8-ENFAL SURESİ

8-Bunun için Allah, herşeyden önce kelimeleri ve âyetleri ile onu belirsiz olarak yapıyor ve vaad ediyordu ki, o mücrimler istemeseler ve hoşlanmasalar da, yani o kâfirlerin o müşriklerin iradelerine rağmen hakkı yerine getirsin ve batılı yok etsin, hakkın hak, batılın da batıl olduğunu iyice açığa çıkarsın ve ilan etsin. Unutmayın ve iyice hatırlayın o vakti ki:

9- Hani siz Rabbinize istiğase ediyor, yalvarıyor, imdat ve yardım istiyordunuz ya... Müminler savaşın ve çatışmanın kaçınılmaz olduğunu anladıkları zaman "Ey Rabb'imiz, Senin düşmanlarına karşı bize yardım et! Ey yalvaranların niyazını duyan, bize merhamet et!" diye dua etmeye başlamışlardı. Hz. Ömer'den rivayet edildiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, müşriklere baktı, bin kadar idiler, bir de ashabına baktı, üçyüz on kadar kişiydiler. Bunun üzerine kıbleye döndü ve iki elini kaldırıp "İlâhî bana verdiğin sözü yerine getir! İlâhî, şu bir avuç insan yok olursa, sana yeryüzünde ibadet eden kalmayacak." diye dua etmeye başladı, bir süre duaya devam etti, nihayet omuzundan ridası düştü. Onu Hz. Ebubekir aldı, müberek omuzuna koydu ve ardından "Ey Allah'ın Resulü! Rabbine niyazın ve münacatın yetişir, O, sana olan vaadini yerine getirecektir." dedi. Rabbiniz de size şöyle cevap verdi , yani şu şekilde âyet nâzil oldu: Hiç şüphesiz Ben size ardı ardına bin melek ile yardım edeceğim. Bu kadar melâikeye ne lüzum vardı? Allah melek göndermeden de dilediğini yapamaz mıydı? Ve Allah dilediği takdirde bir tek melek bile dünyanın altını üstüne getirmeye yetmez miydi?

10- Fakat Allah, bu yardımı sırf bir müjde olsun diye, bir de bununla kalbleriniz huzura kavuşsun diye yaptı. Nusret ve zafer ancak Allah katındandır . Ne maddî sebeplerden ve görünüşteki kuvvetlerden, ne de meleklerden değildir. Allah Teâlâ size iş başartmak, sizi zafere kavuşturmak istemiş, sizin korkularınızı ve acılarınızı yüreğinizden silip atmak, heyecan ve telaşınızı teskin etmek, ayrıca verdiği müjde ile de güven ve huzurunuzu arttırmak istemiştir. Bundan dolayı size bin melekle imdat göndermiştir ki, hakikatte bütün kuvvetin ve etkinin Allah'a mahsus olduğunu, Allah dileyince zayıfları kuvvetlilere galip getireceğini, O istemeyince maddî veya manevî kuvvetlerin hiçbir işe yaramayacağını iyice anlayasınız ve vazifelerinizi yapmak için, kendinizi zayıf görerek ümitsizliğe düşmeyesiniz, karamsar olmayasanız, Allah'ın yardımından ümit kesmiyeseniz. Ayrıca Allah'ın kullarına verdiği emirlerle yaptıracağı bu gibi işlerde "Eğer Allah murad ediyorsa, bizi karıştırmadan kendisi doğrudan doğruya yapıversin." demiyesiniz de maddî açıdan en ümitsiz görünen zamanlarda bile azimli, kararlı ve ümitli olarak çalışasınız. Çünkü Allah, şüphesiz güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. Onun verdiği hükme karşı itiraz mümkün olmaz, yaptığı işler de hikmetten uzak olmaz. Bu iyice anlaşıldıktan sonradır ki, Âl-i İmran Sûresi'nde, Uhud Savaşı hakkında "Nusret ve zafer ancak aziz ve hakim olan Allah tarafındandır." (Âl-i İmran, 3/126) buyurulmuştur. Allah'ın hikmetine bakınız ki:

Geri Dön

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri