Selçuklu Devletinin Kurucusu
SULTAN TUĞRUL BEY
Devrinde
dünyanın en kuvvetli ve en büyük devleti olan Selçuklu
Devleti ve büyük devlet adamı Tuğrul Bey...
Biri diğerini hatırlatan iki muhteşem isim... Müslümanların
kurduğu büyük devletlerden olan Selçuklu Devletinin kuruluşu
ve yükselişi Tuğrul Beyin hayatında düğümlenir.
Çünkü Selçuklu Devletinin kurucu, ağabeyi Çağrı
Beyle birlikte Tuğrul Beydir... Mahir
bir devlet idarecisi, şecaatli ve dirayetli bir kumandan,
İhlasın ve tevazuun zirvesinde bir Mü'min, Ceyhun'dan Fırat'a
kadar uzanan bir devletin kurucusu Tuğrul Beyin hayatı
ibretlerle doludur. Sarsılmaz azmin, ulvî idealin, dağ
gibi îmanın müşahhas misalidir Sultan Tuğrul
Bey... Tuğrul
Beyin baştan sona mücadelelerle dolu ibretli hayatına
bakmak için nazarlarımızı Tuğrul Beyin doğduğu
995 tarihinde daha öncelere çevirmemiz konuya açıklık
kazandıracaktır. Bu yüzden, Selçuk boyunun, Oğuzların
Subaşılığını yaptığı
devrelere gidiyoruz... Kınık boyu Beyi Selçuklular Selçukoğulları,
Oğuzların Kınık boyuna mensuptur. Bu boyun
beyidirler. Yine Oğuzların bir başka boyunun
beyleri de Cihanın en büyük Devletini kuracak olan Osmanoğullarıdır. Tuğrul
Beyin Dedesi Selçuk Bey, babası Dukak beyin 910 yılında
ölmesi üzerine sü-başı olur. Selçuk Bey 915 yılına
doğru İslâmiyyetle müşerref olmuş ve bu yüce
dini Kınık boyuna tebliğ etmiştir. Kınık
boyuna mensup Türkler büyük bir coşkuyla İslâmiyyeti
kabul etmişler ve İslamiyyetin diğer Oğuz
boylarına da tebliği için şevkle çalışmaya
koyulmuşlardır... Selçuk
Beyin oğullarından Mikail Bey, Çağrı ve Tuğrul
Beylerin Babalarıdır. Mikail Bey, 998'te Çağrı
ve Tuğrul Beyler henüz çok küçük yaştayken şehit
düşmüştür. Babalarının
şehadetinden sonra Çağrı ve Tuğrul Beyler,
dedeleri Selçuk Bey'in nezaretinde Cend şehrinde itina ile
yetişirler... Dedelerinin
vefatından sonra iki bahadır kardeşin mücadele
dolu hayat dönemi başlar... Cesur,
kahraman, dirayetli Selçukoğulları civar Devletlerin kısa
zamanda alâkasını çekmiştir. Bunlardan en mühimleri;
o devirde Dünyanın en büyük devletlerinden olan Gazneli
Devleti ve Karahanlı Devletidir. İkisi de Müslüman Türk
Devletidir. Sağlam idare tesis etmeğe muvaffak olmuş
devletlerdir. Fakat her iki devlet de Selçuklulara el uzatmama,
onlardan istifade etmememe yolunu tercih ettikleri gibi
Oğuzların bu namlı boyunu ezmek, yoketmek için uğraşmışlardır.
Bu yanlış kararları ve hırsları
devletlerinin çökmesini netice vermiştir. Cenab-ı Hak,
İslam'ın sancaktarlığını, ihlasla
hareket eden Selçukoğullarının yapmasını
takdir etmiştir. Selçuk
Beyden sonra Yabgu olan Tuğrul Bey'in amcası Arslan
Yabgu'ya, Gazneli hükümdan Sultan Mahmud, görüşmek istediğini
söylemiş ve Onu davet etmiştir. Suizânı aklına
getirmeyen Arslan Yabgu da davete icabet etmiştir. Fakat Oğuzlardan
çekinen Sultan Mahmud'un niyeti başkadır. Oğuzları
başsız bırakarak daha fazla toparlanmalarını
önlemek istemektedir. Bu niyetini fiiliyata dökerek Arslan
Yabguyu yakalatıp, Hindistan'a Ganj nehrinin güneyine sürmüştür. Arslan
Yabgu Hindistan'da esir ve sürgünken yerine geçen yeğeni
Yusuf İnanç Yabgu da 1028 yılında Karahanlılar
tarafından yakalanıp şehid edilmiştir. Gazneliler
Deletler hukukunu açıkça ihlal etmişlerdi. Hiçbir
sebeb yokken bir Oğuz beyini hileyle yakalayıp hapsetmişlerdir.
Tuğrul ve Çağrı Beyler müteaddit defalar müracaat
ederek amcaları Arslan Yabgu'nun iadesini istemişler,
fakat her defasında bu istekleri reddedilmiştir. Tuğrul
ve Çağrı Beyler el ele vererek Selçukoğullarını
"Adalet" esasına dayalı büyük bir devlet
haline getirmek, Gaznelilere ve Karahanlılara adalet ve
hakkaniyet dersini vermek için çalışmalara koyulmuşlardır. İki
cihangir kardeş bu kararı verdiklerinde hiç kimse bu küçük
Oğuz boyunun, Gaznelilere boyun eğdirip daha sonra
Akdenize ulaşacağını tasavvur edemezdi. Kartalın
serçeye tasallutunun, serçenin istidatlarını (yeteneklerini)
inkişaf ettirmesi gibi, kuvvetli devletlerin Selçuklulara
tasallutu ve zulümleri de Selçukluların mukavemet ve mücadele
azmini kamçılamış, kabiliyetlerini geliştirmiştir. 23
Mayıs 1040 tarihinde Büyük Selçuklu Devletinin resmen
kuruluşuna kadar geçen mücadele dolu devreye bakmaya devam
edelim... Selçukoğulları
ilk başlarda Müslüman Devletlerle çatışmaktan mümkün
mertebe kaçınmışlar ve Bizans üzerine seferler
tertip etmişlerdir. Çağrı Bey, 1016-1021 arasında
Güney Kafkasya'ya dalmış ve beş yıl boyunca
bir avuç Oğuz atlısı ile Bizans'ın doğu
sınırlarında gezmiş, büyük ganimetler elde
etmiştir. Bahsi
geçtiği gibi, yapılan haksızlıktan sonra
Gaznelilerle mücadeleye karar verilmiş ve akabinde de
Horasan'da devamlı akınlar yapılmaya başlanmıştır.
O andan 23 Mayıs 1040'daki Dandanakan savaşına
kadar devam edecek Gaznelilerle Selçuklular arasındaki mücadele
başlamış olur. Selçuklular
ilk hedef olarak Horasan illerini seçmişlerdi. Onlar,
Horasan'a hakim olacak siyasî kuvvetin aynı zamanda bütün
İran'a hakim olacağını ve Yakın Doğunun
efendisi olacağını biliyorlardı... Selçuklular
Sultan Mahmud'un ölümünden sonra, onun oğullan Sultan
Muhammed ve Sultan Mesud arasındaki saltanat mücadelesinden
istifade etmesini bildiler. 1031'de
Horasan'ın doğu kısmının merkezi olan Herât'ı
aldılar. Bu fethin akabinde Gazneliler Selçukluları yapılan
savaşta yendiler ve elden çıkan topraklarını
geri aldılar. Fakat, 1035 yılında Çağrı
bey kumandasındaki Selçuklu ordusu, kuvvetçe çok üstün
Gazneli ordusunu, dâhice bir taktikle bozguna uğrattı. Selçuklular
1037 yılında Horasan'ın en büyük şehirlerinden
Merv'i, daha sonra yine Horasan'ın büyük şehirlerinden
Belh'i ele geçirirler. Horasan'da
Selçuklu fütuhatı peşpeşe devam eder. 1038'de
Herat ve Nişâpûr fethedilir. Selçukluların
bu gelişmesinden rahatsız olan Gazneliler 1039 yılında
Selçuklulara kati darbe vurmak için harekete geçmişlerdi. Gazneli
Hükümdan Sultan Mes'ud'un büyük bir orduyla üzerlerine
gelmesi üzerine Çağrı bey, bütün Selçuklu
ailesinden yardım istedi. Bu çağrıya Nişapur'un
fethinden sonra sultan ünvanıyla adına hutbe okutan
kardeşi Tuğrul bey, Merv'den eski Oğuz Yabgusu olan
Musa maiyyetleriyle icabet ettiler... İki
ordu Merv civarında Dandânakan'da karşılaştı.
Savaş neticesinde Gazneliler mağlup oldu. Bu savaştan
sonra bütün İran Selçukluların eline geçti. Bütün
civar ülkeler Selçuklulara baş eğdi. Sultan Tuğrul Bey Tuğrul
Bey, Nişâpur'un fethini müteakip Nişapur'da Sultan ünvanıyla
adına hutbe okutarak, köklü bir şekilde 1040 yılında
tesis edilecek Selçuklu Devletinin hükümdarı olduğunu
ilan etmiştir. Çağrı
Bey, kendisinden küçük olmasına rağmen, devlet
idareciliğindeki mahareti yüzünden kardeşi Tuğrul
Bey'in Sultan olmasını istemiş ve kardeşini
candan desteklemiştir. Bu hareketiyle idarede birliğin
ve halkın huzurunun ilk planda eldiğini göstermiş
ve bir kumandan olarak devlete hizmeti şiar edinmiştir.
Böylelikle askeri sahadaki dehasıyla Çağrı Bey,
siyâsî sahadaki dehasıyla Tuğrul Bey Selçuklu
Devletini zaferden zafere götürmüşlerdir. Ebû Talib Muhammed b.Mikâil b.Selçuk Tuğrul Bey
Selçukluların
başına geçtikten 5 Eylül 1063 Cuma günü vefatına
kadar 25 yıl aralıksız fütuhat yapmış ve
dünyanın en büyük devletini kurmağa muvaffak olmuştur.
Bu muvaffakiyetin en büyük âmili olan ittihad (birlik), Tuğrul
beyin her zaman düsturu olmuştur. Selçuklu
Devletinin tanzim şeklinin ele alındığı
Merv'de toplanan büyük kurultayda Tuğrul Bey, ittihad
halinde hareket etmenin lüzumunu şöyle bir misalle açıklamıştır. Tuğrul
Bey kurultayda eline aldığı bir oku ağabeyi Çağrı
Beye vererek kırmasını ister. Çağrı Bey
bu tek oku rahatça kırar. Aynı hareketler tekrarlanır
ve ok sayısı üçe çıkınca Çağrı
Bey kırmakta zorlanır. Ve dört oku kıramaz. Bunun
üzerine Tuğrul Bey, birlik olmadıkları takdirde
kolayca yenilebileceklerini, birleşik oklar gibi tesanüd içerisinde
oldukları her zaman muvaffak olacaklarını anlatır. Tuğrul
Beyin saltanatı esnasındaki Selçuklu fütuhatına hülasa
olarak göz atalım: Dandanakan
zaferinden sonra süratlenen fütuhat hareketleri ile Belh kesin
şekilde Selçuklu Devletine bağlanır. Toharistan
fethedilir. Harzem ülkesi 1045'te Selçuklu idaresine girer. Güneydoğu
İran'da önemli fetih hareketleri başlatılır.
Umman Denizine, Basra Körfezi'ne kadar olan topraklar fethedilir. 1054'te
Sistan, 1055'te Mekrân (Kirman ile Belûcistan arasındaki
eyalet) alınır. Bu
şekilde fetihlere devam edilir ve Tuğrul Bey zamanında
Selçuklu Devleti ihtişamın zirvesine çıkar. Bugünkü
İran, Irak, Azerbaycan, Ermenistan, Baba ve Hindikuş Dağlarının
kuzeyinde kalan bütün Afganistan, Türkmenistan, Karakalpakistan,
Üst-Yurt ve Kızılkum Çölünü içine alan yüzölçümü
3.600.000 kilometre kareye ulaşan muhteşem bir devlet... Tuğrul
Bey zamanında Selçuklu hakimiyyeti altına giren bu
topraklar son derece kesif nüfuslu, aynı zamanda mâmur ve büyük
şehirlerin bulunduğu topraklardı. İktisadî ve
stratejik değer bakımından fevkalade ehemmiyetli
yerlerdi. Dünyanın
en büyük Devletlerinden birisi olan Selçuklu Devletine yine Tuğrul
Bey zamanında 28 kadar devlet tâbi olmuştu. Adaleti mülkün
esası olarak kabul etmiş olan Tuğrul beyin bu âdil
idaresini gören birçok ülkeler kendiliklerinden Selçuklulara tâbi
oluyorlar, bir kısım devletler de Selçuklularla Sulh
anlaşması yapıyorlardı. Tuğrul
Bey bu büyük Devleti nasıl tesis etmişti?.. Bu
muvaffakiyetin sırrı neydi?.. Bu suallerin cevabını
Tuğrul Bey'in şahsiyetinde bulmaktayız... Fermanlarının
başına sultanlık alâmeti olarak "Hasbiyallah"
(Allah bana yeter) yazan Tuğrul Bey, beş vakit namazını
cemaatle eda etmeğe azâmi gayret gösterirdi. Yanına
cami inşa ettirmeden kendisi için mesken inşa
ettirmezdi. Kıyafeti
itibariyle, alelade bir kumandandan, bir halktan farksızdı.
Teşrifat kaidelerine riayet etmez ve önüne gelenle konuşurdu.
Son derece mütevâziydi. Fevkalâde
âdil ve dürüst, son derece cesur ve kahraman, cüretkâr,
samimi bir müslüman olan Tuğrul Bey ilim ve din adamlarına
da çok hürmet gösterirdi. Din âlimlerine son derece hürmet
eder, onlan ziyaret ederek ellerini öper, dualannı alırdı. Ayrılığa
meydan vermemek için her türlü tedbiri alır ve ittihad-ı
İslam için gayret gösterirdi. İslâm Âleminin birlik
ve beraberlik içerisinde olmasını arzu eder ve bu ulvî
arzunun tahakkuku için çalışırdı. Bu yüzden,
Halife Kaim'i Şiî Büveyhoğullarının baskısından
kurtarmış ve Kahirede'ki Şiî Fatımî
halifesine karşı Ehl-i Sünnet mensuplarının
halife kabul ettikleri Kaim Bi-Emrillah'a destek olmuştu. Bu
gayretlerinden dolayıdır ki, Halife Kaim 15 Aralık
1055 Cuma günü Bağdad'da hutbenin Tuğrul Bey adına
okutulmasını emretmiştir. O andan sonradır ki
Tuğrul Bey, bütün İslâm Âleminin manevî lideri
durumuna da gelmiştir. Tam
olarak tesis tarihi olan 1040'tan inhitat (çöküş) tarihi
olan 1308'e kadar 268 sene devam edecek büyük bir Devletin
kurucusu Sultan Tuğrul Bey, Devletin ikinci başşehri
olan Rey'de bugünkü adıyla Tahran'da medfundur.
Anasayfaya dön | Kapak Sayfası |
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri |