2-BAKARA:

110- ve güzel güzel namazınızı kılmaya, zekatınızı vermeye devam edin. Özellikle dinin bu iki temeli sizi her türlü yükselmeye hazırlar. Gerek kıldığınız namaz ve verdiğiniz zekat, gerek kendiniz için yaptığınız daha başka hayır ve iyilikler cinsinden olan şeyler, yani iyilik adına ne takdim ederseniz, karşılığını peşin olarak hemen istemeyip de ilerisi için hayır defterinize kaydolmak üzere hayır cinsinden ne yaparsanız onu Allah katında bulursunuz, hesap görüldüğü gün onun ecir ve sevabını eksiksiz olarak alırsınız. Bizim dilimizde de meşhur bir söz vardır: "Yap iyiliği, at denize, balık bilmezse, hâlik bilir." derler. Zira Allah Teâlâ, hayır ve şer, her ne yaparsanız muhakkak ki, onu görür, bilir, hepsinden ha b erdar olur. Sen filan vakit, filan işi yaptın. Artık onu yapmamış olamazsın, olan olmuştur. İster bir an için olsun, bir kerre vaki olan ise artık hiçbir zaman vaki olmamış sayılamaz. Vukua geldiği an itibariyle ona her zaman vaki olmuştur denilir. O gizl i imiş, onu evvela senin kendi kalbin bilir. Unuttum dersin, fakat o yine ruhunun derinliklerinde gizlidir ve mevcuttur. Düşünürsen kendin bulursun, sana hatırlatılırsa farkına varırsın. Demek ki, her şeyden önce senin ruhun, senin nefs-i nâtıkan, senin h a kkında Cenab-ı Hakk'ın bir defteridir. Sen bu defterin hangi meleklerin eliyle yazıldığını göremezsen de her halde yazıldığını bilirsin. Bundan başka, buna benzer ne kadar defter vardır ki, senin yaptıkların onlara kaydedilir. Bütün bunlar aynen "Levh-i M a hfuz" denilen ilahî defterde kayıtlıdır. Ve hepsi bizzat Allah'ın emrinde, O'nun eli altındadır. Parmağına ufak bir diken batsa, senin ruhun ondan derhal haberdar olur, değil mi? Allah da senin ruhuna, bedenine, kalbine ilişen her şeye ayniyle vâkıftır. N e yin varsa hepsi oradadır. Artık sen bilirsin, seç seç al ve beğendiğini yap. Şurası kesin ki, orada yaptığın hayrı hayır olarak, yaptığın şerri de şer olarak bulacaksın. Hayır ile şer terazisinin de esasen Hakk'ın elinde olduğunu unutmamalısın.

111-Sizin irtidadınızla (gerisin geri küfre dönmenizle) memnun ve mutlu olmak isteyen, türlü türlü şüpheler ortaya atarak sizi imandan geri çevirmeye çalışan o kitap ehli Cennete yahudi ve hıristiyan olanlardan başka hiç kimse girmeyecek, dediler. Yani yahudiler, yahudilerden başkası, hıristiyanlar da hıristiyandan başkası cennete giremeyecek, dediler. Demek ki, asr-ı saadetteki yahudiler, cennet ve cehennemden de söz ederlermiş, bu iddialar onların kendi kuruntularıdır, kuru bir idealden ibaret boş bir hayaldir, bu onların kendi hülyalarıdır. kelimesinde "ya" harfi şeddesiz olarak gibi de okunur. (Bu Ebu Cafer kırâetidir). Bu okunuşa göre, kelimenin anlamı, gönüllerinden öyle geçirirler, boşu boşuna öyle kurarlar, öyle temenni ederler, demek olur. Lakin yalnızca "ümniye" ile, yalnızca boş mefkûre ve hayallerle iş bitmez. Delilsiz, isbatsız, belgesiz ve delilsiz kuru laf ile, gönülleri öyle istiyor, öyle arzu ediyor diye, sırf taklit ile dava kabul edilmez, Allah katında imanın feyzine erilmez. Birbirleriyle çelişkili olan bu iki davadan hangisinin doğru olduğunu anlamak için delil ister. Bundan dolayı Ey doğru sözlü peygamber, sen onlara de ki, hanginiz bu davanızda sadıksanız, delilinizi getirin bakalım. Haydi getiriniz de görelim. Zira insanları doğru b ir noktada toplayacak olan şey delildir, yani kesin belgedir. Halbuki bunların bu kuru ümniyelerine burhan getirmelerine, belge göstermelerine imkan yoktur.

Ana Sayfa
 
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri