Mucizelerin en büyüğü

 

Muhammed aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğü nedir?

CEVAP

Kur’an-ı kerimdir. Bugüne kadar gelen bütün şairler, edebiyatçılar, Kur’an-ı kerimin nazmında ve manasında aciz ve hayran kalmışlardır. Bir âyetin benzerini söyleyememişlerdir. İ’cazı ve belagati insan sözüne benzemiyor. Yani, bir kelimesi çıkarılsa veya bir kelime eklense, lafzındaki ve manasındaki güzellik bozuluyor. Bir kelimesinin yerine koymak için, başka kelime arayanlar bulamamışlardır. Nazmı arab şairlerinin şiirlerine benzemiyor.

 

Geçmişte olmuş ve gelecekte olacak nice gizli şeyleri haber vermektedir. İşitenler ve okuyanlar, tadına doyamıyorlar. Yorulsalar da, usanmıyorlar. Okuması veya dinlemesi, sıkıntıları giderdiği sayısız tecrübelerle anlaşılmıştır. İşitenlerden kalblerine dehşet ve korku çökenler, bu sebepten ölenler bile görülmüştür. Nice azılı islam düşmanları, Kur’an-ı kerimi dinlemekle, kalbleri yumuşamış, imana gelmişlerdir. İslam düşmanlarından ve muattala, melahide ve karamita denilen müslüman ismini taşıyan zındıklardan Kur’an-ı kerimi değiştirmeye, bozmaya ve benzerini söylemeye çalışanlar olmuş ise de hiçbiri, arzularına kavuşamamıştır.

 

Tevrat ve İnciller ise, insanlar tarafından her zaman değiştirilmiş ve yine değiştirilmektedir. Bütün ilimler ve tecrübe ile bulunamayacak güzel şeyler ve iyi ahlak ve insanlara üstünlük sağlayan meziyetler ve dünya ve ahiret saadetine kavuşturacak iyilikler ve varlıkların başlangıcı ve sonu hakkında bilgiler ve insanlara faydalı ve zararlı olan şeylerin hepsi Kur’an-ı kerimde açıkça veya kapalı olarak bildirilmiştir. Kapalı olanlarını, erbabı anlayabilmektedir.

 

Semavi kitapların hepsinde, Tevratta, Zeburda ve İncilde bulunan ilimlerin ve esrarın hepsi Kur’an-ı kerimde bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimde mevcut ilimlerin hepsini ancak Allahü teâlâ bilir. Çoğunu sevgili Peygamberine bildirmiştir.

 

Kur’an-ı kerimi okumak çok büyük bir nimettir. Allahü teâlâ, bu nimeti Habibinin ümmetine ihsan etmiştir. Melekler bu nimetten mahrumdurlar. Bunun için, Kur’an-ı kerim okunan yere toplanıp dinlerler. Bütün tefsirler, Kur’an-ı kerimdeki ilimlerden çok azını bildirmektedirler. Kıyamet günü, Muhammed aleyhisselam minbere çıkıp Kur’an-ı kerim okuyunca, dinleyenler bütün ilimlerini anlayacaklardır.

 

Tevrat ve İnciller

İsa aleyhisselamdan sonra, bir son Peygamber (aleyhissalatü vesselam) geleceği İncilde bildirilmişti. Bu haber, bütün tahriflere rağmen bugünkü bozuk İncillerde bile vardır. Yuhanna İncilinin 14.babının 16.âyetinde İsa aleyhisselam;

(Allah size, sizinle beraber kalacak bir teselli edici gönderecektir) demektedir.

 

26. âyetinde ise, (Bu hakiki tesellici size her şeyi öğretecek ve size benim öğrettiklerimi de hatırlatacaktır) demektedir.

 

16.babın 13.âyetinde ise, (O, size her hakikate yol gösterecektir. Zira O, size kendiliğinden birşey söylemeyecek, fakat Allah’ın söylediklerini size bildirecektir) demektedir. [Hıristiyanlar (Tesellici) kelimesini (Ruh) diye tercümede ısrar ederler.]

 

Bundan başka, Kitab-ı mukaddesin Eski Ahd (Tevrat) kısmında Arab ırkından bir Peygamber geleceği yazılıdır. Tesniyenin 18.babının 15.âyetinde, Musa aleyhisselamın İsraillilere, (Rab sizin için aranızdan, kardeşlerinizden benim gibi bir Peygamber çıkaracaktır) dediği yazılıdır. Burada bahis konusu olan İsraillilerin kardeşleri, İsmaililer yani arablardır.

 

İşte İncilde ve Tevratta yazılı olan ve Arab ırkından geleceği müjdelenen bu son Peygamber, Muhammed aleyhisselamdır. Getirdiği din, (İslam) dinidir. Bu dine iman edenlere (Müslüman) ismi verilir. Müslümanların kudsi kitabı, (Kur’an-ı kerim)dir. Kur’an-ı kerim, Allahü teâlâ tarafından Peygamberimiz Muhammed sallallahü aleyhi ve selleme, arabi olarak vahiy olunmuştur. Aradan 1400 sene geçmiş olmasına rağmen, tek kelimesi, hatta tek harfi değişmemiştir. Hangi dinden olursa olsun, herkes onu okuduğu zaman azamet ve haşmetine hayran kalır. Hatta, arabi bilmeyenler bile, onun başka dillerdeki tercümesini okurken, bu muazzam ifadenin kudretini itiraf etmeye mecbur olurlar.

 

Üç mukaddes kitap hakkında (Mir’at-ı kâinat) kitabında şu bilgiler vardır:

 

Musa aleyhisselam, Medyen şehrinde Şuayb aleyhisselama on sene hizmet ettikten sonra, anasını ve kardeşini ziyaret için Mısıra giderken Tur dağında kendisine Peygamber olduğu bildirildi. Mısıra gitti. Firavunu ve kavmini dine davet etti. Dönüşte yine Tur’a uğrayıp Allahü teâlâ ile konuştu. Kendisine (Evamir-i aşere) yani on emr ve kırk cilt Tevrat nazil oldu. Her ciltte bin sure, her surede bin âyet vardı. Bir cilt, bir senede okunurdu. Musa, Harun, Yuşa’ ve Üzeyr ve İsadan (aleyhimüsselam) başka kimse Tevratı ezberlememiştir. Musa aleyhisselamdan sonra, Tevrat nüshaları yazıldı. Musa aleyhisselam, Allahü teâlânın emri ile, altın ve gümüşten bir sandık yapıp, kendine nazil olan Tevratı içine koydu. Kudüse yakın bir yerde yüzyirmi yaşında vefat etti.

 

Musa aleyhisselamdan sonra Yuşa aleyhisselam, Amalikadan Kudüsü aldı. Çok zaman sonra İsrail oğullarının dinleri ve ahlakları bozuldu. Buhtunnasar Babilden gelip, Kudüsü aldı. Süleyman aleyhisselamın yapmış olduğu Mescid-i aksayı yıktı. Tevratları yaktı. İkiyüzbin kişi öldürdü. Yetmişbin din adamını esir aldı. Babile götürdü. Behmen padişah olunca esirleri serbest bıraktı. Üzeyr aleyhisselam Tevratı okudu. İşitenler yazdılar. Üzeyr aleyhisselamdan sonra yine bozuldular. Bin Peygamberi şehid ettiler. İskender gelinceye kadar, İranın emrinde yaşadılar. İskenderden sonra, Yunanlıların tayin ettiği yahudi valilerle idare edildiler.

 

İncile gelince, bu da ilk şeklinde olduğu gibi saklanmadı. Hele İncili ezberden bilen tek kişi yoktu. Havarilerin bile İncili ezberden bildiğine dair tek bir kayıt yoktur. Halbuki Kur’an-ı kerim, yirmiüç senede, parça parça nazil oldukça, Onu müminler hemen ezberliyorlardı. Ancak (Yemame) muharebesinde, Kur’an-ı kerimin hepsini ezberlemiş 70 hafız şehid olunca, (Kur’an-ı kerimi ezberden bilenler azalıyor) diye, telaş eden Hz. Ömer, o zamanki halife Hz. Ebu Bekire başvurarak, Kur’an-ı kerimin toplanıp yazılmasını tavsiye ve rica etti. Bunun üzerine, Hz. Ebu Bekir, Muhammed aleyhisselamın katibi olan Zeyd bin Sabite Kur’an-ı kerim surelerinin ayrı ayrı kağıtlara yazılmasını emretti.

 

Bugünkü Tevrat ve İnciller

Bugünkü Tevrat ve İnciller iyice tetkik edilirse, Tevrat ve İncillerde mevcut olan yazıların üç menbadan geldiği kolayca görülür:

1- Bunların bir kısmı Allah kelamı olabilir.

2- İkinci kısımda yazılı olan sözler Peygamberler tarafından söylenilmiş olabilir.

3- Üçüncü kısımdaki sözlerin bir kısmı İsa aleyhisselamın havarileri tarafından bir kısmı bazı tarihçilerin rivayetlerinden, bir kısmı ise, kimin tarafından ve niçin söylendiği bilinmeyen rivayetlerden ibarettir. Bugün elde bulunan Kitab-ı mukaddesin büyük bir kısmında, kim tarafından söylenildiği bilinmeyen, fakat muhakkak insan sözü olduğu hemen anlaşılan sözler çoktur. Bunları Allah kelamı olarak kabul etmek imkânsızdır.

 

İçinde bir kısım Allah kelamı, bir kısım Peygamber sözü, fakat büyük bir kısmı insanların muhtelif rivayetleri bulunan bir kitap Allah kelamı olarak kabul edilemez. Hele (insan sözü) olan kısımlarında türlü türlü yanlışlıklar bulunması, aynı hususu anlatanların birbirinden çok farklı ifadeleri, verilen rakamların birbirini tutmayışı bugünkü Tevrat ve İncillerin tamamen bir insan eseri olduğunu açıkça ispat etmektedir.

 

Bugünkü İncillerin Allahü teâlânın kelamı mı, yoksa insan eseri mi olduğu hakkında Hıristiyan din ve fen adamları ne diyorlar?

 

Moody İncil Enstitüsü’nden Dr. Graham Secroggie, İncil Allah kelamı mı? adlı kitabında diyor ki:

(Kitab-ı mukaddes insan eseridir. Bazı kimseler, neden olduğunu anlamadığım sebeplerden ötürü, bunu inkâr etmektedir. Kitab-ı mukaddes, insanların dimağında teşekkül etmiş, insanlar tarafından, insan dili ile insan eli ile yazılmış ve tamamen insan karakteri taşıyan bir eserdir.) [S.17]

 

Hıristiyan din adamı olan Kenneth Cragg ise şöyle diyor:

(Kitab-ı mukaddesin Ahd-i Cedid kısmı, Allah sözü değildir. Burada doğrudan doğruya insanların anlattıkları hikâyeler ve herhangi bir işin nasıl yapıldığını gören insanların görgü şahitliği vardır. Sırf insan sözü olan bu kısımlar, kilise tarafından insanlara Allah’ın kelamı gibi nakledilmektedir.)

 

Teolog Prof. Geyser:

(Kitab-ı mukaddes Allah kelamı değildir. Ama, buna rağmen kutsal bir kitaptır) diyor.

 

Demek ki, bugünkü Kitab-ı mukaddes hakkında, batılı ilim adamları ile birlikte vereceğimiz karar şudur: Kitab-ı mukaddes, Allah kelamı değildir. Allah kelamı olan hakiki Tevrat ve İncil, bugün tamamen başka bir kitap haline dönüşmüştür. Bugünkü İncillerde Allah kelamı olması düşünülebilen sözler yanında, başkaları tarafından ilave edilen birçok sözler, tahminler ve hikayeler vardır.

 

İncillerin hepsi Allah kelamı olsa bile, Kur’an-ı kerimde olduğu gibi, bir medeni hukuk, bir ceza hukuku yoktur. İncillerle bir muhtarlık bile idare edilemez.

 

İkinci husus, İnciller Allah kelamı bile olsa, artık onlar nesh edilmiştir. Âdem aleyhisselama, Nuh aleyhisselama inen kitapların aslı bulunsa bile onlarla amel edilemez, çünkü onlar yürürlükten kaldırılmıştır. En son gönderdiği din ile amel etmek gerekir. Öyle olmasa idi, Allah bir tek kitap gönderir, bütün peygamberlere bununla amel edin derdi. İman edilecek hususlar bütün dinlerde aynı olduğu gibi amel edilecek hususlar da aynı olurdu. Hıristiyanlığı nesh etmese idi, Müslümanlığı göndermezdi.

 

Hıristiyanların ve Yahudilerin kâfir olduğu Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler ile bildirilmiştir. Hak olan sadece İslam dinidir. Bu husustaki âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyle:

 

(Allah indinde hak din ancak İslamdır.) [A.İmran 19]

(Sizin için din olarak İslamı beğendim.) [Maide 3]

(Kim İslamdan başka din ararsa, bilsin ki, bulacağı o din, asla kabul edilmez.) [A.İmran 85]

 

Yahudi, Hıristiyan ve diğer kâfirlerle dost olmayı bile dinimiz yasak etmiştir. Yahudi ve Hıristiyanların kâfir olduğuna dair bazı âyet-i kerime mealleri de şöyle:

(Ey müminler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin!) [Maide 51]

(“Yahudi veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız” diyenlere de ki: “Aksine biz, hanif [doğru yaşamış] İbrahim’in dinine uyarız.”) [Bekara 135]

 

(“Biz, Allah ve O’nun indinde bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Esbât’a indirilene, Musa’ya, İsa’ya verilenlere, Rablerinden diğer peygamberlere gelenlere, onların hiç biri arasında fark gözetmeden inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk” deyin!) [Bekara 136]

([“Kur’an İsa’nın babasız olduğunu kabul ettiğine göre, ilahlığını da kabul ediyor” diyen Necranlı Hıristiyanlara] de ki: Gelin dua edelim, Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun!) [A.İmran 61] [Fakat Hıristiyanların buna yanaşmadığı tefsirlerde bildirilmektedir.]

(Ey ehl-i kitap, İsa, Allah’ın peygamberidir. Tanrı üçtür demeyin. Allah, ancak tek bir ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehtir.) [Nisa 171] 

(“Allah’ın çocuğu oldu” dediler. Hâşâ, O yücedir, göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur, hepsi O’na boyun eğmiştir.) [Bekara 116] 

 

(Ey ehl-i kitap, resulümüz [Muhammed aleyhisselam] kitaptan gizlediğiniz şeyleri açıklamak üzere geldi. Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.) [Maide 15]

(İsa’ya, Allah diyenler kâfir olmuştur. Halbuki Mesih, “Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin” demiştir. “Allah üçün üçüncüsü” diyenler de kâfirdir.) [Maide 72, 73]

(Meryem, İsa’yı doğurup kucağında getirince, ona, “Çok garip bir iş yapmışsın, baban kötü, annen ise iffetsiz değildi” dediler. Meryem, [sormaları için] çocuğu gösterince, ona, “Biz çocukla nasıl konuşuruz?” dediler. Çocuk dedi ki: “Ben Allah’ın kuluyum, O bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Bana namazı ve zekatı emretti.”) [Meryem 27-31] [Hıristiyanlar, İncil’de emredilen namaz ve zekatı da tahrif etmişler.]

 

(İsa, “Ben Allah’ın resulüyüm. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı, benden sonra gelecek Ahmed isimli peygamberi müjdeleyici olarak geldim” demişti.) [Saf 6]

Yukarıya birkaçını aldığımız âyetlerden de anlaşıldığı gibi, Yahudilik ve Hıristiyanlık bozulmuş, bâtıl birer dindir. Hz. İsa ile ilgili âyetlerden ikisi de şöyle:

(Ey Meryem oğlu İsa, seni mukaddes ruh ile desteklemiştim, böylece beşikte iken, yetişkin olunca da insanlarla konuşmuştun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Çamurdan yaptığın şekle üfleyince benim iznimle kuş oluyor, anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyor, ölüleri benim iznimle diriltiyordun. İsrail oğullarının seni öldürmesinden ben kurtardım.) [Maide 110]

(İsa dedi ki: “Allah, benim de, sizin de Rabbinizdir. O’na ibadet edin, işte doğru yol budur.”) [Zuhruf 63, 64]

Hz. İsa’ya ilah demekle, O yüceltilmiş olmaz. Allah’ın oğlu demek de Allah’a hakâret olur. Hz. İsa böyle sözler söylememiştir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

 

(Allah, “Ey İsa, insanlara ‘Beni ve anamı Allah’tan başka iki ilah bilin’ diye sen mi söyledin?” diye sorunca, o da, “Hâşâ, seni tenzih ederim. Bu söz bana yakışmaz” demiştir.) [Maide 116]

 

(Kâfirler, Allah’ın emirleri ile Peygamberlerin emirlerini birbirinden ayırmak istiyor. [Yahudiler] bir kısmına [Musa ve daha önceki peygamberlere] inanırız. Bir kısmına [İsa’ya, Muhammed’e] inanmayız. [Hıristiyanlar ise -hâşâ- İsa Allah’ın oğlu diyor.] Bu inanışları ve dinleri kıymetsizdir. Hepsi kâfirdir, hepsine çok acı azaplar hazırladık. Bütün peygamberlere iman edip, hiçbirini diğerinden ayırmayan [müslümanlar] ise, Allah’ın mükafatına kavuşacaktır.) [Nisa 150-152]

 

(Allah, inkârları yüzünden Yahudilere lanet etmiştir.) [Nisa 46]

(İbrahim, ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan doğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.) [Âl-i İmran 67]

 

(İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduğunu söyleyenlere de ki: Siz mi iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah’ın bildirdiğini gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.) [Bekara 140]

[Yahudi ve Hıristiyanlar kitap ehli kâfirdir.]

 

([Ehl-i kitap] “Yahudi ve Hıristiyanlar hariç hiç kimse Cennete girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: “Doğru söylüyorsanız delilinizi getirin.”) [Bekara 111]

 

Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hıristiyanların] kâfir olduğunu gösteren bir âyet-i kerime meali de şu:

(De ki: “Ey Kitab ehli, ancak Allah’a kulluk etmek, O’na şirk koşmamak, Allah’ı bırakıp insanları Rab edinmemek üzere, aramızdaki müşterek bir söze gelin!” Yine yüz çevirirlerse, “Bizim müslüman olduğumuza şahid olun” deyin!) [Al-i İmran 64]

Ehl-i kitap müslüman olsaydı, böyle ifadeler kullanılmazdı. Bilindiği gibi Hıristiyanlar Hz.İsa’yı Rab edinmişlerdi. Ehl-i kitap hakkında bir âyet-i kerime meali de şöyle:

(Ehl-i kitabdan bir kısmı sizi saptırmak ister; halbuki kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar.) [Al-i İmran 69]

Hz.İbrahim, Hz.Musa, Hz. İsa da, her peygamber gibi müslüman idi. Hz. Musa’ya ve Hz .İsa’ya o zaman inanan kimseler de müslüman idi. Şimdiki Yahudi ve Hıristiyanlar, Muhammed aleyhisselama inanıp müslüman olmadıkça ebedi Cehennemliktir. Çünkü Allahü teâlâ, (Ancak Resulüme uyan kurtulur) buyuruyor. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

 

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

 

(Ey iman edenler, sizi hayat verecek şeylere [dinin emrine, Cennete, ebedi hayat verecek itikada, amellere] davet edince, Allah’a ve Resulüne icabet edin!) [Enfal 24]  

 

(De ki, Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!) [A.İmran 31] [Bu âyet-i kerime inince, münafıklar, şimdiki müsteşrikler gibi, “Muhammed kendine tapılmasını istiyor” dediler. Aşağıdaki âyet-i kerime bunun üzerine indi. (Şifâ-i şerif)]

 

(De ki, “Allah’a ve Resulüne itaat edin! Eğer [Resule uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] elbette Allah da kâfirleri sevmez.) [A.İmran 32]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(Cennete sadece müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]

(Ben bir kulum. Hıristiyanların İsa aleyhisselamı [ilah ve ilahın oğlu diye] övdükleri gibi, beni övmeyin!) [Şir’a]

Kur’an-ı kerimde Yahudi ve Hıristiyanlar

Hz. Yakubun adı İsrail olduğu için, Yahudilere İsrail oğulları denildi. Hz. Musa Tur dağına gidince, bunlar dinden çıktı. Buzağıya taptı. Sonra pişman olup tevbe ettikleri için, Yahudi denildi. Yahudi, doğru yolu bulucu demektir. Yahudiler, Hz. Musa’ya çok eziyet etti. Sonra gelenleri, bin Peygamberi şehid etti. Hz. İsa ve annesine iftira ettiler. Peygamber efendimizi zehirlediler. Hz. Osman zamanında, fitne çıkararak, Halifenin şehid edilmesine sebep oldular. İbni Sebeciliği, hurufiliği meydana çıkarıp, müslümanları parçalayıp, birbirine düşman ettiler. Dinleri yok etmek için masonluğu kurdular.

 

Yahudiler hakkındaki âyetlerden bazıları şunlardır:

1- Tevrat’ı değiştirdiler. (Bekara 79)

2- Peygamberleri öldürdüler. (Âl-i İmran 183)

3- Hz.İsa’yı öldüremediler. (Nisa, 157)

4- Fesat çıkardılar. Allah’a cimri dediler. (Maide 64)

5- Hz. Meryem’e iftira ettiler. (Nisa156)

6- İman edenlere en şiddetli düşmanlık edenler Yahudi ve müşriklerdir. (Maide 82)

7- Üzeyr Allah’ın oğlu dediler. (Tevbe 30)

8- Kıskançlık ve maddi çıkar yüzünden Kur’ana inanmadılar. (Bekara 146)

9- Çoğu iman etmeyecektir. (Bekara , 100; Nisa, 155)

10- Allah’ı inkârlarından dolayı lanete uğradılar. (Bekara 88-89)

 

Kur’ana göre Hıristiyanlar

1- Meryem oğlu Mesihe, Allah diyenler, kâfir olmuştur. (Maide 72)

2- Allah üç ilahtan biridir diyenler kâfir olmuştur. (Maide 73)

3- Meryem oğlu Mesih bir Peygamber, anası da sadık bir kadındır. (Maide 75)

4- İsa Mesihe Allah’ın oğlu dediler. (Tevbe 30)

5- Yahudilere göre, Hıristiyanlar Müslümanlara daha yakındır. (Maide 82)

 

Yahudi ve Hıristiyanların ortak yönleri:

1- Bilginlerini, rahiplerini Rabler edindiler. (Tevbe 31)

2- Yahudi bilginleri ve Hıristiyan rahipleri halkın mallarını yediler. (Tevbe, 34).

3- Allah’ın oğullarıyız dediler. (Maide 18)

4- Bile bile hakkı gizlediler. (Âl-i İmran 71)

5- Allah çocuk edindi diye iftira ettiler. (Bekara 116)

6- Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler. Âl-i İmran 70)

7- Allah’a iftira ettiler. (Âl-i İmran 78)

8- Yahudi ve Hıristiyanlar, birbirinin dostlarıdır. (Maide 51)

9- Resulullah, dinlerine girmedikçe, Yahudi ve Hıristiyanlar ondan razı olmazlar. (Bekara 120)

10- Dinlerinde aşırı gittiler. (Nisa171)

11- Kitaplarındaki bilgileri gizlediler. (Maide15)

12- Ehl-i kitap, “Cennete ancak Yahudi ve Hıristiyanlar girecek” dediler. (Bekara 111)

13- Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, Cehennem ateşinde ebedi olarak kalırlar. onlar, halkın en şerlileridir. (Beyyine 6)

 

Bu âyetlerden açıkça anlaşılıyor ki, Yahudiler Tevrat’ı değiştirdiler. Hz. Musa’nın dini değişince Allahü teâlâ, İncil ile Hz. İsa’yı gönderdi. Hz. İsa’nın dini de bozulunca, İncil, inciller hâline gelince, Allahü teâlâ, İslamiyeti göndermiştir. Kâfir oldukları birçok âyet ile bildirilen Ehl-i kitabın da Cennete gideceğini söylemek ne büyük bir dalalettir.

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri