Mealden tefsirden din öğrenilmez -4

 

Şeytanın da elçileri vardır

Bazı kimseler, kendilerine vahy geldiğini söylüyor. “Karıncaya, kargaya vahy geliyor da, bize niye gelmesin” diyorlar. Bir kısmı da, “Nebi gelmez ama, Resul gelir, biz resulüz” diyorlar.

CEVAP

Vahy, haber demektir. Deyim olarak da, Allahü teâlânın Cebrail aleyhisselam vasıtası ile peygamberlerine gönderdiği haber demektir.

 

Vahy, Peygamber efendimizin vefatı ile kesilmiştir. İmam-ı Rabbani hazretleri (Peygamberlik sona ermiş ve vahy kesilmiş, sona ermiş ve din kemal bulmuş ve nimet tamam olmuştur) buyuruyor.

Kısas-ı enbiya kitabının 410. sayfasında diyor ki:

Resulullah hayatta iken, vahy geliyor ve ümmete tebliğ olunuyor idi. Ondan sonra artık vahy kesildi, hiç kimseye vahy gelmek ihtimali kalmadı.

Vahy, iki türlüdür:

1- Vahy-i metlu

2- Vahy-i gayri metlu

 

Cebrail aleyhisselam, Allahü teâlâdan aldığı haberleri getirerek Peygambere okur. Bu vahyin kelimeleri de, manaları da Allah’tan gelmiştir. Kur'an-ı kerim, vahy-i metludür.

 

Vahy-i gayri metlu, Allahü teâlâ tarafından Peygamberin kalbine bildirilir. Peygamber; bu vahyi, kendi bulduğu kelimelerle yanındakilere söyler. Bu sözlere, Hadis-i kudsi denir.

 

Vahy, yalnız Peygamberlerin kalblerine gelir. Evliyaya da gelmez. Meleklerin getirdikleri düşüncelere İlham denir. İlham Peygamberlerin ve salih Müslümanların kalblerine gelir.

 

Allahü teâlâ, her hayvana bir şeyler öğretmiştir. Anne kuşlar, yavrularının acıktıklarını bilir, onlara yiyecek getirir. Bunu nereden biliyor? Allah öğretti tâbii. Memeli hayvanlar da yavrularını emzirir. İpek böceği dut yaprağından ipek yapar. Kanguru tehlike anında yavrularını torbasına koyarak kaçar.

 

Bunları onlara kim öğretti, elbette Allah öğretti. Yani her hayvana her insana bir şeyler öğretti. Bunun peygamberlere gelen vahy ile bir ilgisi yoktur. Bunlar için ilham olundu demek daha uygundur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Rabbin bal arısına,Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürüdiye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.) [Nahl 68-69]

 

Meallerde, tefsirlerde, (Allah arıya ilham etti, öğretti) ifadeleri geçiyor. Hiçbir âlim, (Arıya vahy geliyor, arı peygamberdir) dememiştir.

 

Kur’an-ı kerimde karga ile ilgili âyet-i kerime şu mealdedir:

(Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek üzere, ona (Kabil’e) yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Kabil ise), “Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü örtmek için bu karga kadar olmaktan aciz kaldım” dedi ve ettiğine pişman oldu.) [Maide 31]

 

Kargaya bunu öğreten Allahü teâlâ, arıya da, diğer hayvanlara da çok şey öğretmiştir. (Vahy kesilmedi, kargaya da arıya da vahy geliyor, bana da vahy geliyor) demek çok yanlıştır. İnsanlara şeytandan vesvese gelir, melekten ilham gelir. Şeytandan gelen düşünceyi (Bana vahy geliyor) sanarak, “Ben Resulüm” diyen sapıklar çıkabilir. Şeytanın resullerine [elçilerine] itibar etmemelidir.

 

Kafayı üşütmek üzere 

Elimde bir Kur’an tercümesi var. Onu okuyorum. Kafayı üşütmek üzereyim. Fasık, kâfir mi demek? Buna benzer şey radyoda da dinledim. Fasık, tevbe ile fasıklıktan kurtulamaz mı?

CEVAP

Fasık, kâfir demek değildir. Okuduğunuz Kur'an tercümeleri ile dini doğru öğrenmeniz mümkün olmaz. Birçok kelime, her ilimde, ayrı manada kullanılır. Mesela, zalim kelimesi tefsir ilminde, kâfir demektir. Fıkıh ilminde, başkasının hakkına saldıran kimse denir. O halde, bir ilme ait bir kitabı okuyup anlayabilmek için, önce kelimelerin bu ilimdeki özel manalarını bilmek gerekir. İşte, birkaç sene Arabi öğrenenlerin ve eline bir cep lügatı alıp da, Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri tercümeye kalkışan türedilerin, para kazanmak için yaptıkları tercüme ve tefsirler, bozuk ve zararlı olmaktadır.

 

Radyodan dinlediğiniz bilgi de yanlış ve eksiktir. Tevbe edip bir daha günah işlemeyen hemen fasıklıktan kurtulur. Cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur. Bir mümin de her çeşit günahı işlese, hatta Allah’a şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe etse, Allahü teâlâ yine affeder. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

(Ey günahta haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer 53]

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]

(Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi]

 

(Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tevbe edince, Allah tevbenizi kabul eder.) [İbni Mace]

(Allah’ın Rab, benim de Peygamber olduğuma yakînen inanana, Cehennem haram olur.) [Hakim]

(Hak teâlâ "Günahını affımdan büyük görene şiddetli gazap ederim" buyurdu) [Deylemi]

 

(Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyen fasık, Allah’ın rahmetinden ümit kesen âbidden, rahmete daha yakındır.) [Hakim]

 

(Mümin, Allah’ın azabını bilseydi, Cenneti ümit etmezdi. Kâfir de Allah’ın rahmetini bilseydi, Cennetten ümidini kesmezdi.) [Müslim]

[Allah’ın rahmeti bu kadar bol iken Onun rahmetinden hiç ümit kesilir mi?]

 

(Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin!) [Taberani]

(Allah’ın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirene, Allah lanet etsin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin!) [Şir’a]

 

(Allahü teâlâ, hiç kimsenin hatırına gelmeyen bir mağfiretle, günahkâr müslümanları affeder.) [Beyheki]

 

(Ömründe bir defa Allah’ı anan veya Ondan korkan Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]

 

(Allahü teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilersen, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim. Günahların bulutlara kadar yükselse de affederim. Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki iman ile gel!") [Tirmizi]

 

Din meallerden öğrenilmez

Bir sorunum var bu beni çok rahatsız ediyor. Anlatacağım olay 8 yıl önceye ait. Amcamın bir buçuk iki yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Yazın havuza yüzmeye girerdim. Bazen havuza bu kız çocuğunu da alır atar yüzdürür eğlenirdim, bunu 5-6 defa yaptım.

Sonra bu olaydan bir ay sonra askere gittim çocuğun bir şeyi yoktu koşup eğleniyordu. Benden 70-75 gün sonra hastalanır, 3-4 gün evde yatar havale geçirir ailesi doktora götürmez nasılsa geçer diye, son gün iyice fenalaşır hastaneye götürseler de kurtulmaz, hastanede neden daha erken getirmediklerini (zatürre) olduğunu falan söylerler.

6 Ay önce birden aklıma bu olay geldi anneme sordum neden ölmüştü diye o da üşütmüş deyince, acaba ben havuza attım da ondan mı oldu dedim kendi kendime ve o gün bugün aklımdan çıkaramıyorum. Benim yüzümden oldu ben katil oldum bir müslümanı öldüren ebediyen Cehennemde kalacak diye biliyorum, bunu da mealden öğrenmiştim. Ben şimdi ne yapayım?

CEVAP 

Çocuğun ölümü ile sizin hiç ilginiz yok. Diyelim sen üşüttün ve o da hastalandı öldü, yine sen katil olmazsın. Yine diyelim ki, çocuğu boğup öldürdün. Bu haramdır, adam öldüren kâfir olmaz. Bir müslümanı (niye müslüman oldun) diye öldürmek küfürdür. Yoksa alacak davası yüzünden veya başka bir sebeple mesela parasını almak için öldürmek küfür olmaz. Hiçbir günah küfür yani kâfirlik değildir.

Diyelim bir müslümanı, çocuğu değil, çünkü çocuk akıl baliğ olmadan müslüman olmaz. Bir müslümanı niye Allah’a inanıyorsun niye müslüman oldun diye öldürdün. Sonra da pişman oldun. Allah bütün günahları affeder. En azılı kâfiri bile affeder hatta bütün günahlarını sevaba çevirir. Kâfirliği de affeder, şirki de affeder, yeter ki tevbe edilsin. Tevbe edince anadan doğduğu gibi temiz müslüman olur.

 

En büyük günahın (şirk) olduğu, Allah’ın bunu asla affetmeyeceği, bunun dışındaki günahları isterse affedeceği de mealde yazıyor.

CEVAP 

Allah şirki de affeder. Affetmem dediği ahirette kâfir olarak müşrik olarak öleni affetmem demektir. Yani kâfirler ahirette affa uğramayacaktır.

Din meallerden öğrenilmez, sizdeki yanlış bilgiler meal okumaktan ileri geliyor. Siz ilmihal okuyun. Tam İlmihal Seadet-i Ebediyyede bütün sorularının cevabı vardır. Dini bilmeyenin dini yoktur buyuruluyor, dinini ilmihal okuyup öğren. Bu ilmihal internette de var. www.hakikatkitabevi.com adresinden okuyabilir ve temin edebilirsiniz.

 

Mealen ne demektir?

CEVAP

Mealen demek, tefsir âlimlerinin bildirdiklerine göre demektir. Yani tefsir âlimlerinin anladığı mana demektir. Bunun için Kur'an tercümesi denilen kitaplardan, Kur'an-ı kerimin manası anlaşılmaz. Kur'an tercümesi okuyan kimse, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin bilgi derecesine göre, yaptığı açıklamayı öğrenir. Bir cahilin veya bir sapığın yaptığı tercümeyi okuyan kimse de, Allahü teâlânın bildirmek istediğini değil, tercüme edenin anladım sanarak kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir.

 

Kur'an-ı kerim tercümesini okuyan, amele, ibadete ait bilgileri öğrenemez.

İtikada ait bilgileri ise öğrenmesi hiç mümkün olmaz. Çünkü 72 dalalet fırkası, Kur'an-ı kerime yanlış mana verdiği için sapıtmıştır. Kur'an tercümesi okuyarak, doğru imanı, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek mümkün olmaz. Hatta (Beydavi), (Celaleyn) gibi kıymetli tefsirleri bile bizim gibilerin anlaması mümkün değildir. Kur'an-ı kerimin manasını öğrenmek isteyen kimse, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı, kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. (Hadika)

 

Anlamadan Kur'an okumak

Anlamadan Kur'an okumak, dinlemek ve hafız olmak için ezberlemek faydasızdır. Kur'an yerine meal okumalı diyenler çıkıyor. Doğru mu?

CEVAP

Kur’an-ı kerimi, lisanı Arabi olanlar bile anlayamaz. Hatta evliyanın ve ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Resulullah efendimize sual ederlerdi. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Kur’an-ı kerim Allah’ın metin [sağlam] ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz. Çok okumak ve dinlemekle eskimez.) [İbni Mace]

 

Kur’an-ı kerimin, çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı bizzat Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir. Mealen buyuruluyor ki:

(De ki, Rabbimin [İlmini, hikmetini bildiren, hayrete düşüren] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109 - Beydavi]

 

Her Arapça bilenin, Kur’an-ı kerimi anlayacağını zannedenin büyük hata içinde olduğu yukarıdaki

âyet-i kerime ve hadis-i şeriften anlaşılmaktadır.

 

Anlamadan Kur’an okumak sevap değil midir?

CEVAP

İmam-ı Gazali buyuruyor ki:

(İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri, Cenab-ı Hakkın, (Anlayarak da anlamayarak da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirmektedir.) [İhya]

 

Bazıları (Anlamadan Kur'an okumak caiz olmaz) diyebiliyor. İmam-ı Ahmed hazretlerine mi, yoksa türedilere mi inanacağız?

 

İslam âlimlerinin en büyüklerinden, Hanbeli mezhebinin reisi İmam-ı Ahmed hazretleri böyle buyururken, hâlâ herkesin Kur’an-ı kerimi anlayarak okuması gerektiğini söylemek ne büyük gaflettir. Nasıl olup da, (Kur'anı anlayamıyorsan ezberleme!) denebiliyor? Halbuki Kur’an-ı kerimi ezberlemek, hafız olmak için manasını anlama şartı yoktur. Kur’an-ı kerimi hıfzetmenin sevabı çok büyüktür.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kur’an-ı kerimi okuyun ve onu ezberleyin! Allahü teâlâ içinde Kur’an-ı kerim bulunan kalbe, azap etmez.) [Şir’a Şerhi]

(Kur'an hafızları ehl-i Cennetin arifleridir.) [Ebu Nuaym]

 

(Hafızasında Kur’an-ı kerimden bir şey bulunmayan, harap bir ev gibidir.) [Tirmizi]

(Kur'anı hıfzeden kimse ölünce, Allahü teâlâ toprağa onun etini yememesini emreder. Toprak, "Ya Rabbi, senin kelamın içinde iken ben onu nasıl yiyebilirim?" diye cevap verir.) [Deylemi]

 

Elbette Kur'an hafızlarının haramlardan kaçıp ibadetleri yapması gerekir. Aksi takdirde büyük vebal altına girmiş olurlar. Bazı kimseler de, okumasını bilmeyenin evinde Kur’an bulundurmasının uygun olmadığını söylüyorlar. Bunların sözleri de yanlıştır. Çünkü Kur’an-ı kerimi, okumasını bilmese de, bereketlenmek için evinde mushaf-ı şerif bulundurmak sevaptır. (Hindiyye)

 

Kur’an-ı kerimi öğrenmek ve öğretmek

Kur’an-ı kerimi öğrenmek, öğretmek ve okumak çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(En hayırlınız, Kur’an-ı kerimi öğrenen ve öğreteninizdir.) [Buhari]

(Kim bir âyet öğrenirse, kıyamette onun için nur olur.) [Darimi]

(Bir âyet öğrenmek, yüz rekat nafile namazdan iyidir.) [İbni Mace]

 

(Kur'an okunan evin hayrı artar, sakinlerini sıkmaz, melekler toplanır, şeytanlar oradan uzaklaşır. Kur'an okunmayan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Melekler uzaklaşır, şeytanlar oraya dolar.) [Darimi]

 

(Bir gecede on âyet okuyan gafillerden sayılmaz.) [Hakim]

(Kur'an okuyun! Çünkü kıyamette şefaat eder.) [Müslim]

 

Kur’an-ı kerimi okumak sünnet, dinlemek ise farzdır. Yani dinlemek daha çok sevaptır. Mushafa bakarak dinlemek daha sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kur'an okunan yere rahmet yağar, melekler hazır olur.) [Buhari]

(Kur'andan bir âyet dinleyen sayısız çok sevaba kavuşur.) [İ.Ahmed]

 

Mealler hatalıdır

Bilindiği gibi mealler değişiktir. Birbirini tutmayan yerleri çoktur. Meallerde hata olabilir mi?

CEVAP

Prof.Dr. M.Sait Yazıcıoğlu, Diyanet İşleri Başkanı iken açıkladığı gibi meallerde hata olur. Hiç hata olmasa bile meale "Allah kelamı" denmez. Kur’an-ı kerimin başka dillere yapılan çevirmelerine Kur'an denmez. Bunlara, Kur’an-ı kerimin meali denir. Bunlar, Kur'an diye okunamaz. Bunları, Kur'an diye okumak sevap olmaz, günah olur. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:

(Kur’an-ı kerim tercümesini, Kur’an-ı kerim yerine okumak haramdır.) [Fetava-i fıkhiyye s. 37]

 

Tefsir-i Meraği

Tefsir-i Merağinin yazarı Mısırlı Mustafa Meraği kimdir?

CEVAP

Yüksek İslam Enstitüsü eski Müdürü Ahmed Davudoğlu Hoca, "Dini Tamir Davasında DİN TAHRİPÇİLERİ" isimli kitabında özetle diyor ki:

(M. Abduhun tilmizi [çömezi] Merağinin Ezher rektörlüğü benim Mısırda talebeliğim zamanına rastladığı için kendisini tanırım. Şeyh-ul-islam Mustafa Sabri efendi gibi hakiki İslam âlimleri, Abduhu, bunu ve emsalini haklı olarak tenkit etmiştir. Fakat Meraği, cevap verecek vasıfta değildi. Meraği, üstadı M.Abduh ve üstadının üstadı Efgani gibi birçok tashihi güç hatalara düştü. Birkaçı şöyle:

1- Meraği, üstadı Abduh ve arkadaşı Reşit Rıza gibi mucizelere inanmaz.

2- Fıkıh dinden değil der. Kur'anda fıkıh öğrenmek emrediliyor. (Tevbe 122) Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Allah kimin hayrını murad ederse, onu dinde fakih kılar) [Buhari]

3- Arap olmayanın, Kur'an tercümesi ile namaz kılması caiz ve hatta daha iyi diyor.

 

İbni Kesir Tefsiri

İbni Kesir’in tefsiri uygun mudur?

CEVAP

Tefsirini hadislerle açıklamış ve kendi görüşlerini de karıştırmış olduğu Keşfüz-zununde yazılıdır.

Şam âlimlerinden üstad Abdülgani hazretleri, Fadl-üz-zakirin kitabında, (İbni Kesir tefsirini okumamalıdır. Çünkü içinde dalalat-i kesire vardır. İnsanların itikadlarının bozulmasından korkup endişe ettiğim için İbni Kesirin tefsirini, İbni Teymiye ve İbni Kayyımın kitaplarının okunmasını hiç tavsiye etmem. Çünkü bunların kitaplarında o kadar çok sapık ve bozuk sözler var ki, herkes bunları ayırt edemez. Bunları ancak rasih ilimli âlimler anlayabilir. (Fadl-üz-zakirin s. 24)

 

Bir kitapta, itikadı zedeleyen, insanı küfre düşürücü bir ifade bulunursa, elbette o kitap çok zararlıdır. Bazı mezhepsizler, (Kitaptaki faydalı yerlerini alır, zararlılarını atarım) diyor. Halbuki kitap bilgi öğrenmek için okunur. Faydalısını zararlısından ayırabilen kimsenin o kitabı okumasına ne lüzum var? Bildiği şeyleri niçin okusun? Bilmediklerini öğrenmek için okuyorsa, bilmediği bir şey onu küfre düşürebilir, ebedi felaketine sebep olabilir. Bunun için mezhepsizlerin kitaplarını okumak çok zararlıdır.

 

Tefsir ilminin imamı

Beydavi tefsiri kıymetli midir?

CEVAP

Elbette kıymetlidir. Beydavi hazretlerini İslam âlimlerinin hepsi metheder. Keşfüz zünunda "Envar-üt tenzil" tefsirini anlatırken diyor ki:

(Bu tefsirin şânı, çok büyüktür. Anlatmaya lüzum yoktur. Yazarı allame imam-ı Kadi Beydavi, her ilimde mahir ve mütebahhır idi. Onun yazılarına, itiraz eden, ilimdeki yüksek derecesine varamayan ve sözlerinin inceliğini anlayamayan kimsedir. Onun ilimdeki kemalini, ehl-i sünnet âlimleri söz birliği ile bildirmişler, makamının yüksekliğini teslim etmişlerdir. Onun sözlerinin manasını ancak keskin görüşlü olan anlayabilir.)

 

Çok âlimler, fadıllar tefsirine haşiye yaparak kendisini meth ve sena ettiler. Bunlar içinde en faydalı olan ve kolay anlaşılanı, büyük âlim Muhammed bin Mustafa Şeyhzade haşiyesidir. Bu haşiyenin başında (Hidayet yolunun imamı allame Kadi Beydavinin şanının ulviyyetini âlimler söz birliğiyle bildirdiler) deniyor. Bir ilmin en yüksek derecesinde bulunan âlimlerin reisine imam denir. Bu imam elbette müctehiddir. Bütün âlimler Beydavi için tefsir ilminin imamı dedi.

 

(Kamüs-ul alam)da (Beydavi, fıkıh ve tefsir ve sair ilimlerinde yed-i tüla sahibi, müteverri ve mütteki bir zattır) diyor. Abdülgani Nablüsi gibi bir âlim, (Hadika)da, vesika olarak pek çok âyet-i kerime yazmış, bunların tefsirlerini Beydavi tefsirinden aldığını bildirmiştir.

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri