"Musibet, cinayet neticesi, mükafatın mukaddimesidir." Bediuzzaman
Mehmet Kırkıncı Hocaefendi medresesinde kitap
okurken derdest edip hapse atılır.
Medrese-i Yusufiye kabul ettiği hapishanede mahkümlara
iman hakikatlerini anlatıp,
ders yaparken şu satırlar mahkümlardan birinin
dikkatini çeker:
"Hakim seni hırsızlıkla suçlar, hapse atar. Halbuki
sen hırsız değilsin.
Fakat kimse bilmez ki gizli bir katlin var. İşte
İlahi kader seni o gizli katlin için mahkum
eder, adalet eder. Hakim ise yapmadığın suçtan
dolayı hapse atar, zulmeder.
Bu şekilde kader adil, kul zalim olur."
Bu orjinal nükteyi dinleyen o mahküm başına gelenleri,
hapishaneye niçin düştüğünü
şöyle anlatır:
"Gençliğimde bir ara komşumla kavga etmiş, kanlı
bıçaklı olmuştum. Daha sonra ben
askere gittim. Bir tatil gününde askeri birliğimden
kaçıp gizlice köyüme geldim ve kavgalı
olduğumuz komşumu öldürüp kaçtım. Kimse farkına
varmadan da, yine bölüğüme iltihak
ettim. Kimse bu cinayeti benim işlediğimi aklına
getirmedi; çünkü askerdeydim.
Aradan yıllar geçti. Erzurum-Pasinler arasındaki
bir yolculukta asker ve polis beni çevirdi.
Soyulurken öldürülen bir adamın katili olduğum
suçuyla beni derdest ettiler.
Ne kadar anlattıysam da izah edemedim. Çünkü benim
hemen önümden giden katil kaçmış ve adamın eşkali de
bana benziyormuş. O adam kayboldu, ben mahkeme
sonunda işte böyle 24 yıla mahküm oldum.
Böylece işlemediğim suçtan hüküm giydim. Ama kader
yıllar önce işlediğim suçtan dolayı beni mahküm etti
anlaşılan. Siz bu satırları okuyunca anlamış
oldum durumu..."
Evet, kader bir kulun intikamını bir başka kul ile alır. Bilmeyen cahil, onu kul kendi yaptı sanır.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |