Eshab-ı kiramın derecesine kimse ulaşamaz

 

Ben görmediğim Allah’a inanmam demek uygun mu?

CEVAP

Hayır değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Bildiğimiz, hatırımıza, hayalimize gelen, duygu organlarımıza etki eden her şey mahluktur. Bizim, Allahü teâlâ bir şeye benzemez dememiz, benzetmek olur. Bizim anladığımız büyüklük, küçüklüktür. İbrahim aleyhisselam, kâfirlere, (Niçin kendi yaptığınız putlara tapıyorsunuz? Sizleri de, yaptığınız işleri de Allahü teâlâ yarattı!) dedi. İster elimizle yapmış olalım, ister aklımız ve hayalimizle meydana getirelim, bunların hepsi, Allahü teâlânın mahlukudur. O, bildiğimiz, düşünerek bulduğumuz şeylerin hiçbirine benzemez ve nasıl olduğu anlaşılamaz. Akıl ve hayal Ona yaklaşamaz. Böyle hiçbir şeye benzemeyen ve akıl ile anlaşılamayan yüce yaratıcıya, gayb yolu ile inanmaktan başka çare yoktur. Çünkü, görerek, düşünerek anlamaya kalkışarak inanmak, Ona inanmak olmaz. Kendi yaptığımız şeye iman etmek olur. Bu da, Onun mahlukudur. Bunu, Ona ortak yapmış, Ondan başkasına iman etmiş oluruz.) [C.2, m.9]

 

Rabbi yessir ve la tüassir Rabbi temmim bil hayr ne zaman okunur?

CEVAP

Mubah olan herhangi bir işe başlarken okunur. Mesela Kur'an-ı kerim öğrenmeye başlarken, yazı  yazarken, bina yaparken, dine aykırı olmayan bir işe başlarken söylemek iyi olur. Yapılan işin kolay  gelmesi, zor gelmemesi ve hayırla neticelenmesi için dua etmiş oluyoruz.

 

Bir Müslüman, (On günlük kömürüm kaldı. Ondan sonra Allah kerimdir) dedi. Ben de, (Tevbe de kâfir oldun. Daha önce Allah kerim değil miydi?) dedim. Arkadaşım kâfir olmadı mı?

CEVAP

Müslümanların böyle sözlerini tevil etmek, hemen kâfir dememek gerekir. O Müslüman, (On günlük kömürüm kaldı. Ondan sonra Allah bir çıkış yolu ihsan eder. Nasıl olsa O kerimdir) demek istemiştir. Mesela namaz kılmayan, içki içen birine, bu halini kastederek, (Allah senden razı olsun) dense, söyleyen kâfir olur. Fakat Allah seni ıslah etsin, razı olduğu yola çevirsin manasına (Allah senden razı olsun) dense, günah olmaz, iyi bir dua olur.

 

Halık mahluk ile kıyas edilir mi? Mesela "Allah, insanlardan daha kuvvetli” denir mi?

CEVAP

Allahü teâlânın sıfat-ı zatiyyesi altı olup birisi de muhalefetün lil havadistir. Yani hiç bir şeyde, hiç bir bakımdan, hiç bir mahluka benzemez demektir. Allahü teâlânın insanlardan daha şefkatli, daha kudretli olduğunu bildirmekte mahzur yoktur. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allah’ın eli, onların ellerinin fevkindedir.) [Fetih 10], Yani (Allahü teâlâ, hepinizden daha çok kudret ve kuvvet sahibidir) demektir. Halbuki bütün insanların kuvveti, Cenab-ı Hakkın kudreti yanında nedir ki? Allahü teâlâ, hiç bir mahlukla kıyas edilemeyen, sonsuz kudret sahibidir.

 

Buna benzer âyet-i kerimeler çoktur. Hz.Ömer’in rivayet ettiği hadis-i şerif şöyle:

 

Esirler içinde, çocuğunu arayan bir kadın, onu bulunca, hemen bağrına basıp emzirmeye başladı. Resulullah efendimiz bize buyurdu ki:

- Şu kadın, çocuğunu hiç ateşe atar mı?

Eshab-ı kiram asla atmayacağını söyleyince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Allahü teâlâ da, kullarına, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden elbette daha şefkatli, daha merhametlidir.) [Buhari]

 

Şimdi, bir insan çok çalışsa, çok ibadet etse, ilk asrın Müslümanları olan Eshab-ı kiramın seviyesine yükselebilir mi?

CEVAP

İlk asrın Müslümanları çok kıymetli idi. Ondan sonra gelen Müslümanlar ne kadar yüksek olursa olsun, onların derecelerine yükselmeleri imkansızdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, Eshabımı, enbiya hariç, cin ve insanların hepsinden üstün kılmıştır.) [Bezzar]

 

(İnsanların en hayırlısı asrımdaki müslümanlar [Eshab-ı kiram]dır. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler [Tabiin]dir. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler [Tebe-i tabiin]dir. Bunlardan sonra yalan yayılır. Bunların sözlerine ve işlerine inanmayınız!) [Buhari]

 

(Beni gören [Eshab] ve beni göreni gören [Tabiin] ve bunları göreni gören [Tebe-i tabiin] Cehenneme girmez.) [Taberani]

 

(Eshabıma ve bunlara tâbi olanlara [Tabiine], bunlara da tâbi olanlara [Tebe-i tabiine] hürmet edin! Artık bunlardan sonra yalan yayılır.) [İ.Ahmed, Ebu Ya’la]

 

Böyle kıymetli insanlara dil uzatılmaz. Böyle âlimlere dil uzatan Mısırlı, Suriyeli yazarların sözlerine, yazılarına itibar edilmez.

 

Kırklar, yediler diye evliya var mıdır?

CEVAP

İmam-ı Kastalani Mevahibde, imam-ı Taberani Evsatda, imam-ı Ahmed Müsnedde, Ebu Nuaym Hilyede ve Hatib-i Bağdadi Tarih-i Bağdat kitabında kırklar, yediler gibi evliyanın mevcut olduğuna dair hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Bu hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:

(Sizden biri, hiç kimsenin bulunmadığı ıssız bir yerde, bir şeyini kaybeder veya bir yardıma ihtiyacı olursa, "Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!" desin! Muhakkak ki her yerde, Allahü teâlânın, sizin görmediğiniz kulları vardır.) [Taberani]

 

(Çölde veya ıssız bir yerde hayvanını kaybeden kimse, "Benim için o hayvanı bulun" desin! Çünkü yeryüzünde, [sizin görmediğiniz] Allahü teâlânın öyle hazır kulları vardır ki, o hayvanı o kimse için bulup getirirler.) [Ebu Ya’la, Taberani, İbni Sünni]

 

(Ebdal kırk kişidir. Bunların bereketi ile düşmana galip gelirsiniz ve bela gelmesinden kurtulursunuz.) [İbni Asakir]

 

(Her asırda iyiler bulunur. Bunlar beş yüz kişi olup kırkı ebdaldir. Her ülkede bulunur.) [Ebu Nuaym]

 

(Yeryüzünde her zaman [ebdallerden] kırk kişi bulunur. Herbiri İbrahim aleyhisselam gibi bereketlidir. Bunların bereketi ile yağmur yağar. Biri ölünce, Allahü teâlâ, onun yerine başkasını getirir.) [Taberani]

 

(Dünya ebdaller sayesinde ayakta durur. Allah’ın yardımı onların bereketi ile gelir.) [Taberani]

(Ebdaller, bid'at ehli değildir. Bâtıl ve günah söze dalmazlar.) [İbni Ebiddünya]

 

Hallac-ı Mansur, niçin Enel hak dedi?

CEVAP

Evliyadan bazıları Allahü teâlâyı zikrettiği zaman, Rabbinden gayrı her şeyi, hatta kendi nefsini bile unutur. Zikrettiği yani andığı mahbubun adını dilinden düşürmez.

 

Hallac-ı Mansur hazretleri, La ilahe illallah demeyi o kadar çoğaltmıştı ki, anması kalbden ruha geldi. Orada ünsiyet peyda ederek ilahi aşka kavuştu. Dünyadaki her şeyi hatta kendi adını bile unuttu. Aşk sarhoşluğu kapladı. Buna sekr hali deniyor. Bu halde iken, (Sen kimsin?) diyenlere, (Enel-Hak) diye cevap verdi. Üzerinden sekr hali gidince, yani ayılınca (Enel-Hak) dediğini hatırlamadı. Fakat dine aykırı konuştuğu için şehid edildi. Yere dökülen kanları (Enel-Hak) şeklini aldı.

 

Ali Ramiteni hazretleri buyurdu ki:

Hallac-ı Mansur zamanında Hace Abdulhalık-ı Goncdüvaninin talebelerinden biri bulunsaydı, Mansur idam edilmezdi. Yani Hace hazretlerinin talebelerinden biri bulunsaydı, Hüseyn Mansuru teveccühleriyle, içinde bulunduğu makamdan tez geçirirdi. İdam edilmesi gerekmezdi.

 

Hallac-ı Mansur hazretleri, içinde bulunduğu halden dolayı mazurdu. Onu şehid edenler de dinin emrini yerine getirdi. İki tarafa da bir şey söylenmez.

 

Hallac-ı Mansur hazretlerinin (Enel-Hak) yani (Ben Hakkım) dediği gibi, Bayezid-i Bistami hazretleri de sekr halinde (Sübhani) yani (Ben Sübhanım) demiştir.

 

Talebeleri, (Siz kendinizin sübhan, yani ilah olduğunu söylediniz) demeleri üzerine, (Bir daha öyle bir şey söylersem, beni kılıçla kesin) buyurdu. Sekr hali kaplayınca yine (Sübhani) dedi. Hemen hocalarının emri üzerine kılıçla vurdular. Fakat kılıç kesmedi. O hal üzerinden gidince, yine (Sübhani) dediğini söylediler. (Niye beni öldürmediniz?) buyurdu. (Kılıç kesmedi) dediler. O vakit, (Demek o sözü söyleyen, bu haldeki Bayezid değildi) buyurdu.

 

Evliyayı böyle sekr halinde, yani şuursuz iken söyledikleri sözlerden dolayı kötülemek doğru değildir.

 

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Evliya, sekr karışmayan hallerde böyle uygunsuz sözler söylemez. Sahv, yani uyanıklık halinde olanlarda sekr hiç bulunmaz sanmamalıdır. Sekrsiz olan sahv, noksanlıktır. Halis, karışıksız sahv, avamda bulunur.

 

Cüneydi Bağdadi hazretleri, sahvın sekrden daha üstün olduğunu söylediği halde, sekr karışık olan o kadar sözleri vardır ki, saymakla bitmez. (Bilen de Odur. Bilinen de Odur) demiştir.

Evliyanın gizli marifetleri açığa vurmaları, hep sekr karışık hallerde olmuştur. Sahv halinde biraz sekr bulunması, yemeğe lezzet vermek için tuz karıştırmaya benzer. Tuzsuz yemek, tatsız olur.

 

Aşk olmasaydı, aşkın gammı olmasaydı,

Tatlı sözleri kim söyler, kimler duyardı?

 

Mecnuna adın ne diyorlar, Leyla diyor. Çünkü gönlü Leyla ile dolu. Leyla’dan başka kimseyi tanımıyor, bilmiyordu. Şehrin ortasında Leyla Leyla diye bağırarak geziyordu. Leyla diyerek feryat ederek ağlıyordu. Derdine deva olmak üzere Leyla gelip, kendisini tanıtmışsa da, (Ben seni tanımıyorum. Sen gerçek Leyla isen, ya bendeki Leyla kim) diye cevap vermiştir.

 

Evliyanın sekr halinde söylediği sözlerden dolayı onları ayıplamak doğru değildir. Meczublar ve mecnunlar da mazurdur. Bu haldeki sözleri hüccet olmadığı gibi, ayıplamak da doğru değildir.

 

Bayılan, deliren, sara tutan veya sarhoş olanın, şuursuz halde iken söylediği sözlerin dindeki yeri nedir? Şuursuz halde küfre düşücü söz söylese, evini birisine hediye etse, birisinden bir şey satın alsa, dinin hükmü nedir? Bu halde namaz kılmasa, kazası gerekir mi? Tasavvuf sarhoşlarının durumu bunlardan farklı mıdır?

CEVAP

Bayılmak, deli olmak ve sara tutmakla abdest bozulur. Yürürken sallanacak kadar şuursuz olmak da abdesti bozar.

 

Deliren veya bayılan kimse, 24 saatte ayılmazsa, iyi olunca namazlarını kaza etmez. İçki, afyon, ilaç ile aklı giden her namazı kaza eder. Yani hastalık, bayılmak gibi elinde olmayan bir sebeple, beşten fazla namazını kılamazsa, hiç birini kaza etmez. Beşten az olursa kaza eder. Fakat içki, uyuşturucu madde, ilaç gibi bir şeyle bayılan, kılamadığı namazlar az da, çok da olsa hepsini kaza eder.

 

Tasavvuf ehli, kendisini hal kaplayıp şuurunu kaybettiği zaman, dine uymayan sözlerinde mazur olur. Deli gibidir. Şuursuz iken, ibadetleri kaçırmaları günah olmaz ise de, akılları başlarına gelince, kaçırdıkları ibadetleri hemen kaza etmeleri gerekir. Bunların dine uymayan sözlerine başkalarının uymaları caiz değildir. Kendileri günaha girmezlerse de, bunlara uyan günaha girer. Alkollü ve uyuşturucu maddelerle sarhoş olanlar böyle değildir. Bu hale kendileri sebep oldukları için günaha girerler ve kaçırdıkları ibadetleri kaza etmeleri gerekir. (S. Ebediyye)

 

Telepatinin mucize ile bir ilgisi var mıdır?

CEVAP

Yoktur. Telepati, Yunanca’dan gelen bir kelimedir. Uzakta meydana gelen bir olayın anında hissedilmesine veya düşüncelerin ve görüntülerin akıldan akıla, beyinden beyine transferine (Telepati) denilmektedir.

 

Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın âdeti içinde meydana gelmektedir. Allahü teâlâ, sevdiği insanlara ikram olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için âdetini bozarak, bunlara sebepsiz şeyler yaratıyor. Bunlar beş çeşittir:

1- Peygamberlerden meydana gelmişse, Mucize denir. Peygamber efendimizin miraca gitmesi, mübarek parmaklarından suların akması, Hz.İsa’nın ölüleri diriltmesi birer mucizedir.

 

2- Evliyadan meydana gelenlere Keramet denir. Hz.Ömerin, hutbeden bin kilometre uzaktaki ordu kumandanına emir vermesi ve Hz.Süleyman’ın vezirinin, Seba Melikesi Belkıs’ın tahtını bir anda getirmesi de keramettir.

 

3- Evliya olmayan müslümanlardan meydana gelen âdet dışı şeylere Firaset denir. Böyle firasetli müslümanlara basireti açık denmektedir.

 

4- Günahı çok olan müslümanlardan meydana gelenlere İstidrac denir. Böyle kimselerin durumu tehlikelidir. Gittikçe imanı zayıflar.

 

5- Gayrı müslimlerden zuhur edenlere Sihir denir. Hz.Musa zamanında, sihirbazların iplerinin yılan gibi görülmesi sihir idi. Sihre, büyü de denmektedir.

 

Kabul olmayacak duaya amin denmez demek küfrü gerektirir mi?

CEVAP

Önce kabul olmayacak dua olur mu, olmaz mı ona bakalım! Mesela, (Ya Rabbi, beni peygamber yap) demek kabul olmayacak bir duadır. Böyle dua etmek Allah’ın emrine aykırıdır ve böyle duaya amin denmez.

 

Ayrıca Allahü teâlânın âdetine zıt olan dualara da amin denmez. Mesela, (Beni öldürme, beni melek yap, beni kadın yap) demek böyledir. Ayrıca ibadet yapmadan Cennete girmek için dua etmek de günahtır. (İslam Ahlakı)

 

Haramdan sadaka verse, alan fakir de haramdan olduğunu bilerek, verene, Allah razı olsun dese veya Allah kabul etsin dese ve veren de, amin dese, ikisi de imanlarını kaybeder. Başka biri de amin dese, o da kâfir olur. (Birgivi şerhi)

 

Haram olduğu bilinen belli mal ile cami veya başka hayır yaptırmak ve bunlara karşılık sevap beklemek küfürdür. (Redd-ül Muhtar)

 

Demek ki kabul olmayacak ve amin denmeyecek dualar vardır. Bu bakımdan, (Kabul olmayacak duaya amin denmez) demek küfrü gerektirmez. Fakat böyle sözler söylememek iyi olur.

 

Evliya da insan olduğuna göre, diğer insanlardan farkı nedir?

CEVAP

Evliya da insandır; fakat bir veli, evliya olmamış binlerce Müslümandan üstündür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Hiç bir şey, mislinin, bin katı olamaz. Fakat gerçek mümin, [veli kul, arif-i billah] bin insandan daha iyidir.) [Taberani]

 

Kur'an-ı kerimde de bu müminlerin yani evliyanın, ariflerin üstün olduğu bildiriliyor:

(Siz gerçekten mümin iseniz, çok üstünsünüz.) [Al-i İmran 139]

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri