6-EN'AM:

99- Ve yine O, öyle bir Allah'tır ki, yüksekten bir su indirdi. Şimdi kudret ve rahmete bakın ki, biz büyük şân sahibi bir su indirdik de, bununla her şeyin bitkisini çıkardık. Tane ve çekirdeklerin, her türlü bitkinin insanlar ve hayvanlar gibi bitki ile gıdalanan veya madenler ve diğerleri gibi bitkilere gıda olarak onlara dönüşecek ve aynîleşecek olan her şeyin bitkiselliğini, bitkisel gücünü, yetişme ve gelişme özelliğini fiile çıkardık. Ve bundan dolayı ondan (o bitkiden veya o şeyden) taze bir yeşillik, bir çim çıkardık. Bir yeşillik ki, ondan birbirine binmiş taneler çıkarırız. Buğday, arpa, çavdar gibi tahıl başakları havadan hücum edecek düşmanlara karşı harp nizamı almış, mızraklarını uzatmış süvari bölükleri gibi ne güzel birikmiştirler. Ve hurma ağacından, tomurcuğundan da, yakınlara sarkmış salkımlar olur. Ve daha türlü üzümlerden bağlar (yani üzüm bağları), ve zeytin ve nar, birbirine hem benzeyen, hem de benzemeyen. (Bu benzeyiş ve benzemeyiş kaydı, yukarda istikrar (yerleşme) ve istîda (emanet bırakma) ile ifade olunan birbirini takip etme ve zıtlaşma düstûrunun mantık nokta-i nazarından daha açık bir ifadesidir). Şimdi bunun bir meyve verdiği zamanki ham meyvesine bakın, bir de kemâle erişine. Arada ne büyük bir fark vardır ve bu farkta ne önemli bir terbiye feyzi, ne açık bir terakkî feyzi!.. Her halde bunda iman edecek olanlar için (Allah'ın varlığına, birliğine, kudretine ilâhlık hikmetine delalet eden) bir çok âyetler vardır.

Suyun inmesi, bitkilerin, çimin çıkartılması, "indirdi", "çıkardık" diye geçmiş zaman kipiyle (mazi siğasıyle) ifade edilmiş olduğu halde, "birbirine binmiş taneler" kısmı "çıkarırız" diye gelecek zaman kipiyle ve kelimesinin sıfatı olarak güç hâlinde gösterilmesi ve tomurcuğun, salkımların bu minvâl üzere bunlara atfedilmesi dikkate şâyândır. Bununla Mekke'de bu âyetin indiği sırada İslâm dininin henüz o çim, o tomurcuk misalinde olduğuna, Kur'ân'ın gökden inen bir rahmet bulunduğuna müminlerin gelecekleri o cennetler ve olgunlaşmış meyveler gibi olacağına da işaret edilmiştir.

Fahreddin Râzî der ki: Burada önce hububat, sonra hurma, üzüm, zeytin, nar dört çeşit ağaç zikredilmiş ve ekin (ziraat), ağaçlardan öne alınmıştır. Çünkü ekin gıda, ağaçların meyveleri yemiştir. Gıda ise yemişten öncedir. Sonra hurma, diğer yemişlerden öne alınmıştır. Zira hurma, Araba göre gıda yerindedir. Bir de filozoflar, hurma ağacıyla hayvan arasında bir çok hususta benzerlik bulmuşlardır ki, bu kadar benzerlik, diğer bitki türlerinde bulunmaz. Bu mânâya işaret olarak Peygamberimiz (s.a.v.) demiştir ki: "Halanız Nahle'ye (hurmaya) ikram ediniz. Çünkü o Âdem'in tînetinin kalıtımından yaratıldı". Hurmanın arkasından da üzüm zikredilmiştir. Zira üzüm, meyve türlerinin en şereflisidir. İlk ortaya çıkan filizlerinden son haline kadar kendisinden faydalanılır. Filizinden ilk zamanlarda incecik yeşil iplikler çıkar ki ekşimtrak lezzetli bir tadı vardır. Ve bundan yemek yapmak da mümkün olur. (yaprağından edilen fayda da bilinmektedir) Sonra koruk çıkar ki, bu da gerek hastalara ve gerek sağlamlara hoş bir yiyecektir .Bundan ince zevk, safralılara faydalı şuruplar da yapılır. Yemeklere konacak ekşi de kaynatılır ki ekşili kaynatılmışların en lezzetlilerindendir. Tam üzüm olunca da yemişlerin en tatlısı, en iştahlısıdır. Yaş üzümü askıya asarak bir sene veya daha çok biriktirip saklamak da mümkün olabilir. Ve bu gerçekten biriktirilip saklanan yemişlerin en tatlısıdır. Sonra üzümden yenilecek dört şey yapılır: Kuru üzüm, pekmez, sirke, şarap. Bu dört şeyin faydalarını anlatmak ise ciltlerle kitaplara dayanır. Gerçi şarabı şeriat haram etmiştir. Bununla beraber Cenâb-ı Allah bunun hakkında "İnsanlar için bazı faydalar vardır, ancak (içki ve kumarın) günahları faydalarından çok büyüktür" (Bakara, 2/219) buyurmuştur. Üzümün en güzel şeyi çekirdeğidir. Doktorlar bundan bir takım tertipler yaparlar ki zayıf ve nemli mideler için çok büyük faydaları olur. (Gerçekten zamanımız doktorları da üzüm çekirdeklerinin çiğneyip ezerek yemek, şartıyle faydalarının çok büyük olduğunu beyan etmekte bununla ittifak halindedirler) Hasılı üzüm "yemişlerin sultanı" denmesine değer bir meyvedir. Aynı şekilde zeytinden de faydalanmak pek çoktur, tanesi yenir, yağının da yemek ve diğer hususlarda ne kadar büyük faydası ve çok kullanılır olduğu malûmdur. Nara gelince, nar gerçekten acaip bir meyvedir. Bu önce dört şeyden oluşmuş bir cisimdir. Kabuğu, zarları, çekirdeği, suyu. İlk üçü yani kabuğu, zarları, çekirdeği, soğuk, kuru, yoğun, tutucudur. Hem bu sıfatlarda çok kuvvetlidir. Suyu ise bunların zıddına olarak gayet tatlı, yumuşak ve yumuşaklığa çok yakın bir içecektir. Ve huyu, tabiatı mutedil olanlara çok uygundur. Zayıf mizaçlı olanları takviyesi vardır. Bir yönden gıda ve bir yönden de ilaçtır. Şu halde nar, düşünüldüğü zaman üç kısımındaki tam yoğunluk ve suyundaki yumuşaklık ve itidâl ile yaratıcı Teâlâ bunda iki değişik zıddı toplamış gibidir. Yani bunda "benzeyen ve benzemeyen" mefhûmundaki uygunluk ve zıtlık kanununun açık bir örneği vardır.


Geri Dön


Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri