İslâm Ahlâkı kitabında (Hakikat Kitabevi yayını) dinimize göre, kadınların nerelerini, nasıl örtmesi lazım olduğu kaynakları ile beraber geniş olarak bildirilmektedir. Burada özet olarak şöyle bildiriliyor:
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Erkek erkeğin ve kadın kadının avret yerlerine bakmasın!”
Görülüyor ki, erkeklerin kadınlara ve kadınların erkeklerin avret yerlerine bakmaları harâm olduğu gibi, erkeklerin erkeğin avret yerine ve kadınların kadının avret yerine bakmaları da harâmdır. Erkeğin erkek için ve kadın için avret mahalli, diz ile göbek arasıdır. Kadının kadın için avret mahalli de böyledir. Kadının yabancı erkek için avret mahalli ise, ellerinden ve yüzünden başka bütün bedenidir. Bunun için, kadınlara avret denir. Müslüman olsun, kâfir olsun, yabancı kadının yüzlerine şehvet ile bakmak, avret yerine ise, şehvetsiz de bakmak harâmdır.
“Yabancı kadının evinde gecelemeyiniz!”
“Yabancı kadın ile bir odada yalnız kalmayınız! Kadın kocasının birâderi veya bunun oğlu ile yalnız kalırsa, ölüme kadar sürüklenir.” Yanî fitnelere sebeb olur. Bundan pek çok sakınmalıdır.
“Kadının bedeni avretdir.” Yâni örtülmesi lâzımdır. “Kadın sokağa çıkınca şeytân hep ona bakar.” Yanî, erkekleri aldatmak, onları günâha sokmak için onu tuzak yapar.
Resûlullah efendimiz hazret-i Alîye dedi ki: “Yâ Alî! Bir kadını görürsen, yüzünü ondan ayır. Ona tekrâr bakma! Ansızın görmek, günâh olmaz ise de, tekrâr bakmak günâh olur.” “Yâ Alî! Uyluğunu açma ve ölü veyâ diri, hiç kimsenin uyluk yerine bakma!”. Bundan anlaşılıyor ki, ölünün avret yerine bakmak, dirininkine bakmak gibidir.
“Avret yerinizi açmayınız! (Yâni, yalnız iken de açmayınız.) Çünkü, yanınızdan hiç ayrılmayan kimseler vardır. Onlardan utanınız ve onlara saygılı olunuz!” Bunlar, Hafaza denilen meleklerdir ki, insanı cinnin zararından korurlar ve insandan yalnız halâda ve cimâ’da ayrılırlar.
Ümm-i Seleme “radıyallahü anhâ” diyor ki: Meymûne ile birlikte Resûlullahın yanında idik. İbn-i Ümm-i Mektûm izin isteyip içeri girdi. Resûlullah bunu görünce bize, eşyanın tabiatına aykırı buyurdu. “O a’mâ değil midir? Bizi görmez” dedim. “Siz de mi körsünüz? Onu görmez misiniz?” buyurdu. Yâni, o kör ise de, siz kör değilsiniz ya, buyurdu.
İslâmiyyeti içerden yıkmağa çalışanların, (Peygamber zamanında kadınlar örtünmezlerdi. Şimdi gördüğümüz kadınların umacı gibi örtünmeleri, o zemân yoktu. Hazret-i Âişe başı açık gezerdi. Şimdiki örtünmeği sonradan yobazlar, fıkhcılar uydurdu) gibi sözleri çirkin iftirâdır. Evet, önceleri, örtünmek emir edilmemişti. Fakat, hicretin üçüncü ve beşinci senelerinde kadınların örtünmeleri emir olundu.
“Bir erkek, yabancı bir kadın ile halvet ederse, üçüncüleri şeytân olur.” Yabancı bir veya çok kadınla (Halvet) etmek, yâni kapalı bir yerde yalnız kalmak harâmdır. Başka bir erkek daha varsa veya zîrahm mahremi bir kadın da varsa halvet olmaz.
“Kadınlar görüştükleri kadınların güzelliklerini, iyiliklerini, zevclerine anlatmasınlar. Kocaları, o kadınları görmüş gibi olurlar.”
Ümm-i Seleme “radıyallahü anhâ” diyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” yanımda idi. Kardeşim Abdüllah bin ebî Ümeyye’nin kölesi de odada idi. Bu köle muhannes idi. Resûlullah, bu muhannesi görünce ve sesini işitince, “Bunun gibileri evinize almayınız!” buyurdu. (Muhannes), ahlâkını, hareketlerini, sözlerini ve şeklini kadınlara benzeten kimse demektir. Böyle yapanlar mel’ûndur. Bunlar için, hadîs-i şerîfde, “Kendilerini kadınlara benzeten erkeklere ve erkeklere benzeten kadınlara, Allah la’net eylesin!” buyuruldu.
“Bir kızın güzelliğini gören kimse, gözünü ondan hemen ayırırsa, Allahü teâlâ, ona yeni bir ibâdet sevâbı ihsân eder ki, bu ibâdetin lezzetini hemen duyar.”
“Avret yerlerini açana ve başkasının avret mahalline bakana, Allah la’net eylesin!”.
“Kendini bir kavme benzeten, onlardan olur!”. Ahlâkını, işlerini veya elbisesini islâm düşmanlarına benzeten, onlardan olur. Modaya, kâfirlerin kötü âdetlerine uyanlar, harâmlara güzel san’at ismini takanlar ve harâm işliyenlere san’atkâr, ilerici diyenler, bu hadîs-i şerîfden ibret almalıdırlar.
İslâm dîni, Müslüman kadının, altı görünecek kadar ince örtü ile örtünmesini harâm etmişdir. Hadîs-i şerîfde, “Örtülü çıplak ve başları deve hörgücü gibi yükseltilmiş kadınlar, Cennete girmiyecek. Kokusunu bile duymıyacaklardır. Hâlbuki, Cennetin kokusu, çok uzaklardan duyulacaktır” buyuruldu.
Bu hadîs-i şerîf, kadınların ince, şeffâf veyâ cilde yapışık dar elbise, çorap, baş örtüsü ile örtünmelerini ve saçlarını, başlarının üstünde küme yapmalarını yasak etmektedir. Böyle örtünmek, çıplak gezmek gibidir. Müslüman hanımları, kızları, ince, dar şeylerle örtünmemeli, saçlarını deve hörgücü gibi başlarının üstünde toplamamalı, saçlarını topuz yapmamalıdır. Bunların Cehenneme götüren günâh olduklarını bilmelidir.
Örtünmenin farz olduğu, örtü, elbise şekllerinin ise, (Sünnet-i zevâid) olduğu, fıkıh kitâblarında yazılıdır. Sünnet-i zevâid, ibâdet olmıyan, âdet olan sünnetler demektir. Bunun için, örtülerden, âdet hâlini almış olanı kullanmak lâzımdır. İbâdet olmıyan şeylerde âdete uymamak, mekrûh olur. Fitneye sebeb olursa, harâm olur. (Hindiyye)de diyor ki, “Kalın ve geniş kumaş ile örtülü kadına bakmak câizdir. İnce, dar örtülmüş kadına bakmak câiz değildir. Örtülü kadının da yüzüne şehvet ile bakmak harâmdır. Şehvetsiz olarak lüzûmsuz bakmak mekrûhdur. Müslüman olmıyan kadınlara da bakmak böyledir. Bunların yalnız saçlarına bakmak câiz olur, denildi.”
Kalın, geniş ve topuk kemiklerine kadar uzun ve kolları bileklerini örten, koyu renkli manto ile örtünmek, iki parça çarşafla örtünmekden dahâ iyidir. Saçlarının hepsini, kalın baş örtüsü ile örtmelidir. Bu örtünün ortasının ön kısmı, alına yapışmalı ve kaşlara yakın inmeli, iki kenârı, iki kaşın kenârından, çeneye indirilerek, çene üstünde, iğne ile bitişdirilip, göğse sarkmalı, ortasının arka kısmı, sırtı örtmelidir. Koyu renkli, kalın çorap da giymelidir. Kadının sarkan saçının dörtte biri, bir rükn kadar açık olursa, namazı sahîh olmaz. Dahâ azı açık olursa mekrûh olur. Burada kadının ihtiyâr veyâ genç olmasını hiçbir kitap ayırmamıştır. İhtiyâr kadının selâmına cevâb vermek ve onunla müsâfeha ve halvet câiz olur demişler ise de, ihtiyâr kadının saçını açması, bunun saçına bakmak câiz olur diyen olmamışdır. Müslüman olmıyan kadının saçına bakmak câiz olur diyen oldu. İhtiyâr kadının mescide ve kabir ziyâretine gitmesi câiz diyenler de, saçı, başı örtülü olmak şartını bildirmişlerdir.
Ahzâb sûresi ellidokuzuncu âyetinde, Müslüman kadınlar (cilbâb) ile örtünsünler diyor. Bu âyet, ayrı iki parça olan çarşafla örtünmeği emir etmekdedir) demek doğru değildir. Bu âyet, çarşaf giymeği emir etseydi, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmın hanımları çarşaf giyerlerdi. Hâlbuki hiçbirinin çarşaf giydiği, hiçbir kitâbda bildirilmedi. Geniş manto ile kalın baş örtüsü yâhud iki parçadan yapılmış çarşaf, bu âyet-i kerîmedeki hicâb emrini yerine getirmekde berâberdirler. Kadınların, bulundukları yerin âdetine uygun şeklde örtünerek, fitneye sebeb olmamaları lâzımdır.
Anasayfaya dön | Kapak Sayfası |
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri |