Emanet ve Ehliyet
BEYTÜ'L MAL'İN" GELİRLERİ VE SARF YERLERİ
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 3538
926 BİRİNCİSİ: Saime olan hayvanların zekâtı, zirai mahsûllerin ve meyvaların öşürü ve ticaret mallarından "Amil"ler vasıtasıyla toplanan zekât!.. Bunların kimlere verileceğini daha önce izaha gayret etmiştik!..(157)
İKİNCİSİ: Ganimetlerin, madenlerin, eskiden kalma hazine ve definelerin (Rikaz'ın) beşte biri!.. Bunların sarf yeri; fakirler, kimsesizler, muhtaç olan yetimler ve yolda kalan garib kimselerdir.
ÜÇÜNCÜSÜ: Haraç, cizye ve kâfirlerden sulh yoluyla alınan vergiler, ticaretle meşgul olan zimmilerden ve harbilerden alınan mallar. Bunların sarf yerleri: Cihad, kale yapımı, mescid inşaatı, yol ve köprü, ribatlar, Vâli, Kadı, Müftü ve diğer memurların maaşlarına sarfedilir. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir. Ayrıca bunlar ilim öğrenen ve öğretenlere de sarfedilir. Siracü'l Vehhac'da da böyledir.
DÖRDÜNCÜSÜ: Lukatalar, (Sahibi bulunamayan yitik mallar), varis bırakmadan ölen kimselerin terekeleri, yalnız kocası veya yalnız karısı kalmış olan kimselerin ölümü halinde, hisselerinden arta kalan mallar!.. Bu mallar; fakir olan hastaların tedavileri, kimsesi olmayan ölülerin kefen ve diğer masrafları, kazançtan aciz kalan kimselerin nafakalarına harcanır. Tahavi şerhinde de böyledir.(158)
927 Maalasef son yıllarda "Sigorta" kavramı üzerinde; tamamen hissi ve akli iddialar ortaya atıldı. Bazı mü'minler; İslâm toplumunda sigorta ve emeklilik maaşının olmamasından yakınmaya başladılar!.. Eğer Beytülmal'in gelirleri ve sarf yerleri üzerinde dikkatle düşünülürse; İslâm toplumunda "Ulû'lemr" bütün mü'minler adına, ihtiyaç sahiplerinin meselelerini çözer!.. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Ulû'lemr, velisi olmayan kimselerin velisidir"(159) hükmünü beyan buyurmuştur. Eğer günümüzdeki sigorta kavramı; güçsüzlük ve felâket anında insanları korumak için aynı kimseden daha önce belli meblâğlar taleb etmeye dayanıyorsa, mesele iyi düşünülmelidir. İslâm toplumunda; her ferd, hiçbir ücret ödemeden bu imkâna kavuşmuştur. Mü'minler "Bey'at'la", Zimmiler de "Zimmet Akdi" ile lehindeki ve aleyhindeki bütün haklarını elde ederler. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Herhangi bir mü'min ölürken borç bıraksa, onu ödemek bana aittir. Mal bıraksa o da veresesinindir"(160) buyurduğu bilinmektedir. Esasen gayr-i müslim olan (Zimmilerin) kimselerin herhangi bir musibet anında korunması da şarttır. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Müslümanların lehine olan şeyler, onların da lehine, müslümanların aleyhine olan şeyler, onların da aleyhinedir"(161) hükmünü beyan buyurmuştur. Dolayısıyla mal ile yapılacak olan ibadetlerin, hakkı ile edâ edilebilmesi için de, Ulû'lemr'e ihtiyaç vardır. Nitekim Zekât'ın mana ve önemini izah ederken zekât vermemekte ısrar edenlerle ilgili olarak Hz. Ebû Bekir (ra)'in tavrını ortaya koymaya gayret etmiştik!..(162)