İslam dini, kadını en yüksek dereceye çıkarmıştır. İslamiyetin kadına verdiği kıymeti hiçbir din, hiçbir düşünce vermemiştir. İslam kadınına; erkek akrabasından, fitre verecek kadar zengin olanlardan, en yakın bulunanına, bakmağa mecburdur. Yakın akrabası yoksa veya fakir iseler, (beytülmal) yani devlet, her türlü ihtiyaçlarını vermeğe memurdur.
İslam kızı, İslam kadını, geçim derdinden, düşüncesinden muaftır. O, çalışarak, didinerek, para kazanmaya mecbur değildir. Her şey onun ayağına gelecektir. Din-i İslam ona bu kıymeti vermiştir. Fakat, kadının, İslamiyeti, dinini, imanını, farzları, ibadetleri, haramları öğrenmesi farzdır. Babasının veya kocasının ona bu ilimleri öğretmesi lazımdır.
Öğretmezlerse büyük günaha girerler. Kadının, gidip dışarıdan öğrenmesi lazım olur. Kadın, erkekten izinsiz hiçbir yere gidemez iken, bu ilimleri öğrenmek için gidebilir. İslamiyetin ilme ne kadar kıymet ve ehemmiyet verdiği burdan da anlaşılmaktadır.
İslamiyyette, kadın harbe de gitmez. Dünyada rahat ve mes'ud olduğu gibi, onun Cennet'e gitmesi de çok kolaydır. Üç şeyi yapan, yani, kocasına hiyanet etmeyen, beş vakit namaz kılan ve yabancı erkeklere görünmeyen kadın, Cennet'e gidecektir.
Peygamber Efendimizin hicretin onuncu yılında, son hacları esnasındaki hutbesindeki sözlerinden, son nasihatlarından biri: “Kadınlarınıza eziyet etmeyiniz! Onlar, Allahü teâlâ'nın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olunuz, iyilik ediniz!” olmuştur. İslamiyette evlenmek, bir kızı mes'ud etmek, ibadettir ve bütün nafile ibadetlerden daha sevabdır.
Mükellef olan, yani akıl ve balig olan insanın namaz kılarken açması veya her zaman başkasına göstermesi ve başkasının bakması haram olan yerlerine “Avret mahalli” denir. Erkeğin ve kadının avret mahallini örtmesi, hicretin üçüncü senesinde gelen, (Ahzab) ve beşinci senesinde gelen (Nur) surelerinde emir olundu.
Hür olan kadınların ellerinden ve yüzlerinden başka her yerleri, bilekleri, sarkan saçları ve ayaklarının altı, namaz için avretdir.
Erkeğin veya kadının avret uzvlarından herhangi birinin dörtde biri, bir rükn açık kalırsa, namaz bozulur. Azı açılırsa bozulmaz. Namazı mekruh olur. Avret yerini örtmek, namazda da, namaz dışında da farzdır. Yalnız iken kılarken de, örtmek farzdır. Temiz elbisesi bulunan kimsenin karanlıkda, yalnız iken de çıplak kılması caiz değildir.
Kadınların, namaz dışında, yalnız iken, diz ve göbek arasını örtmesi farz olup, sırtını ve karnını örtmesi vacib, başka yerlerini örtmesi edebdir. Evde yalnız iken, başı açık dolaşabilir. Görünmesi caiz olan onsekiz erkek yanında, ince baş örtüsü örtmeleri evladır. İyi olur. Yalnız iken avret yeri, ancak özr ile açılabilir. Mesela helada açılır. Yalnız olarak gusl abdesti alırken açmak mekruh olur veya caizdir veya küçük yerde caiz olur da denildi. Namaz dışında, necasetli elbise ile de örtünmek lazım olur.
Kadınların bakması caiz olan yerlerine, mesela yabancı kadınların yüzlerine, avuçlarına ve avret yerlerinin resmlerine ve konuşan çocukların avret yerlerine, lüzumsuz olarak şehvetsiz bakmak mekruhdur. Konuşmağa başlamamış olan küçük çocukların avret mahalli, yalnız sev’eteyndir.
Erkek çocukların, on yaşına kadar, kızların ise, gösterişli oluncaya kadar galiz avretlerine, bundan sonra, bütün avret yerlerine bakmak caiz değildir. Oğlanların yüzüne şehvet ile bakmak da haram olup, şehvetsiz bakmak, güzel olsalar da caizdir.
“Üç şey, göze cila verir: Yeşilliğe, akar suya ve güzel yüze bakmak” ve “Üç şey gözü kuvvetlendirir. Sürme çekmek, yeşilliğe ve güzel yüze bakmak” hadis-i şerifleri, bakması halal olan kimselere bakmanın faydasıni bildirmekdedir. Yoksa, yabancı kadınlara, kızlara bakmak, gözü zaifletir ve kalbi karartır.
Hadis-i şerifte, “Yabancı bir kızı görüp de, Allahü teâlânın azabından korkarak, başını ondan çeviren kimseye Allahü teâlâ ibadetlerin tadını duyurur” buyuruldu. İlk görmesi affolunur.
Bir hadis-i şerifte de, “Allah için yapılan cihadda düşmanı gözleyen veya Allah korkusundan ağlayan veya haramlara bakmayan gözler, kıyametde Cehennem ateşini görmiyeceklerdir” buyuruldu.
Yedi veya on yaşında olan gösterişli kızlar ve onbeş yaşını dolduran veya baliga olan bütün kızlar, kadın hükmündedir. Böyle kızların başları, saçları, kolları, bacakları açık olarak, yabancı erkeklere görünmeleri ve erkeklere teganni etmeleri, onlarla yumuşak, cilveli konuşmaları haram olur. Kadınların, yabancı erkeklerle, alış veriş gibi, ihtiyac olduğu zaman, fitneye sebeb olmıyacak şekilde, sert konuşması caizdir.
Erkekler arasında yüzünü açmaları da böyledir. Kadınların, başı, saçı, kolları, bacakları açık sokağa çıkmaları ve yabancı erkeklere, lüzumsuz yere, seslerini duyurmaları, erkeklere şarkı söylemeleri, plak ile, film ile de duyurmaları, Kur’an-ı kerim, mevlid, ezan okuyarak duyurmaları büyük günahdır.
Kadınların, kızların ince, dar veya kürklü örtü ile ve küpe, gerdanlık gibi zinet eşyası açık olarak ve erkekler gibi giyinerek ve saçlarını erkekler gibi tıraş ederek sokağa çıkmaları haramdır.
Bunun için, geniş bile olsa, pantalon ile örtünmeleri de caiz değildir. Pantalon, erkek elbisesidir. Hadis-i şeriflerde, “Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi giyinen kadınlara ve kadın gibi giyinen, süslenen erkeklere la’net edildi”.
Hele dar pantalon, erkeklere de caiz değildir. Çünkü, kaba yerleri dışardan belli olmakdadır. Bundan başka, kadınların pantalon giymeleri eskiden de, şimdi de islam adeti değildir. Dinsizlerden, islam tesettürünü bilmeyenlerden gelmekdedir. Haramlar yayılsa, yerleşseler de, islam adeti olamazlar. Kafirlere benzeyenin, onlardan olacağı, hadis-i şerifde bildirilmişdir. Şalvar, çok geniş olduğu için, adet olan yerlerde, kadınlar için de, iyi bir örtü olur.
Bir elbise âdet olmıyan yerlerde fitneye sebeb olursa, kullanması caiz olmaz. Geniş manto ile örtünmek adet olan yerlerde, kadının çarşafla sokağa çıkması da böyledir. Ayrıca, islam örtüsü ile alay edilmesine sebeb olarak, günah da olur. Namazda ve namaz dışında, avret yerini başkalarının yan taraflardan görmemeleri için, örtmek farz olup, kendinden örtmesi farz değildir.
İnsanların, birbirine görünmesi ve bakması, dört türlüdür: Erkeğin kadına, kadının erkeğe, erkeğin erkeğe, kadının kadına bakmasıdır. Erkeğin kadına bakması da dörde ayrılır: Erkeğin yabancı kadına, kendi hanımına ve bakması caiz olan onsekiz akrabasına, bakmasıdır.
Erkeklerin yabancı kadının yüzünden ve avuçlarının içinden ve dışından başka yerine bakmaları dört mezhebde de haramdır. Kızların yüzlerine şehvet ile bakmaları da haramdır.
Erkeklerin, erkeğin göbeği ile dizi arasına bakmaları haramdır. Bunun dışına, şehvetsiz bakmaları caizdir. Hanımına tepeden tırnağa kadar, şehvet ile dahi bakması ve bunların ona bakmaları caizdir.
Erkek, nikahla alması ebedi, sonsuz haram olan onsekiz kadının başına, yüzüne, gerdanına, kollarına, dizden aşağı bacağına, şehvetden emin ise, bakabilir. Göğüslerine, koltuk ve yanlarına (böğürlerine), uyluk ve dizlerine ve sırtına bakamaz. Kadınların buralarına da (Galiz) ya’ni (Kaba avret) yerleri denir. Her kadının, buralarını namazda, yabancı erkeklerin yanında, şekli belli olmamak üzere geniş olarak örtmeleri lazımdır.
Bazıları, Müslüman hanımlarını aldatmak için, “İslamiyyetin başlangıcında kadınlar örtünmezdi. Peygamber zamanında, Müslüman kadınları, başları, kolları açık gezerlerdi. Sonradan, kıskanç din adamları, kadınların örtünmelerini emrettiler. Kadınlar, sonradan kapandı. Umacı gibi oldu” diyorlar. Evet, kadınlar açık gezerdi. Fakat, hicretin üçüncü senesinde (Ahzab) ve beşinci senesinde (Nur) sureleri gelerek, Allahü teâlâ örtünmelerini emir eyledi.
Herhangi kadın ile zina etmek veya herhangi bir yerine şehvet ile dokunmak, unutarak veya yanılarak bile tutsa, Hanefide ve Hanbelide (Hurmet-i musahere)ye sebeb olur. Yani, o kadının neseb ile ve süt ile olan anası ve kızları ile o erkeğin evlenmesi, kızın da, oğlanın oğlu ve babası ile evlenmesi ebedi haram olur. Bir baba ile kızı arasında hurmet-i musahere hasıl olursa, bu kızın, anası ile babasının evli kalması ebedi haram olur. Damad ile kayın validesi arasında hurmet-i musahere hasıl olursa damad, bu kadının kızı ile yani hanımı ile evli kalamaz.
Kızlar, kendilerinden emin olsalar da, yabancı erkeklere dokunmaları caiz değildir. Şehvet ile dokunurlarsa, hurmet-i müsahere hasıl olur. Kızın ve ihtiyarların şehveti, kalbinin meyletmesi demektir. Şehvete sebeb olmayacak derecede ihtiyar kadınla müsafeha etmek (tokalaşmak) ve elini öpmek, kendinden emin olana caiz ise de, yapmamak daha iyidir.
Baldız ve yenge de yabancı kadındır. Bunların da saçına, başına, koluna, bacağına bakmak haramdır. Bunlar gibi yabancı akraba evine gidince veya onlar gelince, kadın erkek birlikde oturmak, gülüp neş’elenmek caiz değildir. Beraber oturmak adet olan ve haram olduğuna ehemmiyyet verilmiyen yerlerde, fitne çıkarmamak ve akraba arasında düşmanlıklara yol açmamak için, kadınlar erkek akraba yanında ve sofrada örtülü olarak, kısa zaman oturur. Ciddi konuşulur. Bu görüşmenin kısa sürmesine ve seyrek olmasına ve bilhassa bir yerde yalnız bulunmamalarına çok dikkat etmelidir. Dinini bilen ve uyan, bilgili ve halis Müslümanlar, böyle birlikde hiç oturmamalıdır. Cahillerle münakaşa etmemeli, dinimiz böyle emr ediyor diye ısrar etmemeli, dünya işlerini ileri sürerek, tatlı söyleyip, akrabayı darıltmayarak, haramdan kaçınmağa çalışmalıdır.
Kadınların birbirlerine avret yeri, erkeğin erkeğe avret yeri gibidir. Şehvetten emin olan kadının yabancı erkeğe bakması, erkeğin erkeğe bakması gibidir. Şehvet ile bakması haram olur.
Gayr-ı müslim ve mürted kadınların [ve mürted amca ve dayının], Müslüman kadınlarına bakması, ya’ni Müslüman kadınların bunlara görünmeleri, yabancı erkeklere görünmeleri gibi, üç mezhebde de haramdır. Bunlar Müslüman kadınlarının bedenine bakamazlar. Hanbeli mezhebinde caizdir. Zaruret olunca Hanbeli mezhebi taklid edilir.
Kadınların bakılması haram olan yerlerinin aynadaki veya sudaki görüntülerine şehvetsiz bakmak haram değildir. Çünkü, kendileri değil, aksleri, benzerleri görülmekdedir.
Aksleri, resmleri, kendileri değildir. Bunları görmek, kendilerini görmek olmaz. Resimlerine, sinemadaki ve televizyondaki görüntülerine bakmak, aynadaki hayallerine bakmak gibidir. Hepsine şehvetsiz bakmak caiz olup, şehvet ile bakmak veya şehvete sebeb olacak görüntülerine bakmak, böyle sesleri dinlemek haramdır. Bunlara şehvet ile bakan elbette vardır. Şehvete, harama sebeb olan resimleri yapmak, basmak, resm etmek haram olur. Kadınların avret yerlerine cam, herhangi gözlük ve su arkasından şehvetsiz de bakmak ve su içindeki kadına bakmak caiz değildir, haramdır.
Vücuda yapışık olmıyan, dar olmayan elbise ile örtülü kadına şehvetsiz bakmak caizdir. Kaba avret yerleri dar elbise ile örtülmüş kadına, şehvetsiz de bakmak haramdır. Yabancı kadının iç çamaşırlarına şehvetle bakmak haramdır. Sıkı, dar örtülmüş, kaba olmıyan avret yerlerine şehvetle bakmak haramdır.
Kadınların açık ve süslü olarak sokağa çıkmaları haram olduğu gibi, mahrem olmıyan erkeğin bulunduğu yerlere böyle girmeleri de haramdır. Avret yeri açık olarak cami içine girmek, daha büyük günahdır. Avret mahalli açık olan kimselerin bulunduğu yere veya haram işlenen her yere (Fısk meclisi) denir.
Müslümanların, zaruret olmadıkça, fısk meclislerinde, yani fasıkların toplandığı yerlere hanımını göndermeleri caiz değildir.
Îmanı olan hanımların, sokağa çıkarken baş, saç, kol, bacak gibi kaba olmıyan avret yerlerini de örtmeleri bildirildi. Îmanın gitmemesi için, haramdan çok korkmalıdır.
Yalnız keyflerini, zevklerini düşünenler, zevklerine kavuşmak için, başkalarının zarara, felakete düşmelerinden çekinmiyenler diyorlar ki: “Umacı gibi örtünmüş kadını görmek, insana sıkıntı veriyor. Süslü, açık, güzel kadına, kıza bakmak ise, insana ferahlık, neşe veriyor. Güzel bir çiçeğe bakmak, koklamak gibi tatlı oluyor.”
Halbuki, çiçeğe bakmak, onu koklamak ruha tatlı gelmekdedir. Ruhun Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü anlamasına, Onun emrlerine uymasına sebeb olmakdadır. Kokulu, tuvaletli, açık kıza bakmak ise, nefse hoş gelmekdedir. Kulak, renkden zevk almaz. Göz de sesden zevk almaz. Çünkü, anlamazlar. Nefs, Allahü teâlânın düşmanıdır. Zevklerine kavuşmak için her kötülüğü yapmakdan çekinmez. İnsan haklarını, kanunları çiğner. Onun zevklerinin sonu yokdur. Kıza bakmakla doymaz.
Onunla buluşmak, her zevkini yapmak ister. Bunun içindir ki, bütün kanunlar, nefslerin taşkınlıklarını önlemekdedir. Nefsin taşkın zevkleri, insanı sefalete, hastalıklara, aile faci’alarına, felaketlere sürüklemekdedir. Allahü teâlâ, bu faci’alara mani’ olmak için, kızların açılmalarını, yabancı erkeklere yaklaşmalarını, içkiyi, kumarı yasak etmişdir. Nefslerinin esiri olanlar, bu yasakları beğenmiyorlar. Bunun için, Ehl-i sünnet alimlerinin ilmihal kitablarını kötülüyor, gençlerin bu kitabları okuyarak se’adete kavuşmalarına mani’ oluyorlar.
Kadınların vücut hatlarının (kaba avret yerlerinin şekli ve rengi) belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. İslam dini, kapanmayı emretmiş, fakat belli bir örtü şekli bildirmemiştir.
Kapanması gereken yerleri örtmek ve yukarıda bildirilen vücut hatlarını belli etmemek şartı ile kadınlar, bulunduğu şehrin adetine uygun giyinir. Çünkü elbise gibi mubahlarda, şehrin adetine uymamak tahrimen mekruhtur. Zaruret olmadıkça, haramlarda hiçbir yerin adetine uyulmaz.
Peygamber efendimiz, ayaklarına kadar uzun gömlek, yani entari giymiştir. Şalvar ve pantalon giymemiştir. Bunları giymek adette bid'attir. Âdette bid'at olan şeyi yapmak günah değildir. Taksiye, uçağa binmek de adette bid'attir. Bunları yapmak günah değil dinin emridir. Bunun için adet olan yerlerde, kadınların çarşaf ve erkeklerin bol pantalon veya şalvar giymeleri caizdir, günah olmaz. Elbisenin şekli ibadet değil, adettir. Çünkü Peygamber efendimiz, papaz ayakkabısı, Rum elbisesi giymiştir. Peygamber efendimizin böyle adet olarak yaptığı şeylere Sünnet-i zevaid denir. Bunları terketmek günah olmaz.
“Bir kavme benziyen onlardandır” hadis-i şerifi, ibadetlerde benzemenin tehlikesini bildirmektedir. Mesela papaz zünnarı ve haç takmak böyledir. Dikiş makinası, daktilo, elbise gibi şeyler ise adettir. Âdetlerde kafirlere benzemek günah olmaz. Peygamber efendimiz, her zaman belli bir elbise giymezdi. Bazan Rum, bazan Arab elbisesi giyerdi. Kolları dar Rum cübbesi de giymiştir.
Herkesin çarşaf giydiği bir yerde, birkaç kadının manto giymesi fitneye sebep olacağından uygun olmadığı gibi, manto giyilmesi adet olan yerlerde de çarşaf giyilmesi uygun olmaz. Çünkü bir yerde adet olan şeyler giyilmezse, gösteriş ve şöhret olur, fitneye sebep olur. Hadis-i şerifte “Fitneyi uyandırana la'net olsun” buyuruldu. (Hadika)
Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın mübarek hanımları, çarşafla örtünmemiştir. Hiçbir kitapta çarşaf giydikleri bildirilmemiştir. Milhafe, ferace, fistan, entari giydikleri birçok kitapta bildirilmiştir. İmam-ı Rabbani hazretleri de, böyle değişik elbise giydiklerini 313. mektubunda bildiriyor.
İslam kadınlarının örtünmesi, bunların namuslarını korumak için olduğu gibi, bu örtüler, kadınla erkeği birbirinden ayıran manevi sınırlar demektir. Bu örtülerin sayesinde, bir erkek, kendi evindeki kadınlardan birine karşı bile, sokakda resmi ve saygılı davranır. Bu örtüler, erkekle kadın arasına konulan haya perdeleridir. Örtünen kadının bir erkek hayalinde daha güzel canlandırılması, kadının şerefini azaltmaz, yükseltir.
Hayvani hislere aldanmamak için, nefsi terbiye etmek lazımdır. Fakat, bu işi, yalnız nefse hakim olmağa bırakarak, tesettürden vazgeçmek, hiç doğru olamaz. Çünkü, tahsil ve terbiye gören insanlar arasında nefslerine hakim olamıyanların çok bulunduğu, gazetelerde bile sık sık görülmekdedir. “Nefse hakim olmak” söylemesi kolay, yapması güç olan bir şeydir. Nefse hakim olmak ve bunun mikdarı herkes için değişir. İnsan bunu kendi bile anlayamaz. Hele iffet ve namus dersini dinden değil de, yalnız aklından alan kimseye göre, namusun kıymeti, namuslu tanınmak düşüncesinden ileri gitmez.
Namusun kıymeti ne kadar bilinirse bilinsin ve akıl ve düşünce ne kadar yerinde olursa olsun, insanın yaratılışında bulunan ve herkesi aldatabilen nefs karşısında, akıl başarısız kalabilir. Bunun için, daha başlangıçta, nefsi kımıldatmamak ve onu tahrik eden yolları kapamak lazımdır. Kadının örtünmesi, bu yolları en kestirme ve en kolay olarak kapayan bir çaredir.
Kadınlara hak tanınmasını, onlara serbestlik verilmesini, kadınlardan daha çok isteyen erkeklere dikkat edilirse, bunlar, sokaklara taşan ve salonlarda kaynaşan kokulu, yumuşak kadın dalgaları arasına dalmağı ve başkalarının kadınlarından kolaylıkla zevk almağı arayan kimselerdir. Bu zavallılar, başka erkeklerin de, kendi kadınlarına, kızlarına ve kız kardeşlerine böyle serbestçe saldıracaklarını düşünmezler. Yahud o zevklerle, lezzetlerle kendilerinden geçerek, bu can sıkıcı zararı unuturlar veyahud zevklerine, şehvetlerine karşı, onları feda etmekden de çekinmezler. Sosyete hayatında kazancı çok ve zararı az olanlar, yakınları arasında yüzüne bakılabilecek genç kadın bulunmayan erkeklerdir. İşte erkeklerin, kadınlara serbestlik verilmesini isteme sebeblerinin başında, böyle aldatıcı ve egoist sebebler bulunmakdadır
Bugün Avrupada, nikahlı, nikahsız kadından ucuz bir şey yoktur. Müslümanlıktan uzaklaşan sosyete kadınları da, bu hale sürüklenmektedirler.
Anasayfaya dön | Kapak Sayfası |
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri |