6-EN'AM:

93-94- Ve kimdir o kimseden daha zalim ki, Allah'a yalan iftira etmiştir. Mesela yalancı Müseyleme (Müseylemetû'l-kezzab) ve Esved Ansî gibi, "Allah beni peygamber gönderdi" diye yalandan peygamberlik iddia etmeye veya Amr b. Luhay ve benzerleri gibi kendi kendine din uydurmaya, hükümler koymaya kalkışmış veya herhangi bir şekilde Allah'a karşı yalan uydurmuş, Allah'a ilgisi caiz ve layık olmayan bir şey isnat etmiş, veya kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken, bana vahyedildi, demiştir. Özetle ya herhangi bir şekilde bir yalan iftira etmiş veya özellikle vahy iddiasıyla iftira etmiştir. Diğer bir mânâ ile: "Bana vahyolundu, ona hiçbir şey vahyolunmadı" demiş, kendine vahiy iddia etmiş ve Peygamber'e vahyi inkâr etmiştir. Yalanın iki büyük çeşidini toplamış, yoğa var, vara yok diye kat kat büyük bir yalan söylemiş demek olur. Ve o kimseden ki, Allah'ın indirdiği âyetler gibi ben de indireceğim, demiştir. Allah ile rekabete, Kur'ân'ın benzerini yazmaya, Peygamber'le boy ölçüşmeye kalkışmıştı. Nitekim Tâif'li Nadr b. Haris ve yardakları, "Eğer istesek bunun (Kur'ân'ın) aynısını biz de söyleriz" (Enfâl, 8/31) demişler, "Ekin ekenlere, ekmek yapanlara, pişiriş pişirenlere, lokma edenlere kasem olsun" diye saçmalar söylemişlerdir. Ve işte şu zikrolunan misaller bu âyetin nüzulüne sebep olmuşlardır ki, bunların bazısı Mekke'de, bazısı Medine'de vaki olmuş bulunduğundan bu âyetin de Mekke olaylarına da işaret ederek Medine'de indiği rivayet edilmiştir.

Ey muhatap sen bir görsen bütün bu zalimlerin gamerât-ı mevte düştükleri, ölümün pençelerine geçip şiddetten şiddete atıldıkları, ve melekler ellerini uzatarak, haydi bakalım canlarınızı çıkarın, yahut kendinizi kurtarın. Bugün siz hakaret ve zillet azabıyla cezalanacaksınız, çünkü Allah'a karşı doğru olmayanı söylüyordunuz, ve ayetlerine karşı kibirleniyordunuz. Gururunuza yediremiyor, onlara imandan, düşünmeden kaçınıyordunuz, ve gördünüz ya ey zalimler bugün, bize ilk defa sizi yarattığımız gibi teker teker, yalnız başınıza geldiniz, ve size verdiğimiz şeylerin hepsini arkanızda bıraktınız. O şefaatçilerinizi de sizinle beraber görmüyoruz. Onları ki siz, kendinizde ortakdırlar diye sanmıştınız. Varlığınız üzerinde bunların ilâhlık hissesine sahip birtakım ortaklar olduklarını ve Allah'a karşı size şefaat edeceklerini sanıyordunuz. Artık aranızda ebedî kesilme vâki oldu. Nâfi', Hafs, Kisâi, Ebu Ca'fer'den başkasının kırâetinde nûn'un ötresiyle okunduğuna göre, artık aranız sonsuza dek açıldı, bütün ilişkiler kesildi, tarumar oldu, ve zannettiğiniz o hayaller, o kuruntular sizden kaybolup gitti, diye tarafımızdan hitap tebliğ edildiği zaman görsen!.. Neler olacaktır neler!...

Bunları gözönüne getirmeli de Allah'a karşı haksızlıkta, takdirsizlikte bulunmamalıdır. Gerçekte:

Geri Dön
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri