Günahkârın ibadeti
 

(Bir kimse, zina ederken, içki içerken veya hırsızlık yaparken mümin değildir) hadis-i şerifi, günah işleyenlerin kâfir olacaklarını göstermiyor mu?

CEVAP

Hayır, kâfir olacaklarını göstermiyor. Âlimler, bunların kâmil mümin olmadıklarını gösterdiğini bildirdiler. Bunların imanları zayıftır, küfre düşmeleri kolay olur. (Fuhuş söz söyleyen, komşusu zararından emin olmayan, komşusu aç iken tok olan mümin değildir) hadis-i şerifleri de böyledir. (Şu günahı işleyen Cennete giremez, Cehennemliktir, mümin değildir) demek, (O günahtan tevbe edilmezse, af veya şefaate uğramazsa, günahının cezasını çekmeden Cennete giremez) demektir. Çünkü günah ile, imansızlık ayrı şeylerdir.

 

Günah ne kadar büyük olursa olsun, o günahı işleyen kâfir olmaz. Fakat hangi günah olursa olsun, günaha devam edenin kalbi kararır, küfre sürüklenir. Onun için her günahtan kaçmalıdır.

İbadet yapmayan ve günah işleyen müslümana kâfir dememelidir.

 
İman vücuttaki baş gibidir

Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamaları olmadan hadis-i şeriflerden, âyet-i kerimelerden hüküm çıkarmak çok yanlış olur. Mesela, (Bir mümini kasten öldüren Cehennemdedir) meâlindeki âyet-i kerimeyi İslam âlimleri, (Bir mümini, mümin olduğu için öldüren Cehennemliktir) şeklinde açıklamışlardır.

(İman, kalb ile tasdik, dil ile ikrar ve azalarla ameldir) sözünün manası ise şudur:

 

İnsanda iman, vücuttaki baş gibi; el, kol gibi uzuvlar da ameller gibidir. Elsiz, kolsuz insan olursa da, başsız insan olmaz. Normal bir insan tarif edilirken, bütün azaları ile tarif edilir. İşte bunun gibi, kâmil mümin tarif edilirken, amel de dahil edilmiştir. Eli, ayağı kesik kimseye, (yaşayan ölü) dedikleri gibi,

büyük günah işleyene de, kâmil mümin değil manasına “mümin değildir” buyurulmuştur. [İhya]

 

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

İbadetler, imandan parça değildir. Fakat ibadetler, imanın kemalini artırır. İmam-ı a’zam hazretleri, “İman artmaz ve azalmaz” buyurdu. Çünkü iman, kalbin tasdiki, kabul etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı, çoğu olmaz. Azalan ve çoğalan inanışa, iman denmez, zan ve vehim denir. Mümin büyük günah işlese de imanı gitmez, kâfir olmaz. İmam-ı a’zam hazretleri, âlimlerle beraber otururken bir kimse gelip şöyle bir sual sordu:

 

(Bir mümin, babasını öldürse, sonra şarap içip sarhoş olsa ve zina etse, bu kimsenin imanı gider mi?)

Bunu işiten âlimlerin hepsi bu suali sorana kızarak, (Bu da sorulur mu, elbette imanı gider, kâfir olur) dediler. Hz.İmam, (O kimse, çok büyük günahlar işlemişse de, yine mümindir. Günah işlemekle iman gitmez) buyurdu. Âlimler bu cevabı önce beğenmedilerse de, Hz.İmam, sözünü ispat edince, hepsi kabul etti. (c.2, m.67)

 

İmanla ölen günahkâr müslüman, cezasını çektikten sonra Cennete gider. Ancak, bir kimse, (Cennete gitmek için amel şart değildir) diyerek ibadet etmezse, işlediği günahlar kalbini karartır ve imanı gidebilir.

 

Allahü teâlânın var ve bir olduğunu ve Peygamberi ile bildirdiği ahkamı tasdik eden bir mümin, bu ahkama uymakta kusur ederek günah işlerse elbette üzülür. Günah işlemekle kâfir olmaz.

 

Allah’ı ve Peygamberi tanımayan ve yaptığı iyi işleri, Allah’ın emri olduğu için değil de, başka sebeple yapan bir kimse, Allah’a kul olmayı bile kabul etmiyor. Bu ikisine karşı Allahü teâlânın muamelesi, elbette bir olmaz. Çünkü birisi suçlu ise de müslümandır. Diğeri iyi iş yapmış olsa da kâfirdir. (Hadika)

 

İbadeti terk eden imansız mıdır?

CEVAP

Mutezile ile bazı bid'at fırkaları, (Amel, imandan parçadır) demişlerse de, amel, imanın parçası değildir. Küfrün zıddı iman, günahın zıddı ise ibadettir. İmanı bırakan kâfir olur, ibadeti terk eden günahkâr olur. Amelsiz iman makbuldür, imansız amel ise makbul değildir. Kadınların muayyen hallerinde olduğu gibi, namaz, oruç gibi ibadetleri bırakmak caiz ve gerekirken imanı hiçbir zaman bırakmak caiz olmaz.

 

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

Sapık fırkalar, (Onlar, iman edip salih amel işlediler) mealindeki Rad suresinin 29.âyet-i kerimesini delil gösterip, (Amel imanın parçasıdır) dediler. Halbuki bu ve benzeri âyetler, amelin, imanın içinde değil, dışında olduğunu gösterir. Eğer aksi olsaydı, (ve amilussalihat) sözü lüzumsuz tekrar edilmiş olurdu. Mutezile fırkasının, günah işleyenlerin ebedi Cehennemde kalacağını söylemesi yanlıştır. Çünkü hadis-i şerifte, (İkrar ettiği şeyi, inkâr etmeyen, kâfir olmaz) buyuruldu. Günah işleyen, tasdik ettiği imanın esaslarını inkâr etmiş olmaz. Ahirette yalnız imansızlara şefaat edilmez. Bu da, şefaat edilen günahkârların kâfir olmadığını gösterir. Hadis-i şerifte, (Büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) buyuruldu. Ebüdderda hazretleri, (Ya Resulallah, zina ve hırsızlık eden de, şefaate kavuşacak mıdır?) diye sual etti. Cevabında, (Evet zina ve hırsızlık edene de şefaat edeceğim) buyurdu. İman ile ölen herkes, er geç Cennete girer.

 

Günahkâr mümin, cezasını çektikten sonra, Cennete girer. (Zina edenden, içki içenden iman çıkar) hadis-i şerifi, günahkârların kâmil mümin olmadığını bildirmektedir. (İman, kalb ile tasdik, dil ile ikrar ve azalarla ameldir) sözünün manası şudur: İnsanda iman, vücuttaki baş gibi, el kol gibi uzuvlar da ameller gibidir. Elsiz, kolsuz insan olursa da, başsız insan olmaz. Normal bir insan tarif edilirken, bütün azaları ile tarif edilir. Kâmil mümin tarif edilirken, amel de dahil edilmiştir. Eli ayağı kesik kimseye (yaşayan ölü) dendiği gibi, büyük günah işleyene de, kâmil mümin değil manasına "mümin değildir" buyurulmuştur. (İhya)

 

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyurdu ki:

(İbadetler, imandan, parça değildir. Fakat ibadetler, imanın kemalini artırır. İmam-ı a'zam hazretleri, "İman artmaz ve azalmaz" buyurdu. Çünkü iman, kalbin tasdiki, kabul etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı, çoğu olmaz. Azalan ve çoğalan inanışa, iman değil, zan ve vehim denir. Mümin büyük günah işlese de imanı gitmez, kâfir olmaz.

 

Günahı çok olan bir mümin, tevbe etmeden ölmüş ise, Allahü teâlâ dilerse, günahlarının hepsini affeder, dilerse günahları kadar azap eder; fakat sonunda yine Cennete koyar. Kurtulmayacak olan yalnız kâfirlerdir. Zerre kadar imanı olan kurtuluşa kavuşur. (Mektubat-ı Rabbani)

 

Haram yiyenin namazı ve diğer ibadetleri kabul olur mu? İçki içen kırk gün namaz kılmamalı mı?

CEVAP

Sahih olmakla kabul olmak ayrı şeydir. Her çeşit günahı işleyen kimsenin kıldığı namaz sahih olabilir; fakat kabul olmaz. Yani ahirette ona, “Niçin namaz kılmadın?” diye sual edilmez. Şartlarına uygun kılmışsa, namaz borcundan ve namaz kılmamak gibi büyük günahtan kurtulur. Fakat namazdan hasıl olacak büyük sevaba kavuşamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Duanın kabul olması için helal ye! Bir lokma haram yiyenin, kırk gün ibadetleri kabul olmaz.) [Taberani]

 

(On dirhemlik elbisenin bir dirhemlik kısmı haram kazançtan gelse, o elbise ile kılınan namaz kabul olmaz.) [İ.Ahmed]

 

(Şarap içenin namazı kırk gün kabul olmaz.) [Hakim]

 

Sarhoş iken kılınan namazlar sahih olsa da, kabul olmaz, yani sevabı olmaz.

Tekrar edelim, (Namazı kabul olmaz) demek, namazı boşa gider demek değildir. Namaz borcundan kurtulur, fakat namaza ait büyük sevaptan mahrum kalır. Namaza devam ederse, günahları bırakması kolaylaşır. Şu halde içki içen de namaza devam etmelidir.

 

Hz.Musa Tur-i Sina’ya giderken, yolda, namaz kılıp ağlayarak dua eden bir zata rastlar. Münacatında mezkur zatın affı için dua edince, cenab-ı Hak, (Ya Musa, o zatın namazını ve duasını kabul etmem. Zira, giymiş olduğu elbisenin bedelinde haram vardır) buyurur. (İslam Ahlakı)

 

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Bir ibadetin ilmini öğrenmeyenin, şartlarını bilmeyenin, yaptığı ibadet, ihlas ile yapılmış olsa da, sahih olmaz. Hiç yapmamış gibi, Cehennemde yanar. Şartlarını bilerek ve gözeterek yapanın, ibadeti sahih olur. Cehennem azabından kurtulur. Fakat, ihlas ile yapmadı ise, bu ibadeti ve hiçbir iyiliği kabul olmaz. Sevap kazanmaz. İlim ve ihlas ile yapılmayan ibadetin faydası olmaz.

 

Günah işlemekten fazla korkmamak gerekir. Hiç kimse, ibadeti sebebi ile Cennete girmez diyorlar. Bu hususta bilgi verir misiniz?

CEVAP

Evet insan, yalnız ibadeti ile Cennete girmez. Çünkü yaptığımız bütün ibadetler kabul olsa bile, bir gözümüzün şükrünün karşılığı bile değildir. Cennete, Allahü teâlânın lutfu ve ihsanı ile girilir. Lutüf ve ihsana kavuşmak için, iman etmek ve salih amel işlemek gerekir.

 

Bir insan ne kadar çok ibadet ederse etsin, ibadeti sebebiyle kendini mutlaka Cennetlik olarak bilmemelidir. Kulun vazifesi ibadet etmektir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Ben cin ve insanları yalnız bana ibadet etmeleri için yarattım.) [Zariyat 56]

(Rabbinden korkup da kendini kötülükten alıkoyan kimse, elbette Cennete gider.) [Naziat 40,41]

(İman edip, salih amel işleyen [ibadet yapan ve haramlardan kaçan] Cennete girer.) [Kehf 107]

 

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:

(Birbirinize selam verin! Birbirinize yiyecek ikram edin! Akrabanızın haklarını gözetin! Gece, herkes uyurken namaz kılın! Bunları yaparak, selametle Cennete girin!) [Tirmizi]

 

Cennete götürecek bir ameli soran zata, (Ortak koşmadan Allah’a ibadet eder, farz olan namazı kılar, farz olan zekatı verir, Ramazanda oruç tutarsın) buyurdu. O zat, (Allah’a yemin ederim ki bundan fazlasını yapmam) dedi. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Cennetlik bir kimseye bakmak isteyen buna baksın!) [Buhari]

 

İnanmakla ve söylemekle iman hasıl oluyor, ibadet etmekle kemale gelip cilalanıyor. İmam-ı a'zam hazretleri, (İman, dil ile söylemek ve kalb ile inanmaktır) buyurmuştur.

 

Farzları terk etmek büyük günahtır. Bu günahlardan kurtulmak için ibadetleri yapmak gerekir. İbadet yapmadan Cennete girmek için dua etmek günahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Akıllı, nefsine uymaz, ibadet eder. Ahmak ise nefsine uyar, [ibadet etmez, günah işler] sonra da Allah’ın rahmetini bekler.) [Tirmizi]

 

İbadet etmeyip günah işleyenin ahmak olduğu bildirilmektedir.

Günahlar zehirdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(İyi biliniz ki, derdiniz günahlardır, devası da istiğfardır.) [Deylemi]

(Cehennem zebanileri, günah işleyen hafızlara, puta tapanlardan daha çok azap yapar. Çünkü bilerek yapılan günah, bilmeyerek yapılan günahtan daha kötüdür.) [Taberani]

 

Bir kimse, günahı sebebiyle kendini Cehennemlik olarak görmemelidir. Çünkü Allahü teâlânın affı, rahmeti o kimsenin günahlarından daha büyüktür.

 

Bu bakımdan Allahü teâlânın rahmetinden ümit kesmemeli, ibadetim çok diye azabından emin

olmamalıdır. Yani, korku ile ümit arasında olmalı, günahlardan kaçarak ibadete devam etmelidir. (Berika)

 

İmam-ı Rabbani hazretleri, sonsuz kurtuluşa erişmek için ilim, amel ve ihlasın şart olduğunu bildirir. Bunlardan birisi olmazsa, diğerlerinin kıymeti olmaz. Yani ilimsiz amel, ihlaslı da olsa kıymetli olmaz. Çünkü ilmi olmadığı için yaptığı kötü bir şeyi Allah rızasına uygun zanneder. İlimle işlenen amelde ihlas yoksa, yine o ibadet kıymetsizdir. İlim ve ihlas olsa, amel olmazsa, zaten ortada yapılan bir şey yoktur. İlim ve ihlasla yapılan amel, imanın parlayıp kuvvetlenmesine sebep olur.

 

Genel olarak Allahü teâlânın emrine uyup yasak ettiklerinden kaçan, Cennetlik; Allah’a isyan eden, kâfir olan ise Cehennemlik demektir. Her şey neticesi ile ölçülür. Bu bakımdan, kâfir bir kimse, ömrünün sonunda imana kavuşursa Cennetlik olur, mümin de maazallah sapıtıp kâfir olabilir. Fakat bu çok azdır. Genel olarak insan nasıl yaşarsa öyle ölür. Yani mümin olarak yaşayan mümin olarak, kâfir olarak yaşayan kâfir olarak ölür.

 

Farzları yapmayanın imanı gider mi?

Farzlara önem verip, tembellikle yapmayanın imanı gitmez. Fakat, bir farzı yapmayan müslüman, iki büyük günaha girer: Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek, yani farzı geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için tevbe etmek, yani pişman olmak gerekir. İkincisi, bu farzı terk etmek günahıdır. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek gerekir. Kazayı geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur. Kaza geciktikçe, günahlar, katlanarak artar, sayılamayacak kadar çoğalır. Hadis-i şerifte, (Bir namazı, bilerek, özürsüz kılmayan, seksen hukbe [1 hukbe 80 yıl] Cehennemde kalacaktır) buyuruluyor. Bu müthiş günahların altından kurtulabilmek için, namazları bir an önce kaza etmek gerekir. (Tergib-üs-salât)

 

İbni Nüceym hazretleri buyuruyor ki:

(Farz namazları vaktinde sonraya bırakmak büyük günah olup, ancak tevbe etmekle affolur. Tevbe ederken, kılmadığı namazları kaza etmesi gerekir. Kaza etmeye gücü varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair ve segair)

 

Ümit ve korku

Bir insan ne kadar büyük günah işlerse işlesin, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Hatta azılı bir kâfir bile tevbe edip La İlahe illallah Muhammedün Resulullah dese, bütün günahları affolur, tertemiz bir insan olur. Yani dünyada iken Allah’ın affetmediği günah yoktur. Tevbe edince şirki yani kâfirliği de affeder. Öldükten sonra kâfirlere af yoktur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah bütün günahları affeder.) [Zümer 53]

 

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, kıyamette buyurur ki: "Dünyada iken bir gün beni hatırlayıp ananı, benden bir kerecik korkanı, Cehennemden çıkarın") [Tirmizi]

(Kâfir Allah’ın rahmetinin çokluğunu bilseydi, Cennetten ümit kesmezdi.) [Buhari]

 

Azabı şiddetlidir

İbadet yapmamak, günahlardan kaçmamak insanın kalbini karartır, zamanla küfre sokar. Yani kâfir olur. Ebedi Cehennemde kalır. Günahların hepsi Allah’ın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. Hadis-i şerifte, (Çok küçük bir günahtan kaçmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruluyor. Tevbe edilmeyen günahların cezası verilirse, bu cezaya katlanmak çok zordur. Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Bir günah yüzünden büyük azaba maruz bırakabilir. Yüz bin sene ibadet eden makbul bir kulunu ebediyen Cehenneme koyabilir. Mesela iyi yüz bin sene itaat eden İblis, kibredip secde etmediği için sonsuz olarak Cehennemlik oldu. Âdem aleyhisselamın oğlu, bir adam öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu. Her duası kabul olan Belam-ı Baura, bir günaha meylettiği için imansız gitti. Karun zekat vermediği için malı ile helak oldu.

 

O halde her günahtan kaçmaya çalışmalıdır. Günah işleyince de ümitsizliğe kapılmamalı, hemen tevbe etmelidir. Mümin hem Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemeli, hem de Ondan çok korkmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Müminin kalbinde korku ile ümit varsa, Allahü teâlâ onu umduğuna kavuşturur, korktuğundan da emin eder.) [İbni Mace]

 

Yani bir mümin, Allah’ın azabından korkar, rahmetinden de ümidini kesmez, haramlardan kaçıp ibadetlerini yapmaya çalışırsa Cennete gider. (Kimya-i Saadet)

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri