Selçuklu Türklerinin "var olup yok olma savaşı"
diye adlandırılan Dandanakan Zaferi'nden sonra
Tuğrul Bey Hemedan şehrine giriyordu. Orada,
abdest almakta olan devrin evliyasından Baba Tahir'le karşılaştı.
B. TAHİR: Ey Türk! Allah'ın kullarına ne yapmak
istiyorsun?
T. BEY: Ne emredersen!
B. TAHİR: Muhakkak ki Allah adalet ve ihsan
yapmayı emreder. Onun için Allah'ın emrini yap!
T. BEY: Öyle yapacağım
Bu konuşmadan sonra Baba Tahir Tuğrul Bey'in elinden
tuttu,
abdest aldığı ıbrığın kapağını çıkarıp halkalı
yerinden O'nun parmağına taktı ve şöyle söyledi:
"- Dünya ülkelerini işte bunun gibi senin eline koydum; adalet üzere ol!.."
Tuğrul Bey bu halkayı daima yanında taşıdı ve katıldığı savaşlarda parmağına takmayı ihmal etmedi.
"Kendine saray yapıp da yanına bir cami inşa etmezsem Allah'tan utanırım!" Tuğrul Bey
Alparslan, aralarında ünlü komutanlarından Sav
Tekin'in de bulunduğu elçilerini barış görüşmeleri için
İmparator'a gönderdi.
İmparator, sayıca çok ve silah üstünlüğüne sahip
olan ordusuna güveniyor, Türk - İslam toprakları üzerine
hayallar kuruyordu. Sordu:
R. DİYOJEN: Söyleyin bakalım; sizin şehirlerinizden
İsfehan mı daha güzeldir yoksa Hemedan mı?
SAV TEKİN: İsfehan!
R. DİYOJEN: Güzel... Zaten Hemedan'ın soğuk
olduğunu öğrenmiştik.
Biz İsfehan'da, atlarımız da Hemedan'da kışlar!
SAV TEKİN: Atlarınızın Hemedan'da kışlayacağından
emin olabilirsiniz İmparator ama,
sizin nerede kışlayacağınızı bilemem!
Bu durumda savaş kaçınılmaz olmuştu. Alparslan'ın Buharalı imamı Ebu Cafer O'na şu sözlerle moral verdi:
"Ey Sultan! Sen, Allah'ın başka dinlere zafer
vaadeylediği İslamiyet uğruna cihad yapıyorsun.
Bütün Müslümanların mimberlerde sana dua edeceği
cuma günü savaşa giriş. Ben, Allah'ın
zaferi senin adına yazdığına inanıyorum."
Gerçekten de zamanın İslam Halifesi, bütün camilerde
okunmak üzere bir hutbe ve dua metni hazırlamıştı.
Halife duasında şöyle diyordu:
"Allah'ım!.. İslam'ın sancaklarını yükseltmek
için hayatını esirgemeyen mücahidlerini yalnız bırakma.
Alparslan'ı muzaffer kıl ve askerlerini meleklerinle
güçlendir."
Cuma namazından sonra secdeye kapanan Alparslan
şöyle dua etti:
"Ya Rabbi!.. Seni kendime vekil tayin ediyor,
büyüklüğün karşısında yüzümü yere seriyor ve Senin
uğrunda savaşıyorum. Ey Allah'ım! Niyettim
halistir, bana yardım et, Sözlerimde yalan varsa;
beni kahret!"
Sonra askerlerine döndü ve onlara da şöyle seslendi:
"Burada Allah'tan başka sultan yoktur; emir ve
kader O'nun elindedir. Bu sebeple, benimle birlikte
savaşmakta ya da benden ayrılmakta serbestsiniz!"
Askerler, göklerde yankılar yapan bir haykırışla
cevap verdiler: "Asla emrinden ayrılmayacağız!.."
Öyle yaptılar...
Türk vatanı büyüyor ama, kontrol güçleşiyordu.
Bizans'a indirilen darbeden sonra Sultan Alparslan Türkistan
seferine çıkmıştı. Orada bir ayrılıkçının suikasdına
uğradı ve şehid oldu. Son nefesini verirken şunları söyledi:
"Bir tepe üstünde durup ordumun geçişini seyrederken,
ordumun azametinden ve askerlerimin
çokluğundan altımdaki yerlerin titrediğini
hissediyor; kendi kendime, 'Ben dünya hükümdarıyım.
Hiçbir kuvvet bana karşı çıkamaz. Bu ordu
ile Çin'i bile fethederim' diyordum.
İşte o gururum yüzünden bu hale düştüm. Halbuki
her sefere çıkışımda Allah'tan yardım dilerdim."
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |