11-HUD

119- Ancak Rabbi'nin merhamet ettikleri, rahmetine mazhar kıldıkları müstesnadır. Ki bunlar, ihtilafa düşmezler, Hakk'a karşı gelmezler. Tevhidden ve istikametten ayrılmazlar, birlik ve beraberlik içinde bir ümmet olurlar. Ve zaten onları bunun için halketti, yani tevhidden ayrılmasınlar, anlaşmazlıklara düşmesinler ve bir tek ümmet olsunlar diye yarattı. İşte bu müstesnaları bunun için yarattı veya rahmet kılınmış olanların dışında kalanları ihtilafa düşsünler diye yarattı. Veyahut bütününü "Bakalım hanginiz daha güzel ameller işleyecek." (Mülk, 67/2) hikmetiyle imtihan ve yarışma gerçekleşsin, muhalif ve muvafık ayrılsın diye yarattı. Ve böylece ihtilaf edip duranlar hakkında Rabbinin işte şu kelimesi tastamam yerini buldu: Bir kısmı cinlerden ve bir kısmı insanlardan olmak üzere cehennemi elbet dolduracağım. (Bakara, 2/253. âyetin tefsirine bkz.)

120- Sana peygamberlerin hayatlarıyla ilgili bilgilerden bazı önemli kısımları, kalbini onlarla yatıştırmak, onlarla pekiştirmek için hikaye ediyoruz. Önemli kısımların her türlüsünü sana anlatıyoruz ve daha anlatacağız. Bunda, (yani bu sûrede) de sana hak geldi. Anlaşmazlık ihtimali olmayan hakikatın kendisi geldi. Aynı zamanda müminler için bir mev'iza ve muhtıra, (yani bir öğüt ve ibret niteliğindeki bilgiler) geldi.

121- İmana gelmeyen o kâfirlere de de ki: Halinize ve gücünüze göre yapabileceğinizi yapın. Yani sizin bütün gücünüz imansızlığa yetiyor, o imansızlıkta da istediğiniz kâfirliği yapın. Yapabileceğinizi yapmaktan geri kalmayın bakalım. Muhakkak ki, biz de yapacağımızı yapacağız. Şurası kesindir ki, hakkı tasdik edeceğiz ve Rabbimizden gelen emir ve uyarıları kabul edip iman yolunda çalışmaya devam edeceğiz. Ve gözleyin. Şu müminlere felaket gelecek diye bekleyip durun, muhakkak ki, biz de gözlemekteyiz. Yani Rabbimizin vaatlerini ve sizin gibi imansızların başına gelebilecek kötü akıbetleri, sizin korkunç sonunuzu biz de inançla gözleyip durmaktayız.

122- İmana gelmeyen o kâfirlere de de ki: Halinize ve gücünüze göre yapabileceğinizi yapın. Yani sizin bütün gücünüz imansızlığa yetiyor, o imansızlıkta da istediğiniz kâfirliği yapın. Yapabileceğinizi yapmaktan geri kalmayın bakalım. Muhakkak ki, biz de yapacağımızı yapacağız. Şurası kesindir ki, hakkı tasdik edeceğiz ve Rabbimizden gelen emir ve uyarıları kabul edip iman yolunda çalışmaya devam edeceğiz. Ve gözleyin. Şu müminlere felaket gelecek diye bekleyip durun, muhakkak ki, biz de gözlemekteyiz. Yani Rabbimizin vaatlerini ve sizin gibi imansızların başına gelebilecek kötü akıbetleri, sizin korkunç sonunuzu biz de inançla gözleyip durmaktayız.

123-Bakalım kim zararlı çıkacak göreceğiz. Onlara şunu da haber ver ve de ki: Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır. Göklerdeki ve yerdeki bütün gizlilikler, bütün sırlar yalnızca Allah'a aittir. Onları bilmek de Allah'a mahsustur. Yani gayb olan gizli sırları yaratmak, icad etmek, bilmek ve bildirmek, zamanı gelince açığa çıkarmak vs. bütün bu hususlar, gayb ile ilgili bütün işlemler Allah'a mahsustur. Bütün külli varlıkları, bütün cüz'i parçacıkları, varı ve yoğu, hazırları ve gaipleri, olmuşları ve olacakları bilen ancak O'dur. O'na gizli olan hiçbir şey yoktur. Ve emir, bütünüyle O'na irca olunur. Bütün emirler, kararlar, hükümler ve işler, hepsi, hepsi O'na döndürülür. Hazırda veya gaipte hiçbir emir yoktur ki, O'na dayanmasın. O'na dayandırılmadan hakkında bir hüküm verilmek mümkün olabilsin. O'na dayandırılmadan iki kere iki dört eder demek bile mümkün olmaz. İşte bundan dolayı, sen yalnızca O'na ibadet et, O'na kulluk eyle! Ve O'na tevekkül eyle! Her işte emir ve kumandayı, yetkiyi O'na verip, O'na güvenip, O'nun emirlerine uygun hareket eyle! Yani, ibadetsiz ve amelsiz kuru kuruya tevekkülün de faydası yoktur. Sen kulluğunu yap, O'nun emrini yerine getir ve öyle tevekkül eyle. Rabbin amellerinizin hiçbirinden gafil değildir.

Bu sûrenin sonu ile Tevbe Sûresinin sonu arasında belagatlı bir tekrar ve teyid bulunmaktadır. Zira onun son emri de yalnızca Allah'la yetinmek ve yalnızca O'na güvenmek gerektiğini vurguluyordu.

Bu sûrenin bu şekildeki hatimesi, bundan sonra gelecek olan Yusuf Sûresi'ne de bir geçiş, bir hazırlık özelliği taşır. zira Yusuf Sûresi, Allah'a tevekkül eden bir kulun, ne kadar çok yönlü haksızlığa uğrarsa uğrasın, Allah'ın yardımıyla hepsinden kurtulup düze çıkacağını göstermektedir.

Geri Dön

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri