ÖZGÜRLÜK DİYE DİYE AİLEYİ MAHVETTİLER

Oldum olası “Bilimsel rapor” , “İstatistiki veriler” gibi  araştırmalara hep şüphe gözü ile bakmışımdır. Nasıl bakmayayım; aynı konuda iki araştırma yapılıyor, netice birbirinin tam tersi... Ufak tefek farklılıklara tamam da, yüzde yüz farklılık niçin?

Çünkü, bu tür çalışmaların birçoğu belli maksatlar, yönlendirmeler için yapılıyor da ondan. İşte, bu tür yapılan bir araştırmanın neticesi:

“ Yapılan araştırmalara göre, Batı’da gayri meşru ilişki yaşı 14’e Türkiye ise, 16’ya indi. Bu gizli ilişkilerin sağlık açısından zararlarına mani olmak için, artık cinsellik tabu olmaktan çıkarılmalı. Cinsel eğitim verilmeli. Cinsellik bir ihtiyaçtır, engel olunmamalı.Teklif sadece erkekten gelmemeli, kadın da teklif edebilmeli. Erkek cinselliği nasıl rahat yaşıyorsa, kadın da öyle olmalı. Her iki cins de evlilik öncesi, cinsel tecrübeye sahip olmalı. Görüştüğümüz herkes cinsel özgürlük istiyor...”

Sordukları her denek, aynı şeyleri istiyor(!). Bu sözde araştırma ya maksatlı bir masabaşı çalışması veya, diskoteklerde, barlarda... yapılmış.  Meyhaneden çıkan kimseye içki içiyor musunuz diye sorarsanız, alacağınız cevap tabii ki “ Evet” olacak. Sonra da bunu bilimsel araştırma(!) diye yayınlayacaksın!

Batı bunu denemiş. Cinsel özgürlüğün toplumu ne hale getirdiğini görmüş. Şimdi, bunun nasıl önüne geçebilirim, telaşında; aile bağlarını kuvvetlendirmek için, bütçelerinden yüklü paralar ayırmaktalar. Alınan netice ortada iken, toplumu böyle bir yönlendirme gayretine girmek akıllara durgunluk veriyor. Acaba bu, Batı’nın bir intikamı mı? Bizim toplumumuz perişan oldu, onların ki de olsun kıskançlığı mı?

İsveç’te “cinsel devrim”in korkunç neticesi

Batıda ilk defa İsveç, yasal yollarla “cinsel devrim” yapan bir ülkedir. İsveç Parlamentosu , insanların “cinsel özgürlüğünü” baskı altına alan ne kadar yasa varsa, onların tümünü yürürlükten kaldırıp bu, “özgürlüğü” pekiştirici yasaları yürürlüğe koydu.

Akıllarınca, bu tür yayınlar serbestçe yayınlanacak, piyasa bu tür yayınlara belli bir noktada doyum sağladıktan sonra da, kendiliğinden ortadan çekilecek...

Bu serbestliğin verilmesinden sonra, hiç tahmin etmediği bir manzara ile karşılaştı İsveç. Cinsel özgürlük adına uygulanan tedbirler ters tepti. Piyasa bir türlü porno yayına doymak bilmedi. Tersine, bu tür yayınların her türlüsü piyasayı gitgide daha yoğun biçimlerde işgal etmeye başladı. Okullardaki eğitim ve cinsel özgürlük uygulamaları da, beklenenin tersine sonuçlar vermeye başladı.

Pornografi piyasası, eskisinden çok daha zengin hale geldi. Üstelik sapık ilişkilerin yanı sıra ırza geçme ve fuhuş olayları arttı. Buna bağlı olarak başka bir gelişme, alkolizmin yaygınlaşması ve yoğunlaşması olmuştur. Halen her 100 İsveçliden 80’inin klinik alkolik olduğu belirtilmektedir.

Laboratory for Clinical Stress Research’ün araştırma sonuçları şöyle özetleniyor: “Dört yaşındaki her üç çocuktan birisi çişini tutamıyor. Her iki yetişkinden birisi uykusuzluk, yorgunluk, sıkıntı gibi durumlardan şikayetçi. Çalışan her yedi kişiden birisi, çalışma gününün sonunda zihnen kendisini tükenmiş hissediyor.

Her yıl binlerce kişi intihar ederken, bundan birkaç misli fazlası da  intihara teşebbüs ediyor. Nihayet, her bin kişiden 99.7’sinin ruhen hasta olması, İsveçlileri dünyanın en mutsuz insanları arasında ön sıraya çıkarıyor.”

Tarifnameye uyulmazsa...

Cenab-ı Hak, insanın, bedenen ve ruhen sağlam kalabilmesi için, ölçüler bildirmiş, sınırlar koymuş. Bu sınır aşılırsa, insanın felâketi olur, buyurmuş. Ama dinleyen kim? Tarifnameye uymamakta ısrar edilirse, sınır aşılırsa, daha çok felaketler gelir insanoğlunun başına!..

Aslında, İsveçlilerin uğradığı ruh hastalıkları, bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika için de geçerlidir. Cinsel serbestlik ve neticesinde meydana gelen ahlakî çöküntü sebebiyle can sıkıntısı, bezginlik, yılgınlık, umutsuzluk, alkolizm, erken bunama, melankoli, şizofreni gibi hastalıklarda anormal bir artış görüldü. Ayrıca yalnızlık, terkedilmişlik duygusu, insanlarda sevgisizlik, dostluktan uzaklaşma, yabancılaşma,  ev yaşantısının unutulmaya yüz tutması, ailenin şirket haline dönüşmesi gibi durumlar, günümüz  Batı insanının belli başlı karakteristlikleri arasında girdi.

Cinsel alandaki yanlış uygulamalar sebebiyle, akıl ve ruh hastalıkları, gitgide daha çok insanı içine alan boyutlara ulaşıyor. Batı kentleri, açık hava ruh hastalıkları hastanelerine dönüşmüştür desek, pek de abartma yapmış sayılmayız.

İsveç’te yaygınlaşan ırza geçme olayları, Fransa’da alkolizm, İngiltere’de eşcinsellik, Amerika’da bütün bunların toplamı, tek tek herkesi tehdit eden boyutlara ulaşmıştır. Amerika nüfusunun yüzde 30’unun eşcinsel olduğu bilinmektedir.

 Cinsel özgürlük sebebiyle, zührevi hastalıklar hızla yaygınlaşmıştır. Araştırma sonucunda dünyadaki her dört gençten birinin çevresinde, ya bir AIDS hastası, ya da cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanmış biri olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır.

Batının, bu, ne yapacağını şaşırmış sinirli, hastalıklı insanlarının mağdurları arasında çocuklar da yerlerini almaktan geri kalmıyor. 

Ahlaki çöküntü

Batı dünyasında, çocuklara karşı işlenen cinsel saldırı olayları da giderek ürkütücü boyutlara ulaşmaktadır. Amerika Aile Şiddet Araştırmaları Enstitüsü’nün bir raporuna göre, tüm Amerikalı kadınların yüzde 19’u (1/5) ve erkeklerin yüzde 9’u çocuklarında cinsel yönden kötü davranışlarla karşılaşmış durumdalar. Ayrıca 2-5 milyon arasında Amerikan kadını, yakın akrabalarıyla cinsel ilişkide bulunmuş olarak görünüyor.

Ahlakî çöküntü sebebiyle, Avrupa’da ve Birleşik Amerika’da alınan bütün tedbirlere rağmen, alkol ve uyuşturucu kullananların sayısı da hızlı bir artış göstermektedir. Gençler hemen hemen 11 yaşında içki şişelerine sarılıyor. Okul çağındaki erkek çocuklardan yüzde 10’u, kız çocuklardan ise yüzde 5.8’i alkolik olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor.

Gençlerde alkole bağımlılık, okul ve iş meselelerinden sonra üçüncü en büyük mesele halini almış durumda. Gençlerin böylesine küçük yaşta alkole başlamaları da, ana babalarıyla aile çevresinin rolü çok büyük. Gençlerin yüzde 37’sinin babası, yüzde 13’ünün ise, annesi aşırı derecede alkol kullanmaktadır.

Bütün bunların sebebi, Batı’nın uyguladığı hayat tarzının insanın tabiatını çok zorlamasıdır. Doğal olmayanı doğal diye, her türlü sapkınlığı ve sapıklığı, doğru diye kabul etmesidir. Sapıklık, doğruluk diye görülünce doğru tedavi yerine yanlış tedavi uygulandı.

Bir tedavi aracı olarak öngörülen İsveç’in “cinsel devrim” saçmalığının sonuçları, bütün vahametiyle ortaya çıktı. Batı bataklıktan kurtulma çareleri ararken, ülkemizdeki bazı çevrelerin toplumumuzu hızla bu bataklığa çekme gayretleri art niyetin açık ifadesidir.

İnsanı hayvandan ayıran, “Ahlak”tır. Bu kaldırılınca insanın hayvandan farkı kalmaz. Hatta hayvandan daha kötü duruma düşer. İnsan sınırsız, başıboş değildir. Sınır tanımayan kimseler için Kur’an-ı kerimde, “ İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdırlar.” (Araf 179) buyurulmaktadır. “Ben sınırsızlığı, başıboşluğu istiyorum” diyene ne denebilir? Bu bir tercih meselesi!..

Anasayfaya dön Kapak Sayfası
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri