GENÇLER NASIL SATANİST OLDULAR?

Bir sabah işe gelince, Kadıköy’den bir bey aradı: “ Sizinle bir konuyu görüşmek istiyorum” dedi. “ Buyurun!” deyince, “ Telefonla zor olur, mümkünse, sizi ziyaret edip, yüz yüze görüşmek istiyorum” dedi. “ Öğleden sonra bekliyorum” diyerek telefonu kapattım.

Öğleden sonra geldi. Giyiminden, tavırlarından hali vakti hayli yerinde biri olduğu anlaşılıyordu. Kısa bir hal hatır sormasından sonra hemen konuya girdi:

“Yıllar sonra bir oğlumuz oldu. Doğumundan itibaren üzerinde titremeye başladım. Maddi durumum da iyi olduğu için, oğlumdan hiç bir şeyi esirgemedim. İlkokul çağına gelince de en iyi okullarda okutmaya başladım.

Lise son sınıftan itibaren son model arabayla okula gelip giderdi, kredi kartından istediği kadar harcama yapabiliyordu. Cep telefonu ile sınırsız konuşabiliyordu. Üniversiteden sonra, mesleğini ve dilini geliştirmek için, ABD’ye gönderdim.

Hanımla bizim sevincimize artık diyecek yoktu. Komşular bizim durumumuza imreniyorlardı. Nasıl imrenmesinler, bu imkanlar kaç kişiye nasip oluyordu memleketimizde.

“Başımdan kaynar sular döküldü”

Geçen ay tatil için geldi. İşte olanlar bundan sonra başladı. İkinci gün yemek yerken,” Size önemli bir şeyden bahsetmek istiyorum. Ben Müslümanlıktan çıkıp Yehova Şahidi oldum. Size de tavsiye ederim, bununla ilgili kitaplar getirdim,”  demesin mi?

İkimizin de başından kaynar sular döküldü. Ağzımdaki lokmayı yutamadım. Dona kaldık. Yarım saat kendimize gelemedik. Ne yaptıysak, ne anlattıysak boşuna. Size bunu sormaya geldim, nedir bu Yehova Şahitliği?”

Mesele anlaşılmıştı. Fakat olan olmuş, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş...

Kendisine” Önce şunu söyleyeyim size, oğlunuz zaten Müslüman değilmiş. Çünkü, islamiyeti bilen bir Müslümanın, din değiştirmesi, hele Hıristiyanlığın bile red ettiği bir inancı din olarak  kabul etmesi mümkün değil. Bunun tarihte örneği yok.”

Sonra sordum, “Bütün bu imkanların yanında, çocuğunuza mensubu olduğunuz dini hiç anlattınız mı? Bununla ilgili hiç kitap okuttunuz mu?”

“Hayır, hatta lise son sınıftayken, bazı dini kitaplar getirmişti, derslerin aksamasın bunları, üniversiteyi bitirip bir mesleğin olunca okursun, tavsiyesinde bulunmuştum.”

Diyanetin yayınladığı, “ Yehova Şahidliği” kitabını alıp okumasını, ikna edebilirse oğluna da okutmasını tavsiye ettim. Başka ne yapılabilir ki. Olan olmuş...

Ataköy’den arayan bir bayan da  feryat ediyor, “ Liseye giden iki kızım var. Ne yapacağımı bilemiyorum. Ya satanist olurlarsa, diye uykularım kaçıyor. Bunları nasıl koruyabiliriz?”

Bu iki feryadın da, çıkış sebebi ve kurtuluş çaresi aynı olduğu için beraber ele aldım. Aslında, çare belli, ilaç belli... Mesele bunları idrak edip kullanabilmekte... Bir ağaç, hatta, saksıdaki bir çiçek bile kendiliğinden yetişmez; gübre ister, su ister, ilaç ister...

İnsanın yetişmesi kolay mı? Çekilen sıkıntıların sebebi, insanın sadece madde olarak görülmesi ve mana tarafının ihmal edilmesidir. Denge bozulunca, felâketler birbirini izliyor...

Bugün, her türlü imkâna, lükse rağmen gençlik bunalımda. Bunun en ibretli örneği, günün konusu olan, satanist inancına sahip gençlerin işledikleri cinayetler, intiharlardır...

Bu olayların birçok sebebi varsa da, şu iki konuda toplamak mümkün: Birincisi, manevi boşluk. İkincisi, ihtiyaçsızlık.

İnanma ihtiyacı, insanın yaratılışında mevcut. Bunu yok etmek veya bunun yerine başka bir şeyi koymak mümkün değil... Her türlü maddi imkânlarla donatılmış olmak, lüks içinde yüzmek bu boşluğu doldurmaz. Bilakis boşluğa iter.

 Eğer, çocuğa yaşı müsait olunca, Allah’a inanmanın lüzumu öğretilmezse, aksine bu, derslerini aksatacak, kafasını karıştıracak bir şeymiş gibi  empoze edilirse; o da gider, ateist olur,  şeytana tapar, Yehova Şahidi olur veya başka din arayışına girer.

Manevi boşluk

Manevi boşluğu doldurmak için, önce içki, fuhuş, uyuşturucu hepsini denemeye kalkar. Sonra da, şeytana tapma, ölüye tecavüz, kedi kanı içme gibi hayvanların bile yapmayacağı, her türlü caniliği, vahşeti göze alır. Aslında bunlara hayvan demek bile, hayvanlara hakaret olur; Kur’an-ı kerimde böyleleri için “ Hayvandan daha aşağıdırlar” buyurulmaktadır.

İhtiyaçsızlık da, azgınlığa, sapkınlığa sebep olur. Çünkü, her ihtiyaç, başka bir ihtiyacı doğurur. Bunun sonu gelmez. Çocuğa her ihtiyacını almak, ona iyilik değil, en büyük kötülük  olur. Kur'an-ı kerimde,“Gerçek şu ki, insan, ihtiyaçsız olunca, elbette azar!” buyuruluyor.

Zararın neresinden dönülürse kârdır. Çocuklarımıza karşı davranışlarımızı gözden geçirelim. Benim çocuğuma bir şey olmaz demeyelim. Ne ekilirse o biçilir; çavdar ekip buğday biçen görülmemiş!..

Anasayfaya dön Kapak Sayfası
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri