Emanet ve Ehliyet
KENDİ YERİNE BAŞKASINI HACCA GÖNDERMEK
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 1867
1049 Hacc ibadetinde niyabetin (Vekâlet'in) caiz olmasının şartları şunlardır:
Birincisi: Kendi adına hacc yapılacak olan mükellef; malı olduğu halde bizzan haccı edâ etmekten aciz olmalıdır.
İkincisi: Kendi adına hacca vekil gönderen mükellef'in bu aczinin, ölüm anına kadar devam etmesi şarttır. Bedai'de de böyledir. Hasta iken kendi adına bir başkasını hacca gönderen mükellef; bu hastalık sebebiyle ölürse, yapılan hacc caiz olur. Ancak bu hastalıktan kurtulursa ve sıhhat bulursa; hacc hükümsüz kalır, tekrar hacca gitmesi icabeder.
Üçüncüsü: Hacca bedel gönderen kimsenin; bedel olarak (Niyabeten) giden kimseye, kendisi için haccetmesini emretmiş olmalıdır. Herhangi bir emir sözkonusu olmadan haccetmek caiz olmaz. Ancak varis olan kimselerin, varisi oldukları şahsın emri olmaksızın, onun adına bir başka şahsı hacca göndermeleri caizdir.
Dördüncüsü: Hacca vekil olarak gönderilen kimsenin ihrama girerken niyyet etmesi gerekir. Bu niyyet esnasında efdal olan o kimsenin,
"Allahümme innî ürîdül hacce feyessirhü lî vetekkabbelhü minnî ve min fülâmin"
"Yâ Rabbi, ben Haccetmek istiyorum. Bunu bana kolay kıl ve bunu benden ve fülândan kabûl et" demesidir. Ayrıca telbiye getirirken "Lebbeyk an fülânin (Yani .......için telbiye ettim, falan için ihrama girdim" demesi efdaldir.
Beşincisi: Me'murun (Bedel olarak hacca gönderilen kimsenin) hacc ibadetini Amirin (Kendisini hacca gönderen kimsenin) malından yapması esastır. Me'mur; Amir'in malı ile haccetmez de, kedi malı ile haccederse, bu hacc bedel olmaz.
Altıncısı: Memur (Naib, bedel, vekil) haccı binekli olarak edâ etmelidir.(295)
1050 Kendi adına hacca bir başka mükellefi gönderen kimsenin; dikkat edeceği önemli hususların başında, "Hacc ibadetini en iyi bilen kimseyi" seçmek gelir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Kirmani'de "Efdal olan hacc işlerini en iyi bileni göndermektir" denilmiştir. Bedel olarak gönderilen kimsenin; hür, akil ve bülûğa ermiş olmasıdır. Gayetü's Sürûci, Şerhu'l Hidaye'de de böyledir"(296) hükmü kayıtlıdır. Malûm olduğu üzere mükellef'in içinde bulunduğu hal ile ilgili ilimleri tahsil etmesi farzdır.(297) Dolayısıyla gerek Amir (Haccın yapılmasını emreden kimse), gerek me'mur; bu konu ile ilgili bütün ilimleri tahsil etmek durumundadır.
