5-MAİDE

92- Dokuzuncu olarak genelde itaati belgelemek ve tekid edilerek muhalefetten sakındırmak sûretiyle buyuruluyor ki: Vazgeçiniz ve Allah'a itaat ediniz, Peygamber'e de itaat ediniz, ve karşı gelmekten çekininiz. Eğer itaatten yüz çevirecek olursanız biliniz ki, bizim Resulümüzün üzerine ait olan vazife açık bir tebliğden ibarettir ki, O da onu işte yapmıştır. Ondan ötesinin sorumluluğu ve zararı ona değil, sırf sizin kendinize aittir.

93-Rivayet ediliyor ki, içkiyi haram kılan âyet nazil olduktan sonra ashab, "Ey Allah'ın Resulü, ya bundan önce vefat eden ve şarap içmiş bulunan kardeşlerimizin ahirette hali ne olacak? " demişler, şu âyet nazil olmuş: İman edip salih, iyi işler yapanlar haramdan sakınıp iman etmekte ve güzel ameller yapmakta ciddi olarak, dış görünüş ve içyüzü bakımından sebat ettikleri sonra yine haram kılınandan sakınıp iman ettikleri sonra ittikada, kötülüklerden sakınmakta devam edip ihsan (iyilik) yaptıkları, güzel güzel ameller araştırarak onlarla güzelce meşgul oldukları takdirde, geçmişte tattıkları, yani yasaktan önce içtikleri içkide günah yoktur. Bunlar "ihsan mertebesi"ndedirler. Ve Allah iyilik yapanları sever, onları cezalandırmaz. Şu halde, kurtuluş ve saadetin gayesi ruhbanlıkta değil, bu şartlar altında iyilik yapmaktadır.

Görülüyor ki, bu âyette iman ve güzel amel iki defa ve takva üç mertebe olarak zikredilmiş ve neticede ihsan mertebesine gelmiştir ki, takvanın bu üç defa zikri, çeşitli vecihlere ve takva mertebelerine işarettir. Birinci olarak, geçmiş, şimdi, gelecek, üç zamana işarettir. İkinci olarak üç hâle işarettir ki, birincisi insanın kendisiyle yine kendi nefsi ve vicdanı arasında takva ve iman, ikincisi kendisiyle insanlar arasında takva ve iman, üçüncüsü kendisiyle Allah arasında takva ve imandır. Bunun için üçüncüsünde iman, ihsana tebdil edilmiş, Peygamberimiz (s.a.v.)'in "İhsan, senin Allah'a, onu görüyormuş gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen Onu görmüyorsan da, muhakkak ki o seni görüyor" tarifine işaret buyurulmuştur. Üçüncü olarak, Bakara sûresinin başında açıklandığı üzere başlangıç, orta ve nihayet olmak üzere takvanın üç derecesi bulunduğuna işarettir. Dördüncü olarak, sakınılacak şeylerin derecelerine işarettir. Çünkü önce azabdan sakınmak için haramı terk, ikincisi harama düşmemek için şüpheleri terk, üçüncüsü nefsi noksandan korumak, tabiat ve alışkanlık kirlerinden temizlemek için bazı mubah şeyleri terketmek gerektir. Nitekim bu noktaya yukardaki "Allah'ın size helal kıldığı güzel şeyleri siz haram etmeyiniz." (Mâide, 5/87) ilâhî sözünde de bir işaret vardır. Zira "Güzel şeyler size helal kılındı." (Mâide, 5/4) âyeti delaletince helal kılınanlar zaten tayyibât (güzel şeyler) olduğu halde, helallerin tayyibât (güzeller)ı "Allah'ın helal kıldığı güzel şeyler." buyurulması "tayyibâtın tayyibâtı" (güzellerin güzelleri) meâlini ifade eder ki, bu da kıymetsiz olan mubahlardan bir çekinmeyi içine alır.

İçki (şarap), kumar ve diğerleri gibi daima haram olanlardan başka, bir de geçici ve sırf ibadet etme ve terbiye hikmetiyle yasaklanan ve haram edilenler vardır ki, buna da sûrenin başında "İhramda iken avı helal saymamak şartıyla" (Mâide, 5/1) kaydıyla işaret buyurulmuş idi. Şimdi buna dikkat çekerek buyuruluyor ki:


Geri Dön

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri