99- ZİLZAL
6. O gün insanlar bölük bölük, çeşitli durumda ortaya çıkacaklardır. Sudûr, vürûdun zıddıdır. Vürûd, suya gitmek olduğu gibi, sudûr da sudan dönmektir. Diğer deyimle, "vârid" gelen, "sâdir" giden demektir. Yani varmış oldukları yerden dönüp çıkacaklar, kabirlerinden mevkıfa (durağa), mahşere doğru çeşitli şekilde fırlayacaklar. Kimisi yüz aklığıyla, kimisi yüz karasıyla, kimisi selamet, kimisi korkular ve dehşetler içinde, kimisi binitli, kimisi yaya, kimisi serbest, kimisi zincirlerle bağlı, hasılı kimisi mesud, kimisi bedbaht, yahut İbnü Abbas'tan rivayet edildiği üzere "O gün her insan topluluğuna önderleri ile çağıracağız." (İsra, 17/71) âyeti gereğince her din ve millet sahibi ayrı olarak kendi önderleri arkasında, yahut "Andolsun ki sizi ilk defa yarattığımız şekilde bize geldiniz." (Kehf, 18/48) buyurulduğu üzere her fert ilk yaratılışı gibi tek başına olarak, yahut bazılarının görüşünce bölgelere göre dağılmış olarak ortaya çıkacaklar. Yahut mahşere geldikten sonra kimisi kitabını sağından almuş ashab-ı yeminden olarak cennete gitmek üzere, kimisi de kitabını solundan veya arkasından almış ashab-ı şimalden olarak cehenneme gitmek üzere mahşerden ayrılacaklar.

7. Amelleri kendilerine gösterilmek için. Ki hayır veya şer her ne işlemişlerse ona göre cezasını almak üzere amellerini hakkıyle görsünler, defterleriyle, ölçüleriyle hesaplarına vakıf olsunlar. Bu mânâ, sudûrun mahşere doğru olmasına göredir. Mahşerden sudûra göre ise hayır veya şer her ne ise amellerinin cezasını görsünler. Yani cennet ehli cennete, cehennem ehli cehenneme girsinler demek olur. Zira her kim bir zerre miktarı hayır işlerse onu görecektir. Her kim de bir zerre miktarı şer işlerse onu görecektir. göstermenin neticesini açıklamak içindir. zerra görülür görülmez derecede, gayet küçük karıncadır. Güneşin şuaında sezilebilen zerreciklere de denilir. İbnü Abbas'dan rivayet edilmiştir ki, elini toprağa sokmuş kaldırmış, sonra üflemiş de, "işte bunlardan her biri bir miskal zerre" demiştir. İkisi de azlığa meseldir. Gerçi bizim bir zerre dediğimiz içinde bile bir âlem vardır. Fakat sorumluluğun en az derecesi beşerî hissin ilgilenebileceği en küçük ölçü ile ifade edilmiştir. Asıl maksat ise en küçük bir hayır veya şerrin bile Allah katında kaybolmayacağını açıklamaktır.

8. Amelleri kendilerine gösterilmek için. Ki hayır veya şer her ne işlemişlerse ona göre cezasını almak üzere amellerini hakkıyle görsünler, defterleriyle, ölçüleriyle hesaplarına vakıf olsunlar. Bu mânâ, sudûrun mahşere doğru olmasına göredir. Mahşerden sudûra göre ise hayır veya şer her ne ise amellerinin cezasını görsünler. Yani cennet ehli cennete, cehennem ehli cehenneme girsinler demek olur. Zira her kim bir zerre miktarı hayır işlerse onu görecektir. Her kim de bir zerre miktarı şer işlerse onu görecektir. göstermenin neticesini açıklamak içindir. zerra görülür görülmez derecede, gayet küçük karıncadır. Güneşin şuaında sezilebilen zerreciklere de denilir. İbnü Abbas'dan rivayet edilmiştir ki, elini toprağa sokmuş kaldırmış, sonra üflemiş de, "işte bunlardan her biri bir miskal zerre" demiştir. İkisi de azlığa meseldir. Gerçi bizim bir zerre dediğimiz içinde bile bir âlem vardır. Fakat sorumluluğun en az derecesi beşerî hissin ilgilenebileceği en küçük ölçü ile ifade edilmiştir. Asıl maksat ise en küçük bir hayır veya şerrin bile Allah katında kaybolmayacağını açıklamaktır.

Ana Sayfa
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri