VE, SULAR  DURULUYOR!..

On yedinci yüzyılın ünlü şairlerinden Nâbi çok gazeline şöyle başlıyordu:

"Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz, Biz neşâtın da gâmın da rüzgârın görmüşüz"

Yani şair, "Dünya bahçesinin hem sonbaharını hem de ilkbaharını görmüşüz; neşeli zamanlarımız da,
üzüntülü zamanlarımız da olmuştur" demek istiyor. Niyeti başka da olsa bu beyetinde şair, bir bakıma yaşadığı
dönemin özetini veriyordu. Çünkü, 1600'lü yılların sonlarına doğru Osmanlı İmparatoru'nun üstüne kara bulutlar
dolaşmaya başlamış, Avrupa içlerinde binbir güçlükle alınan kaleler bir bir kaybedilir olmuştu. Orduda yer yer
isyanlar çıkıyor; vezirler, paşalar azlettiriliyor ve hatta padişahlar tahttan indiriliyordu. Tabir yerindeyse denizin
kabarması bitmiş ve artık sular durulmuştu. Yüreklerde ise bir korku vardı: Ya bir de sular çekilirse!..

İşte korkulan oldu... 1699 yılında yapılan Karlofça Andlaşması Osmanlılar için "sonun başlangıcı" oldu.
Bu andlaşma ile Macaristan, Slovenya ve Transilvanya Avusturya'ya bırakıldı. Hırvatistan Almanya'da,
Bosna Türkiye'de kaldı. Mora Yarımadası, Dalmaçya'nın bir bölümü ve bazı adalar Venediklilere
bırakıldı. Podolya, Galiçya, Ukrayna'da bazı topraklar ve Kamaneçe Kalesi Lehistan'a verildi. 1200'lü
yılların sonunda Söğüt'te yeşeren çınar büyümüş; dal - budak salıp 400 yıllık tarihi bir ağaç olmuştu ve şimdi 
budanıyordu. Buna elbette canlar dayanmazdı ama olan olmuştu. Türkler artık ilerleyen ülke olma durumundan
çıkıyor, savunmaya geçiyordu.

İnsanların olduğu gibi milletlerin ve devletlerin de bir kaderi vardı ve kader ağlarını örüyordu... Yer yer iyilik ve
güzellikler de oluyordu ama bir süre sonra artık daha çok kötülükler birbiri ardınca gelmeye başladı. Duraklama
ve bocalama dönemini gerileme, gerileme dönemini de çöküş takib etti.

Ünlü bir yazarımızın çok güzel ifade ettiği gibi, "Osmanlı değerli bir kristaldi, yere düştü ve kırıldı!"Ama
yalnızca o kadar; değerinden hiçbir şey kaybetmedi. Üstelik, içimizde çok derin hatırası olduğu için manevi dünya-
mızda daha da değer kazandı. O'nun hatırası önünde hürmetle eğiliyor ve güzelliklerini anlatmaya devam ediyoruz.

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri