Dini, aklı ile ölçen kadar zararlısı yoktur 

 

Mutezile fırkasının akıl hakkındaki görüşü nedir? Akıllı daha mı çok sevap kazanır?

CEVAP

72 sapık fırkadan biri olan mutezile, aklı ön plana almış, aklın almadığı, Sırat köprüsü, kabir azabı, Cennette Allahü teâlâyı görmek gibi birçok hususu inkâr etmiştir. Aklın yolu bir demiş, kendi aklını esas almıştır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Yetmiş iki fırkaya ayrılacak ümmetimin içinde, dini aklı ile ölçen kadar zararlısı yoktur. Neticede, helale haram, harama da helal demiş olurlar.) [Taberani]

 

Akıl ile ahiret bilgileri ölçülmez. Fakat aklın dindeki yeri büyüktür. Aklı olmayanın dini yoktur. Akıllının ibadetine daha çok sevap verilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(İki kişiden birinin kıldığı namaz, ötekinden efdal olur. Zira, o ötekinden daha akıllıdır. Akıl ise vera ile alâkalıdır.) [İbni Sünni]

 

Akıllı olan vera ve ihlas sahibi olur. Akıllının imanı daha parlaktır. İbadetlerin kıymeti, imanın derecesi ile ölçülür. İbadetlerin parlaklığı da “İhlas”ın miktarına bağlıdır. İman ne kadar kuvvetli olursa, ihlas da o kadar çok olur. İmanın kuvvetli ve ihlasın tamam olması hakiki imana bağlıdır. Kimin fena [evliyalık] derecesi çok yüksek ise, onun imanı daha kâmildir. Bunun için hadis-i şerifte, (Ebu Bekrin imanı, bütün ümmetimin imanı ile tartılsa, hepsinden daha ağır gelir) buyuruldu. Çünkü onun makamı bütün ümmetten yüksek idi. (Yürüyen ölü görmek isteyen, Ebu Bekre baksın) hadis-i şerifi bunu göstermektedir. Eshab-ı kiramın tamamı, hakiki imana kavuşmuştu. Bu hadis-i şerifte, yalnız Ebu Bekri Sıddıkın seçilmesi, onun derecesinin çok yüksek olduğunu göstermektedir. [MektubatMasumiyye c.2, m.61]

 

İbadetlerin değeri, imanın derecesine göredir. Hakiki imana kavuşan evliyanın verdiği az bir şey, diğer müslümanların verdiği milyonlardan, milyarlardan daha kıymetlidir. Eshab-ı kiramın tamamı hakiki imana kavuştuğu için onların az bir iyilikleri, çok değerlidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allah’a yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar sadaka verse, Eshabımın verdiği bir avuç arpanın sevabına kavuşamaz.) [Buhari, Müslim]

 

Mutezile fırkasının görüşleri nasıldır?

CEVAP

Kuru akılcı ve bid’at fırkalardan Mutezilenin görüşlerinden bazıları şunlardır:

Sahabenin hepsinin adil ve Cennetlik olduğunu inkâr ederler. Halbuki Kur’an-ı kerimde, (Onların hepsine hüsnayı [Cenneti] vâdettik) buyuruluyor. (Hadid 10)

 

Miracı, diğer mucizeleri ve kerameti inkâr ederler. Kur’an-ı kerimde, kerametin hak olduğunu bildiren âyetlerden bazıları şunlardır:

 

Ledün ilmine sahip bir zat, Belkısın tahtını bir anda getirdi. (Neml 40)

Hz. Meryem’e her zaman taze meyve ve yiyecek verilirdi. (Al-i imran 37)

Eshab-ı kehf asırlarca, ölmeden uyudu. (Kehf 17, 18)

 

(Cennette olanlara Allah görülmez) derler. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Ahirette, yüzleri nurlu olarak, Rablerine, bakarlar.) [Kıyamet 22, 23]

 

(Günah işleyen kâfir olur, amel imandan parçadır) derler. Ehl-i sünnet itikadında, amel ile iman ayrıdır, günah işleyene kâfir denmez. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allah şirki [küfrü] affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediğini affeder.) [Nisa 48]

 

(Kabir ziyaretinde, enbiya ve evliyadan yardım istemek caiz değil) derler. Hadis-i erbain’de (Bir işinizde, sıkışıp şaşırınca, kabirdekilerden yardım isteyin!) buyuruluyor.

Kabir sualini, kabir azabını inkâr ederler. Hadis-i şerifte, (Kabir azabı haktır) buyuruldu. (Buhari)

 

(Ölüye, dua fayda etmez) derler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Dirilerin duaları ile, ölülere çok rahmet verilir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi]

 

(Sırat, mizan, şefaat diye bir şey yok) derler. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kıyamette mizan, sırat, şehidi rahatsız etmez.) [Beyheki]

(Cehennem üzerine Sırat köprüsü kurulur.) [Buhari]

(Büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [Nesai]

 

(Akıl, herkeste eşittir. Akıl şaşmaz bir hüccettir. Aklın beğendiği, güzel gördüğü şeyler farz, çirkin gördüğü şey ise haramdır. Din bildirmese de, akılla haramı ve farzları bilmek mümkündür) derler.

Her ne kadar akıl, iyiyi kötüden ayıran bir kuvvet ise de, her işte ölçü olmaz. Allahü teâlâya ait bilgilerde akıl senet olmaz. Akıl, kendi başına dinin emir ve yasaklarını bilseydi, Peygamberlere, âlimlere lüzum kalmazdı. Dinin hükümlerini duymayan, cezalandırılmaz. Bir âyet-i kerime meali:

(Biz Peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.) [İsra 15]

 

Eski milletlere mubah olan bazı şeyler, bizlere haram edilmiş, eskilere haram olan bazı şeyler de bizlere mubah kılınmıştır. Demek ki, bir şeyin farz veya haram oluşu, ancak dinin emri ile belli olur, akıl ile belli olmaz. Mesela eskiden sığır ve davar iç yağı haram idi, bizlere ise helaldir. (Enam 146)

 

Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:

Nakil yolu ile anlaşılan, yani Peygamberlerin söyledikleri şeyleri, akıl ile araştırmaya uğraşmak, düz yolda, güç giden, yüklü bir arabayı, yokuşa çıkarmak için zorlamaya benzer. Yokuşa doğru at, kamçılanırsa, çabalaya çabalaya, ya yıkılıp canı çıkar, yahut, alışmış olduğu düz yola kavuşmak için sağa sola ve geriye kıvrılarak arabayı yıkar ve eşyalar harap olur. Akıl da, yürüyemediği, anlayamadığı ahiret bilgilerini çözmeye zorlanırsa, ya yıkılıp insan aklını kaçırır veya bunları alışmış olduğu, dünya işlerine benzetmeye kalkışarak, yanılır, aldanır ve herkesi aldatır.

 

Akıl, his kuvveti ile anlaşılabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bağlılıkları bulunan şeyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayırmaya yarayan bir ölçüdür. Böyle şeylere bağlılıkları olmayan varlıklara eremeyeceğinden, şaşırıp kalır. O halde, Peygamberlerin bildirdikleri şeylere, inanmaktan başka çare yoktur.

 

Ehl-i sünnet âlimleri, mutezilenin dalalette olduğunu âyet ve hadislerle ispat etmişlerdir.

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri