2-BAKARA:

147-Ey Muhammed! O hak emir, Rabbindendir. diğer bir ifadeyle hak, Allah'tan gelendir. Öyle ise sakın sen, şüphecilerden olma ve onların nefsânî arzularını gözeterek, aldığın emri hemen yerine getirmekten geri durma. Şüphe yoktur ki, bu hitabın peygambere yöneltilmesi, bütün ümmetini karşı koymaktan şiddetle sakındırmak ve özellikle kıble işini bir daha takviye etmek içindir. Gerçekten, bir din, bir millet, bir ümmet için kıble meselesinin pek büyük bir önemi vardır. Çünkü vücutta ruh ile bedenin derin bir kaynaşması vardır. Maddi bir görünüm arz edemeyen ruhaniyetin hiçbir hükmü yoktur.

Ruhun en büyük özelliği, birlik olduğu ve aynı zamanda her kalb ve vicdanın ruhânî duygusu sırf kendine ait bulunduğu için, maddî bir görünüm içerisinde birleşmeyen ruhlar arasında bir birlik bağı ortaya çıkamaz. Buna göre sadece ruhî birlik üzerine kurulan bir sosyal ruh, tasviri faydasız ve belki de imkansızdır. Birbirine benzer ruhlu fertler arasında ruhî birliğin varlığı, aralarında bir maddî birliğin görünmesiyle bilinir. Böylece ruh vücuttan, vücut ruhtan katmerli bir yakınlaşma ile kuvve t kazanır ve sosyal ruh bu sayede teşekkül eder, ümmet bununla meydana gelir. Bunun için kıble, bir ümmetin ruhanî birliğine kefil olacak ilk maddi görünümü temin eder ve kıblesiz bir ümmet olamaz.

148-Gerçekte Ümmetlerden veya kavimlerden her birin in bir yönü vardır ki o ona yönelir. İbrahim milletine tabi olmak ve böylece en büyük ve orta yolu tutan muazzam ve seçkin bir ümmet olmak isteyenlerin yönü de, en eski olmakla bilinen, en geniş birlik yönü olmaya layık olan ve İbrahim'in kıblesi bulunan K â'be'dir. Bu büyük ümmet buna yönelmelidir, bu herkesin yönelişine uygun gelir.

Yeryüzündeki kavimlerden her birinin de buna yönelecek bir tarafı, bir yönü vardır. Mesela: Kuzey halkı, Kâ'be'nin kuzey tarafına, güney halkı güney tarafına, doğu halkı doğu tarafına, batı halkı batısına ve aradakiler aradan bir yöne yönelirler. Hepsinin yönleri farklı olmakla beraber yine tamamı, bir Kâ'be etrafında toplanmış olur.

Kâ'be alttan, üstten göğe kadar bir merkez ve çepeçevre ona yönelen yeryüzünün sakinleri, onun etrafında sıra sıra birer yuvarlak saf teşkil ederek, tek düzen, tek ümit ve tek hedefli büyük bir cemaat teşkil edebilirler.

Öyle ise sizden her biriniz kendi yönüne yönelerek hayırlar yapmakta yarışınız. Çünkü kıbleden maksat da böyle düzenli bir beraberlikle hayır yarışına girişmektir.

Siz bunu biliniz de, diğer din mensuplarından daha fazla hayır yapınız, onları geçiniz, çeşitli yönlerde, başka başka beldelerde bulunduğunuzdan dolayı aranızda sosyal birlik yoktur, sanmayınız. Çünkü: Her nerede olursanız olunuz, Allah hepinizi bir araya getirir.

Bir kıbleye yönelmeniz sayesinde, yön farklılığına rağmen hepiniz bir cemaat olur, hepiniz Mescid-i Haram içinde namaz kılıyor gibi düzenli bir sosyal cemaat hali elde edersiniz ve mükâfatınızı da o şekilde alırsınız. Böyle şey olur mu? demeyin. Çünkü: Allah her şeye kâdir olduğu gibi sizi böyle toplamaya ve mükâfatınızı vermeye de kâdirdir. Durum ikâmet halinde böyledir, sefer haline gelince:

Ana Sayfa
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri