1154 Hanefi fûkahası; "Allahû Teâla (cc)'nın muhkem ayetleri ve Resûl-i Ekrem (sav)'in mütevatir sünnetleriyle haram kılınan herhangi bir müşkilatı kendi iradesiyle kullanan kimsenin boşaması (talak'ı) muteberdir."(169) hükmünde müttefiktir. Zira Kur'an-ı Kerim'de: "Ne söylediğinizi bilinceye kadar sarhoş iken namaza yaklaşmayınız"(170) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayeti kerimede hitab sarhoşlaradır. Dolayısıyla mükellef tutulmuşlardır. Feteva-ı Hindiyye'de; "Mezhebimize göre, herhangi bir müskirat veya nebiz ile sarhoş olan kimsenin talakı (boşaması) muteber ve vaki olur. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir. Zorla veya zaruretten dolayı içki içip sarhoş olan ve o sırada karısını boşamış bulunan kimse hususunda ihtilaf edilmiştir. Sahih olan kavle göre; bu kimseye (İkrah sebebi veya zaruret dolayısıyla içtiği için) hadd tatbik edilmeyeceği gibi, talakı da vaki olmaz. Bu durumdaki tasarrufu geçerli değildir. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir."(171) hükmü kayıtlıdır. Sonuç olarak; İslâm dininin haram kıldığı herhangi bir müskiratı kendi arzusuyla içip, sarhoş olan kimsenin talakı muteberdir. Sütleğen otu, bal şerbeti veya bunun gibi mübah olan bir yiyecek sebebiyle veya kendi iradesinin dışında (ikrah ve zaruret) olursa müstesnadır. Müçtehid imamlardan bir kısmı (İmam-ı Kerhi, İmam-ı Tahavi, Ahmed b. Hanbel) "Sarhoşun aklı zail olmuştur. Halbuki tasarruf ehliyeti için temyiz kudreti şarttır. Dolayısıyla sarhoşun talakı muteber olmaz" hükmünü bayan etmişlerdir. Hanefi fûkahası: "Sarhoşun aklı, haram olan müskirat sebebiyle ve kendi ihtiyarıyla ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla içki içmeyi menetmek için (talakın muteber olması) hükmen bakidir" hükmünde ittifak etmiştir. Sonuç olarak; kendi arzusuyla haram olan bir müskiratı kullanan kimse sarhoş olur ve o halde iken karısını boşarsa, bu talak (boşanma) sahihtir.