerinden, yardýmlarýndan mahrum kalmýþtýr. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona alýþmamýþ olduðu hizmetleri yapmakla geçer. Bütün bu felaketlere, bitmeyen sýkýntýlara kadýn veya erkeðin huysuzluðu sebep olmuþtur. Bunlardan uzak, saadetli bir yuvanýn esasý, karþýlýklý güler yüz, hep tatlý söz, anlayýþ ve hoþgörüdür. Bunlarý ise dinimiz emretmektedir. Bunlara uyan dünya ve ahirette rahat eder.”
Aileden gaye, neslin devamýný saðlayan çocuktur. Ýnsanýn öldükten sonra iyilikle anýlmasý için; topluma faydalý bir eser veya faydalý bir ilim yahut hayýrlý evlat býrakmasý gerekir. Her þey bitip unutulduðu halde, bunlar unutulmaz ve ölen insanýn hayýrlý iþinin devamýný temin eder.
O halde çocuðun örnek þekilde yetiþtirilmesi, anne ve babanýn ortak vazifesidir. Anne çocuðunu bizzat emzirip büyüttüðü, devamlý iyi ahlaký anlattýðý gibi, bunlarýn ev, yiyecek, giyecek ile manevi ve maddi ihtiyaçlarýný karþýlamak da önce babanýn vazifesidir.
Ýslamiyet, ahlak ve ilme en büyük kýymeti verip, cahilliði ve ahlaksýzlýðý reddeder. Onun için her anne ve baba, çocuðuna ilmi, ahlaki ve dini görevlerini öðretmelidir. Öðretmezlerse mes’ul olurlar. Çünkü, her çocuk sevmeyi, sevilmeyi, saygýyý burada öðrenir. Disiplin ve düzenli hayata burada alýþýr.
Allahü teâlâya inanmayý, Peygamber sevgisini, vatan-millet aþkýný, gelenek ve göreneklerine saygýyý hep burada öðrenir. Çocuklar altý yaþlarýna kadar kiþilik özelliklerini aileden alýrlar. Bu sebeple ailenin düzenli olmasý çok önemlidir.
Aile hayatýnýn düzenli olmasý, çocuklarýn þahsiyetli ve güzel karakterli birer kiþi olarak yetiþmesini saðlar. Terbiye etmek için anne - baba gerektiðinde evladýna sertlik gösterebilir. Yalnýz bu, masum yavrunun körpe vicdanýnda derin yaralar açan dayak þeklinde olmamalýdýr. Fazla sertlik göstermek pek çok çocukta yalancýlýk, hilebazlýk ve hareketlerinde dengesizlikler meydana getirir.
Anne ve baba, kýz ve erkek çocuklarýný devamlý gözetmeli, bilhassa onlarý kötü arkadaþtan korumak için çok gayret göstermelidir. Kötü arkadaþ, çocuðun en büyük düþmanýdýr.
Çocuklar küçük olsun, büyük olsun anne ve babalarýna itaat ve hürmette kusur etmemelidir. Hayatýn çeþitli zorluklarý içinde onlarý büyütüp, her sýkýntýya katlanan anne ve babalar, her bakýmdan hürmet ve itaate layýktýrlar. Kur’an-ý kerimde mealen; “Allahü teâlâya ibadet ediniz.” buyrulduktan sonra, “Anne-babaya iyilik ediniz.” (Bakara suresi : 83) diye emredilmiþtir. Yine onlara “Öf!" demek bile (ÝÝsra suresi: 23) yasaklanmýþtýr.
Aile, ne kadar saðlam olursa, toplum o derece güçlü temeller üzerine kurulmuþ olur. Bir milleti yýkmak isteyen iç ve dýþ düþmanlar, ilk tahribatlarýna aileden baþlarlar.
Alkol, uyuþturucu, kumar ve fuhþun en büyük tahribatý (yýkýmý) aile ve nesiller üzerindedir. Toplumun temeli aile, ailenin temeli ise sadakat, iffet, haya, karþýlýklý sevgi ve anlayýþ gibi manevi deðerlerdir. Ailenin zayýfladýðý, zedelendiði, vazifelerini yapamadýðý zamanlarda gayri meþru serbest münasebetler artmakda, beden ve ruh saðlýðý bozuk nesiller toplumu iþgal etmektedir. Bu sebeple, TC Anayasasý, ailenin, annenin ve çocuðun korunmasýnda devleti vazifeli kýlmýþtýr.
Benliðinden, milli ve ahlaki faziletlerinden, örf ve an’anelerinden uzaklaþarak, ruhsuz, köksüz ve inançsýz yetiþen nesiller, aþaðýlýk kompleksi içinde sapýk fikir ve yabancý ideolojilerin esiri olmaya mahkumdurlar.
Köklü, saðlam, milli ve manevi deðerlerle teçhiz edilen (donatýlan) ailelere dayanan milletler, her türlü felaketlere karþý göðüs gererler. Saðlam temellere dayanmayan aileler ve topluluklar, en küçük bir zorlama karþýsýnda daðýlýrlar.
Türk milletinin tarihi boyunca her sahada kazandýðý zafer ve baþarýlarda, Türk ailesinin çok büyük payý vardýr. Türk aile yapýsý, her türlü kötülük ve tuzaklardan korunmalý, milli ve manevi yapýsý kuvvetlendirilerek saðlýklý bir þekilde devamý saðlanmalýdýr.
Amerakilý bir sosyolog der ki: Türklerin tarihini tetkit ettim. Dikkatimi bir þey çekti. Türkler kýsa zamanda devletler kurup uzun saltanatlar sürmüþler. Sebebini araþtýrdým, þu kanaata vardým: Türklerde çok kuvvetli bir aile yapýsý vardýr. Kadýnla erkeði birbirine baðlayan kanun nizamýndan ziyade, din, namus, iffet ve sözdür. Her ne kadar geçmiþte bir Türk erkeði üçten dokuza þart olsun demek suretiyle karýsýný boþayabiliyor idiyse de, karakter sahibi bir Türk erkeðinin aðzýndan bu bir çift sözü çekip olabilmek için dokuz çift manda gücüne ihtiyaç vardýr.
Anasayfaya dön | Kapak Sayfası |
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri |