Baidullahın rezaletleri

 

Bid’at ehlini savunan yazar şöyle diyor:

Gerçekten de Hamidullah şöyle der: “Kendi içinde hasıl olan bir sarsıntı veya patlama, yahut bir gök cismi ile çarpışması ay’ı ikiye yarabilir; fakat işte bu olayın tam peygamberin buna ihtiyacı olduğu bir sırada vuku bulmasına biz mucize diyoruz. Şayet bir yer altı su kaynağı bir toprak tabakası ile örtülü bulunsa da işte bu tabaka kazıldığında buradan yeni bir büyük yer altı su kaynağı fışkırıp çıksa bunda şaşılacak bir şey yoktur. Fakat aynı olay bir peygamber ve arkadaşlarının iyice susadıkları bir sırada vuku bulacak olsa biz bunu mucizevi sayarız.” (İslam Peygamberi, I, 120)

CEVAP

Dikkat edin. Resulullahın işareti ile ay ikiye bölündü demiyor da, tâbiat kanunlarına bağlıyor. Yerden su çıkmasına mucize demiyor da, bir tesadüf gibi gösteriyor. Bunda şaşılacak bir şey yok, bu bir tâbiat olayı diyor. Bunlar mucizedir, Resulullah elbette mucize gösterir demiyor, diyemiyor. Sonra da ben bütün mucizelere inanırım diyor. İşte onun inanması böyledir. Yani mucizeye inanmış gibi görünüyor. Ay, bir gök cismi ile çarpışıyor, tam Resulullahın ihtiyaç olduğu ana denk geliyor diyor. Mucizeye inanış böyle mi olur? Bunları yazıp da, Hamidullah mucizelere inanıyor demek, safdillik değilse, bid’at ehlini bayraklaştırmaktan başka nedir ki? İyi bilinmeli ki, güneş balçıkla sıvanmaz.

 

Baidullah, sadece mucizeleri değil, Resulullahın bütün hareketlerini basite indirmeye çalışıyor:

Baidullah, İslamın, orta seviyeli bir din olduğu hissini sinsice veren,

(Yeni bir dine ihtiyaç var mı idi? Buna, Filip Hittinin, çok veciz ve faydalı cevabı şöyle: (İslamiyet, Sami kavimlere ait dinlerin mantıki mükemmelleşmesidir. Yani İslam semavi bir din değil, diğer dinlerin bir tekamülüdür) diyen,

Sütkardeşinin omzunu, yamyam gibi ısırdı diyen,

Peygamberlikten önce puta bir koyun kurban kesti diyen,

Resulullaha düztaban diyen,

Buda’yı Peygamber sayan,

Mucizelere kulp takan, (Allah’ın seçilmiş kullarına mucizeler yakıştırılır, tarihçilere göre aya işaret ettiği sırada, ayın içindeki gazın patlaması ile ay ikiye ayrılır) diyen, âyet ve hadislere değil de tarihçilere inanan,

Miracı ruhi kabul eden ve bedenle gittiğini inkâr eden, Miracı Allah’a mekan tayin etmiş olmak gibi gösteren,

(Hak din ancak İslamdır, İslamdan başka din kabul edilmez, Muhammed aleyhisselam Allah’ın son resulüdür) gibi sayısız âyetin aksine, (Peygamberin yegane arzusu eski peygamberlerin tebliğlerini tekrar canlandırmaktı. O, kendisinden sonra bir peygamber daha gönderilmesine lüzum kalmaksızın, ilahi tebliğin hiç değişmeden baki kalacağına dair samimi kanaatinde yanılmamıştır) diyen,

Âyetlerin aksine, (Kur'an Allah’ın sözünü temsil eder, onun yerine geçer) diyerek, Kur’an Allah kelamıdır diyemeyen,

Âlemlere rahmet olarak gönderilen fahri kâinat efendimize, (Tecrübeli adam, kavmini ıslaha teşebbüs etti) diyen, Allah’ın emirlerini tebliğe başladı diyemeyen,

Hz. Musa ile ilgili Kehf suresindeki hadise için, (Din kitapları temsiller getirir. Bunların tarihi hadiseler olması zaruri değildir) diyerek, âyetleri masal gibi gösteren, (Hz. Peygamber ile Yahudiler arasında çıkan anlaşmazlıkta hangi tarafın zâlim olduğunu anlamak) zor diyen, Allah Resulüne masum diyemeyen bir dalalet kumkumasıdır. (Bkz. Necip Fazıl, T.Manzarası)

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri